Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1977 E. 2023/149 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1977
KARAR NO: 2023/149
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2017/1037 Esas – 2019/894 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Dairemizden verilen 24/12/2020 tarih ve 2020/1636 Esas 2020/486 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/10/2022 tarih ve 2021/2732 Esas 2022/6917 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirketin ortağı ve temsile yetkili müdürü iken, 15.04.2004 tarihli hisse devir sözleşmesiyle, şirketteki payını aktif ve pasifleriyle birlikte dava dışı …’a devrettiğini, hisse devir ve temlik işleminin de 27.04.2004 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş olmakla hukuken şirket ortaklığının sonaerdiğini, davalı şirket ortaklar kurulunun 05.05.2004 tarih ve 16 sayılı kararıyla da dava dışı olarak … isimli şahsın şirketi münferiden yetkili müdür olarak dışarıdan şirkete atanarak bu hususun 14.05.2004 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, yine davalı şirket ortaklarından …’nın 25.06.2004 tarihli, 2014/17 sayılı ortaklar kurulu kararı ile münferit yetkili müdür olarak şirkete atandığını, bu kararın da 8.07.2004 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, müvekkilinin 27.04.2004 tarihinden itibaren davalı şirketteki müdürlük ve ortaklık ilişkisi tamamen sona ermesine rağmen, vergi cezalarına ve vergi suçlarından dolayı davalara muhatap olduğunu ileri sürerek müvekkilin, 27.04.2004 tarihinden itibaren davalı şirket ortağı olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ticaret sicil kaydından resen terkin edilmiş olup, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.11.2017 tarih, 2016/1430 Esas ve 2017/1059 Karar sayılı kararı ile işbu davayla sınırlı olmak üzere davalı şirketin ihyasına karar verildiği, usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının davalı şirketteki hissesini devrederek ortaklığından ayrıldığı, ancak davacının hisse devrini vergi dairesine de bildirilip, vergi dairesi nezdinde şirket ortaklığını sona erdirmediği, bu prosedürün yerine getirilmediği ya da davacının başvurusu olsa dahi vergi dairesi tarafından işlemin tamamlanamadığı, bu nedenle davacının vergi suçlarından yargılandığı dönemler yönünden ve vergi cezalarının tahakkuk dönemleri yönünden şirket ortağı gözüktüğü, davacının amacına uygun vergi idaresini bağlayıcı bir kararın verilemeyeceği, kaldı ki bu yönden mahkemenin de görevli olmadığı, davacının hukuki menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacının 27.04.2004 tarihinden itibaren davalı şirketin ortağı olmamasına karşın, şirket ortağıymış gibi vergi cezalarına ve vergi suçlarından dolayı davalara muhatap olduğundan işbu davanın açılmasında hukuki yararının bulunduğunu, müvekkile şirket yetkilisi bulunmadığı dönemlere ilişkin vergi borcu gelmeye devam ettiğini, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin bulunmadığını, red gerekçesinin de hukuki olmaktan uzak olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, tespit istemine ilişkin olup, dava dilekçesi ve dosyaya yansıyan davacı vekilinin beyanlarından eldeki davada esasen, şirket ortaklığından ayrılan davacı kurucu ortağın ayrılma tarihi itibari ile ortaklık ve müdürlük görevinin son bulduğunun tespiti istenmektedir. Davacı, kurucu hissedarlarından ve aynı zamanda müdürü olduğu davalı şirketteki hissesinin tamamını devrettiğini, şirket ortaklığından ayrıldığını, hisse devir tarihi itibari ile müdürlük görevinin sona erdiğini iddia ederek hisse devir ve temlik işleminin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği tarih olan 27.04.2005 tarihi itibari ile şirket ortaklığının ve müdürlüğünün son bulduğunun tespitini istemiştir.İlk derece mahkemesince, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yapılan istinaf incelemesi neticesinde; Dairemizin 24/12/2020 tarih ve 2020/1636 Esas – 2020/486 Karar sayılı kararı ile; davacının kurucu ortağı ve müdürü olduğu ve daha sonradan şirketteki hisselerini devrederek ortaklığının sonaerdiği davalı şirket hakkında kesinleşmiş amme ve vergi alacaklarından dolayı davacının davalı şirketteki ortaklığının ve müdürlük yetkisinin sonerdiğinin tespitini istemesinde hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerektiğinden aksi yöndeki ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde değildir. Somut olayda; davalı şirketin 22.08.2003 tarihinde tescil edilerek davacı …, dava dışı … ve … tarafından 3 ortaklı olarak kurulduğu, ana sözleşmede, davacının 20 yıl süreliğine müdür olarak atandığı, davacının şirketteki mevcut hisselerinin tamamını 15.04.2004 tarihli noter sözleşmesi ile dava dışı …’a devrettiği, şirket ortaklığından ayrıldığı, bu hususun 19.04.2004 tarihli şirket ortaklar kurulu kararı ile onaylandığı, kararın 27.4.2004 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği 05.05.2004 tarihli ortaklar kurulu kararıyla …’nin müdür olarak dışarıdan şirkete atandığı ve yine davalı şirket ortaklarından …’nın da 25.06.2004 tarihli ortaklar kurulu kararı şirkete müdür olarak seçildiği, bu kararların ticaret sicil gazetesinde yayınlandığı, ancak davacının müdürlük görevinden istifa etmediği gibi müdürlük yetkisi kaldırılmadığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamı itibariyle, davacı tarafça istifa iradesini bildirdiğine dair herhangi bir belgenin sunulmadığı gibi, müdürlük görevinin sona erdirdiğine dair ortaklar kurulu kararı bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, davacının şirketteki tüm hisselerini devretmesinden sonra da, müdürlük görevini devam ettirdiği, istifa ettiğine dair irade açıklaması veya müdürlük yetkisinin kaldırılmasına dair alınmış ortaklar kurulu kararı bulunmadığı gözetildiğinde bu gerekçelerle davanın esatan reddine karar verilmiştir.Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, Dairemizce, yukarıda belirtilen hukuki gerekçe doğrultusunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.Dairemizce verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından temyiz yasa yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/10/2022 tarih ve 2021/2732 Esas 2022/6917 Karar sayılı ilamı ile; “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Tespit davası başlıklı 106. maddesi “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” düzenlemesini içermekte olup, davacının işbu tespit davasını açmasında HMK’nın 106. maddesi uyarınca hukuki yararın olmadığı, hukuki yararın da HMK’nın 114/h. maddesi uyarınca dava şartı olduğu gözetildiğinde davanın HMK’nın 114/h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken bölge adliye mahkemesince yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulmasına ” karar verilmiştir.Yargıtay bozma ilamı üzerine Mahkememizce HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma ilamı uyarınca yargılama yapılarak karar verilmiştir.HMK 106. Maddesi uyarınca tespit davası yoluyla mahkemeden bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir. Tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakalar tek başlarına tespit davasının konusu oluşturamaz. Davacının tespit davası ile istediği hukuki korunma diğer dava çeşitlerinden biriyle sağlanabiliyorsa bu durumda davacının dava açmakta hukuki yarar yoktur.HMK 114/1-h maddesi uyarınca davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Somut olayda şirket ortaklığından ayrılan davacı kurucu ortağın ayrılma tarihi itibari ile ortaklık ve müdürlük görevinin son bulduğunun tespiti talep etmekte hukuki yararı bulunmadığından ilk derece mahkemesince davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğrudur.Açıklanan nedenlerle; Yargıtay bozma ilamına uyularak HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar oy çokluğu ile karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353 (1)b-1 uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy çokluğu karar verildi. 23/02/2023