Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/2002 E. 2023/491 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2002
KARAR NO: 2023/491
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/04/2022
NUMARASI: 2021/500 Esas – 2022/364 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı hakkında fatura alacağı için ilamsız icra takibi başlattığını ancak borçlu/davalının bu takibe haksız olarak itiraz ettiğini, İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyası üzerinden başlatılan takibin dayanağı müvekkilin davalıya teslim ettiği mal ve hizmetlerin irsaliyeli faturası olduğunu, 18.09.2019 tarih, … seri numaralı ve KDV dahil 46.232,40-TL miktarlı olan bu faturanın muhteviyatını oluşturan malların davalıya teslim edilmesi sonucunda düzenlenmiş bir fatura olduğunu, Müvekkili tarafından bu faturanın davalıya gönderildiğini, davalının da bu faturaya 8 günlük yasal süre içinde itiraz etmeden ticari defterine işlediğini, ancak müvekkilin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen fatura bedeli müvekkile ödenmediğini, bu kapsamda söz konusu … seri numaralı ve KDV dahil 46.232,40-TL miktarlı faturanın tahsili amacıyla müvekkil tarafından davalıya yönelik İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyası üzerinden takibin başlatıldığını, zorunlu arabuluculuk başvurusunun yapıldığını ancak anlaşma sağlanamadığını, davalı ile müvekkil arasında mal alım satımı konusunda anlaşma yapıldığını, bu kapsamda müvekkil tarafından üretilen mal ve ürünlerin irsaliyeli fatura karşılığında davalıya teslim edildiğini, davalı çalışanlarından olan … hanım (mühendis) isimli kişi ile müvekkil arasında geçen yazılı whatsapp konuşmalarında davalının bu ürünlerin yapılması ve teslim edilmesi için müvekkilden istekte bulunduğunun anlaşıldığını, yazışmanın devamında müvekkilinin de bu istek üzerine istenilen ürün ve malzemeleri yaparak/üreterek davalıya teslim ettiğinin anlaşıldığını, bu yazılı mesajların 21.01.2019 – 18.09.2019 tarihleri arasında geçtiğini, mal satımı ve teslimi gerçekleştikten sonra irsaliyeli fatura düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafından teslim alınan mal ve ürünlere karşı herhangi bir dava açılmadığını ve tebliğ alınan fatura içeriğine itiraz edilmediğini, fatura muhteviyatında belirtilen tüm ürünlerin davalı tarafından kullanıldığını, düzenlenen irsaliyeli faturanın davalıya tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından fatura bedelinin ödenmediğini, davalı borçlunun müvekkili hakkında başlatmış olduğu icra takibine herhangi bir neden olmadan itiraz etmesinin haksız bir itiraz niteliğinde olduğundan dolayı davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini ileri sürerek davalının (borçlunun) haksız ve yersiz olarak, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine yönelik yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının (borçlunun) haksız olarak ilamsız icra takibine itiraz etmesi nedeniyle likit alacak olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkil aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasındaki takibin, davacı … tarafından müvekkile teslim olunduğu iddia olunan mal ve hizmetlere ilişkin 18.09.2019 tarih … seri numaralı ve KDV dahil 46.232,40 TL bedelli irsaliyeli fatura olduğunu, takibe konu iş bu irsaliyeli fatura konusu malların müvekkili tarafından satın alınması yönünde taraflar arasında her hangi bir sözleşme bulunmadığı gibi bahse konu irsaliyeli faturanın müvekkile tebliğ edilmediği gibi fatura muhteviyatı olan ürünlerin de müvekkil şirkete teslim edilmediğini, hukuki ilişki mahiyetinde olan gerek taraflar arasındaki alım satım sözleşmesinin varlığının, gerekse fatura ile muhteviyatındaki malların müvekkiline tebliğ ve teslim edilmiş olduğunun davacı tarafından HMK 200 madde gereğince yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiğini, malların müvekkile teslim edildiğine dair “Eksiksiz Teslim Alan” kısmında her hangi bir imzanın olmadığını, delil vasfına sahip olmayan whatsapp mesajlarından bahisle ispat yükünün yerine getirilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile bir an için bahse konu faturanın müvekkile tebliğ edildiği ancak 8 gün içerisinde muhteviyatına itiraz edilmediği farz edilse dahi bu durum faturanın kesinleştiği, fatura konusu malın müvekkiline teslim edildiği sonucunu doğurmadığını, somut olayda, hukuki açıdan fatura kesilmiş olmasına rağmen, gerçekte mal teslimi yapılmadığını ve hizmet tamamlanmamış olduğundan ilgili faturanın delil niteliğinde olmadığını, faturanın, kanunda belirlenen hususlara uygun olarak düzenlenmediğini, bu nedenle davacının takibinin dayanaksız kalacağını ileri sürerek davanın reddi ile haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle davacının alacağın %20′ sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından davalı-borçlu hakkında satış sözleşmesi kapsamında kesilen faturaya bağlı olarak icra takibi başlatıldığı ,icra takibe yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğu ve bir senelik yasal hak düşürücü süre içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce açılan dava üzerine taraf teşkili sağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiş, taraf vekillerince gösteriler deliller ve davanın niteliği gereği resen toplanması gereken deliller toplanmış ve 6102 Sayılı TTK’nın 83-85 maddeleri ve 6100 Sayılı HMK’nın 221,222 maddeleri kapsamında inceleme gün ve saati belirlenerek taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bu minvalde dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi SMMM … tarafından her iki tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda özetle mealen; tacir olan her iki tarafın ticari defterlerinin TTK ve VUK hükümlerine uygun olarak açılış ve kapanış onaylarının bulunduğu ve usulüne uygun tutulduğu, davacı ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 46.232,40 TL alacaklı olduğu, davalının Tuzla Vergi Dairesinden gelen BA-BS formlarına göre bir adet fatura karşılığı, 39,180,00 TL beyanda bulunduğu, davalının ticari defter ve belgelerini incelemeye sunmadığı yönünde tespit, hesap ve görüşüyle rapor verilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş ve beyan ve itirazlar değerlendirilmiştir. Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirmede öncelikle davalı tarafın icra dosyasına genel ve soyut bir itirazda bulunduğu, davaya esas faturanın taraflanın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturanın itirazı uğramadığı ve böylece taraflar arasındaki ticari ve akdi ilişkinin sabit olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda dosyaya sunulan bilirkişi raporunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının özellikle faturalar ve vergi dairesine bildirimler itibariyle birbirleriyle uyumlu oldukları görülmüştür. Filvaki, davalının da takibe ve davaya konu faturayı ticari defterlerine işlediği anlaşıldığından, davalının artık faturaya konu mal veya hizmeti almadığını ya da bedeli ödediğini ispat etmesi gerekmektedir. Zira bilinmelidir ki, ticari defterlere kaydedilmiş ve vergi dairesine bildirilmiş faturanın akdi ilişkinin varlığını da kanıtladığı kabul edilmektedir. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir. Davalı bu yönde bir savunma ve delil sunmamıştır. Ayrıca ticari defter ve belgelerini incelemeye sunmadığından davacının ticari defter ve belgeleri esas alınmıştır. Böylece davacının davasını TMK’nın 6. HMK’nın 190 ve 222/3 maddeleri nazarında usulüne uygun olarak tutulan kendi ticari defter ve kayıtları ile kısmen ispat ettiği anlaşılmıştır. Binaenaleyh, taleple bağlılık ilkesi, tarafların tacir sıfatına göre takip tarihi itibariyle faiz tür ve oranı ile temerrütün icra takibiyle gerçekleştiği gibi hususlar da gözetilmiş ve dosyaya mübrez bilirkişi raporunun da gerekçeli, denetime açık, hüküm kurmaya elverişli, yeterli ve yerinde olduğu kabul ve takdir edilerek davacının davasının kısmen kabulü ile, davalı-borçlunun, İstanbul Anadolu …İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının 46.232,40 TL asıl alacak yönünden iptali ile, icra takibinin işbu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %16,75 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin (11.450,12 tl, takip öncesi işlemiş faiz ) davanın/ talebin reddine, karar verilmiştir. Davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı İsteğine ilişkin yapılan değerlendirmede ise Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada borçlunun itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda alacağın gerçek miktarının icra takip dosyası, fatura, vergi dairesi kayıtları ve ticari defter ve belgeler nezdinde belli olmasının yanında, davalı taraf da borcunun varlığı ve miktarını kendi kayıtlarına göre açık ve net olarak belirleyip tespit edebilir durumdadır. Bu nedenlerle davalının itirazının haksızlığına karar verilmesi esasında, davalı-borçlu yönünden icra takip dosyasına konu mevcut alacak/borç likit/muayyen olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2.maddesi gereğince şartları oluşmakla asıl alacağın % 20’si olan 9.246,48 TL icra inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir. Davalı vekilinin, İİK’nın 67/2 maddesi gereğince kötüniyet tazminatına yönelik talebi ise, hüküm sonucuna yapılan yargılamaya göre ispat kurallana göre ulaşılması, davacının asıl alacak yönünden haklı çıkması ve reddedilen faize ilişkin talebin temerrüt olgusuna bağlı hukuki bir tartışma ve değerlendirme olması yanında davacının davalıya zarar verme kastı ile kötü niyetle fazladan alacağa ilişkin takip yaptığına yönelik soyut beyan ve talep dışında bir tespit ve beyyine bulunmadığından dinlenmemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100 Sayılı HMK’nın 332/1 maddesine göre, 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerinden sorumluluk, aynı yasanın 326/2 maddesi gereğince tarafların haklılık durumu esas alınarak belirlenmiştir. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 26/2. Maddeleri gözetilerek dava öncesi Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin de kabul ve ret oranına göre karşılıklı olarak taraflardan alınarak hazineye gelir kaydına da karar verilmek ve maddi hataya müteallik yazım hataları düzeltilmek suretiyle, …” davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İşlemiş (takip öncesi) faiz için ret kararı verilmesinin yerinde olmadığını, zira hükme esas alınan 7.3.2022 tarihli bilirkişi raporunun sonuç başlıklı kısmında;”Tarafların tacir olması, işin ticari iş olması, temerrüt faiz oranının önceden kararlaştırılmamış olması münasebetiyle, takip sonrasında ticari defter kayıtlarında asıl alacak bakiyesinin olması hasebiyle asıl alacağı için 3095 s.k m.2/2 kapsamında Yıllık Reeskont Avans Faiz Oranı istemiş olması hasebiyle hesaplama yapılarak 10.618,37 TL bulunmuştur” ifadesinin yazılı olduğunu, taraflar tacir olduğu için basiretli şekilde hareket etmesinin yasa gereği olduğunu, taraflar arasında yazılı sözleşme olması halinde sözleşmede belirtilen sürelerin kesin süre olduğunu, taraflarca bu süreye uyulmadığı takdirde belirtilen süreden itibaren ticari faiz işletilebileceğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve 11.450,12 TL işlemiş faizin tahsiline karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, işlemiş faiz talebinin yerinde olup olmadığı noktasındadır. 3095 sayılı Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun 2/1. Maddesine göre, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için temerrüt faizi ödemeye mecburdur.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 117/1. Maddesine göre, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Anılan maddenin ikinci fıkrasına göre ise, borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle borçlu temerrüde düşmüş olur. Taraflar arasında vadeye ilişkin bir sözleşme bulunmadığı takdirde, TBK’nın 117. maddesi uyarınca borçlunun temerrüde düşürülmesi için usulüne uygun şekilde keşide edilen ihtarname bulunması gerekir. Fatura üzerinde vadeye ilişkin bir kayıt bulunması borçlunun temerrüdü için yeterli değildir. Ayrıca ihtarname gönderilmesi gerekir. Somut olayda, taraflar arasında vadeye ilişkin bir sözleşme bulunduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, borçluya gönderilen bir ihtarname bulunmamaktadır. Bu halde, takip öncesi borçlu temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebi yerinde değildir. Hal böyle olunca mahkemece işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023