Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/605 E. 2022/1369 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/605
KARAR NO: 2022/1369
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2021
NUMARASI: 2021/517 Esas – 2021/903 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/12/2022
Taraflar arasındaki İtirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağını tahsili için Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından 132.988,60-TL’lik faturaya dayalı olarak icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığını, müvekkili şirket ile sadece … Şirketi arasında bir ilişkinin bulunduğunu, davacı ile … Şirketi arasındaki ilişkinin müvekkili şirkete yöneltilemeyeceğini, müvekkili şirketin iş bu dava dosyasında taraf sıfatının bulunmadığını bu nedenle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; ”Taraflar arasında düzenlenmiş dosyaya yansıyan bir sözleşme olmaması, dava dilekçesinde sözü edilen işleyişe göre davacının bayiye fatura kesmesi, dava dışı … firmasının davalı şirketin bayisi olması, yine davacı ile dava dışı … firması arasında alt bayilik için sözleşme görüşmeleri yapılmış olup, davalı şirketin bu görüşmelerde yer almadığı gibi taraf da olmaması, aslında uyuşmazlığın bayiliğin … firmasına geçildikten sonra davacı ile dava dışı … firması arasında ortaya çıkması, davacı tarafın beyanının aksine ÜTS kayıtlarında davacının davalı şirket bayisi olduğuna ilişkin kayda rastlanmaması, faturaya konu ödemenin … firmasından istenmesi, davacının ilk olarak faturayı belirttiği işleyiş doğrultusunda dava dışı … firmasına kesmesi, dava dışı … firmasının faturayı iade etmesi üzerine bu sefer faturanın davalı şirkete karşı düzenlenmesi gibi hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde, davalı şirketin sorumlu tutulması olanaklı olmayıp, davalının, davalı sıfatı olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenle davalı hakkında husumet yokluğundan davanın usulden reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ya alacağın da sorumlu olması gerektiğini, dosya kapsamında anlaşıldığını süreç boyunca davalının, müvekkilini ve sözde bayisi olduğu söylenen … firmasını yönlendirdiğini ve talimat verdiğini tüm kontrolün Aslında davalıda olduğunu adını başından beri müvekkilini zaten kendisinin belirlediği firmalar altında çalışmaya zorladığını dosyada mübrez 18 04.2018 tarihli tıbbi cihaz durumu sorgulama evrakında müvekkilinin davalının bayisi olarak görüldüğünü, ancak bu belgeye rağmen gerekçeli kararda böyle bir kayıt olmadığının belirtildiğini, müvekkilinin 2016 ve 2018 yılları arasında dava dilekçesinde belirtilen hastanelere bizzat kendi firması adına fatura kestiğini, ilk derece mahkemesince hiçbir araştırma yapılmadan tamamen davacının beyanları esas alınarak dava dışı … firmasının davacının bayisi gibi değerlendirildiğini ancak husumetin varlığı ve yokluğunun ilk derece mahkemesince araştırılmadığını, ilk derece mahkemesince davacının beyanları esas alınarak dava dışı … firmasının davalının ana bayisi, müvekkilinin ise onun alt bayisi gibi nitelendirildiğini, esasen durumun böyle olmadığını,zira müvekkilinin ve … firmasının tamamen davalının talimatları doğrultusunda hareket eden bir nevi temsilci konumunda bulunduklarını, müvekkiline hastanelere temin etmesi için gelen ürünlerin her zaman bizzat davalıdan geldiğini, müvekkilinin merkezi İstanbul’da olmakla her zaman için sadece İstanbul’da ki hastanelere çalıştığını davalıdan gelen maillerde müvekkilinin temsilci olarak tanımlandığını, dosya kapsamında davalı yetkililerince bizzat müvekkiline gönderilen somut ve yazılı delil niteliğinde e-postalar bulunduğunu, arada yazılı bir sözleşme olmasa dahi davacının keşide ettiği irsaliyeli faturalarda ürünleri teslim eden olarak müvekkilinin göründüğünü, müvekkilinin davalı şirketin temsilcisi konumunda bulunması sebebiyle ücretini davalıdan da talep etmesi gerektiğini çünkü müvekkilinin davalının yönlendirmesi ile onun belirlediği firmalar üzerinden davalı adına çalıştığını ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalı vekiline 20/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekilinin yasal süresi içerisinde 04/01/2021 havale tarihli istinaf başvurusuna karşı cevaplarını ihtiva eden katılma yoluyla istinaf dilekçesi sunmuş olduğu görüldü. Davalı vekilinin, davacı vekilinin istinaf başvurusuna karşı cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili arasında hiçbir dönemde doğrudan ticari ilişki kurulmadığını; sözleşme imzalanmadığını, davacının yalnızca müvekkili şirketin ana bayileri altında müvekkilinin bilgisi dahilinde servis sağlayıcı olarak çalıştığını, ÜTS projesinin yalnızca ürün izlenebilirliği noktasında firma beyanı esas alınarak veri ortamı sağladığını, sistemdeki kayıtların taraflar arasında bayilik ilişkisi olup olmadığı noktasında ispata elverişli bulunmadığını, dosyada mübrez ilk derece mahkemesinin 21/06/2021 tarihli müzekkeresine Sağlık Bakanlığı’nın vermiş olduğu cevapta da müvekkili şirkete ait bayilik bilgilerinde davacının bulunmadığının açıkça ifade edildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında da isabetli olarak davacı tarafın beyanının aksine ÜTS kayıtlarında davacının davalı şirket bayisi olduğuna ilişkin kayda rastlanmadığının belirtildiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinde de müvekkilinin alt bayi konumunda bulunduğuna dair beyanının olduğunu, davacının … Firmasıyla alt bayilik sözleşmesi müzakerelerine girmesinin de bu durumu doğruladığını, aynı zamanda davacı vekilinin dava dilekçesinde, takip dayanağı oluşturan faturanın esasen …’a kesildiğini ancak …’ın bu faturayı iade ettiğini de ikrar ettiğini, yani davacının esasen adına fatura düzenlediği … firmasında tahsil etmesi gereken alacağı haksız şekilde müvekkilinden tahsil etmeye çalıştığını, müvekkilinin … şirketinden bağımsız ve ayrı bir tüzel kişilik olduğunu, müvekkili şirket çalışanı … tarafından 23 Ocak 2019 tarihinde o dönemde müvekkili şirket bayisi olan … Firması yetkililerine gönderilen e- postada geçen ” agent” kelimesinin … firmasının müvekkili şirketin bayisi olduğunu belirtmek için kullanıldığını, yine müvekkili şirket çalışanı … tarafından 4 Temmuz 2018 tarihinde gönderilen e- postada müvekkili şirket ile davacının iş geliştirme amaçlı toplantısından bahsedildiğini, bilindiği üzere bir şirketin alt bayileri ile iş geliştirme amaçlı toplantı yapmasının alt bayinin artık ana bayi olarak nitelendirildiği anlamına gelmediğini, mahkemece az yukarıda bahsedilen tüm deliller değerlendirilmek suretiyle müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını isabetli şekilde tespit edildiğini, ancak davanın reddine yönelik verilen karar yerinde olmakla, müvekkili ile hiçbir şekilde bayilik ilişkisi olmayan davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğundan davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talepleri hakkında herhangi bir karar verilmemesinin hatalı olduğunu, bahsi geçen sebeplerle kararın yalnızca bu yönden kaldırılarak davacının talep ettiği alacağın %20’sinden az olmamak ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın pasif husumetten reddi yoluna gidilmiş, davacı vekili tarafından ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davaya esas, Bursa … Icra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında alacaklının davacı …, borçlunun davalı … Ltd,şti oldukları, 132.988,60 TL asıl alacak, 5.811, 42 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 138.800, 02 TL alacak için icra takibi başlatıldığı, takip sebebi olarak … fatura numaralı 20. 02 .2020 tarihli 132.988,60 TL bedelli fatura tutarında alacağın gösterildiği, borçlu vekilinin icra dosyasına itirazın da müvekkilinin ödeme emrinde belirtildiği gibi bir borcu bulunmadığında takibe konu alacağın aslına ve ferilerine dolayısıyla takip ve ödeme emrine itiraz etmiş olduğunu bildirmiştir.Dosya içinde davacı …’den tarafından … hukuk temsilcisine gönderildiği anlaşılan 9 haziran 2021 tarihli e-mail çıktısının incelenmesinde sipariş formunun ekte olduğu, formun ulaştığına dair geri bildirimin beklendiğinin bildirildiği, Yine davacı …’den tarafından hukuk temsilcisi …’ya gönderildiği anlaşılan 8 Ocak 2020 tarihli email çıktısında 2019 yılı içerisinde İstanbul bölgesinde yürütülecek agent çalışmasının … üzerinden … gerçekleştirileceği, tüm fatura kesim taleplerinin …’ya iletilebileceği, e-mail çıktısında gönderenin … isimli kişi olduğu belirtilmektedir. Davalı şirket çalışanından davacıya gönderildiği anlaşılan 04.07.2018 tarihli e mail çıktısında tarafların gerçekleştirdiği toplantı doğrultusunda alınan karalar ve talimat bilgilerinin yer aldığı görülmektedir. Davacı …’den tarafından dava dışı … Şirketine gönderilen 8.08.2019 tarihli email çıktısının incelenmesinde, taraflar arasında imzalanacak alt bayilik sözleşmesinin revize edilmesi hususuna dair olduğu ,5.08.2019 tarihli cevaben gönderilen e-mail içeriğinde ise; sözleşmenin zorunlu olarak imzalanacak kısımlarındaki imza eksikliklerinin tamamlanmasının istendiği anlaşılmaktadır. …’nin … Firmasına 1.04.2021 tarihinde göndermiş olduğu,ödenmemiş Mayıs,Ekim 2019 Komisyon bedellleri açıklamalı e-mail çıktısında ise;ana firma … ile yapılan hizmet anlaşmasından bahsedilerek bu kapsamda belirlenen … ünvanlı bayi üzerinden hizmet faturası keşide edip faturaya ilişkin ödemenin alındığını,ancak … ile çalışılan döneme ilişkin fatura ödemelerinin yapılmadığını, taraflarınca ana firma … adına keşide edilen faturanın bu firma tarafından ödenmediğini,komisyon tutarına ilişkin toplam hak ediş bedelinin kdv dahil 132.000 Tl olduğu belirtilmektedir. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumundan gelen 02.07 2021 tarihli müzekkere cevabında; ürün takip sistemi üzerinden yapılan incelemelerde … vergi kimlik numaralı …Ltd.Şti isimli firmaya ait bayilik bilgilerinin sunulduğu ancak … adına herhangi bir kayda rastlanmadığı bildirilmiştir. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Sarıyer Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gelen 23.06.2021 tarihli cevabı yazıda ise … ve Ltd.Şti . isimli firmaya ait 2020 yılı şubat ayına ilişkin BA- BS formlarının gönderildiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesine ekli çok sayıda muhtelif tarihli irsaliyeli fatura suretinde keşidecinin davalı … ve …Ltd.Şti olduğu görülmektedir. Dosyada mübrez e -fatura ve fatura, farklı tarihlerde davalı … ve … Ltd.Şti . tarafından dava dışı hastaneler adına keşide edilmiştir. ” Tutanaktır” isimli belgede … firmasından gönderilen cihazın arızalı çıktığı belirtilmekle, tutanakta teslim alan isim ve imzası altında …’nin ve …’nın adı yer almaktadır. Yine dosya içerisindeki … ve … numaralı irsaliyeli faturaların … tıbbi malzemele dosyada mübrez 18 04.2018 tarihli tıbbi cihaz durumu sorgulama evrakında davacı yanın davalının bayisi olarak görüldüğünü anlaşılmıştır. Somut olayda; ispat yükü davacı üzerindedir. Davacı vekili müvekkili ile davalı arasında bir bayilik ilişkisi olmadığı gibi dava dışı … şirketi ve davalı arasında da bayilik ilişkisi bulunmadığını, esasen hem müvekkilinin hem de dava dışı … firmasının davalının talimatları ile hareket eden ticari temsilci sıfatlarının bulunduğunu öne sürmektedir. Bu ilişki kapsamında davalı şirketin …’a fatura kestiği, …’ın komisyon bedeli tutarında davalı şirkete fatura kestiği, …’ın komisyon bedelllerini tahsil ettikten sonra % 20’sini müvekkiline verdiğini öne sürmektedir. Az yukarıda bahsi geçen e-mail çıktıları, irsaliyeli fatura gözönüne alındığında davacı ile davalı arasında ticari bir ilişki olduğu,bu ilişki kapsamında davacının dava dışı … firmasına davalının bilgisi dahilinde emtia teslimi yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı, … Firmasına davalıdan aldığı talimat doğrultusunda yapmış olduğu satım ve teslim kapsamında … Firmasının davacı ile olan ticari ilişkisi kapsamında tahakkuk eden komisyon bedelinin bir kısımını talep etmektedir. Davacı öncesinde sözkonusu komisyon tutarını faturaya konu ederek …’ dan istemiş sonrasında eldeki istinafa konu icra takip dosyasına dayanak faturayı keşide etmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 547/1 maddesinde, ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bunun yanında ticari vekilin tanımı, ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi verilmeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir, şeklinde tanımlanmıştır. Davacı dava dilekçesinde açıkça davalı şirket ticari defter ve kayıtlarına dayanmıştır. İlk derece mahkemesince taraf ticari defterlerinin incelenmesi yönünde bir ara karar kurulmadan sonuca ulaşılmıştır. İlk derece mahkemesince dava dışı … firmasının da ticari defterleri de incelenmek suretiyle; takibe dayanak fatura açısından davacı, davalı ve … Firması arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, bu hukuki ilişki kapsamında davacının dava dışı … firmasına satıp teslim ettiği emtia bedellerine ilişkin olarak davalıdan herhangi bir komisyon alacağı bulunup bulunmadığı, bu kapsamda … Firmasının davalıdan önceye dayalı komisyon bedeli alıp almadığı almış ise; dahi somut uyuşmazlıkta davacının dava dışı …’a yaptığı satış ve mal teslimi hususunda davalı şirketi bağlayıcı nitelikte bir iznin veya sonradan icazetin bulunup bulunmadığı, hususları da değerlendirilmek suretiyle davacının davalıdan komisyon bedeli altında takibe konu fatura tutarında bir alacağının olup olmadığı değerlendirilmelidir. Açıklanan nedenlerle, HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile , ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine kaldırma sebebine göre bu aşamada davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2- Davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kaldırma sebebine göre bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3- Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harcının talep halinde kendisine iadesine 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 12/12/2022