Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/370 E. 2022/322 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/370
KARAR NO: 2022/322
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/565 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 25/12/2021 tarihli ara kararın, davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili; davalının iki adet faturaya dayalı olarak icra takibi yaptığı, faturalar ticari defterlerine işlenmiş olmakla birlikte fatura içeriği malların teslim edilmediği, kesinleşen takip nedeniyle müvekkili şirketin hesaplarına konulan blokeler nedeniyle ticari faaliyetini devam ettirmekte zorlandığı, vadeli borçlarını iki katı şeklinde ödemek zorunda kaldığı, çeşitli bankalara yapılan kredi başvurularının olumsuz sonuçlandığı, müvekkili şirketin mevcut ekonomik durum, döviz kurunun aşırı artması ve şirket hesaplarına konulan blokeler nedeniyle ticari faaliyetlerini devam ettiremediği yine şirket adına kayıtlı … plakalı araç üzerine yakalama şerhi bulunduğunu belirterek öncelikle icra takibinin tedbiren durdurulmasına, müvekkili şirkete ait banka hesaplarındaki blokelerin ve adına kayıtlı … plakalı araç üzerindeki haczin ve yakalamanın ihtiyati tedbir yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece 25.11.2021 tarihli ara karar ile, davacının araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılması ve banka hesapları üzerine konulan blokelerin kaldırılmasına ilişkin talebinin takip işlemi olduğu, İİK 72. maddesinde menfi tespit davalarında verilebilecek tedbir kararları bildirilmiş olup, davacının tedbir talebinin anılan madde kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemece 12/07/2021 tarihli tensip zaptı gereğince dosya kapsamına ve sunulan delillere göre icra veznesine girmiş veya girecek paranın alacaklıya ödenmemesi ile ilgili ihtiyati tedbir kararı verildiği ancak alacaklı vekilince icra dosyasında işlemlere devam edildiği, iş bu davada alacaklı davalı tarafından davaya cevap verilmediği, malın teslimine ilişkin irsaliye ve delil sunamadığı, alacaklı vekili fatura alacağına dayalı icra takibi başlatılmasına rağmen, inkar edilerek alacağın cari hesaba dayandığını beyan ettiği buna göre davalı taraf malların teslimini hiçbirşekilde ispat edemeyeceği için başlattığı takibin dayanağını dahi inkar ettiğinin anlaşıldığı, yine mahkemece taraflara ait tüm ticari defterler ve belgeleri inceleme günü olan 19/11/2021 günü saat 14:45’de mahkeme duruşma salonunda hazır etmelerine karar verilmiş olup, davacı müvekkilince talep edilen evraklar eksiksiz olarak teslim edilirken, davalı tarafından ticari defterler belirlenen tarihte teslim edilmediği, defterlerin ve belgelerin hacimli olması nedeniyle yerinde inceleme talebinde bulunulduğu, vergi dairesine müzekkere yazılarak davalı tarafın 2020 BS kayıtları talep edilmiş, gelen cevapta davalı şirkete ait 2020 yılına ait sadece 3 adet şirkete ait mal satışının bulunduğunun görüldüğü, bu kayıtlardan birinin de müvekkili şirkete ait satış yapılmış gibi gösterilerek davalı tarafından ticari defterlerine kaydı yapıldığı, bu durumda 2020 yılına ait BS kayıtlarına göre sadece 3 adet şirkete ait satışı görünen davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin hacimli olduğu kabul edilebilir bir durum olmadığı, kaldı ki davalı tarafın bilirkişinin talep ettiği evrakları dahi dosyaya sunamadığı, Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ”davalı şirket faturalarının emtia faturası (örme kumaş 16.113,1) kg olup, bu emtiaların ne zaman ve ne şekilde davacı şirkete teslim edildiğini ortaya koyan belge de ibraz edilmediğinin belirtildiği, Davada uyuşmazlık konusu faturaya ilişkin malların müvekkiline teslim edilmemiş olmasına rağmen, davalı tarafın bilirkişi incelemesine dahi konu etmediği, faturaların irsaliyeli fatura olduğunu ayrıca bir irsaliyenin bulunmadığını iddia etmesi üzerine bilirkişi raporu ile de faturaların irsaliyeli fatura olmadığının tespiti sonrası, davalı tarafın ticari defterlerin arasında kaldığı farketmedikleri irsaliyenin olduğunu iddia edip dosyaya sunması inandırıcı olmayıp davalı tarafın kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğu, kaldı ki sunulan irsaliye üzerinde belirtilen malların kimin teslim ettiği, kime teslim ettiği belli olmamakla birlikte irsaliye üzerinde imza dahi bulunmadığı, davalı şirket tarafından rapordan sonra sunulan irsaliyede teslim tarihlerinin 30/05/2020 ve 31/05/2021 olarak yazıldığı ancak davacı şirkete ait dosyada mevcut pronet güvenlik sistemleri kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 30/05/2020 ve 31/05/2021 tarihleri hafta sonu olup, şirketin o tarihlerde kapalı olduğu aynı tarihlerde pandemi nedeniyle hafta sonu sokağa çıkma yasağı olup, şirket çalışanlarının da çalışma izninin bulunmadığı, Faturaların genellikle sözleşmenin kurulmasını takiben müşteriye gönderildiği uygulamada, malla birlikte gönderilmesinin de mümkün bulunduğu, kaldı ki davalı şirketin fatura ile birlikte malları teslim ettiği düşünülse bile fatura tarihinin de 31/05/2020 saat 16:43 pazar günü olduğu oysa dosyada mevcut belgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkil şirketin 29 Mayıs Cuma saat 18:29’da alarm sistemi kurularak iş yerinin kapatıldığı, 1 Haziran 2020 Pazartesi günü saat 08:09’da alarm kapatılarak iş yerinin açıldığı, bu durumda davalı şirketin kapalı olan şirkete 16.113,1 kg. örme kumaşı teslim ettiğinin de düşünülemeyeceği, Davalının faturaya dayanarak alacaklı olduğunu iddia ediyorsa bunu somut ve inandırıcı ıslak imzalı yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğu, faturanın alacağı ispata yeter bir belge olmadığı, malı tesliminin kanıtlanması gerektiği, Davalı tarafın bilirkişi raporunun dosyaya tesliminden sonra beyanda bulunarak hukuki dayanağı dahi olmayan, müvekkili şirket ile hiçbir ilgisi bulunmayan whatsap konuşmalarını kesip birleştirerek delil oluşturmaya çalıştığı, beyanlarında geçen …’ın davalı şirket yetkilisinin yeğeni olduğu, davalı şirket yetkilisinin müvekkili şirkette çalışan …’ı arayarak işlerinin kötü gittiğini, borcunun olduğunu, şirketin elektrik borçlarını dahi ödeyemediklerini dile getirerek …’dan kendi adına müvekkilinden borç para istemesini talep ettiği, …’da kendi adına davalı şirketten borç talep ettiği, whatsap konuşmalarında ”sürekli olarak davalı şirket yetkilisi tarafından …’a mesaj atılarak ümit ile görüştünmü, söyledinmi, … tarafından da ”konuştum bana para lazım dedim” ”yok mu dedi” gibi konuşmalar geçtiği, konuşmalardan da anlaşılacağı üzere, herhangi bir mal talebi ya da mal teslimine ilişkin konuşmalar dahi geçmeyen, müvekkili şirket ile hiçbir ilgisi olmayan yazışmaların davalı şirket vekili tarafından yorumlanarak ”davacının müvekkil şirketten ilk etapta istediği ürünlerin müvekkili tarafından hazır edildiği ve teslim edildiği devamında ise bir yerden para beklediğini ve ödemenin ancak o zaman yapılacağını, bu süreçte 30 ton mal satışı yapacaksınız diyerek ek mal talebinde dahi bulunduğunun görüldüğünü söyleyerek tamamen davalı vekili tarafından yorumlanarak gerçek dışı beyanlarda bulunulduğu, müvekkilinin whatsap konuşmalarından bilgisi dahi bulunmadığı, kaldı ki SGK kayıtlarından da anlaşılacağı üzere o tarihte pandemi nedeniyle müvekkilinin ticari faaliyetlerine devam edememiş olup, üretimini durdurarak çalışanların çoğunu ücretsiz izne çıkarttığı, bu durumda müvekkilinin şirketin 30 ton mal satışına ihtiyaç duyup mal talep etmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olup, gerçek dışı olduğu, davalı şirketin sunmuş olduğu whatsap konuşmalarının fatura tarihinden sonra olup, davalı şirket tarafından dava konusu fatura ile 273.053,70TL’lik fatura içeriğindeki malların teslim edilmesine rağmen bedelinin ödenmediği iddia edilirken konuşmalarda müvekkili şirket yetkilisinden 273.053,70 TL alacağı olduğu ve malları teslim etmesine rağmen borcunu ödemediğine ilişkin hiçbir beyan bulunmadığı, yazışmalarda davalı tarafın iddiaları doğrultusunda 273.053,70 TL borcunun ödenmesi talep edilmesi gerekirken aksine davalı şirket yetkilisinin ”söyledinmi peki” dediği sonrasında da …’ında ”konuştum bana para lazım dedim” davalı şirket yetkilisinin de ”yokmu dedi” konuşmaları … tarafından davalı şirket adına müvekkil şirket yetkilisinden borç para istediğinin göstergesi olduğu, Davalı tarafından müvekkili aleyhine haksız olarak başlatılan icra takibi nedeniyle, müvekkilini hesaplarına konulan blokeler sonucu ticari faaliyetini devam ettirmekte zorlandığı, şirketin vadeli döviz borçları mevcut olup, her gün döviz kurundaki artış nedeniyle borçlarını iki katı olarak ödemek zorunda kaldığı, vadeli döviz borçlarının tamamını kapatmak için çeşitli bankalara kredi başvurusu yaptığı ancak dava konusu icra takibi nedeniyle konulan blokeler sonucu kredi talebinin olumsuz yanıtlandığı, mevcut ekonomik şartlara rağmen ticaretine aktif olarak devam eden müvekkilinin hiç bir bankadan nakit sağlayamadığı, bu durumun şirketin ticari hayatının mahvına yol açacak olup, kapanma noktasına getireceği, Müvekkilinin hesaplarına konulan blokeler sonucu hesaplardaki nakitlere haciz konulduğu, davalı alacaklı tarafından bloke konulan paraların dosyaya yatırılmasının talep edildiği, icra müdürlüğünce bankalara yazılan müzekkereler sonucu haciz konulan paralar icra dosyasına yatırıldığı, Şirket adına kayıtlı tek araç olan … plaka sayılı araç üzerinde yakalama şerhi bulunduğu, ilk derece mahkemesince şirket banka hesapları üzerine konulan blokelerin ve araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılması talebinin reddinin hatalı olduğu, teminat karşılığında icra takibinin durdurulması taleplerinin bulunduğunu belirterek bu taleplerin reddine ilişkin ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, iki adet faturaya dayalı icra takibi nedeniyle İİK 72. maddesi kapsamında açılan menfi tespit davasıdır. Talep, davaya esas icra dosyasında davacı şirket hesaplarına konulan haczin ve araç üzerindeki yakalama şerhinin tedbiren kaldırılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda istemin reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. İİK 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davalarında iki tür tedbir öngörülmüştür. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ifade edilen bu tedbirlerden hangisinin uygulanabilir olduğu, davanın icra takibinden önce veya sonra açılmasına göre belirlenir. Dava, icra takibinden önce açılmışsa HMK 389.ve devamı maddeleri koşullarının da bulunması halinde maddede belirtilen oranda alınacak teminat karşılığında takibin tedbiren durdurulmasına veya davacı borçluya karşı icra takibi yapılmasının önlenmesine karar verilebilir. Ancak dava icra takibinden sonra açılmışsa artık takibin tedbir yoluyla durdurulması mümkün değildir. Bu durumda sadece icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilebilir. İİK 72/3maddesinde düzenlenen böyle bir tedbirin verilmesi halinde icra takibi durmayacağından alacaklı icra dosyasından para çekme işlemi dışında tüm icra takip işlemlerine devam edebilecektir. Zira tedbirle önlenen tek husus, alacaklının icra dosyasından tahsilat yapmasıdır. Somut olayda, dava icra takibinden sonra açıldığından mahkemece İİK72/3 maddesi uyarınca, icra veznesine yatan paranın alacaklı davalıya ödenmemesine ilişkin tedbir kararı verilmiş olup, alacaklı icra takip işlemlerine devam ederek davacının banka hesaplarındaki paraların haczi ve davacı mülkiyetindeki aracın fiili haczini teminen icra müdürlüğünden aracın yakalanması talebinde bulunmuş icra müdürlüğü tarafından talep gibi karar verilmiştir. Kesinleşen ve devam eden bir icra takibinde, takip işlemi niteliğindeki hacizlerin kaldırılması talebi, İİK 72/3 maddesi kapsamında tedbire hükmeden mahkemece dinlenemez. Nitekim icra takibinin durdurulması yönünde verilen bir tedbir bulunmamaktadır. Kaldı ki takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmiş olması halinde, bu tedbir verildiği tarihten sonraki safha bakımından geçerli olup, daha önceden konulmuş olan hacizlere etki etmez. Zira takip, tedbirin verildiği anda mevcut haliyle duracaktır. Eldeki dava icra takibinden sonra açıldığına göre, icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilemeyeceği gibi icra takip işlemi olan hacizlerin kaldırılması yönünde karar verilmesine de yasal olanak bulunmadığından, ilk derece mahkemesince, hacizlerin kaldırılması yönündeki talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/03/2022