Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2055
KARAR NO: 2023/503
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2022
NUMARASI: 2022/554 Esas – 2022/1019 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 08.07.2021 tarihinde ”Yemek Satışı İçin Aracılık Etme Sözleşmesi” yapıldığını, taraflar arasında; yemeklerin şirket tarafından davalıya sağlanması, davalının da bu ürünleri komisyon farkı ile yeniden satışa sunmak üzere müvekkili şirketten alması üzerine anlaşma sağlandığını, fakat davalının sözleşmeyi ihlal ettiğini ve şirketi zarara uğrattığını, davalıya Beşiktaş … Noterliği aracılığı ile 08.03.2022 tarihinde ihtarda bulunulduğunu, ihtar üzerine davalının Bakırköy … Noterliği … Yevmiye No ile ihtara cevap verdiğini ve yalnızca 08.03.2022 tarihinde teslim alması gereken yemek ücreti olarak 22.03.2022 tarihinde 330,50 TL ödeme gerçekleştirdiğini bildirmiş, 22.03.2022 tarihi itibari ile devam etmeyeceğinin de ihtarını yaptığını, davalının hukuka aykırı eylem ve işleyiş ile müvekkils şirkete zarar verdiğinin sabit olduğunu, davanın kabulü ile şimdilik 24.000,00 TL’nin işlemiş ve işleyecek yasal faizi ve fer’ileri ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kişisel spor eğitmenliği işine ek olarak küçük iş teklifleri aldığı zaman diliminde davacı ile de görüşmeler yapıldığını, yapılan görüşmelerde Fit ve Hafif; sporculara özel yemekler pişirdiğini ve bunları adrese teslim edebileceğini, satış yapabilmek için müvekkilinin müşteri çevresini kullanmak istediklerini belirttiklerini, yemeklerin satılacağı müşterilerin hepsinin müvekkili tarafından bulunduğunu ve bu müşterilerle müvekkili arasında ayrıca sözleşme kurulduğunu, müvekkilinin davacı taraf ile çalıştığı süreç boyunca kanundan ve taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri ile borçlarını eksiksiz yerine getirdiğini, süreç içinde işini, özenle ve basiretli bir tacir olarak yaptığını, davacı tarafın Aralık 2021’de başlayan, sözleşmeye ve yasaya aykırı işlemleri sonucunda müvekkilinin zarara uğratıldığını, müşterileriyle beraber mağdur edildiğini, davacının işbu dava aracılığıyla ilettiği iddialarının, dayanaksız ve haksız olduğunu, hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini müvekkilinin sözleşmeden doğan tüm borçlarını ifa ettiğini haksız davacı taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkilinin davacı şirkete cari hesap kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığını, Davanın Reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca davacının davalıdan cari hesap alacağı olup olmadığı noktasında toplanmakta olup olup dava konusu itibari ile mutlak ticari davalar arasında olmayıp, mahkememizin görevli olması için her iki tarafında tacir ve dava konusunun tarafların ticari işinden kaynaklanıyor olması gerekmektedir. Davalılardan biri tüzel kişiliğe haiz şirket ise de davalı asil tacir olmadığı anlaşılmakla davanın mutlak ve nispi ticari dava olmadığı anlaşılmakla asliye hukuk mahkemesinin görevli olması nedeni ile mahkememizin görevsizliğine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraf beyanları ve arabuluculuk tutanağı göz önüne alındığında, davacı şirketin tacir olduğunu, aralarında imzalamış oldukları sözleşme gereği tarafların arasındaki uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olduğunu, dolayısıyla TTK hükümleri gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlık için görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olması gerektiğini, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılamanın görevli olan Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılmasına devam edilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun açıkça dava sürecini uzatmak amacını taşıdığını, belirtilen sebeple davalı tarafın hukuki yarar taşımayan ve yargılama sürecini uzatma amacı taşıyan istinaf talebinin reddine karar verilmesini, yerel mahkeme kararının onanmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve sözleşmenin ihlal edildiği gerekçesiyle tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ile uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş,bu karara karşı davalı vekilince yukarıda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK. 114-(1)-c) maddesi uyarınca; görev mahkemeye ilişkin olumlu dava şartıdır. HMK. 1 maddesi uyarınca; mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.Mahkeme tarafından dava şartlarının bulunup bulunmadığı, davanın her aşamasında re’sen araştırılır. Dava şartının bulunmaması halinde, HMK.’nın 115/2. maddesi uyarınca; davanın usulden reddine, karar verilir. Ticari davalar TTK. 4. maddesinde; mutlak ve nispi ticari dava olarak düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıklarda ise; nispi ticari dava sözkonusu olup, ticaret mahkemesi görev alanı içinde kalacaktır. TTK.’nın 5. maddesine göre; Asliye Ticaret Mahkemeleri, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ile özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere bakmakla görevlidir. TTK’nin 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.(Y 11.H.D nin 16/10/2017 tarih ve 2017/3898E- 2017/5384 K) Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık TTK 4. maddesinde sayılan sözleşmeler arasında bulunmayan TBK da düzenlenen satım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup,bu haliyle davanın mutlak ticari dava niteliğinde bulunmamaktadır. Dava da ticaret mahkemesinin görevli olup olmadığının belirlenebilmesi bakımından davanın nispi ticari dava olup olmadığının da tespiti gerekçektir. Bu durumda uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması halinde davada ticaret mahkemesi görevli olacaktır. Davacı şirket tacir olup, davalı gerçek kişinin tacir olup olmadığı görevli mahkemenin tayininde önem arz etmektedir. Dosyaya alınan vergi kayıtlarına göre davalının yıllık satışlarının V.U.K. 177 maddesinde belirtilen sınırların aşmadığı, davalının işletme defteri tuttuğu, işletmesini esnaf işletmesi niteliğinde kaldığı, bu veriler altında davalının tacir, işletmesinin de ticari işletme olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda eldeki uyuşmazlığın nispi ticari dava olmadığı olmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince görevsizlik kararının verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023