Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1753 E. 2022/1239 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1753
KARAR NO: 2022/1239
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/08/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/565 Esas (Derdest)
TALEP: İhtiyati Tedbir ve Yönetim Kayyımı Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden eden-davacı vekili talep dilekçesinde özetle; Davalılardan … Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 06.07.2015 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne tescil edilerek, diğer davalı … tarafından kurulmuş bir anonim şirket olduğunu, Şirketin kuruluş sermayesinin 500.000,00TL (BeşyüzbinTürkLirası) olduğunu, bu sermaye beheri 1.000,00TL (BinTürkLirası) değerinde 500 paya ayrıldığını Hisselerinin tamamının nama yazılı senede bağlandığını, 14.12.2015 tarihli olağan genel kurul kararı ile davalı … Gayrimenkul AŞ’nin sermayesinin, beheri 1.000-TL değerinde 2.500 (İkibinbeşyüz) adet paydan oluşan 2.500.000,00TL (İkimilyonbeşyüzbinTürkLirası)’na çıkarıldığını, çıkarılan yeni payların da tamamının nama yazılı pay senedine bağlandığını, müvekkili …’nın , davalı … Gayrimenkul AŞ’nin tamamı nama yazılı pay senetlerine bağlı olan beheri 1.000,00TL değerinde 2.500 (İkibinbeşyüz) adet paydan oluşan 2.500.000,00TL (İkimilyonbeşyüzbinTürkLirası) değerindeki hisselerinin tamamını, …’den 04.10.2017 tarihinde devir ve temlik aldığını bu devir ve temlik işlemindedavalı …, davalı … Gayrimenkul AŞ paylarının tamamına karşılık gelen nama yazılı pay senetlerini müvekkili lehine ciro edip, nama yazılı pay senetlerinin tamamının zilyetliğini müvekkiline devrettiğini, 04.10.2017 tarihinde müvekkilli ile davalı … arasında imzalanarak düzenlenen temlik beyannamesi doğrultusunda o devir tarihi itibariyle payların mâliki olan dava dışı … tarafından müvekkili lehine 04.10.2017 tarihinde cirolanan ve zilyetliği de müvekkiline devredilen beheri 1.000,00TL değerinde 2.500 (İkibinbeşyüz) adet paydan oluşan 2.500.000,00TL (İkimilyonbeşyüzbinTürkLirası) değerindeki nama yazılı pay senetlerin mâliki müvekkili … olduğunu, bu sebeple, TTK m.499 uyarınca sözü edilen payların müvekkili lehine devredildiğinin pay defterine davalı şirket tarafından işlenmesi gerekirken pay defterine herhangi bir işlemenin yapılmamış olması usul ve yasaya açıkça aykırı olduğu gibi, üstüne üstlük müvekkiline ait payların müvekkiline devredildiği tarihten sonra davalı … tarafından diğer davalı …’ya devredildiğine dair genel kurul kararı alınması ve bu kararın İTO’ya bildirilip payların …’ya ait olduğunun Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, işbu davada karar verilene kadar davalı şirketin paylarına ve yönetimine hâkim olan hukuka açıkça aykırı şagil tarafından, davalı şirkete ait taşınmazların kaçırılmasını önlemek adına davalı şirkete ait taşınmazlara ihtiyati tedbir konulması talebinde bulunduğunu, ve %100’ü müvekkiline ait olmasına rağmen, yolsuz tescille %100 oranında davalı … adına tescil edilen ve diğer davalı … aray arda’nın temsil ve ilzam yetkisi altında bulunan şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ara kararı veren ilk derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebi hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “Dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerden pay devrinin 2017 yılına ilişkin olduğu, 5 yıla yakın zaman geçtikten bu davanın açıldığı, bu durumda işin acil olduğundan bahsedilemeyeceği gibi yaklaşık ıspat şartının da sağlanmadığı değerlendirilerek1-Pay defteri sözleşmesinin üzerinden 5 yıl geçmiş olması ve yaklaşık ıspat şartının sağlanmaması nedeniyle bu aşamada tedbir ve/veya kayyım atanması talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tedbir kararı verilmemesi halinde yüzde 100’ü davacıya ait şirketin dava sırasında içinin boşaltılması ve tüm mallarının elden çıkarılması yönündeki kuvvetli ihtimal, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesine ve gecikme sebebiyle ciddi bir zararın meydana gelmesine sebep olacağını, yüzde 100’ü davacıya ait şirketin yönetiminin davalı …’da olmasının temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılmasının gerektiğini, işbu davadaki husumetin oluşmasıyla birlikte davalı …’nın şirketin mallarını satışa konu etmesi ve şirketi kendi malvarlığı lehine zarara uğratmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, HMK m.389’da öngörülen şartların gerçekleştiğini, işbu davada karar verilene kadar davalı şirketin paylarına ve yönetimine hâkim olan hukuka açıkça aykırı şagil tarafından, davalı şirkete ait taşınmazların kaçırılmasını önlemek adına davalı şirkete ait taşınmazlara ihtiyati tedbir konulması talebi olduğunu, ihtiyati tedbir talebimizin reddi, işin acil olmadığı gerekçesine dayandırılmış olup lâkin yasada böyle bir gerekçe bulunmadığını, tedbir kararı verilmemesi halinde yüzde 100’ü davacıya ait şirketin dava sırasında içinin boşaltılması ve tüm mallarının elden çıkarılması yönündeki kuvvetli ihtimal, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesine ve gecikme sebebiyle ciddi bir zararın meydana gelmesine sebep olacağını, HMK m.389 uyarınca, ” (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından bahisle endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini, bu gerekçelere binaen, yüzde 100’ü müvekkile ait şirketin yönetiminin işbu dava sırasında husumet devam ederken davalı (…) …’da olmasının, temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılmasını gerektirmekte olup, işbu davadaki husumetin oluşmasıyla birlikte davalı …’nın şirketin mallarını satışa konu etmesi ve şirketi kendi malvarlığı lehine zarara uğratması kuvvetle muhtemel olduğunu, dava dilekçesi ekinde şirketin tapusu niteliğinde “nama yazılı hisse senetleri”nin sunulduğunu, davacı, davalı şirketin hisselerinin yüzde 100’üne dair hisse senedi sunmuşken mahkemenin yaklaşık ispatın sağlanmadığını gerekçe göstermesinin kabul edilemeyeceğini, davalı şirketin pay senetlerinin haklı zilyedi ve mâliki davacının olmasına rağmen, davalı şirket pay senetlerinin davacı aidiyetini pay defterine kasten işlememekte olup bu sebeple davalı şirketin yönetim kurulunun tek üyesi (başkanı) olarak ilan edilen diğer davalı …, davalı şirketin paylarını haksız bir şekilde işgal ettiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun “III – Temsil yetkisinin kaldırılması” başlıklı 235. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, “(1) Haklı sebeplerin varlığı halinde temsil yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece kaldırılabilir. Gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde mahkeme temsil yetkisini ihtiyati tedbir olarak kaldırıp bu yetkiyi bir kayyıma verebilir. Kayyımın atanmasını, görevlerini, mahkemece verilen temsil yetkisini ve bunların sınırlarını, mahkeme resen tescil ve ilan ettirir.” denildiğini, beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını dava süresince davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep ve istinaf etmiştir. Aleyhine ihtiyati tedbir istenen vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: somut olayda davacının, devre onay için şirkete başvuru şartını yerine getirmediğinden, özel dava şartı ve dolayısıyla hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddi gereken bir davada, esasa dair konularda, müvekkillerin tasarruf yetkilerini kısıtlayıcı tedbir taleplerinin, devirden 5 yıl sonra tedbir uygulanmasını gerektirir bir aciliyetten bahsedilemeyeceği ve yaklaşık ıspat şartının sağlanamadığı gerekçesiyle reddi kararının isabetli olduğunu, ihtiyati tedbir talebine konu edilen taşınmazların, dava konusu olmadığını, huzurdaki davanın konusunun nama yazılı paylar olup, taşınmazlar olmadığını, dolayısıyla dava konusu olmayan taşınmazların devir ve temlikini önler mahiyette tedbir talebi açık kanun hükmüne aykırı olacağını, şirkete yönetim kayyımı atanması için gerekli şartlar oluşmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine dair İDM kararı hukuka uygun olduğunu istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, anonim şirket hisselerinin aidiyetinin tespiti ve tescili istemli davada ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve şirkete kayyım atanması, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talep konusuna ilişkin olarak ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığı ve şirkete kayyım atanmasının gerekip gerekmediği noktasındadır. Davacı ile davalı … arasında, 04/10/2017 tarihli pay senedi devrine ilişkin beyanname imzalanmış ve nama yazılı pay senetleri aynı tarihte ciro ile davacı …’ya devredilmiştir. Ayrıca, şirket yönetim kurulu kararına göre davalı … adına kayıtlı payların tamamı 13 Kasım ve 18 Kasım 2017 tarihlerinde davalı …’ya devredilmiş ve şirket pay defterine işlenmiştir. İhityati tedbir isteyen davacı taraf, şirket hisselerinin kendisine ait olduğunun tespiti ve pay defterine kaydedilmesi davasında, davalı şirkete ait taşınmazlara tedbir konulması ve şirkete kayyım atanması şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Ayrıca bu kapsamda ihtiyati tedbir talebinin somutlaştırılması gerekir. Yukarıda ifade edildiği üzere HMK’nın 390/2 maddesine göre, tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Yaklaşık ispattan anlaşılması gereken ise usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Buradaki amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tam ispat gerekmez. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlarda, bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hâkim o iddianın ağırlıklı/kuvvetli ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı etmez.
HMK’nın 389/1. Maddesinde belirtildiği üzere ihtiyati tedbir ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilir. Somut olayda ise dava, davacı ile davalı … arasındaki pay devrinden kaynaklanmakta olup, davalı şirketin taşınmazları dava konusu değildir. Bu halde uyuşmazlık konusu olmayan davalı şirket taşınmazları hakkında ihtiyati tedbir verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Ayrıca davalı şirkete tedbiren kayyım atanması da talep edilmiştir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nda, anonim şirketin münfesih olma durumlarının ortaya çıkması halleri dahil şirkete yönetim kayyımı atanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Zira şirketin genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu tarafından idare olunması esastır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 427/4. Maddesinde, bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, davalı şirkette organ boşluğu bulunduğuna dair herhangi bir iddia mevcut değildir. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan söz etmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yargıtay. 11. H.D’nin 08/03/2018 Tarih ve 2016/7714 E-2018/1804 K. sayılı kararı) Davacının, şirketin %100 oranına karşılık gelen hisselere dair pay senetlerinin Mahkemeye sunulması ve şirketin %100 sahibi olunduğunun ispatlanıldığı iddiasıyla davalı …’nın dayanağı olmayan ve yolsuz tescil niteliğinde olan %100 ortak sıfatına dayanan temsil ve ilzam yetkilerini dava süresince kötüye kullanmaması için ihtiyati tedbir mahiyetinde davalı şirkete kayyım atanması talep edilmiş olmakla birlikte, iddianın ileri sürülüş biçimine göre eldeki istem yönünden şirkete kayyım atanması şartlarının bulunduğuna dair yaklaşık ispat şartı gerçekleşmemiştir. Bu nedenle Mahkemece davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin talebin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını isteyen davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İhtiyati tedbir ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İhtiyati tedbir ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını isteyen davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İhtiyati tedbir ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını isteyen davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2022