Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/414
KARAR NO: 2023/421
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/01/2020
NUMARASI: 2015/1104 Esas – 2020/4 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar … ve …’nın kurucu ortaklardan müteveffa … mirasçısı sıfatı ile … Tic. A.Ş.’de ortak olduklarını , ilgili şirketin bir aile ortaklığı olduğunu, şirket yönetim kurulu üyesi davalıların şirket mal varlığını diğer şirketlere aktardıkları, suça konu işlem ve eylemlerle kurmuş oldukları şirketler ve markalar lehine menfaat sağladıklarını, yasadan ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile yerine getirmediklerini ve bu nedenle şirketin zarara uğradığını beyanla, zararın tespiti ile şimdilik 10.000-TL’nin davalı yönetim kurulu üyelerinden alınarak şirkete tazmin edilmesine, davalılar mal varlıklarına tedbir konulmasına ve ihbar olunan şirkete acilen kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ihbar olunan Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin bir aile ortaklığı olup, davacıların toplam sermaye paylarının %10,4 olduğunu, ana faaliyeti kumaş ticari olan şirketin 1996 yılında hazır giyim üretimi yapan … Tic. A.Ş,’ne ortak olduğunu ve daha sonra tüzel kişiliğe ait payların şirket ortakları gerçek kişilere devredildiğini, davacıların da bu kapsamda … A.Ş. ortakları olduğunu, müteveffa … sağlığında yani 2009 yılında faaliyetsiz hale gelen şirketin, 2000 yılından sonra ticari faaliyetinin yalnızca diğer aile şirketleri ile olduğunu, yine dava dışı … Ltd. Şti.’nin %84 pay sahibinin de … A.Ş. olduğunu, … A.Ş.’nin gerek … A.Ş. ve gerekse … Ltd. Şti . ile olan ticari ve hukuki ilişkilerinin yasaya ve mevzuata uygun olduğunu, … Lojistik A.Ş. ile … A.Ş.’nin herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, davacı şirket ortaklarının şirket genel kurul öncesi ve toplantı sırasında bilgi alma hakkını kullanmış ve toplantının ertelenmesi ve gündeme madde eklenmesi yönünde istemlerinin her defasında karşılandığını, ihbar olunan şirket yönetim kurulu üyelerinin TTK 396. Maddesinde düzenlenen rekabete yasağına aykırı hareket ettiklerine ilişkin iddiaların soyut ve dayanaksız olduğunu, davacıların son üç genel kurul toplantısında alınan kararlara karşı davalar açtıklarını, bu suretle uyuşmazlık çıkardıklarını beyanla, haksız ve yersizi davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “ibra kararlarının iptali hususunda açılan davalar TTK nun 558 madde kapsamında önemli olup, mahkememizce dava neticeleri beklenmiş, İstanbul 6 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/119 esas sayılı dava dosyasında; 23/12/2014 tarihinde verilen yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin ibrasına yönelik maddenin (5 nolu) iptaline ilişkin kararın, Yargıtay denetiminden geçerek hükmün 11/04/2017 tarihinde kesinleştiği, ancak 23/12/2014 karar tarihinden itibaren dahi işbu davanın 6 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığı, oysa İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada da , davacıların … ve … oldukları, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1166 esas sayılı dava dosyasında ve İstanbul 3. Asliye Ticaret mahkemesinin 2015/538 esas sayılı dava dosyasında, açılan davalar ise red ile sonuçlanmış olup, neticede davalı yöneticiler yönünden verilen ibra kararlarının kesinleştiği, dolayısıyla davacı pay sahiplerinin 18/04/2014 ve 06/05/2015 tarihli genel kurul toplantılarından sonra 6 aylık hak düşürücü süresi içinde sorumluluk davası açmadıkları, açılan tüm davalarda bizzat davacıların davacı safında yeraldıkları anlaşılmakla, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların, davalı şirketin dava açıldığı tarihteki para birimi ile şirket sermayesinin 1/10’unu oluşturan azınlık pay sahipleri olduklarını, İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/ 1104 Esas dava dosyasında dosyaya kazandırılan 25.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirketin 2011 yılına ait envanter ve yevmiye defterleri ile 2012 yılına ait yönetim kurulu karar defterinin yaptırılması gereken kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığını, 2011 ile 2015 yılları arasında davalı şirketin sürekli zararda olduğunun tespit edildiğini, daha bağlı şirkete ait satış karlarının her geçen sene değişiklik arz ettiğini, dava tarihinden 5 sene geriye dönük mali tablolar ile ticari defterler incelendiğinde şirketi dava dışı …, …, … Ticari ilişkilerde bulunduğunu şirketin faaliyetinin yıldan yıla daraldığını, 2011 yılından sonra şirket faaliyetlerine bağlı olarak sürekli zarar ettiğinin tespit edildiğini, müvekkillerinin şirketi finanse etmemesine rağmen şirkete fon sallamış gibi gösterildiklerini genel kurul toplantılarının her yıl hesap dönemini izleyen 3 ay içerisinde yapılması gereğine uyulmadığını, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin bilançoların gerçeği yansıtmadığını dair İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/119 E sayılı dosyası ile kesinleşmiş hüküm bulunduğunu söz konusu dosya içerisindeki 31.03.2014 tarihli Bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmeler neticesinde 2011 kurum beyannamesinde ve ekinde şirket sermayesinin büyük bir kısmının yok olduğuna, geçmiş dönem zararlarının neredeyse tamamının Kanunen kabul edilmeyen giderlerden oluştuğuna, zararları oluşturan kalemlerin incelenmesi gerektiğine yönelik saptamalar yapıldığını ancak eldeki istinafa konu davanın yargılamasında bahsi geçen bu bilirkişi raporuna yönelik değerlendirmelerin hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmadığını, eldeki istifa konu dava dosyasında aldırılan 25.05.2017 tarihli Bilirkişi raporunda 6 aylık hak düşürücü süre ve 2 yıllık zamanaşımı süreleri yönünden yapılan değerlendirmelerin, mahkemenin bu hususu da gözardı ettiğini, Bilirkişi raporunda belirtildiği gibi İbra kararının iptal edildiği takdirde ortada herhangi bir İbra işleminin kalmayacağını, 6 aylık hak düşürücü sürenin uygulama alanı bulmasının mümkün olmayacağını az yukarıda bahsi geçen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/119 E sayılı dosyasında 2009, 2010, 2011 yıllarına ait geriye dönük alınan ibra kararının iptal edildiğini ve söz konusu kararın kesinleştiğini, anılan ibra kararının iptali kararı olmasına karşın ilk derece mahkemesi tarafından hak düşürücü süreye tabi olduğu yönünde karar verildiğini, dolayısıyla esasen bahsi geçen kararın İbra kararı iptali gerçekleştikten sonra zaten geçerliliğini yitirdiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 560 maddesinde düzenleme bulan 5 yıllık zamanaşımı suresi nazara alındığında somut olayda müvekkillerinin halen ortaya çıkan zararı bilmediği sonucuna varıldığını kaldı ki zamanaşımı definin cevap dilekçesi aşamasında ileri sürülmesinin gerekli olduğunu davalılar vekilince süresinde haksız rekabete ilişkin dava dilekçesinde yer alan iddialara karşı zamanaşımı definin ileri sürüldüğünü fakat Türk Ticaret Kanunu’nun 560 maddesi kapsamında zamanaşımı definin davalılar vekilince öne sürülmediğini, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı noktasındadır. Davacılar, Tasfiye Halinde … Anonim Şirketinin toplam %10,4 oranında ortağıdır. Tasfiye Halinde … Anonim Şirketinin 2009-2010-2011 yıllarına ilişkin 15.03.2013 tarihinde, 2012-2013 yıllarına ilişkin 18/04/2014 tarihinde ve 2014 yılına ilişkin 06/05/2015 tarihinde yapılan genel kurullarda yöneticiler ibra edilmiştir. Ancak bu ibra kararlarına karşı genel kurul kararlarının iptali istemiyle davalar açılmıştır. Davacı tarafça, şirketin zarara uğratıldığı iddiasıyla son 5 yıla ilişkin olarak anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı olarak şirket zararının tahsili istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 553/1. maddesi uyarınca, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.TTK’nın 558/2. Maddesinde, şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararının, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldıracağı, diğer pay sahiplerinin dava haklarının ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşeceği düzenlenmiştir.Davacılar, 2009-2010-2011 yıllarına ilişkin 15.03.2013 tarihinde yapılan erteli genel kurula katılmış ve olumsuz oy kullanmışlar ve ayrıca genel kurul kararının iptali istemiyle dava açmışlardır. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2014 tarih ve 2013/119 E. – 2014/421 K. Sayılı kararı ile genel kurulun ibraya ilişkin 5. Maddesinin iptaline karar verilmiş ve bu karar safahattan geçerek 11/04/2017 tarihinde kesinleşmiştir. Yine, şirketin 2012-2013 yıllarına ilişkin 18/04/2014 tarihinde yapılan genel kurulda alınan ibra kararına karşı dava açılmış ve İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31/03/2016 tarih ve 2014/1166 E. – 2016/251 K. Sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş ve bu karar safahattan geçerek 31/05/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Aynı şekilde, şirketin 2014 yılına ilişkin 06/05/2015 tarihinde yapılan genel kurulda alınan ibra kararına karşı dava açılmış ve İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/03/2017 tarih ve 2015/538 E. – 2017/179 K. Sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş ve bu karar safahattan geçerek 26/06/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Bu halde, şirketin 2009-2010-2011 yıllarına ilişkin geçerli bir ibra kararı bulunmamaktadır. Şirketin 2012-2013 ve 2014 yıllarına ilişkin ise ibra kararları geçerlidir.TTK’nın 558/2. Maddesinde, hak düşürücü sürenin ibra tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı düzenlenmiştir. Ancak 2009-2010-2011 yıllarına ilişkin bir ibra bulunmadığından hak düşürücü süre işlemeye başlamamıştır. Dolayısıyla 6 aylık hak düşürücü sürenin geçmesi de söz konusu değildir. Bu nedenle mahkemece, 2009-2010-2011 yıllarına isabet eden istem yönünden de davanın, hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı kabul edilerek reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacılar tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/04/2023