Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/690 E. 2022/957 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/690
KARAR NO: 2022/957
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2021
NUMARASI: 2021/694 Esas – 2021/975 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin ortağı olan müvekkile şirket yapısı, faaliyet gelir – gider durumu ve genel kurul toplantıları hakkında hiçbir surette bilgi verilmediğini, şirketin haklı nedenle feshedilmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanatte ise, müvekkilin hissesinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenerek şirket ortaklığından çıkartılması gerektiğini, davalı şirket yönetim kurulu başkanı …, şirket yönetimini eline alarak müvekkilin bilgisi dışında şirket faaliyetlerini yürütmekte ise de, yönetim kurulu başkanı şirketin yönetimine ilişkin tam fiil ehliyeti bulunmadığından şirket yönetimine kayyum atanması gerektiğini, öncelikle şirketin tüm mal varlığının tespiti ile şirket bünyesindeki aktif mal varlığının muhafazası ve pasif mal varlığının müvekkilin zararına olacak şekilde arttırılmasının engellenmesi amacıyla üçüncü kişiler lehine temlik ve sınırlayıcı hakların kurulmasını engelleyici ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yönetim kurulu başkanı …’nın hali hazırda davalı şirketin ticari faaliyetlerini yürütmesi şirket menfaatleriyle çakışacağından doğacak olan zararları önlemek amacıyla şirket yönetimine kayyum atanmasını, davalı …’nin haklı nedenle feshedilerek tüzel kişiliğinin sonlandırılmasını, aksi kanatte olunması halinde, müvekkilin hissesinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenerek şirket ortaklığından çıkartılmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “TTK’da Anonim şirketlerde ortaklıktan çıkmaya ilişkin bir hükme yer verilmediği, ortaklıktan çıkma hakkının limited şirket ortaklarına tanındığı, dolayısıyla anonim şirket ortağı davacının ortaklıktan çıkma talebi yönünden hukuki yararının bulunmadığı..” gerekçesiyle davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan ve anonim şirketlerde çıkma mümkün olmadığından hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin ortağı olan müvekkile şirket yapısı, faaliyet gelir – gider durumu ve genel kurul toplantıları hakkında hiçbir surette bilgi verilmediğinden şirketin haklı nedenle feshedilmesi gerektiğini, şirketin tasfiyesi talepleri yönünden aksi kanatte olunması halinde müvekkilinin hissesinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenerek şirket ortaklığından çıkartılması gerekirken ilk derece mahkemesi tarafından talepleri ile ilgili eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, mahkeme tarafından talepleri arasında yer alan şirket yönetim kurulu başkanının tam fiil ehliyetine sahip olmaması nedeniyle şirkete kayyum atanması gerektiğine ilişkin talepleri yönünden hiçbir değerlendirme yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece ihtiyati tedbir talepleri yönünden de hiçbir değerlendirme yapılmadığını ve karar verilmediğini, Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılmasına, öncelikle, şirketin tüm mal varlığının tespiti ile şirket bünyesindeki aktif mal varlığının muhafazası ve pasif mal varlığının müvekkilinin zararına olacak şekilde arttırılmasının engellenmesi amacıyla üçüncü kişiler lehine temlik ve sınırlayıcı hakların kurulmasını engelleyici ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yönetim kurulu başkanı …’nın hali hazırda davalı şirketin ticari faaliyetlerini yürütmesi şirket menfaatleriyle çakışacağından doğacak olan zararları önlemek amacıyla şirket yönetimine kayyum atanmasına, haklı nedenle şirketin tasfiyesi, aksi takdirde müvekkilinin hissesinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenerek şirket ortaklığından çıkartılması taleplerine ilişkin haklı gerekçeleri doğrultusunda davanın kabulüne, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, haklı nedene dayalı olarak anonim şirketin feshi, olmadığı takdirde ortaklıktan çıkma davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının anonim şirketin feshini ve ortaklıktan çıkmayı isteyip isteyemeyeceği, yönetim kayyımı atanmasının şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasındadır. Davacı, 1.600 hisseli davalı … Ticaret A.Ş.’de 80 adet pay sahibidir. Davacı tarafça, şirkete kayyım atanmasına, haklı nedenle şirketin feshine ve olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkmaya karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Mahkemece dava aktif husumet ehliyeti ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 531. Maddesine göre; haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacının, davalı şirketteki payı, sermayenin onda birini bulmadığından, anonim şirketin feshini isteme hakkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının anonim şirketin feshi istemli davada aktif husumeti bulunmamaktadır. Anonim şirket ortaklığından çıkma ise, Türk Ticaret Kanununda düzenlenmemiştir. Limited şirkete ilişkin ortaklıktan çıkmaya ilişkin hükümlerin anonim şirketler hakkında uygulanması mümkün değildir. Bu haliyle, anonim şirket ortağı davacının ortaklıktan çıkma talebi yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı taraf, şirkete kayyım atanmasını da talep etmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nda, anonim şirketin münfesih olma durumlarının ortaya çıkması halleri dahil şirkete yönetim kayyımı atanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Zira şirketin genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu tarafından idare olunması esastır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 427/4. Maddesinde, bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, davalı şirkette organ boşluğu bulunduğuna dair herhangi bir iddia mevcut değildir. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan söz etmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yargıtay. 11. H.D’nin 08/03/2018 Tarih ve 2016/7714 E-2018/1804 K. sayılı kararı) Somut olayda, yönetici aleyhine açılmış bir dava da bulunmadığına göre, davalı şirkete kayyım atanması talebinin bu davada değerlendirilmesi mümkün değildir. Davacı taraf ayrıca istinaf dilekçesinde, ” şirketin tüm mal varlığının tespiti ile şirket bünyesindeki aktif mal varlığının muhafazası ve pasif mal varlığının müvekkilin zararına olacak şekilde arttırılmasının engellenmesi amacıyla üçüncü kişiler lehine temlik ve sınırlayıcı hakların kurulmasını engelleyici ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ” dair ihtiyati tedbir verilmesini talep etmiş ise de, HMK’nın 390/1. Maddesindeki, ihtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir, şeklindeki düzenleme karşısında bir kanun yolu merci olan istinaf dairesinden ihtiyati tedbir talep edilemez. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2022