Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1898 E. 2022/1408 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1898
KARAR NO: 2022/1408
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2022
NUMARASI: 2022/106 D.İş – 2022/103 Karar
TALEP: İhtiyati Haciz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati haciz talep eden vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati hacze itiraz eden vekili itiraz dilekçesinde özetle; Bonoya bağlı borcun aranacak borçlardan olduğunu, bu nedenle alacaklının değil borçlunun yerleşim yerinde takip başlatılması gerektiğini, somut olayda Bolu İcra Daireleri’nin yetkili olduğunu, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin görevsiz olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ancak her iki tarafı tacir olan davalarda görevli olduğunu, ihtiyati hacze konu senedin teminat senedi olduğunu, ihtiyati haciz talep eden ile ihtiyati hacze itiraz eden arasında villa satım sözleşmesi akdedildiğini, senedin bu sözleşmeye teminat olarak verildiğini, senedin tahribata uğradığını, tüm bu nedenlerle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İhtiyati haciz talep eden vekili tarafından, 20/06/2021 keşide ve 20/07/2021 vade tarihli, 500.000,00 TL bedelli bononun ödenmediğinden bahisle, ihtiyati haciz kararı verilmesi talep edilmiş, Mahkemece talep kabul edilerek ihtiyati haciz kararı verilmesinin ardından aleyhine ihtiyati haciz talep edilen vekilince karara itiraz edilmesi üzerine, istinaf incelemesine konu ek kararı veren ilk derece Mahkemesi tarafından ihtiyati hacze itiraz hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ifa yeri başlıklı 89. Maddesinin birinci fıkrasının bir nolu bendi gereğince, taraflar arasında aksine bir anlaşma yok ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Kambiyo senedi çeşidi olan bono, bir ödeme vaadidir. Bonoda düzenleyen senet bedelini lehtara yada senedin devri halinde yetkili hamiline vadesi geldiği zaman ödemeyi taahhüt etmektedir. Dolayısıyla senede bağlı borç bir para borcu olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 10. Maddesi gereğince senet lehtarının yerleşim yeri adresinde bulunan mahkeme yetkili mahkeme olacağından itiraz eden vekilinin mahkemenin yetkisine dair yaptığı itirazlara itibar edilmemiştir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesine göre Ticaret Kanunu’nda yer bulan düzenlemelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda asliye ticaret mahkemesi görevli olduğundan itiraz eden vekilinin mahkemenin görevsizliğine dair itirazına itibar edilmemiştir. Yargıtay HGK’nun 14.03.2001 tarih ve 12-233/257 sayılı ve yine 20.06.2001 tarih ve 12-496/534 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere; dayanak belgenin teminat senedi olduğu iddiası, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da ayrıca hazırlanmış bir yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Yazılı belge sunulduğu takdirde, belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunludur. İhtiyati hacze konu bono aslı mahkememizce incelendiğinde bono üzerinde yalnızca teminat senedi olduğuna dair ibare bulunduğu ancak hangi ilişkinin teminatı olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığından ve itiraz eden vekili tarafından başkaca yazılı bir belge sunulmadığından bu yöndeki itirazlarına da itibar edilmemiş, talebin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati hacze itiraz eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların bono üzerinde yapacakları değişikle yetkisiz yeri yetkili kılması ise ancak şarta bağlı olduğunu, bu durumda HMK 17. ve 18. maddelerinin göz önüne alınması gerektiğini, İİK 50. Madde atfıyla HMK’nın 17. ve 18. maddelerine göre geçerli bir yetki kaydından söz edebilmek için sözleşmenin taraflarının tacir veya kamu tüzel kişisi olması gerektiğini, teminat senedinin her iki tarafı da şahıs olduğundan taraflarca serbest şekilde yetki belirlenmesinin mümkün olamayacağını, Yerel Mahkeme tarafından tarafların tacir olup olmadığına dair hiçbir araştırma yapılmaksızın göreve ilişkin itirazlarının reddedildiğini, ihtiyati haciz kararı verilmesinin yanlış olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli bir şekilde kendisine teminat senedi olarak verilen evrakı normal bir evrak gibi ihtiyati hacze ve takibe konu ettiğini, taraflar arasında bulunan sözleşmenin aktif olduğunu, tarafları bağlayıcı nitelikte olduğunu, müvekkilinin sözleşme gereğince üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, taşınmazın yapım aşamasının da devam ettiğini, sözleşmeye konu hususlarda müvekkilinin herhangi bir noktada ihlali mevcut değilken davacı tarafın sözleşmeyi haklı nedenle fesih hakkı yokken ve sözleşme feshedilmemişken teminat senedinin takibe konu edilmesinin kabul edilemeyeceğini, senedin ön yüzünde farklı kalemler ile yazıların mevcut olduğunu, senedin boş kısımlarının sonradan doldurulduğunu, müvekkilinin bu doldurmalardan ve tahribatlardan haberinin olmadığını, Yerel Mahkemece ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın yaklaşık olarak ispat edilmesinin şart olduğunu, senedin arka yüzünde taşınmaz bedelinin tamamı ödendiğinde ve tapu işlemleri tamamlandığında işbu teminat senedinin iade edileceği ve teminat senedi olduğu açık bir şekilde yazdığını, Mahkemece işbu şartların ihlal edilip edilmediği noktasında titiz bir araştırma yapılması gerektiğini, talep edilen alacakta yaklaşık ispat sağlandığı takdirde ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, belirtilen sebepler neticesinde Yerel Mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Talep, kambiyo senedine(bono) dayalı olarak verilen ihtiyati haczin itirazen kaldırılması, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ihtiyati haczin şartlarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. İhtiyati haciz isteyen tarafından senet bedelinin vadesi gelmesine rağmen ödenmediğinden bahisle ihtiyati haciz talep edilmiş, mahkemece talebin kabul edilmesi üzerine göreve ve yetkiye de itiraz edilerek ihtiyati haczin şartlarının bulunmadığı iddiasıyla ihtiyati haczin kaldırılması istemiyle incelemeye konu itiraz yapılmıştır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257/1. Maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır (Yargıtay 19.HD’nin 12/12/2019 Tarih, 2019/2300 E-2019/5531 K). Borçlu tarafından kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati hacze karşı İİK’nın 265/1. maddesine uyarınca, ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzurunda yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edilebilir. İİK’nın 265/3. Maddesinde ise, Mahkemenin, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddedeceği, düzenlenmiştir. Buna göre mahkemece ihtiyati hacze vaki itiraz, ancak kanunda gösterilen ve itiraz eden tarafından ileri sürülen itiraz sebepleriyle sınırlı olarak incelenebilir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-a. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. TTK’nın 5/1. Maddesine göre de, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalara asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kambiyo senedine(bono) dayalı olup, kıymetli evrak TTK’nın “Üçüncü Kitap”‘ında düzenlendiği nazara alındığında eldeki talep ticari dava niteliğindedir. Bu nedenle eldeki talep yönünden asliye ticaret mahkemesi görevlidir. İİK’nın 258. maddesinde ihtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verileceği belirtilmiş, aynı yasanın 50. maddesiyle “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” şeklindeki düzenleme uyarınca ihtiyati hacizde yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuştur. Kambiyo senetlerinden doğan alacaklar aranacak alacak niteliğinde olduğundan bu alacaklar için 6098 sayılı TBK’nın 89/1. maddesi hükmü uygulanamaz. Bonodan kaynaklanan borcun alacaklısı borçlunun yerleşim yerinde bononun keşide yerinde veya ödeme yerinde ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. TTK’nın 776/1-d maddesine göre ödeme yeri bononun zorunlu unsurlarındandır. TTK’nın 777/3. maddesinde ise, açıklık bulunmadığı takdirde senedin düzenlendiği yerin, ödeme yeri ve aynı zamanda düzenleyenin yerleşim yeri sayılacağı düzenlenmiştir. İhtiyati hacze konu bonoda ödeme yeri gösterilmemiş olmakla birlikte bononun düzenleme yerinin Çorlu olduğu belirtilmiştir. HSK tarafından alınan 07/07/2021 tarih ve 608 numaralı karar ile Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi Tekirdağ ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş olup eldeki ihtiyati haciz talebinde Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi yetkilidir. İhtiyati hacze itiraz eden tarafından bononun teminat senedi olduğu, bononun sonradan doldurulduğu ve bu nedenle ihtiyati haciz verilemeyeceği ileri sürülmüş ise de, bu husus kanunda sayılan ihtiyati hacze itiraz nedenleri arasında değildir. İhtiyati hacze itiraz edeninin bononun teminat olarak verildiği ve bononun sonradan doldurulduğu iddiası menfi tespit davasına konu olabilecek nitelikte olup teminat ve tahrifat iddiasının ihtiyati hacze itiraz aşamasında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle mahkemece ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati haciz talep eden vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İhtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı ihtiyati haciz talep eden tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2022