Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/556 E. 2023/501 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/556
KARAR NO: 2023/501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2021
NUMARASI: 2016/1130 Esas – 2021/801 Karar
DAVA: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Atletizm Milli Takım sporcusu olup, pek çok uluslararası organizasyonda ülkesini başarıyla temsil ettiğini, 28 Kasım – 7 Aralık 2011 tarihleri arasında … tarafından Dubai’de düzenlenen Dünya Şampiyonasında yarışarak derece alması durumunda 2012 Londra Olimpiyatları elemelerine katılmadan direkt katılmayı amaçladığını, müsabakalara katılmak üzere THY uçağı ile Dubai’ye gittiğini, yolculuk esnasında yarışta kullanacağı bisikleti de THY uçak bagaj kadrosuna teslim ettiğini, 28 Kasım 2011 sabah saat 05.00 sularında Dubai’ye iniş yapan müvekkilinin yarışş bisikletini teslim aldığında kılıfının yırtılmış olduğunu gördüğünü, kılıfından çıkardığında ise tekerlekli sandalyesinin çeşitli darbeler alarak kullanılamaz duruma geldiğini tespit ettiğini, yarışlarda hasarlı ve kırık olan yarış bisikleti ile yarışmak durumunda kalan müvekkilinin araçtaki hasar nedeniyle yeterli ve tam performans sergileyemediğini, 2012 Londra Olimpiyatlarına direkt katılma şansını kaçırdığını, bisikletin değerinin 15.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin yürüme engelli olup geçimini sporla karşıladığını, THY’nin ihmali ve kendine emanet edilen bagajları yeterince koruyamaması nedeniyle eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılama konusunda sıkıntı içine düştüğünü, müvekkilinin olimpiyatlara hazırlanırken de 5.000,00 TL masraf yaptığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000,00 TL bisikletin değeri, 5.000,00 TL yapılan masraflar ve 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 30.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olaya 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, dava konusu ihtilafın taşıma akdinden kaynaklandığını, taşıma işlerinin ticari işletme faaliyeti olduğunu, bu nedenle görev itirazında bulunduklarını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” Dava, bedensel engelli sporcu olan davacının İstanbul’ dan Dubai’ ye yapılan uçuş sırasında tekerlekli yarış sandalyesinin hasar görmesi sebebiyle bisiklet değeri, yarış masrafları ve manevi tazminat isteminden ibarettir. Taraflar arasındaki, uçuş sırasında tekerlekli yarış sandalyesinin hasar görmesi sebebiyle bisiklet değerinin tahsili istemine ilişkin ihtilafa, Montreal Sözleşmesi hükümleri uygulanacağı; taşıyıcının ödemekle yükümlü olduğu tazminatın, konvansiyanda belirtilen sınırlar dahilinde kalmak üzere gerçek zarara göre hesaplanması gerektiği ve gerçek zararın, iddia eden tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonuna yazılan müzekkereye verilen cevaptan anlaşıldığı üzere, hasara uğrayan bisikletin davacının kulübü tarafından kendisine tahsis edildiği; bu bisiktelin davacının mülkiyetinde bulunduğunun davacı tarafça ispat edilemediği ve yine sunulan kayıtların bisiklet faturası olmadığı, bu bisiklete biçilen fiyata yönelik bir belge (fiyat teklifi) olduğu görülerek, davacının bisikletin maliki olduğunu ispat edemediğinden, bu talep yönünden davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki yarış masrafları ve manevi tazminata yönelik istemler, 6098 sayılı TBK. nun m. 49 ve devamında düzenlenen haksız fiil nedeni ile oluşan maddi ve manevi zararın tahsiline ilişkindir. Taraflar arasında tartışma konusu olan husus, meydana gelen bisikletteki zararda kusurun kimde olduğu, ne oranda olduğu, maddi ve manevi zarar şartlarının oluşup oluşmadığı ve miktarının ne kadar olduğu noktasındadır. Dosya kapsamı dikkate alındığında, yargılamaya konu bisikletin davalının gerçekleştirmiş olduğu uçuştan kaynaklı olarak hasara uğradığı ve davacının bu hasardan kaynaklı herhangi bir kusurunun bulunmadığı, tüm kusurun davalıya ait olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 50/2. maddesine göre, uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa Hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyebilecektir. Bu madde gereğince; Hakim, bu kalemdeki yarış masrafları alacağına hakkaniyet ilkesi gereği kendisi de karar verebileceğinden bilirkişi raporu alınmasına gerek dahi bulunmamaktadır. Davacının yarışma öncesindeki süreçte ulaşım gideri, yeme-içme vb gideri yapmış olduğu muhakkaktır. Yine Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu tarafından bildirilen 14/05/2019 tarihli cevabi yazıda, talep edilen miktardan daha fazla kişisel gideri olabileceğinin de bildirildiği gözönünde bulundurulduğunda, davacı lehine 5.000,00 TL belgesiz yarış masrafları gideri tespiti hakkaniyete uygun bulunmuştur. Hakimin manevi zarar adı ile davacıya verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması da gözetilerek, gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Davacının bisikletten kaynaklı hasara yönelik açmış olduğu davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının Atletizm Milli Takım sporcusu olup, müsabakalara katılmak üzere THY uçağı ile Dubai’ye gitmiş, yolculuk esnasında yarışta kullanacağı bisikleti de THY uçak bagaj kadrosuna teslim ettiğini, Dubai’ye iniş yapan davacının yarış bisikletini teslim aldığında kılıfının yırtılmış olduğunu görmüş, kılıfından çıkardığında ise tekerlekli sandalyesinin çeşitli darbeler alarak kullanılamaz duruma geldiğini tespit ettiğini, yarışlarda hasarlı ve kırık olan yarış bisikleti ile yarışmak durumunda kalan müvekkilinin araçtaki hasar nedeniyle yeterli ve tam performans sergileyememiş, 2012 Londra Olimpiyatlarına direkt katılma şansını kaçırdığını, bisikletin yarış tarihindeki değerinin 15.000,00 TL olduğunu, davacının yürüme engelli olup, geçimini sporla karşıladığını, davacının yapmış olduğu 5.000 TL tutarındaki masraflar ve yarış tarihinde değeri 15.000 TL tutarında olan bisikletin değerinin davalı tarafından davacıya ödenmesi hususundaki taleplerinin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini, mahkemece bu hususta eksik inceleme yapıldığını, gerekli kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılmayarak, toplanan eksik delil ve belgelerle işbu red karar verildiğini, THY’nin ihmali ve kendine emanet edilen bagajları yeterince koruyamaması nedeniyle eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılama konusunda sıkıntı içine düşmüş, davacı olimpiyatlara hazırlanırken de 5.000,00 TL masraf yapmış olup, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu’na yazılmış müzekkere cevabında hasara uğrayan bisikletin davacının kulübü tarafından kendisine tahsis edilmiş olduğu da belirtilmekle, davaya konu bisikletin davacıya ait olduğunun beyan edildiğini, davalının haksız fiili nedeniyle kırılmış olan yarış bisikletinin yerine federasyon tarafından davacıya yeni bir bisiklet temin edilmemiş; davacının maddi imkansızlıkları sebebiyle kendisine yeni bir bisiklet alamadığını, ayrıca dava tarihinde bisikletin hasara uğraması nedeniyle 15.000 TL olan zararı değişen ekonomik koşullar ve kur dengesizlikleri gözetildiğinde çok daha arttığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava; Montreal Konvansiyonu’nun 35.maddesi, TBK’nın 231.maddesi, tüketicinin korunması hakkında kanunu’nun 12.maddesi uyarınca iki yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığından davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davacının dava konusu bagajı müvekkil ortaklığın ilgili seferiyle taşındığını ispat edemediği gibi hükmolunan masrafı yaptığını da ispat edemediğini, işbu afaki talebin reddi gerekirken kabulünün haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava konusu bisikletin bagaj etiketi bulunmadığını, ayrıca davacının dava konusu hasarlı bagaja ilişkin ortaklığımıza yapmış olduğu hiçbir başvurusu bulunmadığını, ihbar yükümlüğünün yerine getirilmediğini,manevi tazminat bakımından ise; montreal konvansiyonu hükümlerine dayalı olarak manevi tazminat taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, TTK’nın ilgili hükümlerinde de taşıma akdi sebebiyle manevi tazminata hükmedilebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakla huzurdaki olayda davacının ağır bir zarara maruz kaldığının söylenmesi hiçbir biçimde kabil olmadığını ve 10.000,00 TL’lik manevi tazminat miktarı da son derece fahiş olup, Türk toplumunun sosyal ekonomik yapısına ve davacı ile davalı ortaklığın içinde bulundukları hukuki ilişkinin şartlarına uymadığını, sırf bu sebeple davacı vekilinin talep ettiği tazminata hükmedilmesi halinde ileride başka şahısların benzer durumlarda haksız fahiş tazminat taleplerinde bulunmasını özendirecek ve sebepsiz zenginleşme yaratıcı durum ortaya çıkması ihtimalini doğuracağını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, havayolu taşıması nedeniyle bagajın hasarlanması nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, yolcunun bagajının bulunup bulunmadığı, hasarın taşıma sırasında meydana gelip gelmediği ve davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davacı yolcu, davalı tarafından havayolu ile Dubai’ye taşınmıştır.Davacı tarafça, bisiklet yarışlarına katılmak için Dubai’ye gidildiği ancak davalıya ait uçakla taşınan yarışta kullanılacak bisikletin hasarlı teslim edildiği iddiasıyla uğranılan zararın tazmini istemiyle eldeki dava açılmıştır.Türkiye bakımından 26/03/2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 28/05/1999 tarihli Havayolu İle Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralları Birleştirilmesine Dair Montreal Sözleşmesi’nin 1. Maddesine göre, sözleşmeye taraf devletler arasındaki taşımalarda Montreal Sözleşmesi uygulanır. Davaya konu taşımanın yapıldığı ülkeler anılan sözleşmeye taraf olup uyuşmazlığa 1999 tarihli Montreal Sözleşmesi uygulanacaktır.Montreal Sözleşmesi’nin 17/2. maddesine göre, taşıyıcı, kontrol edilmiş bagajın tahrip olması ya da kaybolması ya da bagaja zarar gelmesi durumunda uğranmış hasara karşı sadece, bagajın tahrip olmasına ya da kaybolmasına ya da bagaja zarar gelmesine neden olan olayın hava aracı içinde ya da kontrol edilmiş bagajın taşıyıcının sorumluluğu altında bulunduğu bir esnada meydana gelmiş olması halinde sorumludur. Fakat. Eğer hasar bagajın kendi içinde bulunan kusurlardan, bagajın kalite ve kötülüğünden kaynaklanıyorsa taşıyıcı bu kapsama kadar sorumlu değildir. Kişisel eşyalar dahil olmak üzere, kontrol edilmemiş bagajların olduğu durumlarda, eğer hasar taşıyıcının, ya da bir çalışanının ya da acentesinin bir kusuruna bağlı olarak meydana gelmişse, taşıyıcı sorumludur. Sözleşmenin 22/2. Maddesine göre ise, bagaj taşımacılığında, kontrol edilmiş bagajın taşıyıcının sorumluğuna verildiği anda yolcu bagajın ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe, taşıyıcının bagajın tahrip olması, kaybolması ya da bagaja hasar gelmesi halinde her yolcu için sorumluluğu 1.000(1.131) Özel Çekme Hakkı(SDR) ile sınırlıdır. Diğer durumda, ödenecek toplamın, yolcunun varıştaki teslimatta sağlayacağı gerçek faydadan fazla olduğunu ispatlamadığı müddetçe, taşıyıcı beyan edilen toplamı aşmayan bir miktar ödemekle sorumlu olacaktır.Montreal Sözleşmesinin 19. Maddesine göre, taşıyıcı yolcuların, bagaj ve kargonun havayoluyla taşınmasındaki gecikmelerden meydana gelen hasardan sorumludur.Montreal Sözleşmesi’nin 31/1. Maddesinde, kontrol edilmiş bagaj ya da kargoyu teslim almaya yetkili şahıs tarafından şikayetsiz olarak alınmasının bagaj ve kargonun iyi koşullarda ve sırasıyla madde 3’ün 2. paragrafında ve madde 4’ün 2. paragrafın anılan taşıma dökümanına ya da farklı yöntemlerin içerdiği kayıtlara uygun olduklarına dair kesin olmayan karine teşkil edeceği; 31/2. maddesinde ise, hasar durumunda teslim almaya yetkili şahıs tarafından hasarın fark edilmesinden sonra derhal ve kargo halinde alınan tarihten itibaren 14 gün içinde taşıyıcıya şikayette bulunulması gerektiği, aksi halde Sözleşmenin 31/4. Maddesine göre taşıyıcının kötüniyetli olması dışında taşıyıcı aleyhine bir dava açılamayacağı düzenlenmiştir.Sözleşmenin 31/3. Maddesi uyarınca da, şikayetin(ihbarın) yazılı ve sözü edilen süreler içinde yapılması gereklidir. Elbetteki burada düzenlenen yazılılık şartı bir geçerlilik şartı olmayıp ispat şartıdır.Her ne kadar, davacı tanığı tarafından görevlilerin çağrılıp haber verildiği beyan edilmiş ise de, ihbarın tanık beyanıyla ispatı mümkün değildir. Tanık beyanında geçen bildirimin davalının yetkili çalışanlarına yapılıp yapılmadığının belirli olmaması ve davalı tarafından da iddia olunan ihbarın kabul edilmemiş olması olması karşısında geçerli bir hasar ihbarının yapıldığını kabul etmek mümkün değildir. Davalı taşıyıcının kötüniyetli olduğu da iddia ve ispat edilmediğine, süresinde ve geçerli olarak yapılmış bir hasar ihbarı da bulunmadığına göre, sözleşmenin 31/4. maddesi uyarınca taşıyıcı aleyhine dava açılamaz.Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, taşımadan kaynaklı maddi zararlar Montreal Sözleşmesinde düzenlenmiş olup, maddi tazminata ilişkin uyuşmazlık hakkında Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanması mümkün değildir. Bu nedenlerle, davacının maddi tazminata ilişkin isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.Montreal Konvansiyonu’nda bagajda hasar durumunda uğranılan zararlardan taşıyıcının kural olarak sorumlu olduğu belirtilmiş olsa da, uğranıldığı iddia olunan zararın (hasarın) manevi zararları da kapsadığı noktasında açık bir hüküm bulunmamaktadır. O hâlde 6098 sayılı TBK’de de borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine dair bir hüküm olmaması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nin 114/2 maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 58. maddesinin olaya uygulanması gerekecektir. Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır. Bu halde, taşıyıcının kusurunun ve zararın ispat edilmesi gerekir.Montreal Sözleşmesi’nin 31/1. Maddesine göre, bagajın teslim almaya yetkili şahıs tarafından şikayetsiz olarak alınması halinde, bagajın iyi koşullarda teslim alındığına kesin olmayan karine teşkil eder. Yukarıda açıklandığı üzere hasara ilişkin bir ihbarın bulunmaması nedeniyle bu karinenin aksinin ispatlanması gerekir. Hasar ihbarının yazılı yapılmasının gerekli olduğu nazara alındığında söz konusu karinenin aksinin tanıkla ispatlanması mümkün değildir. Manevi zarar talebi, taşımaya konu bisiklette meydana geldiği iddia olunan hasardan kaynaklı olup, davacı tarafça zarar ispat edilemediğinden manevi tazminat talebinin de reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının davacı yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine, buna karşın mahkemece hasar ihbarı ve buna bağlı olarak zarar ispatlanamamasına rağmen maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın maddi ve manevi tazminat istemi yönünden ayrı ayrı REDDİNE;2-Başlangıçta peşin olarak alınan 513,00 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 179,9 TL karar ve ilam harcından fazla olduğu anlaşıldığından, fazla alınan 333,10 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,3-Yargılama sırasında davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Yargılama sırasında davalı tarafından yapılan 20,00 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,b-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,c-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,d-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 162,10 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 11/05/2023