Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/276
KARAR NO: 2022/180
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/107 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 10/12/2021 tarihli ara kararın ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: Davacı vekili, davalılardan …’un davalı şirketin müdürü olup, zararlandırıcı ve borçlandırıcı işlemleryaptığı, mal kaçırma kastı ile davalı şirketin içerisinin boşaltılması yönünde yetkilerini kötüye kullandığını ileri sürerek müdürlü görevinden azli ile şirkete yönetim kayyımı atanması, telafisi zor ve imkansız zararların meydana gelmesinin engellenmesi için yargılama sırasında tedbiren yönetim kayyımı atanarak yeni borçlandırıcı işlem yapma yasağı getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece dosya kapsamına göre, 10.12.2021 tarihli ara karar ile; davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmeden yönetimin kötü olduğu hususunun şu aşamada ispat edilemediği, ancak bilirkişi raporuna ekli fotoğraflar kapsamında şirkette üretimin devam ettiği, çalışanların bulunduğu, davacının dava dilekçesine esas davalı şirketteki hissedar olmasına dair ihalenin feshine ilişkin davanın reddine dair karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2021/1317 Esas 2021/2110 Karar sayılı ilamı ile kararın kaldırılmasına karar verildiği, bu kapsamda davacının davasına dayanak olan ihalenin henüz kesinleşmediği, hissedarlık durumunun ticaret sicilinde tescili yapılmış ise de taraflar arasında bu hususta çekişmenin bulunduğu, bu yüzden davacının davalı şirketteki hissedarlığına ilişkin hususun yapılan ihalenin sonucunun kesinleşmesinin beklenebileceği, henüz davalı şirketin ticari defter ile kayıtları incelenmeden ve esas bakımından da bilirkişi raporu alınmadan davalı müdürün şirketi kötü yönettiğine dair iddiaların yaklaşık ispat koşuluyla ispat edilemediği, dava dilekçesinde yer alan iddiaların yapılacak yargılama neticesinde haklılığının tespit edilebileceği, uyuşmazlığın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği ve yargılama sonrasında ortaya çıkacak sonucun tedbir ve tespit talebiyle elde edilmesinin mümkün olmadığı, davalı şirketin yeni borçlandırıcı işlem yapma yasağı getirilmesi yönünden ihtiyati tedbirin, şirketi işletilemez hale getirebileceği, şirketin mal alışverişinin sonlandıracağı, işletmenin devamını sağlayamayacağı ve kötü yönetim var ise Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen şirket müdürlerinin sorumluluğu yoluna gidilebileceği gerekçesiyle yönetim kayyumu atanması ve borçlanma yasağına ilişkin tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; davalı …’nin münferiden yetkilisi ve müdürü olduğu davalı … Ltd. Şti nin İstanbul … icra müdürlüğünün … e dosyasında müvekkilinin nafaka alacağı sebebiyle haczedilen hisselerinin Çorlu … İcra Müdürlüğü … sayılı dosyasında ihaleye çıkarılması üzerine müvekkilinin alacağına mahsuben şirket hisselerinin %62,54 oranına isabet eden kısmını 18.531.375,88 TL bedelle satın aldığı ve şirketin ortağı olduğu, ihalenin feshine ilişkin davanın reddine karar verildiği, kararın kötüniyetli olarak istinafı üzerine kesinleşmesinin engellendiği, İhalenin feshi davası sürerken, müvekkilinin %62,54’üne sahip olduğu davalı şirketin diğer davalılar tarafından muvazaalı olarak borçlandırılarak ve aktifleri azalttırılarak içinin boşaltıldığı, şirketin çok kötü yönetildiği, eski çalışanların bir kısmının davalı …’nin bu eylemlerine karşı çıkması nedeniyle işten çıkarıldığı, şirketin günden güne kötüye gittiği, sigortasız işçi çalıştırıldığı, gerçeğe aykırı meblağlarla fatura edilerek teçhizatlar alındığı, şirketin malvarlığı değerlerinin hiç edildiği, makinelerin bakımsız kaldığı, şirketin bilerek ve gereksiz yere üçüncü kişilere borçlandırıldığının da tüm piyasada konuşulduğu, bu sebeplerlerle, müvekkilinin maliki olduğu şirket hisselerinden kaynaklanan mevcut ve müstakbel alacaklarının semeresiz bırakılmaya çalışıldığı dolayısıyla müvekkilinin alacaklarına kavuşmasının nihai olarak engellenmesinin önlenmesi ve ileride telafisi zor veya imkansız zararların meydana gelmesinin önüne geçmek amacıyla şirkete yönetim kayyımı atanması ve şirketin yargılama sırasında tedbiren yönetim kayyımı tarafından yönetilmesi ve şirkete yeni borçlandırıcı işlem yasağı getirilmesinin gerekli olup, mahkemece bu istemin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, Dosyanın görevsizlik kararı ile geldiği mahkemece şirket defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmişse de; davalı şirket müdürü tarafından mali duruma ilişkin evrakların ibraz edilmediği, bu hususun tutanak altına alındığı, davalı müdürün şirket kayıtlarını ibraz etmemesinin de çok sayıda hukuka aykırı iş ve işlemler yapıldığının delili olduğu, taraflar arasında muhtelif mahkemelerde görülen bir çok dava bulunduğu, müvekkilinin alacağının sürüncemede bırakmak amacıyla açılan davalı tarafından açılan davalara karşı müvekkilince de dava açıldığı, davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanması ve şirkete yeni borçlandırıcı işlem yapma yasağı kararının verilmesi için tüm koşulların bulunduğu, ihale ile müvekkilinin şirketin %62.4 hissesine sahip olduğu, ihalenin kesinleşmesine gerek olmadığı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarih, 2018/15587 E ve 2020/4225 K sayılı ilamının benzer nitelikte bulunduğu, Yönetim kayyımı atanmasındaki başlıca etmenin, yönetimden yoksun kalmış bir malvarlığını kurtarmak olduğu, diğer bir anlatımla limited şirketler açısından sermaye üzerindeki hak ve yetkileri kullanan organ şirket müdürünün bu sermayeyi yönetememesi, yönetim kayyımının atanmasını gerektirdiği gibi şirketin görünürde bir müdürünün bulunması ancak bu müdürün görevini layıkıyla usul ve yasaya uygun bir şekilde yerine getirmemesi halinde de kayyım atanmasına karar verilmesinini usul ve yasa gereği olduğu, Davalı müdürün, yönetim yetkilerini kötüye kullandığı, TTK 626. maddesinde düzenlenen özen ve bağlılık yükümlülüğünü ziyadesiyle ihlal ettiği, şirketin ticari itibarını ve güvenilirliğini de yok etmek üzere olduğu zira davalı şirketin sigortasız işçi çalıştırdığı, işçilerin maaşlarını elden verdiği, şirketin muvazalı bir şekilde üçüncü kişilere borçlandırdığı, şirket teçhizatları için gerçeğe aykırı faturalanadırmalar yapıldığı, şirket malvarlıklarını peyder pey yurt dışına kaçırıldığı, şirketi borca batık bir hale sokmak adına hayali satın alma ve sair işlemler yapıldığı ayrıca müdürün eğitim ve tecrübe açısından davalı şirketi sevk ve idare edecek bilgi ve tecrübeden uzak olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanmasına ve şirketin borçlandırıcı işlem yapmasının engellenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK 630. maddesi uyarınca limited şirket müdürün azli ve şirkete yönetim kayyumu atanmasına ilişkindir. Talep, şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması ve borçlandırıcı işlem yapmasının engellenmesi istemini kapsamaktadır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş, bu karara karşı, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı taraf, davalı şirketin %62,54 oranındaki hissesini ihale ile satın alarak şirket ortağı haline geldiğini ve şirket müdürü olan davalı …’un müdürlük görevini gereği gibi ifa etmediğini, şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek davalı müdürün azli ile şirkete yönetim kayyumu atanması istemine ilişkin davada; şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması ve borçlandırıcı işlem yapılmasının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir verilmesini talep etmektedir. 6102 sayılı TTK 630.maddesine göre, her ortak haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Öte yandan TTK 625. ve 626.maddelerine göre, müdürün görevini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetmekle yükümlü olduğu tartışmasızdır. TTK 630.maddesinde,özel bir hüküm bulunmadığından, ihtiyati tedbire ilişkin olarak uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK 389/2 maddesindeki koşulların bulunması ve aynı yasanın 390/3 maddesi gereğince tedbir talep tarafından, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat edilmesi halinde ihtiyati tedbir verilebilir. Somut olayda, davacı, davalı şirket hisselerini ihale ile almış olup, ihalenin feshine ilişkin davada verilen karar kesinleşmediğinden davacının şirket ortağı olup olmadığı ve buna bağlı olarak Türk Ticaret Kanununda; şirket ortağına tanınan hak ve yetkileri kullanma yetkisine haiz olup olmadığı davanın bulunduğu aşama itibarıyla henüz belirli olmadığı gibi şirkette organ boşluğunun da bulunmadığı ayrıca haklı sebebin mevcut olduğunun yaklaşık ispat ölçüsünde de ortaya konulamadığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan; değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği de gözönünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen ara karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı ayrıca kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022