Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/839 E. 2022/961 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/839
KARAR NO: 2022/961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2022
NUMARASI: 2020/943 Esas – 2022/192 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı taşıyıcı aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine itiraz edildiğini, işbu dava ikame edilmeden önce taraflarınca 04/11/2020 tarihinde zorunlu arabuculuk başvurusu yapıldığını, ancak taraflarca uyuşmazlık konusunda anlaşma sağlanamadığını, dava dışı … A.Ş.’nin, müvekkili nezdinde Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, Türkiye’den Portekiz’e gönderilmek üzere yüklemesi yapılan 9 kap reklam malzemesi emtiasının, … plakalı araç ile davalı taşıyıcının sorumluluğu altında parsiyel taşıma şeklinde taşınmış olduğunu, taşıma esnasında nakliye aracında meydana gelen yangın hadisesi nedeniyle tamamının zayi olduğunun tespit edildiğini, emtialarda meydana gelen hasara ilişkin ekspertiz raporu tanzim edildiğini, tamamı zayi olan emtialarda 10.475.00 Euro’luk zarar meydana geldiğini, müvekkili şirket tarafından teminat kapsamında bulunan hasar bedeli olarak dava dışı sigortalı firmaya 10.475,00 Euro hasar tazminatı ödemesi yapıldığını ve bu ödeme karşılığı dava dışı sigortalı firmadan temlikname alındığını, sigorta poliçesinin geçerli olduğu bir dönemde meydana gelen hasar ile ilgili poliçe kapsamında hasar ödemesi yapıldığından ödeme dekontu ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereği halefiyet şartları, ibraname ile de Borçlar Kanunu hükümleri gereği alacağın temliki şartlarının oluştuğunu, hem halefiyet kapsamında hem de alacağın temliki kapsamında işbu davada dava dışı sigortalının tüm talep haklarına halef olduğunun ispat edildiğini beyanla davalı-borçlunun Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin icra takibindeki takip talebinde belirtilen şartlarda devamına, davalı- borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu taşımanın uluslararası karayolu taşıması olduğunu, işbu uyuşmazlıkta ülkemizin taraf olduğu CMR Konvansiyonunun uygulanması gerektiğini, CMR Konvansiyonuna giren taşıma faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıklar için zamanaşımı süresinin 1 yıl olduğunu, dava konusu olayın 27/10/2018 tarihinde gerçekleştiğini, davacının, davasını süresinde ikame etmediğini yasal düzenlemelere aykırı davanın usulden reddini talep ettiklerini, iddia edilen hasara ilişkin müvekkili şirkete ihbar yapılmadığını, müvekkili şirketin dava konusu taşıma işinde fiili taşıyıcı sıfatına haiz olmadığını, yalnızca forwarder konumunda olduğunu, asıl fiili taşıyıcının … Ltd. Firması olduğunu, dava konusu zararın, sigorta teminatı kapsamında olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, zarar iddiasının ve miktarının davacı tarafça ispat edilemediğini, davacının, zarar bedeli olarak tazmini talep edilen tutarın haklılığını, gerçek zararını somut delillerle ispat etmesi gerektiğini, iddia edilen hasar sebebiyle müvekkili şirkete husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ortaya çıkan yangının mücbir sebep niteliğinde olduğunu ,davacının ileri sürdüğü zarardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, zira, taşıyıcının mücbir sebep niteliğindeki yangından sorumlu tutulabilmesi için araçtaki yangına başlangıçtaki elverişsizliğin neden olduğunun, başlangıçtaki elverişsizlik ile zarar arasında illiyet bağının olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, aksi kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin sorumlu olacağı düşünülse dahi talep edilen tazminat miktarının CMR Konvansiyonu Sınırlı Sorumluluk hükümleri kapsamında bilirkişi aracılığı ile tespitinin gerektiğini, alacağın likit olmadığını, icra inkar tazminatı talebinin reddinin gerektiğini beyanla itirazlarının kabulü ile haksız davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” Davacı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalısı … AŞ.’nin taşımaya konu emtiasını taşımadan kaynaklı risklere karşı 09/10/2018 tanzim tarihli ve 29/09/2018-29/09/2019 başlangıç ve bitiş tarihli … numaralı Emtia Blok Abonman Poliçesi kapsamında sigortaladığı, taşıma işinin davacı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalısı … AŞ. tarafından ihraç edilmek üzere 9 kap reklam malzemesi emtiasının Türkiye’den Portekiz’e nakliyesine ilişkin olduğu, davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısı … AŞ.’nin taşıtan, davalının ise akdi taşıyan olduğu, fiili taşıyanın ise dava dışı başka bir firma olduğu, emtianın nakliye sırasında 27/10/2018 tarihinde meydana gelen yangın sebebiyle hasara uğradığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı İtfaiye Daire Başkanlığı Avrupa Yakası İtfaiye Müdürlüğünce tanzim edilen yangına raporunda yangının olduğu bölgede herhangi bir elektrik tesisatı, yangına sebebiyet verebilecek bir açık ateş kaynağına rastlanılmadığı, lastiklerde ve kampanalarda da herhangi bir yanma görülmediği, dorsenin tamamen kapalı ve mühürlü olması ile tespit edilen bilgilere göre yangının çıkış sebebine dair herhangi bir kanaatin oluşmadığının belirtildiği, 26/11/2018 tarihli ekspertiz raporuna göre yangının çıkış sebebi konusunda bir tespitin yapılmamış olduğu, hasar gören emtianın tamamının hurda olarak kabul edildiği ve zorunlu olarak tamamının Pert-Total edilmesine karar verildiği, buna göre tespit olunan hasar miktarının 10.475,00 EURO olduğu, ekspertiz talep tarihinin 08/11/2018 olduğu, ekspertizin ise 12/11/2018 tarihinde yapıldığı, dava dışı sigortalı … AŞ.’nin 23/11/2018 tarihinde davacı sigorta şirketinden 10.475,00 EURO talepte bulunduğu, işbu bedelin 18/01/2019 tarihinde davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalısına ödendiği, davacının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında alacağını tahsil etmek için 03/10/2019 tarihinde icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalıya 14/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği ve davalının 20/11/2019 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiği, CMR 32/1 cümlesi hükmüne göre yapılan taşımalardan doğacak davaların 1 yıl içerisinde açılması gerektiğinin ve CMR 32/1 maddesinin a, b, c bentlerinde bu sürenin hangi tarihten itibaren başlayacağının düzenlendiği, emtianın alıcısına teslim edilmeden zayi olduğu dikkate alındığında CMR 32/1 maddesinin b bendine göre zamanaşımı süresinin yükün taşıyıcı tarafından teslim alınmasından sonraki 60. günde başlayacağının kabul edilmesi gerektiği, yükün taşıyıcıya teslim tarihinin ise 24/10/2018 olduğu, bu durumda CMR 32/1 maddesi uyarınca bir yıllık zamanaşımı süresinin yükün taşıyıcı tarafından teslim alındığı 24/10/2018 tarihinden sonraki 60. gün olan 24/12/2018 tarihinden itibaren başlaması gerektiği, bu tarihten itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamış iken davacı tarafından zamanaşımı süresi içerisinde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında alacağın tahsili için 03/10/2019 tarihinde icra takibinin başlatıldığı, bu durumda işlemeye başlayan zamanaşımı süresinin icra takibiyle kesildiği, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı, davalının süresi içerisinde 20/11/2019 tarihinde ödeme emrine itiraz etmesi üzerine her ne kadar İcra Müdürlüğü borçlu tarafından sunulan vekaletnamede borca itiraz edildiğinin sonradan anlaşılması sebebiyle 03/12/2021 tarihinde icra takibinin durdurulmasına karar vermiş ise de davalı tarafından süresi içerisinde ödeme emrine itiraz edilmesi sebebiyle icra takibinin 20/11/2019 tarihinde durduğunun ve en son yapılan icrai işlemin bu olduğunun kabul edilmesi gerektiği, aksinin kabulü halinde İcra Müdürlüğünce icra takibinin durdurulmasına işbu dava tarihinden sonra 03/12/2021 tarihinde karar verildiğinden dava tarihinde takibin durdurulmasına yönelik karar bulunmadığından davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığının kabul edilmesi gerekeceği, buna göre davalının süresi içerisinde ödeme emrine itirazı üzerine takibin durduğu 20/11/2019 tarihinden sonra icra dosyasında herhangi bir işlem yapılmadığı, bu durumda 20/11/2019 tarihinden itibaren CMR 32/1 maddesi uyarınca bir yıllık zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başladığı, davacının, davasının en geç 20/11/2020 tarihine kadar açması gerektiği, oysa davacının davasını 15/12/2020 tarihinde açtığı, CMR Konvansiyonu 32/1. maddesine göre CMR sözleşmesine göre yapılan taşımalardan doğan davaların bir yıl içinde açılması gerektiğine ilişkin düzenleme dikkate alındığında işbu davanın bir yıllık süreden sonra açılmış olduğunun ve davalının zamanaşımı itirazının yerinde olduğunun Mahkememizce değerlendirildiği, her ne kadar CMR Konvansiyonu 32/1.2. cümlesinde bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğu düzenlenmiş ise de davacının dava dilekçesinde bu yönde bir iddiasının bulunmadığı gibi diğer taraftan davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü davanın 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığına ilişkin itirazına karşı davacının sunmuş olduğu beyan dilekçesinde davanın 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığına ilişkin beyanlarda bulunulduğu, dava dilekçesinde olduğu gibi davalının bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurları bakımından bir iddiada bulunmadığı, davacı taraf bu beyan dilekçesinde itirazın kendilerine tebliğ edilmediğinden ve bu nedenle zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığından bahisle davanın süresi içerisinde açıldığını iddia etmiş ise de somut uyuşmazlıkta davacı tarafın iddia ettiğinin aksine zamanaşımı değerlendirmesinin uygulanması gereken CMR 32/1 maddesi kapsamında yapılarak Mahkememizce davanın süresi içerisinde açılmadığı sonucuna varıldığı, bir an için davacının, davalının bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurları bakımından bir iddiada bulunduğunun kabul edilmesi halinde dahi gerek yangın raporu gerek ekspertiz raporu gerekse de dosya kapsamı ve mevcut delil durumu dikkate alındığında davalının bilerek kötü hareket olarak kabul edilebilecek bir kusurundan söz edilemeyeceği, dolayısıyla CMR Konvansiyonu 32/1.2. cümlesinde yer alan hükmün de somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı” gerekçesiyle zamanaşımı süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen zamanaşımının hangi hallerde kesildiği hususu eksik incelenerek, hatalı hüküm tesis edildiğini, dava konusu olayda, 03.10.2019 tarihinde icra takibinin başlatılmış olup zamanaşımının bu süre itibariyle kesildiğini, davalı borçlu tarafından 20.11.2019 tarihinde icra takibine itiraz edildiğini, zamanaşımının yeniden bu süreden sonra işlemeye başlayacağının kabulü gerektiğini, borçlunun 20.11.2019 tarihli itirazı ile 1 yıllık zamanaşımının yeniden işlediği kabul edildiğinde zamanaşımının bu durumda 20.11.2020 tarihinde dolacağını, ayrıca 2004 sayılı icra ve iflas kanunu gereğince; itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, itiraz dilekçesinin ‘tebliğ’ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunlu olan bu davada sürelerin işlemeye başlamadığını, izah edilen nedenlerle Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/943 E. 2022/192 K. 25.02.2022 tarihli ilamının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması; davanın talepleri doğrultusunda kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, uluslararası karayolu taşımasına konu yükün taşıma sırasında hasarlanması nedeniyle sigortalısının uğradığı zararı tazmin eden sigorta şirketinin, ödediği zarar tutarını taşıyıcıdan rücuen tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır.Dava dışı … A.Ş.’nin Portekiz’e ihraç ettiği 9 kap mobilya (reklam malzemesi) emtiasının 26/10/2018 tarih ve … nolu CMR senedi kapsamında davalı tarafça taşınması sırasında, nakliye aracında meydana gelen yangın nedeniyle zayi olmuş olup, taşımaya konu emtianın hasarlanmasına ilişkin İBB İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından yangın tutanağı düzenlenmiştir. Davaya konu taşımalar davacı sigorta şirketi tarafından sigortalanmış olup, hasar ihbarında bulunulması üzerine, ekspertiz raporu alınmıştır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, 10.475,00 Euro asıl alacağın tahsili istemiyle 03/10/2019 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf ise istemin zamanaşımına uğradığını savunmuştur. CMR Konvansiyonu’un 1. Maddesinde, sözleşmenin, sözleşmede belirtildiği gibi yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin en az biri akit ülke olan iki ayrı ülkede olması halinde, tarafların ikametgahı ve milliyetine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait her mukaveleye uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda davaya konu taşımanın CMR Konvansiyonu hükümlerine tabi olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. CMR’nin 32/1. Maddesine göre, CMR Konvansiyonu gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların bir yıl içinde açılması gerekir. Ancak, bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda, bu süre üç yıldır. Dava açma süresi kısmi kayıp, hasar veya gecikmelerde, teslim tarihinden itibaren, tam kayıplarda, kararlaştırılan zaman limiti bitiminden 30 gün sonra kararlaştırılmış zaman limiti yoksa, yükün taşıyıcı tarafından teslim alınmasından sonraki 60 ıncı günde, işlemeye başlar. Maddenin 2. fıkrasına göre ise, yazılı bir istemin, taşımacı bunu yazılı bildiri ile geri çevirip, ona ilişkin belgeleri de iade edinceye kadar zaman limitini erteleyeceği düzenlenmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını savunmuş, mahkemece de 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinden bahisle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Takip ve davaya konu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olup bu nev’i talepler bakımından CMR’nin 32. maddesinin nazara alınması gerekmektedir. TTK’nun 1301. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca davacı sigortacının, davadışı sigortalısının hakkından daha fazlasına sahip olamayacağı açıktır. Bu durumda, işbu davada ileri sürülen zamanaşımı def’inin karşılanmasında davadışı sigortalı ile davalı taşımacı arasındaki taşıma ilişkisi bakımından uygulanması gereken sözü geçen uluslararası sözleşmenin 32. maddesi hükmünün nazara alınması gerektiğinde kuşku yoktur. CMR’nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir. Dosya kapsamına ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davadışı sigortalı tarafından gönderilen ve davalı tarafından taşınan emtiadaki hasarın oluşmasına “bilerek kötü hareketinin” neden olduğunun iddia edildiği ileri sürülemeyeceği gibi mahkemenin de bu yolda bir kabulü yoktur. Şu halde, somut dava bakımından zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak kabulü zorunludur. CMR’nin 32/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde zamanaşımı süresinin emtiadaki hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden olmak üzere belirleneceği ifade edilmektedir. Öte yandan, CMR’nin 32/3. maddesi gereğince, zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukuku uygulanacak olup, bu durumda 6098 sayılı TBK’nun 153, 154 ve 157. maddeleri hükümlerinin de bu çerçevede gözetilmesi gerekecektir. Dosya kapsamı uyarınca emtia ihraç edilebilme özelliğini kaybetmiş ve nakliyecinin deposuna boşaltılmıştır. Yükün teslimine ilişkin bir zaman limiti belirlendiği iddia ve ispat edilmediğine göre zamanaşımı süresi yükün taşıyıcı tarafından teslim alındığı 16/10/2018 tarihinden sonraki 60 ıncı günde işlemeye başlayacaktır. Bu durumda, davacı tarafından 03.10.2019 tarihinde girişilen icra takibinin 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiği ve zamanaşımının bu tarihte kesildiği anlaşılmakdır. TBK’nun 154/2. maddesi uyarınca icra takibiyle kesilen 1 yıllık zamanaşımı süresinin yeniden ne zaman başlayacağı hususu üzerinde durulmalıdır. BK’nun 157/2. maddesi, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı hükmünü haizdir. Başlayacak yeni sürenin, asıl zamanaşımı süresi kadar, bir diğer söyleyişle 1 yıldan ibaret olduğu izahtan varestedir. Dosyada mevcut icra takip dosyasının incelenmesinde, borçlunun takibe itirazından sonra İcra Memuru tarafından alınan 03/12/2021 tarihli karar ile takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Gerek borçlunun 20/11/2019 tarihinde borcun tamamına itirazı gerekse de icra memurunun takibi durdurma kararından sonra 1 yıllık süre içerisinde alacaklı tarafından zamanaşımını kesen bir takip işlemi yapılmamışdır. Bu anlamda zamanaşımını kesen işlemler doktrinde “uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler” olarak tanımlanmıştır. O nedenlerle zamanaşımını kesen son takip işlemi 20/11/2019 tarihli borçluların itirazı olup, alacaklının takibin yürümesi için harekete geçmesi gerekmektedir. Bu nedenle zamanaşımını kesen borçlu itirazı olan 20/11/2019 tarihinden itirazın iptali davasının açıldığı 15/12/2020 tarihine kadar 1 yılı aşkın süre dolmuştur. İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nun 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur. Ancak davacı taraf, dava açmadan önce, arabulucuya başvurmuş ve bu kapsamda arabuluculuk süreci 04/11/2020-08/12/2020 tarihleri arasında devam etmiştir. 7155 sayılı Yasanın 20. Maddesi ile 6100 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı olarak düzenmiş, anılan Yasanın 23. Maddesi ile 6325 Sayılı Kanuna eklenen 18/A-15. Maddesinde ise arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımının duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre arabuluculuk sürecinin devam ettiği 04/11/2020-08/12/2020 tarihleri arasında zamanaşımı duracaktır.TBK’nın 153/2. Maddesi gereğince zamanaşımını durduran sebebin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımının işlemeye başlar ve durmadan önce başlamış işlemesini sürdürür. Dava şartı olarak arabuluculuğa başvurulduğu 04/11/2020 tarihi ve arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği 08/12/2020 tarihi arasında zamanaşımı süresi yaklaşık 16 gün kadar durmuştur. Zamanaşımının durmadan sonra yeniden işlemeye başladığı 08/12/2020 tarihine 16 gün durma süresi eklendiğinde itirazın iptali davası15/12/2020 tarihinde 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır. Hal böyle iken mahkemece zamanaşımının arabuluculuk süresince durduğu nazara alınmaksızın davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir. Bu halde mahkemece işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.20/09/2022