Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/156 E. 2022/142 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/156
KARAR NO: 2022/142
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/665 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/02/2022
İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 24/11/2021 tarihli ara kararın ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 18 adet pay ile %9 oranında hissedar olduğu, murisi babasından 9 adet %4.5 oranındaki hissenin intikali ile davalı şirketteki hissesinin 27 adet pay ile %13.5 oranına çıktığı, şirket sermayesinin onda birinin üzerinde pay sahibi olan müvekkili adına temsilcisinin genel kurulda Türk Ticaret Kanunu’nun 420. maddesi gereğince 1 ay süre ile genel kurulun ertelemesi talebinde bulunmasına rağmen davalı tarafından müvekkiline babasından intikal eden bir kısım hisseler için oy kullanamayacağı gibi TTK. 493. maddesi uyarınca bu hisselerin sahibi olmadığını ileri sürerek erteleme talebinin reddedildiği, red talebinin yasaya aykırı olduğu ve TTK 420. maddesi gereğince erteleme talebinde bulunulduğunda şirketin kabul etmek zorunda olduğunu bu nedenle alınan davalı şirketin 17.09.2021 tarihli tarihli genel kurulun yasaya aykırı olarak yapıldığını belirterek anılan genel kurulda alınan tüm kararların iptaline ve icrasının durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, genel kurulun ve alınan kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun olduğu gibi davacı tarafından hiç bir karar muhalefet şerhinin yazılmadığı, davacının, müvekkili şirket yönetim kuruluna 11.09.2020 tarihinde gönderdiği e-posta ile; müvekkil şirketin diğer bir pay sahibi olan babası …’nın 30.08.2020 tarihinde vefatı üzerine kendisine miras kalan şirket paylarının diğer mirasçı …’ya kalmasını arzu ettiğini belirterek, şirket açısından yerine getirilmesi gereken herhangi bir sorumluluk veya işlem olup olmadığını sorduğu, bunun üzerine yönetim kurulunun 11.09.2020 tarih ve 2020/15 sayılı kararı ile, pay sahibi …’nın vefatı üzerine yapılan müzakere neticesinde, ana sözleşmesinin 9. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 493.maddesi uyarınca; müteveffa …’nın sahip olduğu şirket paylarının hangi mirasçılara ne oranda ait olduğunun ve söz konusu şirket payları üzerinde hangi mirasçının/mirasçıların hangi oranda mirasçı sıfatıyla hak talep ettiğinin belli olması üzerine, söz konusu payların gerçek değeri ile şirket adına devralınması yönünde söz konusu mirasçılara teklifte bulunulmasına ve bu doğrultuda söz konusu mirasçının/mirasçıların …’nın sahip olduğu şirket paylarının kendi adına kaydedilmesi hususunda talepte bulunması halinde bu taleplerinin reddedilmesinin karar altına alınarak bu doğrultuda işlemler yapıldığı ve daha sonra yönetim kurulu tarafından 13.11.2020 tarih ve 2020/21 sayılı kararı ile; şirket paylarının gerçek değerinin belirlenmesi ve mirasçılara bildirilmesi yönünde karar alındığı ve gerçek değerlerin tespitinden sonra davacının miras payı 9 adet hissenin satın alınmasının teklif edildiği ancak davacı tarafından miras payının pay defterine işlenmesinin istendiği TTK 493. maddesi hükmü gereği bu talebin reddedildiği, yönetim kurulunun davacıya miras kalan payların davacı adına pay defterine işlenmemesine ilişkin kararın batıl olduğunun tespiti amacıyla işbu dava konusu genel kurul tarihinden sonra 11.10.2021 tarihinde İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2021/659 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı, davacının sermayenin onda birine sahip olmadığından TTK 420. Maddesine göre erteleme talebinde bulunma hakkının olmadığını belirterek davanın ve icranın durdurulması talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI: Mahkemece genel kurulda alınan tüm kararların iptalinin talep edilmiş olması ve yönetim kurulu üyelerinin görüşleri hep birlikte değerlendirildiğinde talep edilen ihtiyati tedbir talebinin ticari şirketin faaliyetlerini durma noktasına getirmesi ve tüm pay sahiplerinin menfaatlerini zedeleme ihtimali olduğundan talebin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir isteminde bulunan davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili istinaf dilekçesiyle; müvekkilinin davalı şirkette 18 adet pay sahibi olup, hisse oranının %9 olduğu ancak davalı şirkette hissedar olan babasının 31.08.2020 tarihinde vefatı ile 9 adet %4,5 oranında hissesinin de müvekkiline mirasen intikal ettiği böylelikle davalı şirketteki payı 27 adete ulaşarak %13,5 oranında hissedar olduğu, Müvekkilinin babası …’dan intikal eden hisselerinin pay defterinde kayıt için şirkete müracaatta bulunduğu, davalı şirket 3 aylık süre geçtikten sonraki cevabi bildirimi ile mirasen intikal eden hisselerin TTK 493/4 maddesi gereğince gerçek değeri üzerinden devralacağını bildirdiği, halihazırda şirket hissedarı olan bir kişiye mirasen intikal eden hisseler için şirketin pay defterine kaydetmemek ve 493. maddeyi ileri sürerek satın alma kararı verebilmesinin mümkün olmadığı, nitekim TTK 493/3 maddesi gerekçesinde;.anonim şirkete, devre konu olan pay senetlerini gerçek değeri üzerinden devralma önerisinde bulunabilme olanağının tanınması, ona haklı sebepler yanında, sağlanmış, uygun görmediği devirlerden kurtulabilme olanağı olduğu, uluslararası uygulamada ve öğretide escape clause (kaçış, kurtuluş klozu) diye anılan bu hüküm kişisel unsurları öne çıkan anonim şirketlerde, (aile anonim şirketi, tek kişilik anonim şirket, iki gruptan oluşan anonim şirket ve genel olarak kapalı anonim şirket gibi) şirketin yabancılaşmasını veya niteliklerini kaybetmesini önleyen bir etkin araç olduğu ve bu aracın kullanılabilmesi için esas sözleşmede hüküm bulunmasının gerekmediğinin açıklandığı, bu madde ile şirkete miras yolu ile dışarınan bir ortak katılmasının önüne geçilmeye çalışıldığı, görüleceği üzere aile şirketlerinde yabancılaşmanın önüne geçmek amacıyla bu maddenin getirildiği, müvekkilinin ise yıllardır işbu şirketin hissedarı olduğu, mirasen intikal eden hisseler ile ilk kez ortak olan bir kişi olmadığı, maddenin müvekkili için uygulanması söz konusu olmadığı bu nedenle müvekkiline miras kalan hisselerin şirket tarafından satın alınması hususundaki şirket yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti hususunda İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2021/659 E. sayılı davası açıldığı, Davalı şirketin mirasen intikal eden payları satın alacağını ileri sürerek 17.09.2021 tarihinde yapılacak genel kurul için hazırladığı hazirun cetvelinde müvekkilini sadece %9 olarak hissedar gösterdiği, mirasen intikal eden payları yönünden ise hazirun cetvelini düzenlemediği, bu hususa müvekkilinin temsilcisi tarafından itiraz edilipi, bu şekilde yönetim kurulunun hazırladığı pay cetvelinin gerçeği yansıtmadığı ifade edilerek hazırlanan pay cetveline muhalefet edildiği, Divan heyeti oluşturulduktan sonra müvekkilinin temsilcisi, tarafından davacının %13,5 hissedar olduğunu bu nedenle Türk Ticaret Kanunu’nun 420. maddesi gereğince finansal tabloların görüşülmesinin bir aylık süre ile ertelenmesini talep ettiği ancak bu talep çoğunluk hissedarlarca reddolunarak gündem maddelerinin görüşülmesine geçildiği, böylelikle Türk Ticaret Kanunu’nun 420. maddesinde belirlenen azınlık hakkı olan bir husus yasanın açık hükmü hilafına genel kurul gündem maddelerine geçilerek azınlık hakkının kullanılmasına imkan tanınmadığı, HMK ‘nın tedbire hükümleri dikkate alındığında talebin yaklaşık olarak ispatlanması ve tedbir kararı verilmemesi halinde telafisi mümkün olmayan zararların meydana gelmesi ihtimalinin bulunması halinde tedbir kararı verileceğinin açıkça belirlendiği, Müvekkilinin davalı şirkette, %9 hissedar olduğu pay defterinde de yine kendisine ait %9 ve murisinin yine pay defterine göre %6 hissedar olduğunun ispatlandığı, veraset ilamına göre miras payının 3/4 oranında olmasına göre şirkette %13,5 oranında hissedar olup, azınlık haklarını haiz olduğu, TTK 420. maddesinde azınlık hakkın sahip olan kişiler herhangi bir sebep ileri sürmeksizin finansal tabloların ve finansal tablolara bağlı olan gündem maddelerinin görüşülmesinin talep halinde 1 ay erteleneceğinin belirtilmesine rağmen davalı tarafından yasanın amir hükmünün çiğnenilmesi nedeniyle telafisi mümkün olmayan zarar oluşturacağından ilk derece mahkemesinin 24.11.2021 tarihli ara kararının kaldırılmasına karar ve talebi gibi 17.09.b2021 tarihli genel kurulda alınan kararlarının icrasının durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK 420. maddesi uyarınca 1 ay süre ile erteleme talep edilmesine rağmen toplantının gerçekleştirilmiş olması sebebiyle olağan genel kurul toplantısında alının kararların iptali istemine ilişkindir. Talep, davada dayanılan nedenlere göre, genel kurulda alınan kararların icrasının durdurulmasını kapsamaktadır. İlk derece mahkemesince TTK.nın 449.m uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra istemin reddine karar verilmiştir. TTK 449.maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK 389 vd. maddelerinden yararlanılması gerekir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Buna göre, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 420/1. maddesinde, finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre, finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesini talep etme hakkı sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip olan pay sahiplerine tanınmıştır. Davacının ihtilafsız olan % 9 oranında payının TTK 420. maddesi kapsamında erteleme talebinde bulunma hakkı vermeyeceği tartışmasızdır. Öte yandan taraflar arasında davacının murisinden intikal eden paya sahip olup olamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmakta olup, öncelikle davacının pay oranının ne olduğunun tespiti gerekmekle birlikte hali hazırda, davalı şirkettin pay defterinde davacının pay oranının %9 olmasına, davalı şirketin davacının murisinden intikal adan payının pay defterine kaydı talebinin reddine ilişkin yönetim kurulu kararının butlanı veya iptali için İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava bulunmasına göre, ilk derece mahkemesi gerekçesi yerinde değilse de; talebin reddi kararı sonuç itibarıyla doğru olduğundan, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL istinaf peşin karar harcının alınması gereken 80,70-TL harçtan mahsubu ile 21,4‬0-TL eksik harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.