Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/137 E. 2022/557 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/137
KARAR NO: 2022/557
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2021
NUMARASI: 2021/417 Esas – 2021/896 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 31.05.2011 tarihli … Blokları Mağaza İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre; davalı satıcı firmanın sözleşmeye konu dükkan vasfındaki taşınmazı müvekkiline sattığını, dükkanın bitişiğindeki 200 m2’lik terasın(bahçe) dükkanın kullanımına tahsis edileceğini ve bu hakkın yönetim planına işletilmesini, taahhüt ettiğini, taşınmazın mülkiyetinin 28/12/2012 tarihinde tapuda müvekkiline devredildiğini ancak dükkan ile birlikte müvekkiline tahsis edilmesi ve bina yönetim planına işlenmesi gereken 200 m2’lik teras(bahçe) tahsis edilmediği gibi yönetim planına da işlenmediğini, müvekkili tarafından davalı aleyhine ayıba dayalı Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/992 E. sayılı dava dosyasında açılan davanın ayıp ihbarının süresinde yapılmadığından dolayı reddedildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bu kez, sözleşmeye aykırılık sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için eldeki davanın açıldığını, dolayısıyla ilk davanın usulden red kararı olması ve hem de dava sebepleri birbirinden farklı olması nedeniyle eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmadığını, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bu zararın keşif ve bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacağından davanın belirsiz alacak olarak açıldığını ileri sürerek talep artırım dilekçesiyle artırmak ve eksik harcı ikmal etmek üzere 2.000 TL’sının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafından daha önce aynı konuda açılan davanın reddedildiğini, kararın Yargıtay tarafından onandığını, kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazın davacı tarafa tapuda teslim edildiğini, davacının basiretli bir tacir olarak hareket etmediğini, yönetim planına hangi hususların işlenip işlenmeyeceği müvekkili şirketin yetkisinde bir durumun olmadığını, sözleşme gereğince davacının taşınmazı kullanmaya başlaması taşınmazın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği anlamına geldiğini, davacının herhangi bir zararının bulunmadığını, zarara ilişkin somut bir delil olmadığını, davacının temerrüt ihtarında bulunmadığını, müvekkili şirketin sözleşmeye uygun davrandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, işbu dava ile Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülerek karara bağlanan davanın taraflarının ve dava sebebinin (dayanılan maddi vakaların) aynı olduğu; 4. ATM dosyasında ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca bedelden indirim, huzurda görülen davada da genel hükümlere göre tazminat talebinde bulunulduğu, davacı tarafından ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak dava açılması durumunda, davacının artık aynı sözleşmeye dayalı olarak bu kez de genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açma hakkı bulunmadığı, ilk açılan davada verilen kararın eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiği, aksi durumda dahi davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı ve davalının süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/1-i ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/992 E. sayılı davada davanın usulden reddine karar verildiğini, kesinleşen bu kararla davacı/müvekkilin “süresinde ayıp ihbarında bulunmaması nedeniyle ayıptan doğan talep ve dava haklarını yitirdiği” hususunun kesinleştiğini, işbu davada ise “Eksik İfa, Satıcının Temerrüdü ve Sözleşmeye Aykırılık” sebeplerine dayanıldığını, usulden red kararı keisn hüküm oluşturmadığı gibi, her iki davanın hukuki sebeplerinin farklı olduğunu, sözleşmeye aykırılık nedeniyle dava zamanaşımı satılanın tesliminden itibaren 10 yıl olup, zamanaşımı süresinin dolmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE:Davacı, davalı satıcı firmanın dükkan vasfındaki taşınmazı bitişiğindeki terasın(bahçenin) dükkanın kullanımına tahsis edileceği taahhüdüyle sattığını, ancak dükkan ile birlikte tahsis edilmesi ve bina yönetim planına işlenmesi gereken terasın(bahçenin) tahsis edilmediği gibi yönetim planına da işlenmediğini belirterek sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranılan zararın tazminini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davacı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme yapılmıştır. Uyuşmazlık, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/992 Esas ve 2016/436 Karar sayılı ilamının işbu dava yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır. Hem kişiler hem de devlet açısından hukuki istikrarın sağlanması ve adalete güvenin tesisi açısından, mahkemelerce verilen kararların bir noktada kesinleşmesi gerekmektedir. İlk derece mahkemelerinin verdiği kararın yasa yolları tüketilerek kesinleşmesi halinde kesin hükümden bahsetmemiz mümkündür. Kesin hüküm de kendi içerisinde şekli anlamda kesin hüküm ve madde anlamda kesin hüküm olarak ikiye ayrılmaktadır. Şekli anlamda kesin hüküm, kararın şekli anlamda kesinleşmesi ile, yani o karara karşı belirli bir aşamadan sonra olağan kanun yollarına başvurulamayacağı, diğer bir deyişle olağan kanun yollarının tüketilmesi ile ortaya çıkar. Şekli anlamda kesinlik ile taraflar arasındaki uyuşmazlıktan ziyade görünmekte olan davanın sona erdiği anlaşılır. Artık taraflar arasında bu uyuşmazlığa ilişkin görülmekte olan bu davanın kapandığını şekli anlamda kesinlikle söyleyebiliriz. Uyuşmazlığın tümden ortadan kaldırılması için ayrı bir müesseseye ihtiyaç bulunmaktadır. Bunada maddi anlamda kesin hüküm denilmektedir. Maddi anlamda kesin hüküm ile, yargısal kararlara, kanun koyucu tarafından bir gerçeklik tanınması sözkonusudur (Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz, Emel Hanağası; Medeni Usul Hukuku, yetkin yayınları 5. baskı Ankara 2019, S. 688). Maddi anlamda kesin hüküm ile taraflar arasındaki uyuşmazlık tümden sona ermektedir. Artık bu uyuşmazlık, taraflar arasında bir dava konusu yapılamayacak demektir. HMK’nın 303. maddesinde aynen “bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere, bir hükmün maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için bu dava ile yeni açılan davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekmektedir. Her üçünün birlikte bulunması halinde, artık kesin hüküm bulunduğunun kabulü gerekecek, açılan yeni dava kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğundan redde mahkum olacaktır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya döndüğümüzde; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/992 Esas ve 2016/436 Karar sayılı dosyasında, davacı …, davalı … AŞ olup, davacının davalıdan satın aldığı dükkana tahsis edilmesi kararlaştırılan bitişikteki terasın tahsis edilmemesinden kaynaklanan satılanın vasıflarındaki eksiklik nedeniyle satış bedelinden tenkise dayalı alacak istemine ilişkin olduğu, süresinde ayıp ihbarının yapılmadığından davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, dolayısı ile işbu dosya yönünden şekli anlamda kesin hükmün oluştuğu anlaşılmaktadır. Maddi anlamda kesinlik yönünden değerlendirildiğinde; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek karara bağlanan davanın taraflarının ve dava sebebinin (dayanılan maddi vakaların) aynı olduğu; kesinleşen davada ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca bedelden indirim, eldeki davada ise genel hükümlere göre tazminat talebinde bulunulduğu, davacının artık aynı sözleşmeye dayalı olarak bu kez de genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açma hakkı bulunmadığı gibi kesinleşen davada verilen kararın usulden değil esastan olduğu, mahkemenin gerekçeli karar başlığındaki “usule ilişkin nihai gerekçeli karar” ifadesinin bu sonuca etkisi olmadığı hep birlikte gözetildiğinde, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek karara bağlanan ve kesinleşen kararın eldeki davada kesin hüküm teşkil etmektedir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinde, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiği belirtildikten sonra kaldı ki, davanın zamanaşımına uğradığından bu yönden de reddi gerektiği şeklindeki terditli gerekçeye yer verilmesi doğru değil ise de, ilk derece mahkemesinin sonucu itibari ile doğru olan kararına yönelik istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/04/2022