Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1340 E. 2023/505 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1340
KARAR NO: 2023/505
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/02/2022
NUMARASI: 2021/427 Esas – 2022/66 Karar
DAVA: İstirdat (Kredi Sözleşmesine Dayanak Çekin İadesi)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın İkitelli Şubesi ile 02.10.2014 tarihinde genel kredi sözleşmesi akdetmiş olduğunu, bu genel kredi sözleşmesinden doğan borçların 29.02.2016 tamamen tasfiye edilmiş olduğunu, taraflar arasında herhangi bir borç ilişkisi kalmamış olduğunu, bu durumun davalı yanın da kabulünde olduğunu, şirketin lehdar gözüktüğü 2.500.000,00-TL meblağlı bir bono tanzim edip şirket adına cirolayıp bankaya vermesini şart koşmuş olduğunu, böyle bir bono tanzim edilmeden de kredinin onaylanmayacağını açıkça ifade etmiş olduğunu, bunun üzerine dava dışı …’ın davalı banka aleyhine gerçek ve güncel borç tutarı olan 67.538,93-TL’nin senet tutarından mahsubu sonucunda kalan 2.433.566,36-TL borçlu olmadığının tespiti yönünde dava açmış olduğunu, yargılamayı yapan İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1241 – 976 sayılı ve 24.11.2016 tarihli kararı ile davanın kabulüne, “…’ın davalı bankaya 2.432.461,07-TL borçlu olmadığının tespitine” karar vermiş olduğunu, kararın , çeşitli kanun yolu aşamalarından geçerek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4976 – 2545 E.K.ve 17.03.2021 tarihli kararı ile onanmış ve kesinleşmiş olduğunu, davalı bankanın 17.05.2021 tarihli dilekçesinde bonoyu … Ticaret Ltd.Şti.’ne teslim etmek üzere mahkemeden istediklerini beyan etmiş olduğunu, mahkemenin 01.06.2021 tarihli kararı ile dava konusu bono ve protesto evrakının davalı bankaya teslimine karar vermiş olduğunu, karara istinaden davalı banka vekili 03.06.2021 tarihinde bono ve protesto evrakı aslını tutanak ile teslim almış olduğunu belirterek, davanın kabulüne, dava konusu bono ve protesto evrakı aslının davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, ortada davaya konu ihtilaflı bir durum yok iken sadece müvekkil banka aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi için huzurdaki dava açılmış olup, huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin gerekmekte olduğunu, müvekkil bankanın iyi niyetli olduğunu, hiçbir aşamada gerek kredi borçlusu gerekse kefilinden fazladan hiçbir talepte bulunmamış olduğunu, senet rakamından değil gerçek alacağı olan ihtar rakamı üzerinden takip başlattığını, borçlular üzerinde herhangi bir icra tehdidi ve baskısı oluşturmamış olduğunu, davacı … açmış olduğu menfi tespit davasında –ortada gerçek alacak ile ilgili bir ihtilaf bulunmamasına rağmen- hukuken senedin iptalini talep ettiğini, aslında olmayan bir sorunun yaratıldığını, hukuken senedi ciro ederek bankaya teslim etmiş olan “…” olduğundan senedin …’a teslimi mümkün olmadığını, senedin tesliminin zaten dava devam ederken istenmiş olduğunu, menfi tespit davasında haklı savunmalarına itibar edilmemiş olduğunu, davacı tarafından kredi borçları için ödenen tutarın kat be kat üzerinde yargılama gideri ve vekalet ücretine sebebiyet verecek şekilde davacı …’ın 2.432.461,07 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş olduğunu, davacı vekilinin bu karardan sonra, senedin müvekkili …’a iadesini talep ettiğini, müvekkil bankanın senet üzerindeki … Bank A.Ş cirosunun iptal edilerek, vekaletname ibraz edilmek şartı ile senedin … Bank A.Ş’den bir önceki ciranta “…”a iadesinin mümkün olduğunu davacının vekiline açıkça ifade edilmiş olduğunu, müvekkil bankanın senetteki cirosunu iptal etmek ve davacı … Ticaret Ltd.Şti’ne iadesini sağlamak üzere İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1241 esas sayılı dosyasına müracaat etmiş olduğunu, bu arada davacı … vekilinin senedin kendisine iade edilmesi yönünde mahkemeden talepte bulunmuş olduğunu, İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1241 esas sayılı dosyasında senedin yasal ve meşru hamil durumundaki … Bank A.Ş’ye iadesine karar vermiş olduğunu, davacı …’ın senedin iadesi yönündeki talebini red etmiş olduğunu, davacı vekilinin defalarca iade yönünde aranmış olduğunun arama kayıtları ile sabit olduğunu, menfi tespit davasında kendilerine iade edilmeyen senet aslını önceden değil bizzat bu aşamada müvekkil bankadan ne şekilde iadesini isteyip de alamadığını, ne zaman şubeye başvuruda bulunduğunu ya da 2016 da çektiği usulüne uymayan ihtarnameden sonra “…” adına hangi ihtarname ile talep ettiğini bizzat ispatlamakla mükellef olduğunu, davacının davasını ve yargılama gideri ve vekalet ücreti talebini hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, dava konusu senet müvekkil banka tarafından cevap dilekçesi ekinde ibraz edilmekte olduğunu, senet aslının davacıya teslim edilmek üzere mahkeme kasasına alınmasını, senedin iade edilmiş olması sebebi ile konusuz kalan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Davanın esası hakkında yargılama yapılmamış olması, davanın red nedenin esasa dayalı bulunmaması, davanın davacıdan kaynaklanan nedenlerle ifa zamanının dahi henüz gelmeden erken açılmış bir dava niteliğinin bulunması, bu durumun davanın Yargıtay İBK 18/02/2022 tarih ve 2019/5E.sayılı ilamı dahi gözetildiğinde davanın usulden red olunmasını gerektirmesi karşısında davalı lehine ancak maktu vekalet ücreti hükmedilebilecektir. Nitekim emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2011 gün ve 2011/11-186-352 E., K.; 06.12.2013 gün ve 2013/19-396-1655 E., K.; 19.02.2014 gün ve 2013/19-587 E., 2014/125 K. sayılı kararları ve bu kararlar ile ilgili ve bu kararların uyumlu olduğu Yargıtay İBK’nın 18/02/2022 tarih ve 2019/5E.sayılı ilamı dahi dikkate alındığında davacı aleyhine ve ancak davalı lehine sadece maktu vekalet ücreti hükmedilmesi kanun koyucunun amacına da uygun olacaktır. Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının usulden reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bir güven kurumu olan bankanın taahhüdünü yerine getirmediğini, bonoyu teslim aldığı 03/06/2021 tarihinden itibaren 16/06/2021 tarihine kadar davacıya teslim etmediğini, dolayısıyla yerel mahkemenin gerekçeli kararına hakim olan “bono önce talep edilmeli, teslim edilmediyse dava yoluna gidilmeliydi” görüşünün temelsiz olduğunun anlaşıldığını, mahkemenin bahsettiği talebin sonucu olarak davadan önce zaten gerçekleşmiş, bankanın “bonoyu …’e teslim edeceğim” ifadesini kullandığını, bir güven kurumu olan bankanın bu sözü / taahhüdü verdikten sonra kendisine tekraren “bonoyu teslim edin” demenin gereksiz ve faydasız olduğunu, bankanın bonoyu teslim aldıktan sonra makul bir süre içerisinde bonoyu teslim etmesi gerektiğini, en azından teslimi için gerekli işlemleri başlatması gerektiğini, bankanın bu hususları yerine getirmediği, …’e iade etmesi gereken ve esasen edeceğini beyan ettiği bonoyu uhdesinde tutmaya devam ettiğini, dolayısıyla tüm bu süreç neticesinde mahkemenin “davacı dava açmadan önce talepte bulunmalıydı” şeklinde kabulünün dosya içeriği ile uyumsuz olduğunu, yerel mahkemenin HMK 114 maddesi hükmünde sınırlı sayıda kaleme alınmış dava şartlarından hangisinin mevcut olmadığını açıkça ifade etmediğini, davanın erken açıldığını işaret ettiğini, bu durumda her ne kadar mahkemenin açıkça kaleme almamış ise de davanın “hukuki yarar yokluğundan” reddedildiğinin düşünüldüğünü, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın işbu davayı açmasında hukuki yararının bulunmadığını, ortada esasen davaya konu ihtilaflı bir durumun bulunmadığını, sadece müvekkili bankadan vekalet ücreti ve yargılama gideri tahsil edilme çabası içerisinde bulunduğunu, müvekkili bankanın davacı tarafın iddiasının aksine senedi davacıya iade etmek için tüm yolları denediğini, müvekkili bankanın iyi niyetli olduğunu, hiçbir aşamada gerek kredi borçlusu gerekse kefilinden fazladan hiçbir talepte bulunmadığını, senet rakamından değil gerçek alacağı olan ihtar rakamı üzerinden takip başlattığını, borçlular üzerinde herhangi bir icra tehdidi ve baskısı oluşturmadığını, hukuken senedi ciro ederek bankaya teslim etmiş olan … olduğundan senedin …’a tesliminin hukuken mümkün olmadığını, belirtilen sebepler neticesinde davacı tarafın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava davalı uhdesinde bulunan bono senedinin davacıya iadesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ile davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince yukarıda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dışı … ile davalı arasında görülen İstanbul 5 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1241 E, 2016/976 K sayılı ilamıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş. Dava konusu edilen bononun kime iade edileceği konusunda gerekçeli kararda bir belirleme yapılmamış, kararın kesinleşmesinden sonra davanın taraflarınca davaya konu bononun kendilerine teslimi mahkemeden istenilmiş, bahsi geçen mahkemece 01/06/2021 tarihli ek karar ile dava konusu bononun davalı … Bank A.Ş talebinin kabulü ile bono ve protesto evrakı asıllarının … Bank A.Ş’ye iadesine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve davacı beyanlarından bahsi geçen bononun 03/06/2021 tarihinde … Bank A.Ş vekiline fiziken teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davalı … Bank A.Ş vekili bonoyu mahkemeden talep ettiği dilekçesinde “ilgili bonoda müvekkil banka son ciranta olduğundan bonodaki ciromuz iptal edildikten sonra müvekkil bankadan önceki ciranta olan … Ltd. Şti firmasına söz konusu bono iade edilecektir. Bononun davacıya iadesi yönünde bir hüküm kurulmamış olduğu ve bononunda müvekkil şirket tarafından dosyaya sunulduğu dikkate alındığından bononun müvekkil şirkete iadesini talep ederiz.” şeklinde beyanı bulunmaktadır. Bahsi geçen yargılamada eldeki davanın davacısı … Ltd. Şti taraf değildir. Eldeki dava açıldıktan sonra davalı tarafça davaya konu bono ve protesto evrakları mahkeme kasasına teslim edilmiş, akabinde de davacı tarafça teslim alınmıştır. Dava konusu bononun davalı vekiline teslim tarihi 03/06/2021’dir. Eldeki davanın açıldığı tarih ise 16/06/2021’dir. Davalı taraf bahsi geçen mahkemeden dava konusu bonoyu teslim almak istediğini bildiren dilekçesinde bono üzerindeki cirosunu iptal ettikten sonra kendinden önceki ciranta olan davacıya teslim edecekleri beyanında bulunmuşlardır. Bu beyan davalı bankaya o davanın tarafları dışında olan davacıya ulaşıp senedi teslim borcu yükleyen bir işlem değildir. Senedin alınmasıyla davanın açılması arasında geçen 13 günlük süreçte davacı tarafça dava konusu bononun kendilerine teslimini isteyen bir talep davalı bankaya iletilmemiştir. Davacının böyle bir iddiası da yoktur. İade borcunun ifa edilebileceği gün taraflar arasında kararlaştırılmamıştır. Bu duruma göre davalı taraf dava açılmasına sebep olmadığı gibi ortada dava tarihi itibariyle muaccel bir borçtan da bahsedilemez. Buna göre senedin taraflar arasında iadesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/05/2023