Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1708 E. 2022/1240 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1708
KARAR NO: 2022/1240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/09/2022 (Ara karar)
NUMARASI: 2022/169 Esas (Derdest)
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin davayı senet alacaklarının tespit ve ispati ile tahsili amacıyla açtığını, burçlu …’in müvekkiline borcuna istinaden 2 adet 25.000 dolar ile 1 adet 13.000 dolar olmak üzere toplam 63.000 dolar senet verdiğini, bu senetlerden 13.000 dolar için müvekkilinin icra takibi açtığını, itiraz ile davanın kesinleştiğini, müvekkilinin alacağının ise İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kesinleştiğini, 50.000 dolarlık senet için müvekkilinin icra takibi başlattığını, itiraz ile icra hukuk mahkemesi tarafından tek bilirkişi ile karar verildiğini, karar ile … vekiline vekalet ücreti verildiğini, borçlu … vekilinin vekalet ücretini İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icraya koyduğunu, müvekkilinin alacağı üzerine haciz şerhi edildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … zesas sayılı dosyasında vefat eden davalı …’in mirasçısı borçlu … adına kayıtlı … plakalı araç üzerine hacizleri varken başka bir alacaklının alacağı için anılan aracın satışa çıkacağı esnada borçlunun borcunu dosyaya ödediğini, borçlu vekilinin vekalet ücreti için müvekkilinin alacağı üzerine haciz konulduğundan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki taşınmazlar ve araçlar üzerindeki hacizlerin kaldırılacağını, hacizlerin kalkmasının müvekkilinin açtığı davada lehine sonuçlanması halinde alacağını tahsil etme olasılığının ortadan kalktığını, dilekçede açıklanan tüm nedenlerle davalılara ait araçların ve taşınmazların üzerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebi hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “İhtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Anılan yasa hükmüne göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bir diğer ifade ile HMK.’nun 389/1 maddesinin açık hükmüne göre, mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için üzerine tedbir konulması istenen şeyin uyuşmazlık konusu olması ve üzerinde doğrudan bir hak iddia edilmesi gerekir. Eldeki davada talebin para alacağına ilişkin olduğu, ihtiyati tedbirin ise uyuşmazlık konusu olan şey hakkında verilebileceği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının cezai şart borcuna yönelik yapılan değerlendirmeler neticesinde verilen, davacının talep edebileceği cezai şart miktarının davalının neredeyse öz sermayesinin yarısına yakın bir tutar olduğuna, bu tutarın ödenmesi halinde davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağına, bu sebeple takdiren indirim yapılarak cezai şart alacak talebinin kısmen kabulüne dair Yerel Mahkeme kararı haksız ve hatalı olduğunu, 15/12/2017 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporu’nda, Davalı bayinin, faaliyete başladığı 20.09.2010 tarihinden, sözleşmenin müvekkil tarafından haklı sebeple tek taraflı olarak feshedildiği 06.02.2015 tarihine kadar, geçen 53 aylık sürede eksik ürün alımları neticesinde tahakkuk eden toplam 466.148,00-$ (usd) cezai şart borcunun tamamını müvekkilin talep etme hakkına sahip olduğu değerlendirilmiş olduğunu, Ancak ekonomik yönden davalının mahvına sebep olup olmayacağına ilişkin yapılan inceleme sonucu düzenlenen 17/04/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda ise davalının öz sermayesinin 128.529,05-$ (USD) olduğunu, bu sebeple tespit edilen cezai şart miktarının ancak bu kadarlık kısmını öz sermayesi ile karşılama olanağının bulunduğunu, cezai şart miktarının tamamının talep edilmesi halinde davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağının tespit edildiğinin belirtildiğini, Reel / piyasa değerinin 5 Milyon TL civarında olduğu bir taşınmazın 1.000.000,0-TL gibi oldukça düşük bir bedelle satılması hayatın olağan akışına aykırıdır. Davalı tapuda satış bedelini düşük göstererek, tapuda görünen satış bedelinden fazlasının aktifine girmesine engel olmuş, bu nedenle de şirket öz sermayesi düşük çıkmıştır.fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tuttuğumuz alacak kalemlerimizden cezai şart alacağımızı ise 128.529,05-$ (USD) olarak ıslah etmek zarureti hasıl olmuş ve bu şekilde ıslah edilmiştir. Davalının cezai şart borcuna yönelik yapılan hatalı değerlendirmeler neticesinde verilen, müvekkilin talep edebileceği cezai şart miktarının davalının neredeyse öz sermayesinin yarısına yakın bir tutar olduğuna, bu tutarın ödenmesi halinde davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağına, bu sebeple takdiren indirim yapılarak cezai şart alacak talebimizin kısmen kabulüne dair Yerel Mahkeme kararının kaldırılması gerekmekte olup Davalının yıl bazında değil, 5 yılda toplamda 10.000 ton ürün alma taahhüdünde bulunduğu, ayrıca ürün alım taahhüdü yıl bazında olmamasına rağmen davalıya birçok kez ihtarname gönderildiği ve cezai şart borçlarının talep edildiği de (Kadıköy … Noterliği’nin 12/11/2014 tarih ve … Yevmiye Sayılı ile 05.01.2015 tarih ve … Yevmiye Sayılı ihtarname) göz önünde bulundurulduğunda, müvekkilin en azından 128.529,05-$ (USD) olarak ıslah ettiği cezai şart talebinin hukuka uygun olduğunun kabulü gerektiğini ve cezai şart miktarının ıslah ettiğimiz kısım bakımından tahsili gerektiğini beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının cezai şart borcuna yönelik yapılan değerlendirmeler neticesinde verilen, davacının talep edebileceği cezai şart miktarının davalının neredeyse öz sermayesinin yarısına yakın bir tutar olduğuna, bu tutarın ödenmesi halinde davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağına, bu sebeple takdiren indirim yapılarak cezai şart alacak talebinin kısmen kabulüne dair Yerel Mahkeme kararı haksız ve hatalı olduğunu, 15/12/2017 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporu’nda, Davalı bayinin, faaliyete başladığı 20.09.2010 tarihinden, sözleşmenin müvekkil tarafından haklı sebeple tek taraflı olarak feshedildiği 06.02.2015 tarihine kadar, geçen 53 aylık sürede eksik ürün alımları neticesinde tahakkuk eden toplam 466.148,00-$ (usd) cezai şart borcunun tamamını müvekkilin talep etme hakkına sahip olduğu değerlendirilmiş olduğunu, Ancak ekonomik yönden davalının mahvına sebep olup olmayacağına ilişkin yapılan inceleme sonucu düzenlenen 17/04/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda ise davalının öz sermayesinin 128.529,05-$ (USD) olduğunu, bu sebeple tespit edilen cezai şart miktarının ancak bu kadarlık kısmını öz sermayesi ile karşılama olanağının bulunduğunu, cezai şart miktarının tamamının talep edilmesi halinde davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağının tespit edildiğinin belirtildiğini, Reel / piyasa değerinin 5 Milyon TL civarında olduğu bir taşınmazın 1.000.000,0-TL gibi oldukça düşük bir bedelle satılması hayatın olağan akışına aykırıdır. Davalı tapuda satış bedelini düşük göstererek, tapuda görünen satış bedelinden fazlasının aktifine girmesine engel olmuş, bu nedenle de şirket öz sermayesi düşük çıkmıştır. fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tuttuğumuz alacak kalemlerimizden cezai şart alacağımızı ise 128.529,05-$ (USD) olarak ıslah etmek zarureti hasıl olmuş ve bu şekilde ıslah edilmiştir. Davalının cezai şart borcuna yönelik yapılan hatalı değerlendirmeler neticesinde verilen, müvekkilin talep edebileceği cezai şart miktarının davalının neredeyse öz sermayesinin yarısına yakın bir tutar olduğuna, bu tutarın ödenmesi halinde davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağına, bu sebeple takdiren indirim yapılarak cezai şart alacak talebimizin kısmen kabulüne dair Yerel Mahkeme kararının kaldırılması gerekmekte olup Davalının yıl bazında değil, 5 yılda toplamda 10.000 ton ürün alma taahhüdünde bulunduğu, ayrıca ürün alım taahhüdü yıl bazında olmamasına rağmen davalıya birçok kez ihtarname gönderildiği ve cezai şart borçlarının talep edildiği de (Kadıköy … Noterliği’nin 12/11/2014 tarih ve … Yevmiye Sayılı ile 05.01.2015 tarih ve … Yevmiye Sayılı ihtarname) göz önünde bulundurulduğunda, müvekkilin en azından 128.529,05-$ (USD) olarak ıslah ettiği cezai şart talebinin hukuka uygun olduğunun kabulü gerektiğini ve cezai şart miktarının ıslah ettiğimiz kısım bakımından tahsili gerektiğini beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Talep, kıymetli evraktan kaynaklanan alacak davasında taşınmazlara üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesi, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. İhtiyati tedbirler hali hazırda görülmekte olan veya ileride açılacak bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemek için başvurulan geçici nitelikte ve kural olarak kanunla belirlenmiş önlemlerdir. Özel düzenlemeler bir kenara bırakılacak olursa ihtiyati tedbirlere ilişkin temel düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389 ve devamı maddelerinde yer almaktadır. İhtiyati tedbirde ferdileştirilmiş muayyen bir talebin teminini hedef tutulmaktadır. Bu nedenle para alacağına ilişkin bir davada ihtiyati tedbir kararı verilmesi hukuka uygun değildir. Ayrıca, HMK’nın 389/1. Maddesinde belirtildiği gibi ihtiyati tedbir ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilir. Somut olayda ihtiyati tedbir yargılaması devam eden bir dava içerisinde talep edilmiş olup, yargılamaya konu dava bir para alacağı davasıdır. Bu halde, para alacağı hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. Ayrıca davalı tarafın üzerine tedbir konulması talep edilen taşınmazları uyuşmazlık konusu değildir. Buna göre ihtiyati tedbirin şartları oluşmamış olup, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir talep eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2022