Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/771 E. 2022/1411 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/771
KARAR NO: 2022/1411
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2022
NUMARASI: 2018/976 Esas – 2022/79 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı mağazadan bazı ürünler satın aldığını, ancak davalı mağazanın bir gecede kapanarak ortadan kaybolduğunu, birçok kişiyi mağdur ettiğini, davalının müvekkilleri hakkında icra takibi başlatıldığını, davacılar icra müdürlüğüne itirazda bulundukları için icra takibinin devam ettiğini ve davacı …’ya ait taşınmaza haciz konulduğunu, icra dosyasına 12.377,22-TL yatırıldığını, müvekkillerinin davalıya herhangi bir bono imzalamamasına rağmen dava konusu bonoyu ciro yoluyla alarak icra takibine koyduğunu, dava konusu bono üzerindeki imzaların müvekkillerine ait olmadığını belirterek icra takibinin durdurulması ve icra veznesine yatan paranın alacaklı tarafa ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, bono ile ilgili olarak müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitine, davalıya ödenen paranın iadesine, icra takibinin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar tarafından takibe konu senedin tüketici senedi olduğuna dair herhangi bir yazılı delil sunulmadığını, senet metni incelendiğinde takibe konu senedin tüketici senedi olduğuna dair herhangi bir ibare söz konusu olmadığını, davaya konu icra takibine dayanak senet incelendiğinde senetin kambiyo senedi özelliklerini taşıdığı ve müvekkilinin kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunduğu açıkça ortada olduğunu, bir senedin tüketici ilişkisinden kaynaklı olarak düzenlendiğini ispat yükü davacıda olduğunu, bir bononun tüketici senedi olarak değerlendirilebilmesi için; senet metninde senedin tüketici sözleşmesi sebebiyle verildiğine dair bir ibare bulunması gerektiğini ve ayrıca düzenlenen sözleşmede de bonoya açıkça atıf yapılmadığını, müvekkil senedi ciro yoluyla devraldığından imzaların davacılara ait olmaması halinde davacılar lehine tazminata hükmedilemeyeceğini, her ne kadar davacılar tarafından borcun bulunmadığına dair dava dışı lehdarın defter ve kayıtlarına ve yemin deliline başvurulmuş ise de HMK 200/1.maddesi gereğince senetle ispat zorunluluğu bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “bonoların, 6502 Sayılı TKHK’nun 4.maddesinin 5. bendi kapsamında, tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle alınan kıymetli evrak niteliğinde olduğu, bu durumda Kanun’un emredici düzenlemesine rağmen emre düzenlenmiş olan senetlerin hükümsüz olduğu anlaşıldığından davacıların davasının kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına konu edilen bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takip dosyasına ödenen 12.377,22TL’nin 22/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davalının icra takibine girişmekte kötü niyeti sabit görülmediğinden, davacıların şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 9. Tüketici Mahkemesinin 2017/910 E. 2017/1053 K. sayılı gerekçeli kararında işbu davaya konu uyuşmazlığın bono metninden kaynaklandığı, 6102 Sayılı T.T.K 4/a maddesi uyarınca mutlak ticari dava olduğunun kesinleştiğini, haliyle huzurdaki davanın mutlak ticari davalardan olması nedeniyle, 6502 sayılı TKHK değil 6102 sayılı TTK hükümleri gereğince yargılama yapılması gerekirken gerekçeli kararda da görüleceği üzere TKHK kapsamında değerledirme yapılmasının hukuka açık aykırılık teşkil ettiğini, neticesinde Yerel Mahkemenin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla inceleme yaparak karar tesis etmesi gerekirken, aksine bir değerlendirmeyle, Tüketici Mahkemesi olarak karar tesis etmesinin hukuken doğru olmadığını, ilaveten, davacılar tarafından takibe konu senedin tüketici senedi olduğuna dair herhangi bir yazılı delil sunmadığını, yine senet metni incelendiğinde takibe konu senedin tüketici senedi olduğuna dair herhangi bir ibare söz konusu olmadığını, bir senedin tüketici ilişkisinden kaynaklı olarak düzenlendiğini ispat yükü davacı olup zira bir bononun tüketici senedi olarak değerlendirilebilmesi için; senet metninde senedin tüketici sözleşmesi sebebiyle verildiğine dair bir ibare bulunmalı ve ayrıca düzenlenen sözleşmede de bonoya açıkça atıf yapılması gerektiğini üstelik senetlerin Ticaret Kanunu çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği Bölge Adliye Mahkemesi kararıyla da kesinleşmişken, Mahkemenin anılan kararın dışına çıkarak ve mevzuat hükümlerine aykırı olarak karar tesis etmesinin anlaşılamadığını, ayrıca mahkemenin yukarıda esas numarası belirtilen dava dosyasına konu senetteki imzaların davacı borçluların eli ürünü olduğu açıkça tespit edilmiş olup buna rağmen yerel mahkemenin davacıların borçlu olmadığına hükmetmesinin hukuka açık aykırılık teşkil ettiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, tüketici bonosunun ciro edilemeyeceği iddiasıyla borçlu olmadığının tespiti ve ödenen bedelin istirdatı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, eldeki davada tüketici kanununun uygulanmasının mümkün olup olmadığı ve tüketici bonosu iddiasının ispatlanıp ispatlanamadığı noktasındadır. Davaya konu bono, davacı tarafından … Tic. Ltd. Şti., lehine keşide edilmiş ve sonrasında ciro yoluyla davalıya devredilmiştir. Davacı taraf, bonodaki imzaların kendilerine ait olmadığı ve bonoların tüketici bonosu olduğu iddiasıyla borçlu olmadıklarının tespiti ve ödenen tutarın istirdatı istemiyle eldeki dava açılmıştır.6502 sayılı Kanun’un 4/5. maddesi, “Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.” şeklinde düzenlenmiştir. Böylece, tüketici işlemleri kapsamında düzenlenecek senetler, kanun gereği nama yazılı senetler haline gelmiştir. Nama yazılı senetlerin devri ise, alacağın temliki hükümlerine göre yapılacaktır. Nama yazılı olarak düzenlenmesi gerekirken emre yazılı olarak düzenlenen bono keşideci yönünden geçersizdir. Bu halde keşideci yönünden geçersiz olan bononun ciro yoluyla devri halinde dahi keşidecinin bono nedeniyle sorumluluğu bulunmamaktadır.Somut olayda, davacı yanın ticari amaçla hareket ettiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi bu yönde bir iddia da bulunmamaktadır. … Tic. Ltd. Şti.’nin lehtar olduğu bonolar bakımından davacının, 6502 sayılı Kanun’un 3/1.k maddesindeki tanıma uygun tüketici olduğunun kabulü gerekir. Davaya konu bononun bir sıra nosu ile düzenlenmiş olması ve bononun yan kısmında ayrıca … Tic. Ltd. Şti.’nin ünvan, adres ve iletişim bilgilerinin yer alması ile davacının tüketici olması birlikte değerlendirildiğinde davaya konu bono tüketici bonosu niteliğindedir. Buna göre dava konusu bono, nama düzenlenmesi gerekirken emre düzenlenmiş olması nedeniyle davacı yönünden geçersizdir. Bu bononun davalıya ciro edilmiş olması da davacıya sorumluluk yüklemeyecektir.Davalı yan her ne kadar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin İstanbul 9. Tüketici Mahkemesince verilen görevsizlik kararını incelemesine ilişkin karara göre olaya tüketici kanunu değil ticaret kanununun uygulanması gerektiğini ileri sürmüş ise de, bahsi geçen istinaf incelemesi usule ilişkin olarak yapılmış olup davanın esasıyla ilgili değildir. Bu kapsamda hakim hukuku resen uygulayacak olup tüketici kanunun uygulanmasına bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 211,17 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 845,48 TL harçtan mahsubu ile bakiye 634,31 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2022