Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/375 E. 2022/538 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/375
KARAR NO: 2022/538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ: 21/10/2021
NUMARASI: 2021/26 Esas – 2021/784 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin alacaklı, davalının borçlu olduğu İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalıya karşı ilamsız icra yoluyla takibe girişildiğini, icra takibi kapsamında davalıya gönderilen ödeme emrine karşı borca itiraz edildiğini, takip durdurulduğunu, davalı-borçlu taraf, müvekkili şirkete olan borçlarına karşılık olarak; … Bankası Çekmeköy şubesinin … nolu 28.02.2019 tarihli 63.000,00 TL bedelli; … nolu 30.03.2019 tarihli 55.400,00 TL bedelli; … nolu 30.04.2019 tarihli 100.000,00 TL bedelli; … nolu 30.05.2019 tarihli 144.000,00 TL bedelli ve … nolu 30.06.2019 tarihli 144.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam bedeli 506.400,00 TL olan 5 (beş) adet çeki müvekkili şirkete verdiğini, ancak çeklerin bankada karşılığının bulunmaması sebebiyle müvekkili şirketin davalıdan alacağını tahsil edemediğini, davalı-borçlu tarafından verilen çeklerin karşılıksız kalması ve müvekkili şirketin alacağını tahsil edememesi hususunda müvekkili şirket ile davalı-borçlu arasında şifahen yapılan görüşmelerde davalı-borçlu; müvekkili şirketin alacağını dava dışı 3.kişiye ait olan İstanbul ili, Pendik ilçesi, … mahallesi, … ada … parsel … blok … Nolu bağımsız bölümün müvekkili şirket yetkilisine bedelsiz olarak devrini sağlayarak müvekkilinin alacağını tahsil edebileceğini, aksi takdirde borcunu başka şekilde ödeme imkânının olmadığını beyan ettiğini, protokolün devamında; davalı-borçlu …’ın, müvekkili şirkete olan 496.250,00 TL borcuna karşılık dava dışı üçüncü kişi … adına kayıtlı olan İstanbul İli, Pendik İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel … blok … Nolu bağımsız bölümün tapuda müvekkili şirket yetkilisi …’e bedelsiz devredileceğinin kararlaştırıldığını, protokolün yapılmasının akabinde 29.08.2019 tarihinde dava dışı üçüncü kişi adına kayıtlı söz konusu taşınmazın, müvekkili şirket yetkilisine devri gerçekleştirildiğini, fakat işbu taşınmazın, protokol hükümleri gereği davalının müvekkili şirkete olan borcunun karşılığı olarak bedelsiz olarak devredilmesi gerekir iken davalı taraf, protokol hükümlerine uymayıp devir işleminin gerçekleşmesi akabinde kendisi tarafından ödenmesi gereken taşınmaz bedelini ödemekten kaçındığını, taşınmazın malikinin dava dışı üçüncü kişi olması ve müvekkili şirket yetkilisi adına tapuda devir işleminin gerçekleşmesi nedeniyle müvekkili şirket yetkilisi … 300.000,00 TL bedeli, taşınmazın eski maliki adına vekâleten taşınmaz satış işlemini gerçekleştiren dava dışı …’e ödemek durumunda kaldığını, davanın kabulü ile davalı tarafın haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olarak ileri sürdüğü itirazın iptali ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinin devamını, icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiği aşikâr olan davalı-borçlu aleyhine asıl alacağın %20den aşağı olmamak üzere icra-inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı-borçlu tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin inşaatların tesisat ve mekanik işlerinin yapımı işi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin, davacı şirketle arasındaki ticari ilişki sebebiyle davacıya muhtelif tarih ve bedellerle toplam 506.400,00 TL çek keşide ettiğini, ülkemizde ve inşaat sektöründe yaşanan ekonomik kriz sebebiyle çeklerin karşılıksız çıktığını, davacının çeklerin yalnızca karşılıksız bedellerini tahsil ettiğini, müvekkilinin, davacıya çeklerden dolayı 496.250,00 TL borcunun kaldığı, müvekkilinin nakit olarak bu borcu ödeme imkanı olmadığından borcuna karşılık … adına kayıtlı İstanbul ili Pendik ilçesi, … Mahallesi, … Ada … parsel … Blok … nolu bağımsız bölümü tapuda davacı şirket yetkilisi …’e devretmeyi teklif ettiğini, tarafların bu konuda anlaşarak 28.08.2019 tarihli borç tasfiye protokolü ve ibranameyi akdettiklerini, protokol gereği … adına kayıtlı İstanbul ili Pendik ilçesi, … Mahallesi, … ada … parsel … Blok … nolu bağımsız bölüm tapuda …’e devredildiğini, davacının 28.02.2019 tarihli protokol gereğince bu konuda müvekkilini ibra ettiğini, davacının icra takibinde dayanmadığı ancak dava dilekçesinde sunduğu ve 03.02.2021 tarihli dilekçesinde 4 nolu delil olarak dayandığı 3. Kişi …’e elden 300.000,00 TL’nin ödendiğine ilişkin 29.08.2019 tarihli belgeye itiraz etiklerini, davacının icra takibinde dayandığı 28/08/2019 tarihli Borç Tasfiye Protokolü ve İbraname başlıklı belgeye istinaden müvekkilinden herhangi bir alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, aktif husumet ehliyeti yokluğuna ilişkin itirazlarının olduğunu, pasif husumet ehliyeti yokluğuna ilişkin itirazları olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, müvekkili şirket hakkında haksız ve kötüniyetli başlatılan icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamakla kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini, HMK m. 329/1 hükmü gereğince davalının ayrıca İstanbul Barosunun belirlenen asgari avukatlık ücret çizelgesine göre işbu dava için avukatın talep edeceği asgari avukatlık ücreti ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dosya kapsamına göre somut olayda, davacı şirket yetkilisinin taşınmazın satışı esnasında satış işlemi için hazır bulunan dava dışı …’e taşınmazın satış bedeli olarak elden 300.000,00 TL verdiğini iddia ettiği ve iddiasını davacı şirket yetkilisi …’ün alıcı, davalının şahit, dava dışı …’ün satıcı sıfatıyla imzaladığı adi yazılı belgeye dayandırdığı, belge içeriğine göre davacı şirket yetkilisinin taşınmazın rayiç bedeli olarak 300.000,00 TL’yi satıcı …’e elden teslim ettiğini beyan ettiği, taraflar arasındaki protokol uyarınca davalının borcuna karşılık devredileceği kararlaştırılan taşınmazın protokolden bahsedilmeden satış işlemine konu edildiği, davacı şirket yetkilisinin belgeye herhangi bir ihtiraz i kayıt koymadığı, davalının da hazır bulunduğu ortamda protokole aykırı bir şekilde ödeme yapıldığı dolayısıyla taraflar arasındaki protokole aykırı davranarak ödeme yapmaması gerektiği halde dava dışı satış yetkilisine ihtiraz i kayıtsız ödeme yapan davacı şirketin borç tasfiye protokolüne dayanarak satış işleminin tarafı olmayan davalıya karşı bu davayı yöneltemeyeceğinden davanın husumet yokluğundan reddine, davacı takip başlatmakta kötü niyetli olmadığından davalı vekilinin şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı ve HMK 329/1 gereği vekalet ücreti hükmedilmesi talebinin reddine,” karar verilmiştir. İstinaf incelemesine konu ek kararı veren ilk derece Mahkemesince hükmün tamamlanmasına ilişkin talep hakkında yapılan inceleme sonunda, “Dava dosyasının incelenmesinde davalının kendisini vekille temsil ettirdiği ve yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiği, ancak gerekçeli kararda sehven davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmakla, davalı vekilinin talebinin HMK 305 A maddesi uyarınca yerinde olduğu anlaşılmakla; Mahkememizin 21/10/2021 tarihli 2021/26 E. 2021/784 K. sayılı ilamla verilen hükme, “Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’ deki esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde 8 nolu fıkranın eklenilerek hükmün bu şekilde tamamlanmasına,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili asıl karara ilişkin istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin taraflar arasında gelişen olayları yanlış ve hatalı bir şekilde yorumladığını, takibe konu borcun konusunun; taraflar arasında düzenlenen 28.08.2019 tarihli “Borç Tasfiye Protokolü ve İbraname” başlıklı metin gereği davalının müvekkili şirkete olan borçlarına karşılık olarak davalı tarafça müvekkili şirket yetkilisine bedelsiz olarak devredilmesi kararlaştırılan İstanbul İli Pendik İlçesi … Mah. … Ada, … Parsel, … Blok … Numaralı bağımsız bölüm karşılığında müvekkili şirket yetkilisi tarafından ödenen 300.000,00 TL bedelin iadesi olduğunu, davalı taraf ile müvekkili şirket arasında düzenlenen 28.08.2019 tarihli protokol gereği davalı tarafın yüklendiği edim olan 3. kişi adına kayıtlı taşınmazın bedelsiz olarak müvekkili şirket yetkilisi adına devrini sağlama edimini yerine getirmemiş olması ve müvekkilinin işbu taşınmazın satışı sebebiyle bedel ödeme mecburiyetinde kalması ve bu durumun da davalının edimini yerine getirmemiş olmasından kaynaklanması sebebiyle davalı tarafın işbu uyuşmazlığın tarafı olduğunu, dolayısıyla satış işleminin tarafı olmadığı gerekçesi ile husumet yokluğundan davanın reddi kararı tesis edilmesi isabetsiz olup hatalı ve yanlış yoruma dayandığını, dava dışı 3. şahıs …’e vekaleten … tarafından yerine getirilen edimin asıl borçlusunun, davalının bizzat kendisi olduğunu, borçlu tarafından üstlenilen, edimin 3. şahıslar aracılığıyla yerine getirilmesinin 3. şahsın sorumluluğunu doğurmadığını, bu kapsamda söz konusu protokol uyarınca borçlu tarafından üstlenilen edimin yerine getirilmesi amacıyla bu şahsın vekâleten iş görmesi sebebiyle bu kişinin borç altına girdiği ve husumetin bu şahsa yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile husumet yokluğundan davanın reddinin hatalı olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan protokol gereği işbu taşınmazın, davalının müvekkili şirkete olan borcunun karşılığı olarak müvekkili şirket yetkilisine bedelsiz olarak devri gerekirken, davalının protokol hükümlerine uymayarak taşınmazın devri aşamasında protokol hükümlerine aykırı davranarak taşınmazın bedelini ödemekten kaçınması ve bu bedelin müvekkili şirket yetkilisi tarafından ödenmek zorunda kalınması sonucunda haksız ve sebepsiz olarak zenginleşen davalı-borçlu taraftan söz konusu bedelin iadesi yönünde icra takibi başlatılmasının hukuka uygun olup bu doğrultuda davalının haksız itirazının reddi ve bu itirazın iptal edilmesinin gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili ek karara ilişkin istinaf dilekçesinde özetle; hükmün tamamlanması yoluyla ek karar verilmesi isteminde bulunmak için ilgili husus hakkında tamamen veya kısmen karar verilmemiş olmasının gerektiğini, oysaki Mahkeme tarafından tesis edilen gerekçeli kararda; “…Davalı vekilinin şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı ve HMK 329/1 gereği vekâlet ücreti hükmedilmesi talebinin reddine…” dair hüküm tesis edildiğini, yani davalı yanın vekâlet ücreti tayini yapılmadığı yönündeki gerçeğe aykırı beyanlarının aksine, anılan hususta karar tesis edilmiş ve vekâlet ücreti talebi reddedilmiş olduğunu, işbu karar istinaf yolu açık olmak üzere verilmiş olduğundan davalı yanın ek karar ile vekâlet ücreti talebinde bulunmasının mümkün olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının husumetinin bulunup bulunmadığı, hükmün tamamlanması şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Taraflar arasında imzalanan 28.08.2019 tarihli Borç Tasfiye Protokolü ve İbraname başlıklı belgeye ile, davalının davacı şirkete olan borcunun 496.250,00 TL olduğu ve dava dışı … adına kayıtlı İstanbul İli Pendik İlçesi … Mah. … Ada, … Parsel, … Blok … Numaralı bağımsız bölüm davalı tarafça davacı şirket yetkilisine bedelsiz olarak devredilmesiyle borcun sona ereceği düzenlenmiştir. Protokole konu taşınmaz 29.08.2019 tarihinde 300.000,00 TL işlem bedeli ile davacı şirket yetkilisi …’e satış yoluyla tapuda devredilmiştir. Davacı taraf, şirket yetkilisinin taşınmazın satış işlemi nedeniyle önceki malike 300.000,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldığından bahisle borcun gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davacı şirketin borç tasfiye protokolüne dayanarak satış işleminin tarafı olmayan davalıya karşı bu davayı yöneltemeyeceğinden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir sübjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Sıfat bir itiraz olduğundan, hakim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu sübjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir konudur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Taraflar arasındaki hukuki ilişkide davalının davacıya 496.250,00 TL borçlu olduğu ve bu borcun ifası için üçünçü şahsa ait taşınmazın bedelsiz devrinin kararlaştırıldığı nazara alındığında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taşınmazın 29.08.2019 tarihinde 300.000,00 TL işlem bedeli ile davacı şirket yetkilisi …’e satış yoluyla tapuda devredilmesi ile borcun ifa edilip edilmediği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Protokolde gösterilen borcun borçlusu davalı olduğuna göre ve borcun ifa edilmiş sayılıp sayılmaması durumunun da husumetle ilgisinin bulunmamasına göre eldeki davada, davalının husumet ehliyeti(pasif husumet) bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Davalı tarafça, taşınmazın satım bedelinin davacı şirket yetkilisi … tarafından ödendiğinin iddia edildiğini, dolayısıyla davacı şirketin aktif husumetinin bulunmadığını ileri sürmüş ise de, davalının borcu davacı şirkete karşı olup, taşınmaz bedelinin şirket yetkilisi tarafından ödenmesi hali davacı ile yetkilisi arasındaki hukuki ilişkiye dair olup, eldeki davada davacı şirketin aktif husumeti de bulunmaktadır. Tüm bunların yanı sıra Mahkemece açıkça davalı vekilinin şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı ve HMK 329/1 gereği vekalet ücreti hükmedilmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine davalı vekilince davanın reddedilmesine rağmen müvekkili lehine vekalet ücreti takdir edilmediğini beyanla HMK’nın 305/A maddesi uyarınca ek karar ile müvekkili lehine vekalet ücreti takdir edilmesi talep edilmiştir. Türk yargı sisteminde kural olarak mahkeme tarafından nihaî karar verilip dosyadan el çektikten sonra dava dosyası yeniden ele alınamaz. Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır. Bunlar maddi hataların düzeltilmesi için tashih (HMK m.304) ve açık olmayan veya çelişkili ifadelerin açıklanması için tavzih (HMK m.305) ile istinaf dilekçesinin ilk derece mahkemesi tarafından ek karar ile reddi (HMK m.346), davadan feragat veya davayı kabul hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda verilecek ek karar (HMK m.310/II) olarak sayılabilir. Son olarak HMK’na 7251 sayılı Kanun ile 305/A maddesi eklenerek hükmün tamamlanması imkanı getirilmiştir. HMK’nın 305/A maddesinde, taraflardan her birinin, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Maddeye göre, hükmün tamamlanmasının konusunu, mahkemenin nihaî olarak karar vermesi gerektiği halde eksik bıraktığı hususlar oluşturmaktadır. Somut olayda, mahkeme nihai kararında davalının vekalet ücreti hükmedilmesi talebinin açıkça reddine karar vermiştir. Dolayısıyla davalının vekalet ücretine ilişkin olarak nihai kararda hüküm bulunduğuna göre, vekalet ücretine ilişkin kararın düzeltilmesi HMK’nın 305/A maddesinin konusunu teşkil etmez. Mahkemece nihai kararla birlikte davadan el çekilmesine rağmen ve davalının vekalet ücreti talebi reddedilmişken ek karar ile hemde somut olayda uygulama yeri bulunmayan hükmün tamamlanması yoluyla vekalet ücretine ilişkin kararın değiştirilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin nihai ve ek kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesinin nihai ve ek kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022