Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1357 E. 2022/1418 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1357
KARAR NO: 2022/1418
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2020
NUMARASI: 2020/219 Esas – 2020/792 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olup iptali talep edilen olağan genel kurula yine ortaklardan …’ya vekaletname vererek katılmak istediğini, ancak müvekkilinin pay adedi 1.078.880 olmasına karşın, 888.500 Pay adedi üzerinden toplantıya iştirak etmesine ve oy kullanmasına izin verildiğini, kalan payları yönünden oy ve temsil hakkı kısıtlandığını, müvekkilinin söz konusu toplantıya iştirakinde ve oy kullanmasında hatalı olarak hesaplanan pay adetlerinin, toplantıya katılan ve bir kısım hususlarda oy kullanan diğer pay sahiplerinin pay adetlerinin de yanlış olarak hesaplandığına delil teşkil etmekte olduğunu, genel kurul başladıktan sonra henüz hiçbir hususta oy kullanılmamış olmasına rağmen bir kısım pay sahiplerinin toplantıya katılmalarının engellendiğini, önerge sunmalarına ya da oy kullanmalarına izin verilmediğini, müvekkilinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 420. maddesinden doğan …’nı kullanarak bir kısım pay sahibi ile birlikte Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların ertelenmesi için genel kurula önerge sunduğunu, toplantı başkanlığı tarafından bu önergenin yasal zorunluluk nedeniyle kabul edildiğini ve bir kısım hususların görüşülmesinin ertelendiğini, genel kurulda 2019 yılına ilişkin bağımsız denetçi seçimi yapıldığını, ancak söz konusu genel kurul işlemi yasaya aykırı olup, iptali gerektiğini, bu nedenlerle müvekkilinin payları hatalı olarak hesaplanarak ve bir kısım payları yönünden oy hakkı engellenerek genel kurula katılmasına neden olunduğundan, genel kurul toplantısına katılanların ve oy veren diğer paydaşların da payları yanlış hesaplandığından genel kurulun iptaline, bir kısım pay sahiplerinin toplantıya geç katıldıkları iddiasıyla genel kurula katılmalarının önerge sunmalarının ve oylamaya katılmalarının engellenmesi nedeniyle genel kurulun iptaline, gündemin 7. Maddesinde görüşülen ve karara bağlanan bağımsız denetçilerin seçilmesi hususu doğrudan finansal tabloların görüşülmesi ile bağlantılı olduğundan ve bu hususta erteleme kararı verilmesine rağmen görüşme yapılarak denetçi seçilmesi açıkça yasaya aykırı olduğundan genel kurul kararının iptaline, gündemin 12. Maddesinde göürüşülen ve karara bağlanan TTK 395 ve 396. Madde gereğince yetki verilip verilmemesi hussu da doğrudan finansal tabloların görüşülmesi ile bağlantılı olduğundan iptaline, genel kurul kararlarının icrasının ve bilhassa bu kararlar çerçevesinde işlem yapılmasının dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı yönetim kurulu adına verilen cevap dilekçesinde özetle; 25/02/2020 tarihinde 2018 yılı olağan genel kurul yapıldığını, genel kurulun usulüne uygun olarak çağrıların yapıldığını, davacının iptalini talep ettiği genel kurula diğer bir hissedara vermiş olduğu vekaletname vasıtasıyla katıldığını, toplantıdan bir gün önce merkezi kayıt kuruluşundan temin edilen rapor ile hissedarların toplantıya iştirak etmelerinin sağlandığını, rapor alındıktan sonra değişen pay adetlerinin toplantı başlangıcında kontrol edilemediğini, toplantıda davacı vekili tarafından pay adedinin hatalı olduğu toplantı başkanlığına sözlü olarak beyan edildiğini, üyelerin kuruluştan alınan listeye göre işlem yapılması gerektiğini belirttiğinden bu hususta ayrıca bir işlem yapılmayıp karar da alınmadığını, genel kurulda tarafından toplantıya sonradan katılanların toplantıya katılamayacağı yönünde karar verildiğini, bağımsız denetçi seçimine ilişkin kararın Covid19 salgını nedeniyle henüz yerine getirilemediğini, tedbir talebinin kabul edilip edilmemesi hususunun mahkemenin taktirinde olduğunu beyan edilmiştir. Davalı vekili 03/11/2020 tarihli dilekçesi ile özetle; Öncelikle huzurdaki davanın şirketin iş ve işleyişini olumsuz etkilediği, işbu davanın ikame edilmesinden dolayı müvekkili şirketin yeni bir genel kurul toplantısı gündemini sağlıklı olarak oluşturamadığını, huzurdaki iptal davası nedeniyle ilgili genel kurul gündeminde alınan kararların kesinleşmediğini ve bu sebeple müvekkili şirketin yeni gündem oluşturamadığını ve şirketin işlerinin aksadığını, yapılamayan genel kurul toplantısı gerekçe gösterilerek Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/468 Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirket aleyhine fesih davası açıldığını, dava dilekçesinde özetle Kanun koyucunun TTK m.530’da genel kurul toplanamama durumunu özel fesih sebebi olarak öngörmesine dayanılmakta olduğunu, ilgili madde uyarınca genel kurul toplanamazsa şirket fesih yaptırımına maruz kalabileceğini, bu sebeplerle işbu davayı kabul zorunluluğu hasıl olduğunu, yapılan değerlendirmelerde, huzurdaki davaya konu genel kurul toplantısında görüşülmesi gereken maddelerden 3, 4, 5, 6, 8, 9, 10, 11 ve 13 nolu maddelerin görüşmesi TTK md 420 hükmüne uygun olarak hissedarlardan gelen talep üzerine ertelenmiş olup, gündemindeki 14 maddeden sadece 3’ünün görüşüldüğü bir genel kurul toplantısının iptal edilip edilmeyeceği hususunun sürüncemede kalmasının büyük bir olumsuzluk haline dönüştüğünü, müvekkili şirket tarafından davacıya ulaşılarak uzlaşmanın mümkün olup olmayacağı hususunda görüşme talep edilmek istense de, bu mümkün olamadığını, yeni genel kurul toplantısının TTK md 413 uyarınca bir öncekinin devamı olacak kapsam ve şekilde mi veyahut bir önceki toplantıya ilişkin prosedürler şu aşamada tamamlanmış kabul edilerek mi toplanacağı hususu son derece tartışmalı olduğunu, şayet müvekkili şirket huzurdaki davaya konu genel kurul toplantısı hiç yapılmamış gibi yeniden gündem belirleyerek genel kurulu en baştan toplantıya davet edecek olursa bunun hukuki sonucu zaten bir nevi davanın kabulü anlamına geleceğini, genel kurulun devam işlemlerinin başlatılarak sadece görüşülmesi ertelenmiş 11 maddenin görüşülmesi amacıyla toplantının devam ettirilmesinin ise huzurdaki dava ile birlikte değerlendirildiğinde yeni bir hukuki karmaşaya yol açabileceğini belirterek; davanın kabulüne karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Bilindiği üzere, MHK’nın 308. maddesine göre davayı kabul ” Davacının, talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir..” Yine aynı kanunun 311. maddesine göre “Kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur.” Bu hükümler gözetildiğinde kabul davaya kendiliğinden son veren bir taraf işlemi olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Öte yandan davanın kabulü usulüne uygun, süresinde ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri hususta olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davalı tarafın davayı kabul beyanı nazara alınarak davanın talep gibi kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kanuni düzenlemelere aykırı genel kurul kararları iptal yaptırımına tabi olup kanuna aykırılık ile kastedilen salt Türk Ticaret kanununa aykırılık değil, özel hukuk ve kamu hukuku alanına giren tüm kanunlar olduğunu, ayrıca TTK madde 447’de “Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.” hükmü geçtiğini, toplantı davetinin usulsüz olmasının, genel kurula katılma hakkını kazanmış ortakların genel kurula alınmaması, yetkisiz kimselerin genel kurul toplantısına katılmaları gibi hallerde genel kurul kararlarının hem iptal edilebilir hem de butlana tabi olduğunu, somut olayda davacı pay adedinin yanlış belirlendiğini ve bu sebeple oy ve temsil hakkının kısıtlandığı gibi birçok konuyu iddia ettiğini, ilgili davada esas yönden hukuki değerlendirme yapıldıktan sonra pay adedinin yanlış belirlenmesi sonucu oy ve temsil hakkının ihlal edilip edilmediği incelenerek karar verilmesi gerektiğini, salt davanın usul hukuku sebep gösterilerek kabulü ile hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, zira dava konusu uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olmayıp butlana tabi olma sınırları içerisinde olduğunu, Genel kurul iradesiyle alınan bir karar ancak genel kurul ve mahkeme tarafından iptal edilebilir veya butlana tabi tutulabileceğini, yönetim kurulunun doğrudan bu iradeye etki etme yetkisinin söz konusu olmadığını, esasa yönelik gerekli hukuki inceleme gerçekleştirildikten sonra genel kurul kararının iptali mahkeme iradesiyle verilmesi gerektiğini, Davacının dilekçesinde genel kurulun iptalini ve genel kurulda alınan kararlardan 7. ve 12. maddelerin iptalini istemiş fakat 12. madde kapsamında herhangi bir hüküm kurulmadığını, taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak dava ile hiçbir ilgisi bulunmayan 14. Maddenin iptal edildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali, davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, kabulün geçerli olup olmadığı noktasındadır. Davalı şirketin 25.02.2020 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurulu yapılmıştır. Davacı tarafça, bağımsız denetçilerin seçilmesi ve yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince yetki verilmesinin doğrudan finansal tabloların görüşülmesi ile bağlantılı olduğundan ve bu hususta erteleme kararı verilmesine rağmen görüşme yapılarak karara bağlanması nedeniyle gündemin 7. ve 12. Maddesi kapsamında alınan genel kurul kararlarının iptaline istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı vekili 03/11/2020 tarihli dilekçe ile davanın kabul edildiği gerekçesiyle mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 308/1. Maddesine göre, kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Maddenin ikinci fıkrasına göre ise, kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 408/2-c maddesine göre, Kanunda öngörülen istisnalar dışında denetçinin seçimi ile görevden alınması genel kurulun devredilemez görevler ve yetkilerindendir. Aynı şekilde yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri uyarınca gerekli izinlerin verilmesi genel kurulun yetkisindedir. Dolayısıyla yönetim kurulunun genel kurul yetkisinde olan hususlara ilişkin tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Buna göre yönetim kurulu genel kurul kararını hükümden düşürecek şekilde işlem yapamaz. Genel kurul kararının iptali davalarında davacının talep sonucunun kabulü için genel kurulda karar alınması gerekir. Yönetim kurulu ve yönetim kurulu başkanının genel kurulun yetkisinde bulunan bir hususta davayı kabul yetkisi bulunmamaktadır. Dava konusu üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmayan temsilci tarafından davanın kabul edilmesi uyuşmazlığı sonu erdirmez. Bu durumda mahkeme kabul beyanıyla bağlı olmayıp davaya devam etmesi gerekir. Somut olayda, dava genel kurulun yetkisinde olan hususlara ilişkin olup davacının talep sonucunun kabul edilmesine dair bir genel kurul kararı olmaksızın, davalı şirketi temsilen yönetim kurulu başkanının verdiği vekaletle vekil tarafından dava kabul edilmesi geçerli değildir. Bu halde mahkemece yargılamaya devam edilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2022