Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1284 E. 2022/1490 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1284
KARAR NO: 2022/1490
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2022
NUMARASI: 2021/354 Esas – 2022/255 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Afganistan’da bulanan Federal Silahlı Kuvvetler İaşe Dairesi ve Isaf Askeri Birliği’nin Almanya kısmının gıda ihtiyatlarının giderilmesi için açılan ihaleye katılarak ihale yüklenicisi olduğunu ve Alman Silahlı Kuvvetleri askerlerinin gıda ihtiyaçlarını karşılamaya başladığını, NATO tarafından müvekkili şirketten istenen ürünlerin İstanbul Atatürk Havalimanın da bulunan Havaş antreposunda gönderilmeye hazır olarak bekletildiğini, taraflarına karşı tarafça herhangi bir yazılı bildirim yapılmadan Afganistan’a ürünlerin uçak ile götürülmediğini, davalı şirket tarafından ürünlerin feshedildiğini ve müvekkilinin bu sebeple milyonlarca Euro zarar ettiğini, davalı şirket tarafından süresinde ürünler taşınmadığından, yaş sebze ve meyve emtiası niteliğindeki ürünlerin kullanılamayacak hale geldiğini ve ticari değerini yitirdiğini, İstanbul Atatürk Havalimanı Havaş antrepolarında bulunan ürünlerin tespiti için Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/35 D.iş sayılı dosyasında bilirkişi raporu alındığını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilerek davalı şirket tarafından taşınacak olan ürünlerin bedeli ile kullanılamayacak halde çürümüş ve bozulmuş malların bedeli olan 11.985,52 TL ile sözleşmenin feshedilmiş olması nedeniyle uğranılan zararların tespitini ve taraflarına ödenmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı alacaklı şirketin yabancı olması sebebi ile davacı şirket tarafından verilen vekalet ile dava konusu icra takibi ile dava açılması için usul hukuku yönünden gerekli şartların oluşup oluşmadığının incelenmesi gerektiğinin, davacının müvekkil şirketten alacaklı olmadığını, aksine müvekkili şirketin davacı şirketten alacaklı olduğunu, davacı şirket tarafından Afganistan’a götürülmeyen sebze ve meyveler dolayısıyla müvekkil şirketin milyonlarca Euro zarar ettiğini, müvekkil şirketin Türkiye’den tedarik ettiği sebze ve meyveleri Afganistanda bulunan NATO askerliğine ulaştırmak için davacı şirket ile anlaştığını, davacı şirket tarafından ürünler süresinde taşınmadığından müvekkili şirketin milyonlarca Euro zarar ettiğini, müvekkili şirketin götürülmeyen sebze ve meyvelerin çürüdüğü ve bozulduğuna ilişkin Bakırköy 7.AHM’nin 2011/35 D.İş sayılı dosyası ile tespitin yaptırıldığını, müvekkilinin davacının edimlerini yerine getirdiği taşımalara ilişkin olarak ödemelerin yapıldığını, davacı şirketin kötü niyetli olarak bu davayı ikame ettiğinden bahisle davanın reddini talep ettiğini bildirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “Taraflar arasında uyuşmazlığa konu eşyanın taşınması hususunda yazılı bir anlaşma bulunmayıp; uygulanacak hukuk konusunda da seçim yapılmamıştır. İş bu somut uyuşmazlıkta davacı yan Türkiye sınırları içerisinde de ticaret yapmakta olup; uyuşmazlığa konu meyve ve sebzeler Türkiye’den temin edilmekte ve rizikoda Türkiye’de gerçekleşmiştir. Bu haliyle eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeyle daha sıkı ilişkili olan Türk hukukunun uygulanmasına karar verilmekle davanın esası irdelenmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 25/03/2021 tarih 2020/251 esas ve 2021/390 karar sayılı ilamı mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ve tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; Taraflar arasında uyuşmazlığa konu eşyanın taşınması hususunda yazılı bir anlaşma bulunmayıp; bu hususta taraflar arasında bir itilaf bulunmamaktadır. Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile ticari defter ve kayıtlara göre davacı şirketin davalı şirkete önceki tarihli taşımalardan dolayı borçlu olduğu ve bu nedenle taşımayı kabul etmediğini belirtmiş ve bu hususta mail yazışmalarının bulunduğu hususu da dikkate alınarak, yükün bozulabilir nitelikte yaş sebze meyve olması, zayiatın yükün niteliğinden kaynaklandığı ve bundan taşıyıcının sorumlu tutulamayacağı, davacının davalıya olan taşıma bedeli borcunun 31.12.2012 kayıtlarında 128.616,36-TL tespit edildiği, bu borcu dolayısı ile davalının taşımaya yükü kabul etmemesinin davalı için haklı sebep teşkil ettiği, davacı tarafın zararından sorumlu olmayacağı anlaşılmakla; davanın reddine” karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin kararına gerekçe gösterdiği bilirkişi raporunda uluslararası taşıma hükümlerine göre değerlendirme yapıldığını, ancak uluslararası taşıma sözleşmesi hükümlerine göre hak düşürücü sürenin hesaplanmasında isabet görülmediği yönünde İstinaf kararının mevcut olduğunu, buna rağmen yargılama aşamasında hazırlanan hatalı bilirkişi raporu hükme esas alınarak 2 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı yönünde değerlendirme yapılmasının kabul edilemeyeceğini, zaten somut olaydaki ihtilafın karşı tarafın edimlerini gerektiği gibi yerine getirmemesinden kaynaklı Borçlar Kanunu kapsamında tazminat istemine ilişkin olduğunu, yani somut uyuşmazlığın Varşova konvansiyonu veya Montreal Protokolü çerçevesinde tazminat istemine ilişkin olmadığını, davalının her şekilde taşıma edimini yerine getirme zorunluluğu bulunduğunu, müvekkili şirketin kazandığı ihalenin edilmesine sebebiyet verildiği bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde hüküm verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hava taşıma sözleşmesinin feshi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. MÖHUK 29.maddesi uyarınca; Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ilişkide uygulanacak bir hukuk seçimi yapılmamıştır. Davacı Türkiye’de ticaret siciline kayıtlı ve Türkiye’de faaliyet gösteren şirket olup, davaya konu talepler ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin mahiyeti ve taşımaya konu emtianın yükleme yeri Türkiye olması, ve sözleşmede daha sıkı ilişkili hukuk, Türk Hukuku olduğundan davada ilk derece mahkemesince Türk Hukukunun uygulanması gerektiği yönünde ki tesbiti yerindedir.Uyuşmazlık davalının sözleşmeyi feshetmesinin haklı olup olmadığı noktasındadır.TBK 112. Maddesi uyarınca borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu kendisine hiçbir kusuru yüklenemeyeceği ispat etmedikçe alacaklının bundan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür. TBK’nın 112. Ve devamı Maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Menfi zarar, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, Haluk; age., s. 427) Somut olayda Hava taşıması yapan davalı şirketin, önceye dayalı ticari ilişki kapsamında davacı yandan 128.616,36 TL alacağının bulunduğu davacının kendi ticari defter kayıtları ile de sabittir. Davalı davacı taraftan olan alacağı sebebiyle taşıma sürecini başlatmayacağı ve bu bağlamda Havaş’a ait antrepodaki dava konusu emtiayı teslim almayacağı yönündeki iradesini açıkça ortaya koymuştur. İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/414 E sayılı dosyasına esas bilirkişi raporunda davalının davacıdan 29.03.2012 tarihi itibariyle aradaki cari hesap ilişkisi kapsamında 46.427, 56 Euro alacaklı olduğu yönünde değerlendirme yapıldığı, eldeki istinafa konu davada da 31.12.2012 tarihi itibariyle 128.616,36 TL alacağının olduğu anlaşılmakla önceki taşımalar nedeniyle tahsil edilmeyen fatura alacağı bulunan davalının davacı ile sözleşmeye devam etmesi beklenemez. Buna göre davalı ödenmeyen önceki borçlar nedeniyle taşımayı gerçekleştirmeyeceğini davacıya bildirerek davaya konu taşımayı yapmamakta haklıdır. Sözleşmenin davalı tarafından feshinin haklı olmasına göre mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.