Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1813 E. 2022/1309 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1813
KARAR NO: 2022/1309
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2022
NUMARASI: 2022/595 Esas
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/595 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla, Dairemize gönderilen ve heyetçe incelenen dosyada;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin doktorluk mesleğini icra ettiğini, İstanbul’da çeşitli hastanelerde doktor olarak çalıştığını, müvekkilin 2018-2019 seneleri arasında …’da Acil Servis biriminde çalıştığı esnada işe giriş işlemlerinin yapılması doğrultusunda İstinye Üniversitesi … Bahçeşehir’de İşletme Direktörü …’un odasında hastaneden maaşının ödenebilmesi için olduğu söylenerek çeşitli evraklar imzalatıldığını, kendisine hiç bir açıklama yapılmadığını, müvekkil kendisi 03/06/2022 ve 06/06/2022 tarihlerinde GİB’ten gelen mesajlara istinaden …’ne hissedar olmasından kaynaklı doğan vergi mükellefi borcu olduğunu öğrendiğini, müvekkil bahsedilen tarihlerde gelen mesaj üzerine e-tebligatlarına girmiş ödeme emirlerinin iptali için hukuki süreci başlatarak vergi mahkemelerinde davanın açılması müvekkil nezdinde zaruri olduğunu, bu doğrultuda İstanbul 3. Vergi Mahkemesi 2022/1674 Esas sayılı dava görülmekte olduğunu, müvekkilin açık ve net , şüpheye mahal veremeyecek şekilde bilgilendirilmeden iradesi dışında kendi el ürünü olmayan sahte imzalarla, kati suretle noter huzurunda yapılmadan kendi bilgisi dışında işbu davanın konusunu oluşturan davalı şirkete ortak edildiğini, müvekkil hakkında yapılan işlemlerden hiçbir şekilde haberdar olmadığını, açıklanan sebeplerle müvekkilin kendi irade beyanıyla ortak olmadığı şirketten doğmuş vergi cezalarını ödemesi hakkaniyete uygun olmadığını, 37.663,91-TL ve 166,09-TL bedel doğrultusunda ihtiyati tedbir kararı alınmasını, mezkur şirkete ortaklıktan doğabilecek müvekkil aleyhine muhtemel tüm kamu alacaklarından da sorumlu olması söz konusu olabileceğini, ancak müvekkil ortağı olmadığı bir şirket hissesinden dolayı yapacağı ödemeleri tazmin edememek tehlikesi ile de karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemel olduğunu, dolayısıyla telafisi mümkün olmayan zararın oluşmaması için başta belirtildiği gibi vergi borcunun ödenmesini kapsamak kaydı ile müvekkile ortaklık sıfatı ile borç doğuracak bütün işlemlerin ifasının tedbiren teminatsız olarak durdurulmasını isteme zaruretinin doğduğunu, Mahkeme aksi kanaatte ise tedbire hükmetmek için ödenmesi gereken teminatın da taraflarına bildirilmesi akabinde Mahkeme depo edilmesini takiben tedbire hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 14/09/2022 TARİHLİ ARA KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan duruşma sonucunda “Somut olayda ihtiyati tedbir isteyenin haklılık durumunun tespiti yargılamayı gerektirmekte olup, bunun sonucu olarak yaklaşık ispat kuralının gerçekleşmediği, ayrıca dava sonucunu temin eder şekilde tedbir kararı verilemeyeceğinden talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemeden ihtiyati tedbir kararının verilmesini talep etmelerinin zaruri olarak hukuka uygun olmayan bu vergi ziyaı cezasının Yargılama devam ederken geçecek süre içerisinde işleyecek faizler ile müvekkil tarafından ödenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu savundukları miktara istinaden daha fazla bir tutar olması yönünde, mağduriyetini pekiştireceği için müvekkilin uğradığı zararın; ihtiyati tedbirin koşullarını taşıdığı ölçüde, zararın engellenmesi amacına yönelik olarak Mahkemeden talep edildiğini, aynı zamanda ihtiyati tedbir, bir hakkın gerçekten korunabilmesi için nihai karar verilinceye kadar, zamanında ve yeterli hukuki önlemlerin alınması gerekliliği, yine hak ve adalet terazisnin sağlanmasının bir gereği olarak ortaya çıktığını, Mezkur şirkete ortaklıktan doğabilecek müvekkil aleyhine muhtemel tüm kamu alacaklarından da sorumlu olması söz konusu olabileceğini, ancak müvekkil ortağı olmadığı bir şirket hissesinden dolayı yapacağı ödemeleri tazmin edememek tehlikesi ile de karşı karşıya kalabileceğini, dolayısı ile telafisi mümkün olmayan zararın oluşmaması için belirttikleri vergi borcunun ödenmesini kapsamak kaydı ile müvekkile ortaklık sıfatı ile borç doğuracak bütün işlemlerin ifasının tedbirden teminatsız olarak durdurulmasını talep ettiklerini, ancak tedbire hükmetmek için ödenmesi gereken teminatın kendilerine bildirilmesi akabinde Mahkeme hesabına depo edilmesini takiben tedbire hükmedilmesi gerektiğini, ihtiyati tedbir taleplerinin reddi müvekkilinin nezdinde mağduriyetini arttırdığını, işbu hakka ve hukuka aykırı olarak ödemekle mükellef tutulduğu vergi ziyaı cezalarının her gün için işlenen faizler ile birlikte arttığını, ihtiyati taleplerinin reddi kararının düzeltilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: İstinafa incelemesine konu uyuşmazlık; davacının davalı limited şirketin ortağı olmadığının tespiti istemli davada, davalı şirketin kamu borçlarının davacıdan tahsilinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararın yerinde olup olmadığı hususudur. İhtiyati tedbir öğretide “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.Bu hukuki güvence (koruma) karşı tarafın tasarruf hakkını sınırlandıran bir koruma olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbirin talep edilebilmesi kanunda belirtilen belirli şartların varlığına bağlıdır. HMK’nun 389. maddesinin birinci fıkrası “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme içermektedir. Bu madde ile davanın açılmasıyla, hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması olasılığı ve bu değişiklikler nedeniyle dava sonunda elde edilecek hükmün icrasının olanaksızlaşması veya güçleşmesini önlemek amacıyla, geçici hukuki koruma işlemleri kapsamında geliştirilen ihtiyati tedbir yöntemini düzenlemekte olup; ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir nedeninin ortaya çıkması da tedbir kararı verilebilmesinin temel koşullarındandır. Buna göre maddede sayılan bu iki husus hem ihtiyati tedbir verilmesi için varlığı gereken şartlardandır hem de bu kararın gerekçesidir. Bu şartların varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı talep edilebilecek ve ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Kanunun lafzında “verilebilir” hükmü yer aldığından bu şartların varlığı başlı başına ihtiyati tedbir kararı verilmesi sonucunu doğurmayacaktır. Zira bu husus hâkimin takdirine bırakılmıştır. Hâkim, ispat kuralları çerçevesinde gerekli incelemeleri yaparak kanunda belirtilen olumsuz, sakıncalı, zararlı ihtimalin var olduğu kanaatine varırsa ihtiyati tedbir kararı verebilecektir.HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır.Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtiyati tedbire karar verilirken haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunanadan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur.Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkandı karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmedir, ihtiyati tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir.Yasal düzenlemeden de anlaşıldığı üzere ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir konulması talep edilen mal ya da hakkın uyuşmazlık konusu olması gerekir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.04. 2004 tarihli 2004/1820 E., 2004/4014K., 21. Hukuk Dairesi’nin 19.01.2012 tarihli 2012/1008E., 2012/511K. sayılı, 23. Hukuk Dairesi’nin 14.02.2013 tarihli 2013/681E., 2013/811K. sayılı, bir kararlarında “…para alacağına ilişkin uyuşmazlıklarda ihtiyati tedbir değil, İİK’nun 257. maddesinde düzenlenmiş ihtiyati haciz talep edilebileceği…” kabul edilmiştir. Somut olayda, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitinin istenildiği, ortaklık için düzenlenen evrakların sahte olduğunun iddia edildiği, dosyanın geldiği aşama itibarı ile ihtiyati tedbir kararı verilmesinin genel şartı olan yaklaşık ispat şartının sağlanmadığı gibi, hüküm sonucunu elde edecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği ve üçüncü kişilerin maddi hukuktan kaynaklanan haklarını kullanmasını engeller şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, tedbir istenilen hususun eldeki davanın davalısı olmayan 3. kişilerin hak ve alacaklarını etkiler mahiyette olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebininin yasal koşulların oluşmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İhtiyati tedbir isteyen davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati tedbir isteyen davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.24/11/2022