Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1522 E. 2022/1326 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1522
KARAR NO: 2022/1326
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2022 (Ara karar)
NUMARASI: 2021/552 E.
TALEP: İhtiyati Tedbiren Kayyım Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; hukuka aykırı olarak yapılan genel kurul kararlarına istinaden; 18.05.2021 tarihli ticaret sicil gazetesinde yer alan ilana göre müvekkilinin; müdürler kurulu başkanlık görevinin sona erdirildiğini ve 25.05.2021 tarihli ticaret sicil gazetesinde yer alan ilana göre de sermaye artırımı yapıldığını, gerek dava ve beyan dilekçelerinde gerekse duruşmalarda müvekkilinin mağduriyetinin önüne geçilmesi, şirketten mal kaçırma olmaması ve telafisi güç ve imkansız zararların doğmaması amacıyla tedbir talep ettiklerini ve ilgili talebin mahkemece değerlendirilerek tedbir talebinin reddine karar verildiğini, değişen durumun varlığı ve gecikmesinde sakınca bulunan haller mevcut olduğundan yeniden tedbir talep etmelerinin zaruri olduğunu, davalı sahte imzalı şirket müdürü tarafından davalı şirketin taşınmazının, öz babasına düşük fiyata satılması ve işlettiği 5 yıldızlı otelin kira sözleşmesinin fesih edilmesi nedeniyle davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, müvekkili adına atılan sahte imzalar, müvekkili dolandırma maksadıyla yapılan eylemler ve görevi kötüye kullanma suçlarından ötürü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduklarını ve 2022/21698 soruşturma numarasıyla soruşturma aşamasının devam ettiğini, davalının, müvekkilini zarara uğratma kastı ile hareket ettiğinin sabit olduğunu ve davranışın iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili şirketin kurulduğu günden itibaren göstermiş olduğu özveri ile de şirketi bugünlere taşıdığını, müvekkilinin hakkının zayi olmaması için davalı şirkete ivedilikle kayyım atanmasını, kayyımın bu hileli işlemlerin iptali için sür’atle davalar açması gerektiğini, mahkemeden tedbir kararı alamadıkları için; hukuka aykırı ve sahte imzayla alınan genel kurul kararlarına istinaden şirketin iskelet haline getirildiğini, şirketin borçlandırıldığını, şirkete ait taşınmazların yok pahasına satılarak davalı ve babası … üzerine geçirildiğini, müvekkilinin mağduriyetinin tedbir alınmadıkça gün be gün artarak devam ettiğini, hukuka aykırılığın önüne geçebilmek ve ileride güç ve imkansız zararların doğmasını önlemek, müvekkilinin mahfına sebebiyet vermemek amacıyla ihtiyati tedbire karar verilmesini, yapılan ivazsız ve hileli işlemlerin imza incelemesi dahi yapılmadan mahkemeniz kararını sonuçsuz bırakmaya yönelik olduğunu, davalı şirketin davalı sahte müdür tarafından adeta soyulup, soğana çevrildiğini, davacı müvekkilin davalı …’ın öz amcası olduğunu, şirketin malvarlığının çok fazla olduğu ve müvekkili sayesinde bu malların alındığını, müvekkilinin mal varlığının zaten şirket üzerinde bulunan mallar olduğunu, bu nedenle açıkça hukuka aykırı olan genel kurul kararlarına karşı şirketin malvarlığı kötü niyetli olarak kullanıldığından ve telafisi güç ve imkansız zararların doğacağı sabit olduğundan öncelikle davacı müvekkilin de şirket ortağı olduğundan teminatsız olarak tedbir konulmasını talep ettiklerini aksi takdirde telafisi güç ve imkansız zararların meydana geleceğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla değişen durum ve koşullar dolayısıyla ve telafisi imkansız zararlar doğacağından; davalı şirketin davalı sahte imzalı şirket müdürü tarafından daha fazla talan edilmesinin önlenmesi açısından davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince ihtiyati tedbir talebi hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, “HMK’nın 390. Maddesinin 3. fıkrasında “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmü bulunmaktadır. Anılan madde hükmü gereğince davacının haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekmektedir Mevcut davada, davacı tarafın genel kurul kararlarındaki imzaların davacıya ait olmadığına dair iddiaları kapsamında henüz inceleme yapılmadığı, ayrıca davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen usulsüz işlemlere ilişkin iddiası hakkında da inceleme yapılması gerektiği, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin kayyım atanmasına yönelik tedbir talebi açısından yaklaşık ispatı sağlamaya yeterli olmadığı gözetilerek talebin yargılamayı gerektirmesi de dikkate alınarak tedbir taleplerinin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının sahte imzalı şirket müdürü tarafından dav alı şirketin taşınmazının öz babasına düşük fiyata satılması ve işlettiği otelin kira sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini ancak değerlendirmeye alınmadığını, ilgili genel kurul kararlarından sonra davacı aleyhine yapılan işlemlerden haberdar olunduğunu ve davacı adına atılan sahte imzaların davacının dolandırma maksadıyla yapılan eylemler ve görevi kötüye kullanma suçlarından ötürü soruşturma açıldığını, yönetim kurulu toplandı tutağında görüleceği üzere davalının davacının ortağı bulunduğu davalı şirketin mal varlığını ipotek gösterilmek kaydıyla şirket üzerinden kendi nam ve hesabına yarar sağlamak maksadıyla kredi kullanımı yapıldığını, davalının eyleminin banka aracı kılınmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğunu, noter huzurunda ilgili devir sözleşmesinin yapılmadığını, davacının saatlerce noterde bekletildiğini, davacının devir karşılığı 16.500.000 TL davalıya sahte imzayla devir aldığı payına karşılık ödendiğini, … yevmiye sayılı işlem ile taşınmazın 3. Şahıs …’ya satıldığını, ilgili taşınmazın güncel rayi değerinin 40.000.000,00 TM olduğunu bu taşınmazın 1.000.000,00 TL bedelle ilgili şahsa satılmasının mal kaçırıldığının göstergesi olduğunu, davacının hukuka aykırı genel kurul kararlarından önce şirkette Müdürler Kurulu Başkanı olarak görev yaptığını bu görev nedeniyle silah taşıma ve kullanma ruhsatı bulunduğunu ilgili sahte imzalı genel kurul kararından sonra davacının bu görevinin elinden alındığını ve silah ruhsatlarının iptal edileceğini ve taşıma ruhsatı verilmeyecek ve her silah için 8000 TL idari para cezası ödeyeceğini, davacının hakkının zayi olmaması için davalı şirkete ivdeilikle kayyım atanması gerektiğini, şirkete ait taşınmazların yok pahasına satılarak davalı ve babası … üzerine geçirildiğini, davacının mağduriyetinin tedbir alınmadıkça artarak devam etmekte olup, şirketin davalı sahte müdür tarafından adeta soyulup soğana çevrildiğini, davacının da şirket ortağı olduğundan teminatsız olarak tedbir konulması gerektiğini beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Aleyhine ihtiyati tedbir istenen davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: huzurdaki davaya konu edilemeyecek ve birtakım kişi ve şirketler üzerinden hareketle son derece soyut ve afaki beyan ve iddialarla bir takım istem ve tedbir taleplerinde bulunulmasının, aktif çalışan ve sektöründe ticari bir kariyere de sahip şirketin ticari itibarının ve marka değerinin zedelenmesi anlamına geldiğini, davacı bir süre davalı şirket defterlerine el koymuş, şirket kayıt ve defterleri kendisinde bulunmasına rağmen, kendisinde olmadığını söyleyerek bunu bir süre mahkemeden de gizlemiş ve en sonunda konuya ilişkin beyan ve talepleri sonrasında defterlerin kendisinde olduğunu ikrar etmek zorunda kalarak mahkemeye sunmuş olup ne huzurdaki dosyada ne de bahsedilen savcılık soruşturma dosyasında aksi yöndeki beyan ve iddialara yönelik herhangi bir tespit ve rapor bulunmadığını, huzurdaki davada şirkete kayyum atanmasının talep edilebilmesinin davanın mahiyeti itibariyle mümkün ve imkan dahilinde bir talep olmadığını, bunun dışındaki hallerde mahkemenin dava konusu dışı olan bir talebi değerlendirmesinin ve karar verebilmesinin mümkün olmadığını, davacının TTK 448/3 maddesi gereği şirket muhtemel zararlarına karşılık olmak üzere mahkemece tayin ve takdir edilecek teminat bedelini dosyaya yatırmadan bu yönde bir karar verilebilmesinin de mümkün olmadığını istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, limited şirket genel kurulunun iptali istemli açılan davada şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi, istemidir.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talep konusuna ilişkin olarak davalı şirkete kayyım atanmasının şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.Davacı tarafça, çağrının yapılmadığı ve genel kurul toplantılarına katılmadığı ve bu nedenle alınan genel kurul karalarının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla davalı şirketin 18.05.2021 ve 25.05.2021 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yer alan ilgili genel kurul kararlarının iptaline yönelik olarak açılan davada, davalı şirketin sermaye artırımına yönelik işlemlerin tedbiren durdurulmasına, şirket nezdinde herhangi bir mal alım-satım yapılmaması için mevcut gayrimenkul ve taşınır mallarının üzerine ihtiyati tedbir konulmasınına ve davalı şirketin bankalar nezdinde bulunan hesaplarına tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.Tedbir talebine ilişkin olarak mahkemece 31/03/2022 tarihli ara karar ile, davacının iddiaları bakımından yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı ve davacı tarafın genel kurul kararlarındaki imzaların davacıya ait olmadığına dair iddialarının inceleme yapılmasını gerektirir nitelikte olması sebebi ile talebin yargılamayı gerektirmesi de dikkate alınarak ve yine tedbire konu edilenlerden “bankalar nezdindeki hesaplar ve taşınır – taşınmaz mallar” ın doğrudan dava konusu olmaması gerekçeleri ile tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir.Bu kez davacı tarafça 01/07/2022 tarihli dilekçe ile davalı şirketin davalı sahte imzalı şirket müdürü tarafından daha fazla talan edilmesinin önlenmesi açısından davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş ve mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK) uyarınca şirketin genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu tarafından idare olunması esastır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 427/4. Maddesinde, bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, davalı şirkette organ boşluğu bulunduğuna dair herhangi bir iddia mevcut değildir. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan söz etmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’ nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. (Yargıtay. 11. H.D’nin 08/03/2018 Tarih ve 2016/7714 E-2018/1804 K. sayılı kararı) 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 389/1. Maddesi ise, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. İhtiyati tedbir yasada düzenlenen geçici hukuki korumalardan olup, Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. Davacı taraf, şirket müdürü tarafından şirketin malvarlığını azaltıcı işlemler yaptığını ve taşınmazı düşük bedelle babasının üzerine devrettiği, şirketin taraf olduğu kira sözleşmesinin feshedildiği ve şirket taşınmazı ipotek gösterilerek kredi kullanıldığı ve davacının mağduriyetinin artarak devam ettiği gibi sebeplerle ihtiyati tedbir yoluyla davalı şirkete yönetim kayyımı atanması talep edilmiş olmakla birlikte, iddianın ileri sürülüş biçimine göre eldeki istem yönünden yaklaşık ispat şartı gerçekleşmemiştir. Bu haliyle dava dosyasının bulunduğu aşama itibariyle ihtiyati tedbir koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir talep eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 29/11/2022