Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/469 E. 2023/500 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/469
KARAR NO: 2023/500
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/12/2021
NUMARASI: 2017/75 Esas – 2021/830 Karar
DAVA: Alacak(Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … Bankası T.A.Ş. Mecidiyeköy Şubesi müşterilerinden …n’ın, bu şubedeki hesabından banka personeli … tarafından para çekildiği iddiasıyla açılan alacak davasında İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/770 Esas ve 2014/362 Karar sayılı kararı kapsamında davanın kısmen kabul edilerek 189.426,05 TL nın 15.01.2002 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle ödenmesine karar verildiğini, temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/3234 E. Ve 2016/1190 K. Sayılı ilamı ile banka aleyhine verilen harca ilişkin hükümlerin karadan çıkarılması suretiyle düzeltilerek onanmasına takiben, karar düzeltme talep edilmekle mevcut hali ile onanması üzerine, müşteri … tarafından ilamın icrası mahiyetinde, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından gönderilen muhtıra ile 995.655,64 TL’nin ödenmesinin istenildiği ve lehe hükmedilen mürafaa vekalet ücreti mahsup edilerek 15.04.2016 tarihinde 994.305,64 TL’nın ödendiğini, takiben banka teftiş kurulan yaptırılan inceleme sonuncunda, ödendiğini, takiben banka teftiş kurulana yaptırılan inceleme sonucunda, davalılara ait 2.961.915-11 nolu müşterek hesaba 17 farklı tarihte toplam 84.046,70 TL. nın hakları olmadığı halde alacak geçilmiş olduğunun belirlendiği ve bunun karşılığının müvekkili banka tarafından ödenmiş olması nedeniyle, davalıların müvekkili bankaya karşı sorumlu olduklarını, bu dava açılmadan tüm davalılara 06.12.2016 tarihli yazılar gönderilerek, dava konusu tutarın faiziyle birlikte ödenmesinin istenilmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığından bu davanın açılma gereğinin doğduğu, müvekkilinin … isimli müşteri hesabından davaldarın müşterek hesabına gönderilen 84.046,70 TL’yi İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/770 E. ve 2014/362 K. sayılı ilamı kapsamında …’a ödediğinden, davalıların bu bedelden sorumlu oldukları, bu sebeple fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür etmemek üzere 84.046,70 TL. müvekkili alacağının tabloda gösterilen işlem tarihlerinden ödemenin yapıldığı 15.04.2016 tarihine kadar işleyecek değişen oranlarda TCMB nın avans faiz oranları üzerinden faizi ve faizin %5 i BSMV si ile birlikte tahsilini talep ettikleri, iddiasında bulunarak, alacağın tahsilini teminen ihtiyati haciz kararı verilmesine, reddi halinde hak ve alacakların devrini engeller mahiyette ihtiyati tedbir konulmasına, davanın kabulü ile davalıların müşterek hesabına yapılan virmanlardan kaynaklı toplam 84.046,70 TL. nın her bir iştem tutarına, işlem tarihinden itibaren ödemenin yapıldığı 15.04.2016 tarihine kadar işleyecek değişen oranları ve faizi % 5 i BMV si ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın sebepsiz zenginleşme nedeniyle açılan tazminat davası olduğundan, on (10) yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığını, davanın bankacılık işlemlerinden kaynaklanan bir alacak davası olmadığını, banka çalışanı …’in müvekkillerinin de hesaplarının içinde bulunduğu bir kısım banka müşterileri mevduat hesapları üzerinde oynandığını, banka ifadelerinden anlaşıldığı ve hakkında açılan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/34 E. ve 2012/11 K., sayılı ilamı ile mahkum olduğunu, bankanın tamamen kendi kusuruna dayalı işlemler sonucunda ortaya çıkan zararının; 06.12.2016 tarihli ihtarnamelerle muttali olan müvekkillerinin sırtına yüklenmesinin yerinde olmadığını, bankanın suç teşkil eden işlemler nedeniyle hüküm giyen … hakkında İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2011/195 Esas sayılı dosyası ile de mali sorumluluk davası açıldığını, bu dosyanın da incelenmesi gerektiği, BSMV sinin sadece 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunun 28. maddesiyle düzenlendiği, banka çalışanının haksız fiilinden, ya da suç teşkil eden eyleminden veya müvekkillerinin sebepsiz zenginleşmesinden dolayı istirdadı istenen bir rücu davasında BSMV si talep edilemeyeceğini, banka çalışanının usulsüz işlemlerinden kusursuz sorumlu olduğunu, güven kurumu olarak ağır kusuru da dikkate alındığında, ödemek zorunda kaldığı faiz için rücu hakkını kullanmasının mümkün olmadığını, çift hesap tutulduğundan, müvekkillerinin durumdan haberdar olmadıklarını, müvekkillerinden … tarafından davacı banka adına açılmış ve Yargıtay bozması sonucu İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/789 E. sayılı dosyası üzerinden yargılaması devam eden derdest dosyada, müvekkili …ın hesabından üçüncü bir kişi hesabına virman edilen 60.000,- TL. lık zararla ilgili dava derdest olduğundan, bu dava sonucunun beklenmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle, davanın zamanaşımından veya esastan reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” Eldeki davanın, … Bankası T.A.Ş. Mecidiyeköy Şubesi banka personeli … tarafından dava dışı … isimli şahsın hesaplarında yaptığı usulsüz ve suç teşkil eden işlem ve eylemleri neticesinde açıldığı noktasında duraksama yoktur. Zira, davacı banka bu usulsüz eylem ve işlemler neticesinde hesap sahibi … isimli şahsın zararını kesinleşen mahkeme ilamı gereğince ödemek durumunda kalmıştır. Bu halde, davacı banka ile davalılar arasında bankacılık ilişkisinden kaynaklanan akdi bir ilişki yahut akdi bir sorumluluk bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, 5411 sayılı Bankacılık Kanunundan kaynaklanan alacak – borç ilişkisi yoktur. Öyleyse, davacı bankanın iddialarının aksine somut olayda 5411 sayılı Bankacılık Kanunundaki 20 yıllık zaman aşımı sürelerinin uygulanma imkanı yoktur. Esasen, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 132/8.maddesi hükmü uyarınca davaya konu alacağın usulünce devri gerçekleştirilen fon alacağı statüsünde olmadığından fon alacağı olarak kabulü de mümkün değildir. Tarafların yargılama aşamasında sunduğu dilekçelerden borç ilişkisinin sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, borç ilişkisinin kaynağı; sözleşmeden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya Kanundan doğabilir. Somut olayda, davacı banka usulsüz şekilde hesaba yatan paranın davalılar tarafından çekildiğini ve kullanıldığını iddia ettiğine göre, davalıların sebepsiz zenginleştiği vakıasına dayanmıştır. Zira, davalılar tarafından hesaptan çekilerek kullanılan paraların esasında … isimli şahsa ait olduğu ancak banka personelinin usulsüz eylem ve işlemleri neticesinde bu paranın davalılar hesabına aktarıldığı, netice olarak …’ ın zararının davacı banka tarafından ödenerek karşılanması karşısında davalıların banka aleyhine haksız olarak zenginleştiği kesinleşen mahkeme ilamı ile sabittir. Davanın hukuksal nedeni hakkında Mahkememizin bu kabulünü destekleyecek en önemli delil aynı olaya dayalı olarak davacı banka tarafından davalılar dışındaki başka kişilere karşı açılan ve sonuçlanan emsal nitelikteki davalarda yüksek mahkemenin hukuksal nitelendirmesidir. Söz gelimi, aynı olay sebebiyle, aynı banka personelinin usulsüz işlemlerine dayalı olarak davacı banka tarafından … isimli şahıs aleyhine açılan davada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/12 Esas, 2014/7303 Karar sayılı ilamında “…davalı hesabına geçen para nedeni ile sebepsiz zenginleşmiş olduğundan sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren …” şeklinde belirtilmiştir. Davaya konu olay, değinilen Yargıtay kararındaki olay ile aynı olup sadece usulsüz şekilde hesabına aktarım yapılan kişiler farklıdır. Bu itibarla, taraflar arasındaki borç ilişkisinin kaynağının sebepsiz zenginleşemeden kaynaklandığı, alacağın fon alacağı statüsünde olmadığı, davanın hukuksal nedeninin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu, açıklanan nedenler karşısında somut olayda 5411 sayılı Bankacılık Kanunundaki 20 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanma imkanının bulunmadığı, zaman aşımı hakkında uygulanması gereken Kanun hükümlerinin usulsüz hesaba aktarım işlemlerin tümünün 2001 yılında yapılması sebebiyle 818 sayılı Borçlar Kanunun 66. madde hükümleri (sebepsiz zenginleşme) olduğu anlaşılmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunun 66. maddesi hükmü uyarınca zarar gören geri istemeye hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl içinde davasını ikame etmek zorundadır. Aksi halde, anılan yasa hükmünde sebepsiz zenginleşmeye dayalı istem hakkının düşeceği düzenlenmiştir. Davacı bankanın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde sebepsiz zenginleşme davasını açabileceği, dava dışı banka çalışanı … hakkında İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/84 E., 2007/51 K. sayılı ceza dava dosyası ile hakkında kamu davasının açıldığı, mezkur ceza dava dosyasında davacı bankanın katılan sıfatıyla taraf olarak yer aldığı, ağır ceza mahkemesince 01/10/2007 tarihinde sanık …’ in nitelikli (bankacılık zimmeti) zimmet suçundan mahkumiyetine karar verildiği, işbu kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, kesinleşme tarihinin 26/05/2014 olduğu, en geç bu kararın verildiği tarih itibariyle davacı bankanın çalışanının usulsüz işlemlerinden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiği, ceza mahkemesince verilen kararın 26/05/2014 tarihinde kesinleştiği sabittir. Diğer taraftan; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/770 Esas, 2014/362 Karar sayılı dava dosyasında, eldeki dava dosyasında davacı konumunda bulunan ….’ nin davalı olarak yer aldığı, dava dışı banka görevlisi … tarafından … isimli şahsın hesaplarında yaptığı usulsüz işlemlere yönelik olarak yargılama yapıldığı, Mahkemece 17/02/2011 tarihinde alınan raporlar ile banka kayıtları üzerinde inceleme gerçekleştirildiği, bilirkişi raporunda davacı … hesaplarından usulsüz para aktarım işlemlerine yönelik tek tek ve kapsamlı şekilde açıklama yapıldığı, zira mahkeme gerekçesinde de yer aldığı üzere işbu dava dosyasındaki davalıların hesabına 84.046,70 TL havale işlemi yapıldığının tespit edildiği, dolayısıyla davacı bankanın ne kadar tutarda davalılardan geri istemde bulunabileceğinin bu yargılama sürecinde açıkça ortaya konulduğu, kararın 25/11/2014 tarihinde verildiği, yine en geç bu tarih itibariyle davacı bankanın kendisinin taraf (davalı) olduğu bu dava nedeniyle zararın miktarının ve zarar sorumlularını bildiği halde 2014 yılından sonra 1 yıllık zaman aşımı süresinde dava açmayarak 2017 yılında bu davayı açması nedeniyle davanın zaman aşımına uğradığı anlaşılmıştır. Davaya konu somut olayda, banka görevlisi tarafından usulsüz havale işlemlerin 2001 yılında gerçekleştirildiği ve tamamlandığı noktasında ihtilaf yoktur. Aynı şekilde, bu usulsüz işlemlere dayalı olarak davalıların hesaptan bu paraları 2001 yılında çekerek kullandıkları da tartışmasızdır. Sebepsiz zenginleşmenin usulsüz havale işlemleri neticesinde davalıların hesabına paranın aktarılması ve bu paranın çekilmesi gerçekleşeceği, sebepsiz zenginleşme yönünden geri istemenin kanunun lafzıyla verdiğini geri isteme hakkının bu tarih itibariyle doğacağı muhakkaktır. Başka bir anlatımla, davalıların hesaplarına paranın aktarılması ve bu paranın çekilerek kullanılmasıyla sebepsiz zenginleşme meydana gelecektir. Bahsedilen işlemlerin tümünün 2001 yılında gerçekleştiği nazara alındığında, 10 yıllık zaman aşımı süresinin 2011 yılında dolduğu ve 2017 yılındaki dava tarihinden çok öncesinde davanın zaman aşımına uğradığı açıktır. Nitekim, Mahkememizce emekli banka müdürü ve banka hukukçusunun da aralarında bulunduğu bilirkişi heyetinden alınan denetime açık ve gerekçeli 30/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda benzer şekilde; davaya konu alacağın fon alacağı olmadığı, bu bağlamda zaman aşımı bakımından 5411 sayılı Bankacılık Kanunundaki 20 yıllık zaman aşımı sürelerinin somut olaya uygulanma imkanının bulunmadığı, alacağının dayanağının sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığı ve davanın açıldığı tarih itibariyle on yıllık zaman aşımı sürelerinin dolduğu ifade edilmiştir. Bilimsel yönden kapsamlı ve isabetli tespitler içeren, kanunun emredici ve geciktirici nedenlerinin de gösterildiği, örnek yüksek mahkeme kararlarına atıf yapan işbu rapora açıklanan nedenlerle itibar edilmiştir. Aynı hususlar, davalılar tarafından sunulan 12/06/2018 tarihli Prof. Dr. …’ in uzman mütalaasında dile getirilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, davacı banka vekili cevap cevap dilekçesi ile ödemenin 15/04/2016 tarihinde yapıldığını, bu nedenle zaman aşımı süresinin ödeme tarihinden itibaren başlaması gerektiğini iddia etmiş ise de; sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan davalarda zaman aşımı başlangıcının ödeme tarihi olmadığı, ödemenin hangi tarihte yapıldığının da bir önemi olmadığı, yukarıda değinilen kanunun (818 s. BK 66.vd) açık lafzı dikkate alındığında davacının geri istemeye hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren zaman aşımının başlayacağı aşikardır. Davacı bankanın kendisinin de taraf olduğu yargılamalar neticesinde usulsüz işlemler yapan kimseyi, zarar miktarını ve zarar sorumlularını en geç 2014 yılında bildiği sabit olduğu halde, sebepsiz zenginleşmeye dayalı davasını ikame etmek yerine yargılama sürecini beklemesi ve ödemeyi daha sonra icra marifetiyle yapması davalılar bakımından zaman aşımı süresinin değişmesine ya da uzamasına neden olmayacaktır. Zaman aşımı süresinde dava açmayan davacı bankanın, ödemenin geç yapıldığını ileri sürerek zaman aşımı süresinin dolmadığını iddia etmesi kendi kusuruna dayanarak hak talep etmek olup, bu durum TMK ‘ nın 2. maddesi hükmü uyarınca hukuken korunması mümkün değildir. Davacı bankanın kendisinin de taraf olduğu yargılamalar sebebiyle en geç 2014 yılında sebepsiz zenginleşme kapsamında davalılardan istemde bulunma hakkının olduğunu bildiği, ancak 1 yıllık süre içinde davasını açmadığı, eldeki davanın 2017 yılında ikame edildiği, bu süreçte davacının mahkeme kararlarının temyizde kesinleşmesini beklediği, diğer taraftan sebepsiz zenginleşmenin 2001 yılında gerçekleştiği, geri istem konusunda hakkın doğumunun sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği 2001 yılından on yıllık süre içinde 2011 yılına kadar davanın açılmadığı, davacının iddialarının aksinde ödeme yapılmasının zaman aşımının başlangıcına etkisinin bulunmadığı, yerleşik içtihatlar doğrultusunda sebepsiz senginleşmede zaman aşımının başlangıcının ödeme tarihi değil, geri istemde bulunma hakkını öğrenme tarihi olması karşısında davacının bu yöndeki iddialarına itibar edilmediği, açıklanan nedenlerle davanın 818 sayılı Borçlar Kanunun 66. Maddesinde düzenlenen 1 ve 10 yıllık zaman aşımı süreleri içerisinde açılmadığı anlaşıldığından zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının harçtan muaf olduğunu, davacı banka tarafından yapılan ödeme üzerine konu davacı banka Teftiş kurulu Başkanlığı tarafından incelenmiş olup davacının 30/06/2016 tarihli 14 sayılı incele raporunda konu tetkik edilmiş olup davalıların müşterek hesabına ilişkin olarak virman işlemlerinin yapılığının tespit edildiğini, davalıların müşterek hesabına aktarılan tabloda belirtilen tutarların davalılarca kullanılmış olmasının hesabın müşterek hesap olması ve söz konusu tutarların davacı banka tarafından …’a ödenmiş olması nedeniyle davalıların davacı bankaya karşı sorumlulukları bulunduğunu, dava ve dava konusu alacağın zamanaşımına uğramadığını, alacağın …’a yapılan ödeme ile doğduğunu, dava konusu işlem tarihlerinin bir önemi bulunmadığını, dava konusu işlemlerin 2001 yılında gerçekleşmiş olmasının bir önemi bulunmadığını, davacı banka tarafından 15/04/2016 tarihinde ödeme yapıldığını, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin sürelerin ve genel zamanaşımı süresinin 10 yıllık sürenin geçip geçmediğinin hesaplanmasında esas alınacak tarihin ödemeye sebep olan kararın kesinleşme tarihi veya ödeme tarihi olabildiğini, iş bu dava açılırken ödemeye neden olan davanın kesinleşmemiş olması nedeniyle zamanaşımı sürelerinin dahi işlemeye başlamadığını, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin sürelerin başlangıcının malvarlığındaki eksilmeye yol açan işlemin ve sebepsiz zenginleşenin tam olarak öğrenildiği tarihten itibaren başladığını, davalılardan … tarafından davacı aleyhine açılan ve yargılaması devam eden davanını iş bu dava konusu ile ilgisi bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan mahsup işlemin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların alacağın faiz ve ferilerinden sorumlu olduğunu, banka personeli …’in aleyhine davacı banka tarafından açılan İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 2011/195 E. Sayılı dosyasının iş bu dava konusu ile ilgisi bulunmadığını, dosyaya sunulan uzman görüşünün objektiflikten ve dosya muhteviyatından uzak olup maddi ve hukuki gerçeklerle de çeliştiğini, hatalı ve eksik değerlendirmeler taşıyan uzman görüşünün değerlendirmeye alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, banka personeli tarafından usulsüz şekilde aktarılan paranın, hesap sahibi tarafından iadesi istemli alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır. TMSF Yönetim Kurulu’nun 20.03.2002 tarih ve 177 sayılı kararıyla; BDDK’nın 20.03.2002 tarih ve 653 sayılı kararı uyarınca Tasfiye halindeki … Bankası T.A.Ş.’nin tasfiyesinin kaldırılarak tüm aktif ve pasifleriyle, hisselerinin tamamının TMSF’ye ait olan … A.Ş. bünyesinde birleşmesine karar verilmiştir. Davacı bankanın ünvanı TMSF’nin 7 Aralık 2005 tarihinde aldığı kararla … Bankası olarak değiştirilmiştir. Davacı bankaya süreç içerisinde devredilen … Bankası T.A.Ş. Mecidiyeköy Şubesi müşterilerinden …’a ait hesaptan hesabından Mecidiyeköy şubesi pazarlama servisi yetkilisi … tarafından usulsüz para çekme işlemlerinin yapıldığı iddiasıyla … tarafından açılan davada, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/11/2014 tarih ve 2014/770 E. – 2014/362 K. Sayılı kararı ile, dava kısmen kabul edilerek 189.426,05 TL’ nin 15/01/2002 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müşteriye ödenmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2016 tarih ve 2015/3234 E., 2016/1190 K. sayılı kararı ile hüküm düzeltilerek onanmış, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15/06/2017 tarih ve 2016/5055 E.- 2017/3777 K. Sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin de reddine karar verilmiştir. Dava dışı … tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası üzerinden davacı banka hakkında icra takibi başlatılması üzerine 15/04/2016 tarihinde toplam 994.305,64 TL ödeme yapılmıştır. Davacı banka tarafından, banka çalışanının usulsüz işlemleri sonucunda … isimli şahsın hesabından davalıların müşterek hesabına 07/05/2001 – 21/08/2001 tarihleri arasında toplam 84.046,70 TL para aktarıldığı ve bu paraların davalılarca kullarıldığı iddiasıyla bu paraların bankaya iadesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalılar diğer savunmalarının yanı sıra zamanaşımı define dayanmışlardır. Davacı taraf ise, davaya konu alacağın fon alacağı olduğunu ve zamanaşımının 20 yıl olarak uygulanması gerektiğini ve ayrıca zamanaşımı süresinin ödeme tarihinden başlayacağını ileri sürmektedir.01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde de mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ek 3. maddesine benzer bir hükme yer verilerek 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır. 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacakları için 26.12.2003 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak ancak anılan tarih itibariyle zamanaşımı süresi dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. Ancak, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132/8. maddesi uyarınca devir tarihi itibariyle Fon alacağı hâline gelen alacaklarda yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı devir tarihi itibariyle tespit edilmelidir.Bu aşamada 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacaklarının kapsamının belirlenmesi gerekmektedir.5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bir alacağı Fon alacağı olarak kabul etmişse bu alacaklar, Kanun’un açık hükmü karşısında Fon alacağı statüsünü iktisap etmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 108/4. ve 132/8. maddeleri Fon alacağı statüsünün bu şekilde oluşumuna ilişkindir (Tekinalp, s. 301). 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun132/8. Maddesinde, bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması hâlinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon alacağı hâline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir, hükmünü haizdir. Ancak bir bankanın yönetim ve denetiminin Fon’a intikal etmesi, tek başına banka alacaklarına Fon alacağı statüsü vermemektedir. Başka bir deyişle Fon’un tahsil yetkisi, banka alacağına Fon alacağı statüsü kazandırmamakta, sadece banka tüzel kişiliğine ait yetkileri kullanma imkânı vermektedir. Bu nedenle Fon’un bu alacaklar yönünden Fon alacaklarına ilişkin yetkileri kullanması mümkün değildir.5411 sayılı Bankacılık Kanunu sisteminde Fon alacağı olduğu işin mahiyetinden anlaşılan alacaklar ise, Fon alacağı hukuki statüsündedir. Somut olayda, Tasfiye halindeki … Bankası T.A.Ş. Henüz Fon’a devredilmeden önce 07/05/2001 – 21/08/2001 tarihleri arasında davaya konu işlemler gerçekleştirilmiştir. Davaya konu bu işlemler, Fon alacağı oluşturacak şekilde, Fona devredilen bankaların hâkim ortakları ve yöneticilerin kullandıkları kaynaklar ve bu suretle uğranılan zararlara ilişkin olmadığı gibi yöneticilerinin ve denetçilerinin kanuna aykırı karar ve işlemleriyle bankaya verdikleri zarara da ilişkin değildir. Ayrıca, işin mahiyeti gereği Fon alacağı oluşturacak bir durum da söz konusu değildir. Zira banka çalışanının usulsüz işlemleriyle verdiği zararlar Bankacılık Kanunu kapsamında değildir. Bu halde eldeki davada 20 yıllık zamanaşımının uygulanması mümkün değildir. Müşterinin banka hesabından, onun bilgisi ve rızası dışında para transferi yapılması halinde esasen zarar bankaya aittir. Banka zararını, paranın transfer edildiği üçüncü kişiden de talep edebilir. Bu üçüncü kişi, para transferine ilişkin fiile iştirak etmemişse sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumludur. 818 sayılı Borçlar Kanunun müruru zaman başlıklı 66. Maddesi, haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı mürüru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez, şeklinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 82. Maddesi de aynı düzenlemeye haiz olup yalnızca kısa zamanaşımı süresi 2(iki) yıla çıkarılmıştır.6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5/1. Maddesine göre, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin davalarda 1 yıllık zamanaşımı geri istem hakkının öğrenildiği tarihten, 10 yıllık zamamanaşımı ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.Bu durumda davacı, sebepsiz zenginleşmenin varlığını kesin olarak kendisine karşı usulsüz işlemlerden dolayı açılan alacak davasında mahkeme kararının kesinleşme tarihi olan 15/06/2017 ve yine aleyhine yapılan icra takibi yoluyla bu alacağı ödediği 15/04/2016 tarihi itibarıyla da öğrenmiş sayılır. Dava açılış tarihi olan 24/01/2017 tarihi göz önüne alındığında 1 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan eldeki dava açılmıştır.Ayrıca, 10 yıllık zamanaşımı zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak olup, davacı aleyhine zenginleşmenin gerçekleştiği tarih ödemenin yapıldığı tarih olup, eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi de dolmamıştır.Davacı bankanın, mudisine henüz mahkeme kararı kesinleşmeden ödeme yaptığı nazara alındığında, davacının ödemeyi geciktirdiği ve bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğunun kabulü mümkün değildir. Bu nedenle, mahkemece davalıların zamanaşımı def’ine ilişkin savunmasının reddine karar verilerek uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davacı harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023