Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1580 E. 2022/1156 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1580
KARAR NO: 2022/1156
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/572 (Derdest)
TARİH: 04/08/2022(Ara karar)
TALEP: İhtiyati Tedbire
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/572 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla, Dairemize gönderilen ve heyetçe incelenen dosyada;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı/karşı davalı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin 100.000,00TL tutarındaki işleminde münferit 100.000,00 TL’yi aşan işlemde ise diğer müdür … ile birlikte müştereken yetkili olduğunu, … Bankası Pendik Ticari Şubesi kayıtlarında imza sirkülerinin mevcut olduğunu ancak buna rağmen …’nın şirket adına olan hesapta bankadan 100.000,00 TL’yi aşan miktarda tek başına para çektiğini, söz konusu paranın döviz hesabı olduğunu, …’nın dövizlerin tamamını TL’ye çevirerek davalı şirketin … Bankası Beylikdüzü Şubesi’ndeki hesaba 29/06/2022 tarihinde 2.280.870,00 TL olarak parayı yatırdığını, aynı gün bu hesaptan dava dışı …’a 2.265.560,00 TL ödeme yaparak söz konusu parayı altına çevirdiğini, altını da kendi menfaatine kendi tasarrufunda tuttuğunu, …’nın davalı şirketin aylık cari ödemelerine yetecek kadar bir miktarda parayı bozdurup Türk Lirasına çevirip şirkete ait vadesiz mevduat hesaplarına yatırmadığından davalı şirketin çalışanlarına maaş ödemesi yapılamadığını ve altı kişinin ücretlerini alamamış olduklarını bahisle iş akitlerinin feshetmiş olduklarını, bahsi geçen sebeplerle …’ya …. Şubesi’nce daha önce ağır kusurla ödeme yapılmış bulunduğundan bu defa ödenmemesini, havale talimatlarının işleme alınmamasını, kur korumalı mevduat hesaplarının vade sonu olan 16 Ağustos 2022 tarihinde 3 ay yenilenmesini, davalı şirkete yönetim kayyımı atanması konularında ihtiyati tedbir kararı verilmesini , davalı şirketin haklı sebeplerle feshine ve davacı müvekkilinin payının gerçek değerinin ödenmesi suretiyle müvekkilinin şirket ortaklığından çıkarılmasına yada duruma uygun düşen bir çözüme karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı/karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki talep sonucunun açık bir şekilde yazılması gerektiğini, davacının şirketin feshi veya kendisinin şirket ortaklığından çıkarılması talepli dava açmasının hukuken mümkün olmadığını, 03/06/2016 tarihli Genel Kurul Toplantı tutanağının 4 nolu kararında …’nın şirketi borç ve taahhüt altına sokacak maksat ve mevzuna giren işlem ve muamelelerin ifası ipotek fekki için şirket ünvanı altına atacağı münferit imzası ile şirketi sınırsız şekilde temsil ve izam etmesinin oy birliği ile karar verildiğini, anılan genel kuruluna istinaden 03/06/2016 tarihli 1 nolu iç yönergenin hazırlandığını, bu husular gözetildiğinde …’nın münferiden yetkili olduğunun anlaşılacağını, davacı/karşı davalının davalı şirkette genel kurulun 2018 tarihinden beri yapılamadığını ileri sürdüğünü ancak esasen 2018 yılından bu yana şirket yönetiminin fiilen davacı/karşı davalı tarafından yürütüldüğünü, davacının kendi kusurlu hareketleri ile genel kurulu toplayamadığını, müvekkili şirketin karşı tarafın yönetimde olduğu süreçte 2020 Mayıs ayından buyana şirketin düzenli gelirlerinin şirket içerisine aktarılmadığını, sadece şirketin borç ve masraf doğuran gider kalemlerinin şirket kayıtlarına alındığını, davacı tarafça Romanya’da müvekkili şirketin ticari unvanı faaliyet konusu ve müşteri çevresi kullanılarak müvekkilinin hiçbir muvafakati alınmadan şirket kurulduğunu ve müvekkili şirketinin zarara uğratıldığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir. Karşı dava dilekçesinde özetle; davacı/karşı davalının Romanya da bir şirket kurarak esasen bu şirkette müvekkili şirketin ticari unvanını faaliyet konusunu ve müşterilerini kullandığını, bu şirketten elde edeceği kazancın müvekkili şirket ile paylaşılacağı taahhüt edilerek müvekkilinin oyalandığını, farklı tarihlerde müvekkilinin hesabından yurtdışında yer alan bu şirket adına yüklü tutarlarda para transferi yapıldığı, bu şirketin kazancının 50.000 EURO’luk kısmın davalı/karşı davacı hesabına, 50.000 EURO’luk kısmı ise davalı/karşı davacının eşi … hesabına, 42.000 EURO’luk kısmının ise müvekkili şirkete aktarılmış olduğunu, bu şekilde davalı/karşı davacının kusurlu hareketleriyle müvekkili şirketin fiilen davacı/karşı davalı tarafından yönetildiği süreçti şirkete para giriş çıkışlarında usulsüzlükler olduğunu, kayıt dışı para çıkışları ile karşı tarafın kendisine menfaat sağladığını beyanla, davacı/karşı davalının müvekkil şirket nezdinde şirketi temsil ve izama yönelik tüm yetkilerinin dava sonuçlanana kadar durdurulmasına , fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 EURO luk bedelin fiili ödeme tarihindeki kur karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; HMK’nun 389. Maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilebiliceği , bu itibarla Mahkemece asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtayiti tedbir kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğive HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediği gerekçesi ile; şirkete ait mevduat hesabının şirket genel müdürünce münferit imza ile kullanılmamasına ve davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına ilişkin davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı/karşı davalı vekili dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, ilk derece mahkemesinin 04/08/2022 tarihli ara kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir mahiyetinde davalı şirkete işletmeci veya serbest muhasebeci mali müşavir bir kişinin yönetim kayyımı olarak atanmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi ve ortaklıktan çıkma istemine ilişkin derdest davada tedbiren şirkete kayyım atanması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yönetim kayyımı atanması yönünde talep ettiği ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde, istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 636/4. Maddesinde, fesih ve tasfiye davası açıldığında mahkemece gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmiştir. Alınacak önlemler konusunda ayrıntılı düzenleme bulunmadığından, tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümleri uygulanacaktır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Dosya içerisindeki Büyükçekmece …Noterliği’nin 08.09.2016 tarihli imza sirkülerinin incelenmesinde; …’nın genel müdür sıfatının bulunduğu, …’in pazarlama müdürü olduğu, 100.000 Tl’ye kadar olan işlemlerde münferiden, 100.000 TL ve üzerindeki üzetrindeki işlemler için müşterek temsil ve ilzama yetkili oldukları, …’nın şirketi borç altına sokacak muamelelerin ifası…için şirketi münferiden temsile yetkili olacağı düzenlenmiştir. Tüzel kişilerde asıl olan, tüzel kişiliğin seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmesidir. Herhangi bir organ boşluğu bulunmadığı gibi, tüzel kişinin mal varlığının azaltıldığına, davalı şirket müdürü olan yöneticinin şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğuna ilişkin davacı iddialarının, mahkemece talebin değerlendirildiği tarih itibariyle yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlandığından söz edilemez. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Ancak, geçici hukuki koruma kararı verebilmek için HMK’nın 390/3.maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmiş olması gerekir. Somut olayda karşılıklı iddia ve savunmaların içeriği ve dosya kapsamı göz önüne alındığında, şirket yöneticisi tarafından tarafların ortak olduğu şirketin amacına zarar verilip verilmediği, dürüstlük kuralına aykırı davranılıp davranılmadığı hususları ispata muhtaç görünmektedir. Bu açıklamalara göre, davacının iddiaları yönünden, tedbir kararının değerlendirildiği aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanması yönündeki tedbir kararının reddi kararı isabetli görülmüştür. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle, davacı/karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-İhtiyati tedbir isteyen davacı/karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İhtiyati tedbir isteyen davacı/karşı davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati tedbir isteyen davacı/karşı davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 20/10/2022