Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1999 E. 2023/31 K. 16.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1999
KARAR NO: 2023/31
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2022
NUMARASI: 2020/471 Esas – 2022/591 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı ile müvekkili şirket arasında 20.04.2010 ve 01.06.2014 tarihli Bayilik Sözleşmeleri ile müvekkili şirkete ait “…” markasının bayiliğini yürütme hakkı kazanmış bulunduğunu, davalının Bayilik sözleşmesine aykırı eylemleri neticesinde müvekkili şirket tarafından Beykoz …Noterliği 08.11.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkili şirket tarafından bayilik sözleşmesi haklı nedenle fesih edilmiş bulunduğunu, bayilik sözleşmesinin ilgili maddesinin ise; “…; İş bu sözleşmeyi Yukarıda belirtilen şekilde haklı nedenle fesih edebileceği gibi haklı neden olmasa dahi 30.gün önceden bildirim yaparak (yazılı veya sözlü şekilde) fesih edebilecektir. BAYİ bu durumu bildiğini, 30 gün önceden bildirim yapılarak sözleşmenin fesih edilmesi halinde …’ten hangi ad ve nam altında olursa olsun hiçbir bedel, teminat, kâr kaybı, poriföy tazminat vs talep etmeyeceğini kabul ve beyan eder.” şeklinde olduğunu,müvekkili şirket tarafından gönderilen Beykoz … Noterliği 08.11.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde her ne kadar davalının düşük cirolarından bahsedilse de sözleşmenin Bayilik Sözleşmesi 16.3 Maddesi gereği feshedilmiş bulunduğunu ve davalıya sözleşmenin 30 gün sonra sona ereceği bildirilmiş bulunduğunu, davalıya iyiniyetli olarak 30 günlük süre sonuna kadar … tabelası altında satış yapma ve tabelayı kullanma izni verildiği ancak süre sonunda en geç 3 iş gününde tabelanın iade ve satışın durdurulması gerektiğinin ihtar edilmiş bulunduğunu,davalının kötüniyetli olarak ihtarnamede belirtilen 30 günlük süreden sonra da müvekkili şirkete ait tabelayı iade etmediği gibi, müvekkili şirket tabelası altında müvekkili şirketin izin ve onayı dışında satış yapmaya devam ettiğini, bu durumun müvekkili marka hakkına tecavüz ve ticari itibarının zedelenmesine sebebiyet verdiğini,davalının müvekkili şirkete ait tabelayı iade etmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından Beykoz … Noterliği 07.12.2018 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıdan tabelanın derhal iade edilmesini aksi takdirde sözleşme gereği gecikmeden kaynaklı cezai şartların işletileceğinden bahisle ihtarname gönderildiğini, davalının kötü niyetli olarak bu ihtarnameye rağmen tabelayı iade etmediği ve Bayilik sözleşmesi sona ermesine rağmen müvekkili şirket tabelası altında haksız olarak satışa devam ettiğini, bu itibarla tüketiciler nezdinde de halen müvekkili şirketin bayisiymiş izlenimi uyandırarak tüketicileri yanılmış bulunmakta kamu güvenliğini ve müvekkili şirketin markasının güvenilirliğini sarmış bulunduğunu, 8. Taraflar arasında imzalanan Bayilik Sözleşmesinin 16.2 Maddesinde Bayilik Sözleşmesinde belirlenen yükümlülükleri son kestiği emtia faturasının tarihinden itibaren geriye doğru son 12 aya ait gerçekleşen (… tarafından tespit edilecek) satın alımının 1 katı oranında cezai şart bedelini sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek yıllık 412 faizi ile birlikte, ilk talep üzerine derhal ve nakden ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, tabelanın iadesi için daha sonra Beykoz …Noterliği … yevmiye ve 07.12.2018 tarihli ihtarnamesi ve Beykoz … Noterliği … yevmiye 13.05.2019 tarihli ihtarnameleri ile tabelanın iadesi ve gecikme bedelinin ödenmesinin talep edildiğini, yapılan tüm ihtarlara rağmen bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi tabelada fesih tarihinden 10 ay sonra müvekkili şirketin tabelalarını yapan aracı firmaya iade edildiğini, bu itibarla 10 aylık gecikme için davacının günlük 2.000,00 Euro toplamda 600.000,00 Euro gecikme tazminatının davalıdan alınarak müvekkili şirkete verilmesine karar verilmesini arz ettiklerini, davalı şirketin müvekkili şirkete cari hesaptan kaynaklı 139.105,90 TL borcu bulunmakta olup müvekkili şirket tarafında iyiniyetli olarak bugüne kadar ödeme yapılması beklenmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkili şirketin cari hesaptan kaynaklı alacağının davalıdan tahsilinin gerektiğini, tüm bu nedenlerle; aslında 600.000,00 Euro olan tabelanın geç tesliminden kaynaklı gecikme tazminatının dava devam ederken taleplerini arttırma hakları saklı katmak kaydı ile şimdilik 150.000,00 Euro’sunun ve 139.105,90 TL cari hesap alacağının davalıdan alınarak müvekkili şirkete verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan uzak olmakla tamamen kötü niyet içerdiğini, işbu dilekçe ile davacı yanın gerek yasada belirtilen gerekse sayın mahkeme tarafından tensip ara kararı, ön inceleme tutanağı ve takip eden diğer tüm ara kararlar ile yükümlü olduğu, olacağı süreli-kesin süreli işlerini süresi içinde yerine getirmemesi nedeniyle ve/veya getirilmemesi halinde davacı tarafa bu işin yürütümü için yeni ve/veya ek bir süre verilmesine, davacı tarafın bu anlamdaki her türlü talebine, kesin süre bitiminden sonra yerine getirilen her türlü adli iş ve işleme muvafakat etmediklerini öncelikle bildirdiklerini, huzurdaki davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup, davanın reddine karar verilmesinin gerekli olduğunu, davacının tanık dinletme talebine muvafakatlerinin olmadığını, kaldı ki davacı yanın dava dilekçesinde her ne kadar tanıklarını belirtmiş ise de, huzurdaki davanın tanık dinletilebilecek davalardan olmadığını, HMK.nın 200. maddesinde; “…hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri iki bin beş yüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.” şeklinde olduğunu, 2020 yılı için belirlenen senetle ispat sınırının 4.480,00 TL olmasının ve huzurdaki davada tespiti istenen hususun tanık delili ile ispatlanabilmesi mümkün olmaması nedenleri ile davacının tanık dinletme şeklindeki talebine muvafakatlerinin bulunmadığını,tüm bu nedenlerle; öncelikle usuli itirazlarının değerlendirilmesi suretiyle dosyanın yetkili Rize Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’ne gönderilmesine, müvekkili şirket aleyhine açılan haksız, kötüniyetli ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına dair karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Yapılan inceleme neticesinde; mahkememiz dosyası ile birleştirme talep edilen İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/473 Esas sayılı dosyasında her iki davada da aynı sözleşmenin feshinin değerlendirilmesi gerekmekte olup mevcut durumda dosyalarda alınan raporlar arasında da feshin haklılığıyla ilgili çelişkili belirlemeler olduğu dikkate alındığında verilecek kararların birbirini etkileyeceği, davalar arasında hukuki ve fiili irtibat olduğu anlaşıldığından HMK’nın 166 ve devamı maddeleri gereğince; mahkememiz dosyasının, daha önce açılan İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/473 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Tarafları ve hukuki uyuşmazlığa esas teşkil eden sözleşmelerin aynı olduğu gerekçesi ile işbu dosyamız ile birleştirilmesi talep edilen İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/473 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam edilmesine karar verilmesinin, HMK kapsamında mahkemenin yetki kuralları açısından hatalı olduğunu, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin 19.maddesinde yetkili mahkeme taraflarca İstanbul Mahkemeleri olarak belirlenmiş olup, işbu davanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğini, dolayısıyla, davaların İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde ikame edilen dosya üzerinden birleştirilerek görülmesi, aksi takdirde aynı yargı çevresi içerisinde yer almayan ve yetki hükümleri açısından yetkisiz yer mahkemesinde birleştirilmemesi gerektiğini, bu sebeple verilmiş olan birleştirme kararının hatalı olduğunu, İst. And. 5. ATM.’de tarafların aynı olduğu dava dosyasında davalı tarafça denkleştirme alacağı talep edilmekte olup dava konusu sözleşmeye göre zaten davalının münhasırlık yetkisi bulunmadığından davasının haksız olduğunu, diğer taraftan, işbu davamız kapsamında cezai şart ve cari hesap alacağının dava konusu itibariyle İst. And. 5.ATM.’de görülmekte olan dosyadan farklı olduğunun da açık olduğunu, dolayısıyla, yetkili mahkeme olan İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/471 Esas sayılı dosya ile birlikte görülme kararı verilmesi gerekirken, dosyanın yetkisiz mahkemeye gönderilmesi yönünde karar verilmesi doğru olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalıların İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde birleştirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin feshi sonrası iade edilmeyen ariyet mallar nedeniyle cezai şart alacağı ile cari hesap bakiyesi alacağı, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ayrı yargı çevrelerinde yer alan mahkemeler arasında birleştirme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 166/2. Maddesinde, davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirmenin ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebileceği, birinci davanın açıldığı mahkemenin, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlı olduğu düzenlenmiştir.Maddenin dördüncü fıkrasında ise, davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılacağı ifade edilmiştir.Davacı vekilince, 13/10/2021 tarihli dilekçe ile eldeki dava dosyasının İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/473 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/473 esas sayılı dosyasında, … Tarafından bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasıyla … hakkında menfi, müspet ve munzam zararların tazmini ile portföy tazminatı davası açılmıştır. Buna göre her iki davanın da tarafları aynı olup, her iki davada da bayilik sözleşmesinin feshine bağlı talepler bulunmaktadır. Ayrıca dava konusu uyuşmazlıklar da aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmaktadır. Asliye ticaret mahkemelerinde görülen her iki dava arasında bağlantı bulunması ve İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/473 esas sayılı dosyasında görülen davanın daha önce açılmış olmasına göre, eldeki davanın, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/473 esas sayılı dosyasında görülen dava ile birleştirilmesine ilişkin kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Her ne kadar davacı vekilince, birleştirme kararının sözleşmeyle kararlaştırılan yetki düzenlemesine aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, HMK’nı 17. Maddesi uyarınca taraflarca kararlaştırılın yetki düzenlemesi kesin yetki olmayıp, HMK’nın 166/2. Maddesinde açıkça farklı yargı çevrelerinde görülen davaların birleştirilmesine ilişkin düzenleme getirilmiş olması karşısında, sözleşmedeki yetki şartının birleştirme kararına bir etkisi bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin(Yargıtay 11 HD 2022/3827-5015 E/K.) olarak oy birliğiyle karar verildi.16/01/2023