Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/698 E. 2022/1496 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/698
KARAR NO: 2022/1496
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2017/53 Esas – 2018/1121 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Bank AŞ’nin yönetim ve denetiminin BDKK kararı uyarınca TMSF’ye devredildiğini, dava dışı … Bankası Mecidiyeköy müşterilerinden … tarafından, şube hesabından banka personeli … tarafından usulsüz olarak para çekildiği iddiasıyla açılan alacak davasında İstanbul 4 ATM’nin 2014/770 E- 2014/361 K sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne, 189.426,05 TL’nin faiziyle davalıya ödenmesine karar verildiğini, … isimli müşteri hesabından davalı … (…) hesabına 1.167,49 TL gönderildiğini, söz konusu karar uyarınca banka tarafından …’a ödeme yapıldığını beyanla 1.167,49 TL’nin 20.07.2001 tarihinden müvekkili banka tarafından ödemenin yapılan 15.04.2016 tarihine kadar işleyecek değişik oranlarda TCBM avans faiz oranları ve faizin% 5 BMVS ‘si ile birlikte 15.04.2016 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar ise müvekkili banka tarafından TCMB’ye bildirilen değişen oranlarda kredi akti faiz oranlarından faize ve faizin % 5 BMVS ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu işlemin yapıldığı tarihten itibaren dava zaman aşımı süresinin dolduğunu, öncelikle davanın zaman aşımından reddine, ayrıca dava konusu işlemin müvekkili tarafından ya da onun görgü bilgi veya talimatı ile yatırılmadığını, bu nedenle davanın işlemi gerçekleştirene banka personeline karşı açılması gerektiğini beyanla davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise, söz konusu işlemi gerçekleştiren …’in İstanbul 8 ACM’nin 2011/34E- 2012/11 K sayılı dosyası ile yargılandığını, müvekkilinin kendi hesabına aktarılan paradan haberi olmadığını, dava konusu paranın müvekkilinin hesabına aktarılmasının akabinde müvekkilinin hesabından tekrar çıktığını,müvekkilinin bu para çekiminden de haberi olmadığını, müvekkilinin hesap hareketlerindeki dökümanları incelendiğinde bazılarının şüpheli bulunduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “İş bu davada, davacı banka ile devren birleşen … Bank A.Ş Şubesindeki dava dışı müşterinin hesabından usulsüz çekilen paranın davalı hesabına yatırılan kısmının davalıdan tahsili istenmiş olup, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 141.maddesi gereğince fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi 20 yıl ise de dava konusu alacak, 5411 sayılı kanunun 132.maddesi uyarınca fona devredilmediğinden(fon alacağı haline gelmediğinden) aynı yasanın 141.maddesi hükmü uyarınca 20 yıllık zamanaşımı süresinin dava konusu uyuşmazlıkta uygulanmasının mümkün olmadığı, alacağın istenebilir hale geldiği 20.07.2001 tarihinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin geçmesinden sonra görülmekte olan davanın açıldığı anlaşıldığından davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 maddesinin 5 maddesi uyarınca her türlü harçtan muaf olduğunu, müvekkili bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından meselenin incelenerek 30.06.2016 tarihinde rapor edildiğini, bu şekilde … isimli kişinin hesabına, 20.07.21 tarihinde 981,43 TL ve 186,0 6 TL olmak üzere iki seferde toplam 167,49 TL tutarında EFT yoluyla para gönderildiğini, … tarafında banka aleyhine açılan davada verilen kararın onanması üzerine müvekkili tarafında 15.04.2016 tarihinde ödeme yapıldığını, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin süreler veya genel zamanaşımı süresi olarak 10 yıllık sürenin geçip geçmediğinin hesaplanmasında esas alacak tarihin işlem tarihi değil ödemeye sebep olan kararın kesinleşme tarihi veya ödeme tarihi olduğunu, kaldı ki eldeki istifa konu dava açılırken ödemeye neden olan davanın kesinleşmemiş olması nedeniyle zamanaşımı sürelerinin dahi işlemeye başlayacağını, dosyada mübrez İstanbul 8 Ağır Ceza Mahkemesi kararında … ile alakalı bir hükmün tesis edilmediğini ancak İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında dava konusu hesaplar hakkında hüküm tesis edildiğini, ceza davasında … hesabı ile ilgili bir usulsüzlük tespit edilmediğini, zira ilgili dönemde yapılan imza incelemesinde imzaların …’a ait olduğunun belirlendiğini ve bu sebeple …’ın kamu davasına müdahil olma talebinin reddedildiğini, ancak … tarafından müvekkili banka aleyhine açılan alacak davasında yeniden bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bahsi geçen bilirkişi raporunda dava konusu işlemde belgelerdeki imzaların …’a ait olmadığının belirtildiğini, bu suretle … hesabından gönderilen tutarların üçüncü şahısların nam ve hesabına yapıldığını, …’ın banka hesabından davalının hesabına gönderilen tutarları somut olayda davalının kullandığını, … Bank Aş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından 30.05.2002/51 inceleme raporunda 17.01.2002 tarihli Bilirkişi raporunda müşteri itirazına konu işlemlerin talimat veya dekontları üzerindeki imzaların tamamının …’a ait olduğunun belirlendiğini, somut davaya konu alacak yönünden davalının sorumlu olduğunun müvekkili banka Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 30.06.2016 tarihli 14 sayılı inceleme raporu ile tespit edildiğini, zamanaşımına ilişkin sürelerin başlangıcının eksilmeye yol açan işlemin ve sebepsiz zenginleşmenin tam olarak öğrenildiği tarih olduğunu, banka alacaklarında zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, davalının dava konusu alacağın faiz ve ferilerinden de sorumlu olduğunu, dosyaya ibraz edilen emsal nitelikteki kararlar ile de müvekkilinin somut davadaki haklılığını kanıtlanmış olduğunu, dosyada yeterli inceleme hukuk aykırı şekilde red kararı verildiğini yukarıda bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak kabul yönünde karar verilmesini talep etmiştir
GEREKÇE: Dava, dava dışı banka çalışanının yapmış olduğu usulsuz işlem ile davalının hesabına para aktarımı neticesi oluştuğu iddia edilen zararın bankaca ödenmesi sonrasında bankanın uğradığı söylenilen zararın davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.11.2014 tarihli 2014/770 esas, 2014/ 362 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının …, davalının … Bank AŞ., … AŞ. olduğu, davalının külli halefi olan İktisat Bankası Mecidiyeköy şubesinde 23.03.2001 tarihinde açılan müvekkiline ait hesap bulunduğunu bankanın mevduat kabul etme yetkisinin sona erdiği tarihte hesapta para bulunmadığının bildirildiğini, işlemleri yapan banka yetkilisi … hakkında İstanbul 2 Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığını belirterek 231.647,17 TL nin 07.11.2001 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davadan tahsilini talep edildiği, ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada davanın kısmen kabulüne karar verilerek 189.426,05 TL’nin 15.01.2022 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile davalıdan alınıp davalıya davacıya verilmesini ilişkin verilen kararın Yargıtay denetiminden geçtiğini ve yargılama giderleri hesap edilirken davacı tarafından yatırılan peşin harcın da bu giderler içerisinde eklenmesi suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesi ile kararın temyiz eden yararına bozulmasına karar verilmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verildiği görülmüştür. İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde,ilamlı icra takibi başlatılmış olduğu, alacaklının …, borçlunun …Bankası Aş olduğu, toplamda 747. 336. 83 TL alacağın takibe konu edildiği, takip sebebi olarak İstanbul 48 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/54 Esas, 2011/41K ve 19.10.2011 tarihli kararının gösterildiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen takip dosyasını İstanbul 48 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/54 E, 2011/41 K sayılı ilamı kapsamında açıldığını, Yargıtay bozma ilamı sonrasında İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/770 E, 2014/362 K sayılı dosyası kapsamında yapılan hesaplama uyarınca muhtıra tebliğ edildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır İstanbul 8 Ağır Ceza Mahkemesinin 08.03.2012 tarihli, 2011/34, 2012/11 K sayılı ilamının incelenmesinde; karar başlığında katılanların …, …, …, …, …,…, …, sanığın ise … oldukları, sanığın üzerine atılı suçun 4389 sayılı bankacılık kanuna muhalefet suçundan ibaret olduğu, yapılan yargılama neticesi ;sanığın bankanın Mecidiyeköy şubesinde pazarlama servisi yetkilisi olarak görev yaptığı sırada bazı müşterilerin hesabından para çekerek paralarla borsada işlemler yapıp yüklü miktarda kaybettiği parayı kapatabilmek için yine banka müşterilerinin imzalarını taklit ederek hesaplarından paralar çekmek suretiyle zimmet suçunu işlediği, bu şekilde bankanın toplam 114.716,43 TL tutarındaki parayı haksız olarak mal edindiği, sanığın tüm eylemlerini zincirleme biçimde nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu sebebiyle, sanığın hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın sonuç kısmında …’ın katılma talebinin reddedildiğinin yazıldığı görülmüştür. BDDK’nın 09.07.2001 tarihli kararı ile … bank A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14/3-4. maddesine istinaden Fon’a devredilmesine karar verildiği, yine BDDK’nın 26.12.2001 tarihli kararı ile mevcut mali yapısıyla satılması mümkün görülmeyen … A.Ş.’nin tüm aktif ve pasifleriyle … bank A.Ş. bünyesinde devren birleştirildiği, … bank A.Ş.’nin unvan değiştirerek … unvanını aldığı anlaşılmaktadır. Banka çalışanının eylemi nedeniyle bankaya verdiği zarar banka alacağıdır. …bank’ın fona devredilmesiyle aynı alacak fon alacağı olarak değerlendirilir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 09/03/2009 tarih 2007/30301 esas 2009/6217 karar sayılı kararı) Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2017/16099 Esas 2018/23190 Karar sayılı 25/10/2018 tarihli ilamında ”Anayasa Mahkemesince iptal edilen 5411 sayılı Kanun’un Geçici 16. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte zamanaşımının dolup dolmadığı tespit edilirken mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3. maddenin de göz önünde tutulması zorunludur. Zira Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesiyle değil, mülga 4389 sayılı Kanun’a eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirilmiştir. Söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinde henüz on yılını doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzadığından, bu alacaklar yönünden zamanaşımı süresinin bitmiş olduğundan söz edilemez. Şu hâlde sözkonusu kural nedeniyle yirmi yıla uzayan zamanaşımı, 26.12.2003 tarihinden önce on yılını doldurup , 01.11.2005 tarihinde ise henüz yirmi yılını doldurmayan alacaklara ilişkin olanlardır. Diğer bir ifadeyle, 26.12.2003 tarihinden önce on yılını doldurup, 01.11.2005 tarihinde ise henüz yirmi yılını doldurmayan alacaklara ilişkin zamanaşımı süreleri yirmi yıla uzamaktadır. Somut olayda dava dilekçesinde iddia edilen zararın kaynağı olan olay ,yani banka aleyhine gerçekleşen sebepsiz zenginleşme, davalının hesabına banka çalışanı tarafından yapılan ödeme ile ödemenin yapıldığı 20.07.2001 tarihinde yani 18 Haziran 1999 tarihinde yürürlüğe giren 4389 sayılı Yasanın yürürlükte olduğu bir sırada gerçekleşmiş olup ayrık bir düzenleme bulunmadığından 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125.maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi iken ve henüz 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı bir sırada yani 23.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren 5020 sayılı Kanun’un 27.maddesi ile 4389 sayılı Yasa ile eklenen Ek 3.madde ile zaman aşımı süresi uzatıldığından tabi olduğu zamanaşımı süresi 20 yıla çıkmıştır. Bu itibarla 5411 sayılı Yasanın Geçici 16.maddesinde yeralan zamanaşımı süresini geçmişe yürüten Anayasa Mahkemesince iptal edilen hüküm, 23.12.2003 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresini dolduran olaylara ilişkin olup iptal kararının somut olaya etkisi yoktur. Başka bir anlatımla somut olay açısından zamanaşımı süresinin 10 yıl olarak kabulüne bu karara atıfla imkan yoktur. Bu noktada; eldeki dava dosyası içerisinde davalı üzerinden davacı zararına yapıldığı iddia edilen sebepsiz zenginleşme olgusunun gerçekleşmesinde davalıya isnat edilen fiillerin ne olduğu ayrıca zaman aşımı süresinin denetimi açısından isnat edilen fiilin ceza kanunlarına göre “cezayı gerektiren bir fiil” olup olmadığının da üzerinde durulması gerekmektedir. Bahsi geçen nedenlerle mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın zaman aşımından reddi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davac vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile , ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 29/12/2022