Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/351 E. 2022/228 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/351
KARAR NO: 2022/228
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
EK KARAR TARİHİ: 28.12.2021
NUMARASI: 2021/772 Esas
DAVA: Alacak
TALEP: İhtiyati Hacze İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Taraflar arasında görülen alacak davasında, ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin ara kararına karşı davalı itiraz eden borçlu vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması uterine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki gereğince, mevcut faturaya dayalı cari borçlarına istinaden davalıdan 03.06.2021 tarihinde, “03.10.2021 tarihli, 64.711,81 TL bedelli,” çek alındığını, çekin karşılıksız çıktığını, başvuru üzerinbe İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/791 D. İş dosyası üzerinden 14.10.2021 tarihinde ihtiyati haciz kararı verildiğini, bu çekten sonra da davalıya borçluya 07.06.2021 tarihli 708,00 TL bedelli, 21.06.2021 tarihli 1.180,00 TL bedelli ve 02.07.2021 tarihli 9.321,95 TL bedelli olmak üzere toplam 11.209,95 TL bedelli 3 adet fatura daha keşide edildiğini ancak bu fatura bedellerinin de ödenmediğini ileri sürerek 64.711,81 TL bedelli çeke dayalı alacağın, 03.10.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz, % 10 çek tazminatı, % 0,3 çek komisyonu ile birlikte davalıdan tahsiline, davalıdan olan 11.209,95 TL bedelli faturaya dayalı alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirket aleyhine kanunun açık hükmüne rağmen ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkili şirket aleyhine ihtiyati tedbir dahil hiçbir icra ve iflas takibatı yapılamayacağı ve mevcut icra ve iflas takiplerinin duracağı 6361 sayılı kanunun 50A/4 fıkrası atfı ile uygulama alanı bulan 5411 sayılı kanunun 106/2 hükmü ile açıkça düzenlendiğini, huzurda görülen uyuşmazlık bakımından İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/791 D. İş 2021/725 K dosyasında ihtiyati haciz kararı 14/10/2021 tarihinde verilmiş olup 18.10.2021 tarihinde, ihtiyati haciz kararının infazının istendiğini, ihtiyati haciz kararına istinaden açılacak dava öncesinde 20.10.2021 tarihinde zorunlu arabuluculuk müessesine başvurulmuş ve 03.11.2021 tarihinde “Anlaşamama” tutanağı ile süreç sona erdiğini, nihayetinde 22.11.2021 tarihinde işbu davanın açıldığını, 6325 sayılı kanun 18/A-15-16 maddeleri doğrultusunda davacı tarafın, ihtiyati haciz zabıt varakasının tebliğinden itibaren 7 günlük süre içerisinde dava açma mecburiyetini yerine getirmediğini, bu nedenle ihtiyati haciz hükümsüz hale geldiğini, çekteki imzanın yetkili komisyon üyelerine ait olmayıp bu yönüyle çekin kambiyo vasfını haiz olmadığını, yine faturadan kaynaklı bir alacağı olduğunu ileri süren tarafın faturaya konu olan edimi yerine getirdiğini ispat etmesi gerektiğini belirterek ihtiyati hacze itiraz ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan duruşma sonucunda, 5411 sayılı kanunun 106.maddesinin 2.fıkrasında; “İznin kaldırılmasına ilişkin Kurul kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren, banka hakkındaki ihtiyatî tedbir dahil her türlü icra ve iflas takibatı durur ve yeni icra ve iflas takibi yapılamaz. Banka hakkında Fon haricinde üçüncü kişiler tarafından açılmış tüm dava, icra ve iflas takipleri mahkeme, icra ve iflas dairesi tarafından derhal Fona bildirilir.” şeklinde düzenlemesinin yer aldığı, buna göre icra ve iflas takibi yapılması ve daha önce yapılmış olan icra ve iflas takiplerine devam edilmesinin mümkün olmadığı, ancak madde metninde ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararı verilmesini engeller nitelikte bir hüküm bulunmamakta, verilen kararın icrasının yapılamayacağının düzenlendiği, bu kapsamda ihtiyati haciz kararının verilmesine bir engel bulunmamakta ancak yasa metni kararın infaz edilmesine engel teşkil ettiği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı itiraz eden borçlu vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:İtiraz eden vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; tasfiye sürecine giren müvekkili şirkete uygulanması gereken 5411 Sayılı Kanun 106/2 maddesinin amacı açık bir şekilde tasfiye sürecine giren şirketin icra tehdidi altında kalmadan tasfiye sürecinin tamamlanmasını sağlamak olduğunu, bu açık amaca ve kanunun açık lafzına rağmen mahkemece yanlış yorum yapılarak itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden tarafın talebinin hangi gerekçelerle kabul edildiğini, hangi sebebe dayanılarak itirazlarının reddedildiğinin belirtilmediğini, talebe konu çekin yetkili kişi tarafından düzenlenmediğine dair itirazın değerlendirilmediğini, tamamlayıcı merasim sürelerine uyulmamış olması sebebi ile ihtiyati haciz kararının hükümsüz hale geldiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Talep, çeke dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati haciz talep eden alacaklı tarafından borçlu aleyhine çeke dayalı olarak istenilen ihtiyati haciz isteminin kabulüne karar verilmiştir. Borçlu şirket tarafından ihtiyati hacze itiraz edilmesi üzerine usulüne uygun olarak duruşma açılarak ihtiyati hacze vaki itiraz reddedilmiştir. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Talebe konu 03.10.2021 keşide tarihli 64.711,81 TL bedelli çekin keşidecisi davalı/borçlu …AŞ, lehtarı davacı/alacaklı … AŞ olup, çekin bankaya süresinde ibrazında, BDDK kararı gereğince işlem yapılmadığı görülmüştür. Davalı borçlu şirket hakkında, BDDK kararı uyarınca tasfiyesine karar verildiği ve 6361 sayılı kanunun 50A/4 fıkrası atfı ile 5411 sayılı kanunun 106/2 hükmü gereğince, davalı şirket aleyhine ihtiyati hacze hükmedilemeyeceği ileri sürülmüş ise de, 5411 sayılı Kanunun 106’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında; “İznin kaldırılmasına ilişkin Kurul kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren, banka hakkındaki ihtiyati tedbir dahil her türlü icra ve iflas takibatı durur ve yeni icra ve iflas takibi yapılamaz. Banka hakkında Fon haricinde üçüncü kişiler tarafından açılmış tüm dava, icra ve iflas takipleri mahkeme, icra ve iflas dairesi tarafından derhal Fona bildirilir.” şeklinde düzenleme bulunduğu, bu madde hükmünün ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararı verilmesini engel nitelikte olmayıp, verilen kararın icrasına yönelik olduğu anlaşıldığından bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı; haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz zabıt varakasının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ya takip talebinde (Haciz veya iflas) bulunmaya veya dava açmaya mecburdur (İİK m.264). Somut olayda ihtiyati haciz kararının 14/10/2021 tarihinde verildiği, 18/10/2021 tarihinde ihtiyati haciz kararının infaz edildiği, bu süre zarfında ihtiyati haciz talep eden vekili alacağına kavuşmak için arabuluculuğa başvurduğu anlaşılmıştır. Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz. Bu durumda, eldeki davanın zorunlu arabuluculuğa tabi dava olması dolayısıyla ihtiyati haciz talep eden alacağına kavuşmak için arabuluculuğa başvurmuş olup, arabulucuya başvurunun dava açma süresini durdurduğu, ihtiyati haciz zabıt varakasının davacı/alacaklıya tebliğ edildiğinin ileri sürülmemiş olması karşısında ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğu gibi, çeke dayalı ihtiyati haciz talebinde yaklaşık ispat olgusunun gerçekleştiği, çekteki imzaya itiraz edilmiş olmasının ihtiyati hacze itiraz nedenleri arasında olmadığı ancak açılacak menfi tespit davasının konusunu teşkil edebileceği gözetildiğinde, aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen davalının yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Açıklanan bu nedenlerle davalı/itiraz eden vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İtiraz eden borçlu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İtiraz eden borçlu tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İtiraz eden borçlu tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022