Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1755 E. 2022/1341 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1755
KARAR NO: 2022/1341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2020/491 Esas
TALEP: İhtiyati Haciz ve Tedbire İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün İhtiyati Tedbir Ve İhtiyati Hacze İtiraz Eden Davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati tedbire-hacze itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; mahkemece alınan bilirkişi raporunun eksiklikleri tamamlar nitelikte olmadığını, hatalı değerlendirmeler içerdiğini, mahkeme tarafından da iş bu hatalı değerlendirmelere istinaden müvekkili şirket adına olan İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, … mah. … ada, … parsel de bulunan … Blok … nolu, … Blok … nolu taşınmazların devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulduğunu, davaya konu … ada da yer alan taşınmazlar davacı müvekkilinin kendi adına ait taşınmaz olup, … adi ortaklığına ait olmayıp, ortaklık sermayesi de olmadığını, Beyoğlu …Noterliğinin 19.07.2016 tarih ve … yevmiye nolu protokolünün 3.maddesine bakıldığında davaya konu olan … adadaki taşınmazın devre konu edilmediğini, protokolde yer almamasına rağmen bilirkişilerin sırf müvekkilinin adına olması nedeni ile devredilmesi gerektiği yönünde yorumlamaları hukuken hatalı ve amacı aşan bir yorum olduğunu, kaldı ki böyle bir yorumun bilirkişilerce taraflar arasındaki protokollerin tam olarak anlaşılmadığını, tarafların açık iradelerinin yoruma gerek olmadığını tespit edemediklerini gösterdiğini, ayrıca mahkeme ara kararında belirtilen hususlara açıklıkta getirilmediğini, bu sebeple , hatalı ve yanlış değerlendirmelerle düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının kaldırılmasına talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince ihtiyati tedbire-hacze itiraz hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “mahkemenin 15/09/2022 tarihli celsesi ara kararları gereğince ek rapor aldırılmasına karar verildiği, davalı vekilinin tedbir ve ihtiyati hacze itirazının ve ihtiyati haciz miktarının artırılması talebinin ibraz edilen yeni protokol ve uzman görüşüne ilişkin ek rapor aldırılacak olması nedeniyle bu aşamada reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Hacze İtiraz Eden Davalı vekili 27/09/2022 tarihli ara karara ilişkin istinaf dilekçesinde özetle; dosyadaki bilirkişi raporları ile, hukuki mütalaa arasında açık çelişki olduğunu, bu durumda ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yeterli delilin mevcut olmadığını, bilirkişiler Beyoğlu …Noterliğinin 19.07.2016 tarih ve … yevmiye nolu devir protokolünü amacı aşan bir yorum yöntemi ile yorumlamakta olup, davaya konu taşınmazların müvekkilin kendi taşınmazları olduğunu, … parselde bulunan hissenin parası müvekkil tarafından kendi adına ödenmiş olup bu parseldeki hisselerin itiraz edene ait olduğunu, … adi ortaklığı adına alınmış taşınmazlar olmadığını, bu nedenle de devir protokolünde davacı adına devir ve tescil edileceğine dair taahhüt, kabul vs. bulunmadığını, sözleşmede amaçlanan irade beyanlarının açık ve sarih olup, yoruma ihtiyaç duymadığını, zira sözleşmelerin, tarafların iradeleri tam olarak anlaşılamadığı durumlarda sözleşmenin yorumlanmasının söz konusu olabileceğini, tarafların iradeleri sözleşmenin 2. md. açıkça anlaşıldığına göre sözleşmenin yorumlanmasının söz konusu olmaması gerektiğini, sözleşmenin tüm maddeleri beraber değerlendirildiğinde tarafların gerçek iradesinin kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapmak olduğunu, mahkemenin banka hesapları celp etmeden bilirkişi incelemesi yaptırması ve bu rapora göre karar vermesi hatalı olmuş olup, … ortakları, arsa sahiplerinden yarı yarıya ödeme yaparak aldıkları tapularda arsa sahibi olduklarını, dolayısıyla bu tapular hiçbir zaman açının malı olmamış olup, bu durumun sadece dava konusu taşınmazlar için değil, tüm süreçte böyle olmuş ve bu yönde bir teamül oluştuğunu, dolayısıyla dava sürecini sadece dava konusu taşınmazlar olarak değil, tüm taşınmazların süreci olarak değerlendirmek gerektiğini, bu sebepledir ki çeliklerin ak-ka ile yapmış olduğu devir sözleşmesinde ”arsa sahibi” olduğunun açıkça belirtildiğini, davacıların alacağı sadece svot firmasından bu 1000 2 alan için olduğunu, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze dayanak yapılan bilirkişi raporunda itiraz eden davalının arsa sahibi olduğu hususunun dikkate alınmadığını, Beyoğlu … Noterliğinin 19.07.2016 tarih ve … yevmiye numaralı devir protokolünün 3.maddesinde hangi taşınmazların sözleşmeye konu edildiğinin açıkça belirtildiğini, … ada da bulunan taşınmazın sözleşme konusu taşınmazlar arasında olmamasına karşılık bilirkişilerin sanki devredilecek taşınmazlar arasındaymış gibi göstermelerinin hukuka aykırı olduğunu, devir protokolünde yer almayan …, …, … parsel taşınmazların, 05.01.2016 tarihli sözleşmede, 15.01.2016 tarihli … sayılı kat karşılığı inşaat ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde statüleri açıkça belirlenmiş ve bu taşınmazların maliklerinin … olduğunun yer aldığını, 15.01.2016 da yapılan sözleşmenin devirden önce yapılmış olmasının da bu taşınmazların itiraz edene ait olduğunu açıkça göstermekte olup davaya konu taşınmazların adi ortaklığa ait olduğunun veya olmadığının ispat külfetinin tarafına değil davacı yana ait olduğunu beyanla İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Talep, adi ortaklık payının devrine dayalı olarak açılan tapu iptal tescil ve tazminat davasında verilen ihtiyati tedbirin-haczin itirazen kaldırılması, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, 28/06/2022 ve 01/07/2022 tarihli ara kararlar ile verilen ihtiyati tedbirin-haczin şartlarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Mahkemece 28/06/2022 tarihli ara karar ile, bilirkişi kök ve ek raporu dikkate alınarak yaklaşık ispat yerine getirildiğinden bahisle İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, … mahallesi, … ada, … parselde kain … blok zemin kat … nolu bağımsız bölüm yönünden davalı hisseleri üzerine 3. kişilere iradi satışın engellenmesi için bu taşınmaz değerinin %20’si oranında teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasına, karar verilmiştir. Yine mahkemece 01/07/2022 tarihli ara karar ile, dava konusu İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Mahallesi … Ada, … Parsel üzerinde … Ticaret Limited Şirketi adına yolsuz olarak tescilli bulunan … blok, …Kat, … nolu bağımsız bölüm açısından davalı hisseleri üzerine 3. kişilere iradi satışın engellenmesi için bu taşınmazların değerinin %15’si kadar teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasına; dava konusu iken davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı bir şekilde 3.kişilere devredildiği iddia edilen İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Mahallesi … Ada, … Parsel üzerinde bulunan … Blok … nolu bağımsız bölümün tazmine dönüşen talep açısından %15 teminat karşılığında ihtiyaten haciz kararı verilmiştir. İhtiyati tedbir-haciz isteyen tarafından dava konusu taşınmazların adi ortaklık payına dahil olduğundan bahisle ihtiyati tedbir-haciz talep edilmiş, mahkemece talebin kabul edilmesi üzerine ihtiyati tedbirin-haczin şartlarının bulunmadığı iddiasıyla ihtiyati tedbirin-haczin kaldırılması istemiyle incelemeye konu itiraz yapılmıştır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257/1. Maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır (Yargıtay 19.HD’nin 12/12/2019 Tarih, 2019/2300 E-2019/5531 K). Borçlu tarafından kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati hacze karşı İİK’nın 265/1. maddesine uyarınca, ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzurunda yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edilebilir. İİK’nın 265/3. Maddesinde ise, Mahkemenin, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddedeceği, düzenlenmiştir. Buna göre mahkemece ihtiyati hacze vaki itiraz, ancak kanunda gösterilen ve itiraz eden tarafından ileri sürülen itiraz sebepleriyle sınırlı olarak incelenebilir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Ayrıca bu kapsamda ihtiyati tedbir talebinin somutlaştırılması gerekir. Yukarıda ifade edildiği üzere HMK’nın 390/2 maddesine göre, tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Yaklaşık ispattan anlaşılması gereken ise usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Buradaki amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tam ispat gerekmez. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlarda, bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hâkim o iddianın ağırlıklı/kuvvetli ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı etmez. Mahkemece ihtiyati hacze gerekçe yapılan bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda, … ile … arasında yapılan geçerli sözleşme ile … grubunun adi ortaklıktan çıkmış ve ortaklık malvarlığına ilişkin elbirliği şeklindeki hak sahipliğini …’ya devretmiş olduğu, üzerinde inşaat yapılmak üzere adi ortaklığa konulan ve adi ortaklık sözleşmesinde adi ortaklığın amacının dava konusu parselde inşaat yapmak olduğu belirtilen parselin adi ortaklığın sermayesi içinde yer aldığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı tarafça, 06/09/2022 tarihinde sunulan … ile … arasında yapılan 28.06.2019 tarihli protokol bulunduğu ve 06/09/2022 tarihinde sunulan uzman mütalaası ile bilirkişi raporunun çelişkili olduğunu ileri sürmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 282. Maddesi uyarınca bilirkişi raporu takdiri bir delil olup, hakim tarafından serbestçe takdir edilir. Uzman mütalaası ve 28.06.2019 tarihli protokol incelemeye konu ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze ilişkin kararlardan sonra sunulmuş olup, bu hususların itiraz dilekçesinde yer almadığı da nazara alındığında, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesince bilirkişi kök ve ek raporu esas alınarak ihtiyati tedbire-hacze itirazın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati hacze-tedbire itiraz eden davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Hacze İtiraz Eden Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Hacze İtiraz Eden Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Hacze İtiraz Eden Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.06/12/2022