Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/2018 E. 2023/732 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2018
KARAR NO: 2023/732
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2021
NUMARASI: 2021/629 Esas – 2021/1217 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından … San. Tic. A.Ş’ye çeşitli tarihlerde baskı işleri hizmeti yapılmış ve bu işler karşılığında davalı … San. Tic. A.Ş tarafından davacı şirket … San. ve Tic. Ltd. Şti’ye çekler kesildiğini, bu çeklerin karşılıksız çıktığını, bunun üzerine davacı şirket tarafından borcun tahsili amacı ile borçluya karşı icra takibi başlattığını ama bunların da sonuçsuz kaldığını, davalıların yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri ve basiretsiz hareketleri nedeniyle müvekkil şirket 1.950,169 zarar ettiğini, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu belirlenmesiyle birlikte fazlaya dair talep ve dava haklarımız saklı kalmak üzere zarar miktarının tazminine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili tarafından 20/07/2020 tarihinde sunulan ıslah dilekçesi ile, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında sehven yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tespiti ve tazmini talepli davanın açıldığını beyanla, görülmekte olan davaya konu ve talebin, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tespiti yönünde olup, sehven yapılan tazmin talebinin ıslah dilekçesiyle birlikte yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tespiti olarak ıslahı ve davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davada harca esa değer gösterilmediğini, eksik harcın tamamlatılması gerektiğini, dava dilekçesinin konusu ve netice-i talep kısmı belirsiz olduğunu, davacı tarafa açıklatılması gerektiğini, Anonim şirketlerin borçlarından kendi sermayeleri ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, öncelikle usulden reddine karar verilmesini yargılama ücreti ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı olan arabuluculuk şartının yerine getirilmediğini, harcın eksik yatırıldığını, davanın reddine karar verilmesini ve harcın tamamlattıırıldıktan sonra esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “HMK’nın 115. Maddesi uyarınca; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. İş bu dava TTK’nın 553 ve 555. Maddeleri uyarınca yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin olduğundan yöneticilere karşı açılabilir, dolayısıyla Davalı … San. Ve Tic. A.Ş yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Diğer davalı yöneticiler yönünden yapılan değerlendirmede: davacı tarafın istinaf sürecinde 556. madde uyarınca iflas idaresine başvuru koşulunu yerine getirdiği için aktif dava ehliyeti bulunmaktadır. Ancak önceki ilamın gerekçesinde de belirtildiği üzere somut olayda ileri sürülen maddi olgular tamamen yönetici konumunda olan davalıların dava dışı anonim şirketinin zararına neden olan eylemlerdir. Başka bir anlatımla, açıklanan zararlar, dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacının ise dolaylı zararı kapsamındadır. Bu durum karşısında, davacının açtığı davanın TTK’nın 553 ve 555. maddeleri kapsamında açılan bir dava olduğu, böyle bir davada hükmedilecek tazminatın ancak davalı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açabileceği, ancak davacı tarafın ıslah dilekçesiyle talebini tespit olarak değiştirildiği, bu şekilde tespit talebi açmakta hukuki yararı olmadığı takdir ve sonucuna varılarak, yönetici olan gerçek kişi davalılar yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; çekin düzenleyen tarafından belirli bir tarihte ödenecek şekilde düzenlendiğini ancak vadesi gelen çekler süresi içerisinde bankaya ibraz edildiğini fakat karşılıksız çıktığını, bunun üzerine davacı şirket tarafından borcun tahsili amacı ile borçluya karşı icra takibi başlatıldığını ancak bu takiplerin sonuçsuz kaldığını, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde şirketin iflasına karar verilmesi için dava açıldığını ve 2019/311 Esas, 2019/1306 K. Numarası ile şirketin iflasına hükmedildiğini, dolayısıyla davacı şirket, davalı şirket yetkililerince 1.950,169 Türk Lirası zarara uğratılmış olduğunu, şirketin iflası halinde tazminatın yöneticilerce şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklıları da haiz olmakla olduğunu, ancak gerek pay sahiplerinin gerek şirket alacaklılarının istemlerine ilişkin yöneticiler aleyhine dava açma önceliği iflas idaresine ait olduğunu, ancak iflas idaresinin bu davayı açmaması halinde pay sahibi yahut şirket alacaklısı söz konusu davayı açabileceğini, böyle bir durumda elde edilen miktar sırayla; İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre önce dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunur; bakiyenin, sermaye payları oranında davacı pay sahiplerine ödeneceğini, artanın iflas masasına verileceğini, TTKm. 553’te, yönetim kurulu üyelerinin kanun veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri sebebiyle şirket, pay sahibi ve şirket alacaklılarının doğrudan zarara uğraması halinde, bu kişilere dava hakkı tanındığını, şirket sorumlularının bilerek, isteyerek ve planlayarak dava dışı şirketi paravan olarak kullanıp, şahsi mal varlıklarını arttırarak menfaat sağlamış, dava dışı şirket alacaklılarını bilerek doğrudan ve kasten zarara uğratmış olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket yöneticilerinin TTK’nın 553/1 maddesi uyarınca sorumluluğuna ilişkin tespit davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davacı tarafça eldeki dava ilkin, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu belirlenmesiyle birlikte fazlaya dair talep ve dava haklarımız saklı kalmak üzere zarar miktarının tazmini şeklinde açılmış olup, daha sonra ıslah dilekçesi ile fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tespiti şeklinde ıslah edilmiştir. Sonuç itibariyle dava bir tespit davasına dönüşmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 106/1. Maddesine göre, tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Ancak maddenin ikinci fıkrasına göre, tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Bunun yanı sıra maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz. Tespit davasının konusunu ancak hak veya hukuki ilişkiler oluşturur. Bu kapsamda her çeşit hukuki ilişki tespit davasının konusu olabilir. Buna karşılık, somut bir olaydan doğmayan, soyut hukuki ilişkilerin tespiti istenemez. Ayrıca davacının tespit davasına konu edilen hukuki ilişkisinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararının bulunması şarttır. Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu, tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, o hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde, davacının korunmaya değer, meşru bir hukuki yararının bulunması şarttır. Bu şartın gerçekleşmesi ise, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmasına; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, icraya konulamayan tespit hükmünün, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmasına bağlıdır.Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Somut olayda, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun tespiti talep edilmiş olup, dava sonunda elde edilecek hüküm davacının tespit davası açmasına neden olan tehlikeyi bertaraf edebilecek nitelikte değildir. Zira, davacı tarafça ayrıca bir eda davası açılması gerekecektir. Bu halde eda davası açılabilecek yerde tespit davası açılmasında davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartıdır. Somut olayda davacının hukuki yararı bulunmadığından HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir. Ayrıca, yöneticinin sorumluluğuna ilişkin davalarda husumetin yöneticiye yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup bu davada şirketin pasif husumeti bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece davanın şirket yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunmaması, davalı yöneticiler yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/07/2023