Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1236 E. 2023/19 K. 16.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1236
KARAR NO: 2023/19
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/01/2020
NUMARASI: 2014/489 Esas – 2020/77 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 15.650,00 DM miktarında para verdiğini, para yatırma makbuzu geri alınarak daha sonra yerine düzenlenen ortaklık durum belgesi adlı belge ile 15.650,00 DM parasının olduğunun bildirildiğini, davalıların müteselsilen sorumlu olduklarını, müvekkilinin davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK’na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından bahisle diğer davalı gerçek kişi …’ın da şirket veya şirketlerin yöneticilerinden olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından da bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı tarafa verilen paranın kalanından şimdilik 5.000,00TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…7194 sayılı yasa ile 3332 sayılı yasaya eklenen, geçici madde 4’ün ikinci fıkrasına göre; Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” düzenlemesine göre; dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, şirketin yönetim kurulu başkanı hakkındaki kısmı davanın devam etmesi gerektiğini, yargılama giderleri bakımından kararın hatalı olduğunu, Mahkemece 7194 sayılı kanunun 41 maddesinin Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle Anayasa Mahkemesine itiraz ederek soyut norm denetimi yapılmasını talep etmesini, bu süre için davanın geri bırakılmasını, İlk derece mahkemesi kararında yargılama giderlerine ilişkin hüküm kurulmadığı için kararın ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve ödenen paranın istirdatı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davanın konusuz kalmasına ilişkin şartların oluşup oluşmadığı noktasındadır. Davacı tarafça, yüksek faiz getireceği ve istenildiği an iade edileceği garantisi ile davalı tarafa verildiği iddia olunan paranın iadesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Yargılama devam ederken 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici 4. Maddesi eklenmiştir. Anılan geçiçi 4. Maddesi, ”31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1. maddesinde, payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı; 2. fıkrasında ise, payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır. Yargıtay denetiminden geçmiş emsal dosyalara göre davalı şirketlerin 05.12.2019 tarihinde 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesiyle 3332 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Zaten bu hususta bir ihtilaf söz konusu değildir. Buna göre davacı yasa gereği davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiğinden yine Yasa gereği dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece yargılama sırasında yürürlüğe giren yasal düzenleme doğrultusunda dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı tarafça, 7194 sayılı Yasa’nın 41. Maddesinin şirket yöneticileri hakkında uygulanamayacağını bu nedenle davalı … hakkında karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, davacı şirket ortağı sayıldığından iadesi gereken tutar konusuz kalmış olup, davalı … yönünden de dava konusuz kalmış durumdadır. Ayrıca davacı tarafça, 7194 sayılı Yasa’nın 41. Maddesinin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek anayasaya aykırılık başvurusu yapılması talep edilmektedir. Emsal nitelikteki Anayasa Mahkemesinin 28.12.2017 Tarih ve 2016/150 E. – 2017/179 K. Sayılı kararında, yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmamasının, hukukun genel ilkelerinden olduğu, ancak kanun koyucunun kişilerin lehine haklar sağlayan kanuni düzenlemeleri geçmişe etkili olarak yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğu, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında, kanunların geriye yürümezliği ilkesi ile ilgili olarak gerçek geriye yürüme ve gerçek olmayan geriye yürüme ayrımı yaptığı, gerçek geriye yürümenin, yeni getirilen kuralın eski kural döneminde tamamlanmış ve hukuki sonuçlarını doğurmuş hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanması, gerçek olmayan geriye yürümenin ise yeni getirilen kuralın eski kural yürürlükte iken başlamakla beraber henüz sonuçlanmamış hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanması anlamına geldiği hususlarını açıkladıktan sonra taraflar arasında eski kural döneminde tamamlanmış, sona ermiş bir hukuksal durum söz konusu olmayan hallerde taraflar arasında devam eden bir hukuki ilişki bulunduğundan kazanılmış haktan ya da kesinleşmiş işlemlerden söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, Anayasa’nın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinin dördüncü fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceğinin kurala bağlandığını, Yasama organının mahkeme kararlarını değiştirememesi ilkesinin, yasama organının kesinleşmiş olan mahkeme kararlarını kanun yoluyla ortadan kaldıramaması anlamına geldiğini, mahkeme kararının kanun yoluyla değiştirilememesi ilkesinin, maddi hukukta herhangi bir değişiklik yapmaksızın sadece somut mahkeme kararlarının kanun yoluyla değiştirilmesi ya da uygulanmasının engellenmesi hâlleri için söz konusu olacağını, her kanunun muhatapları ve uygulayıcılar açısından uyulması zorunlu emirler niteliğinde olması hukuk kurallarının normatif doğasından kaynaklandığını, bir hukuk devletinde her kamusal yetkinin hukuka uygun kullanılması gerektiği gibi mahkemelerin de önlerine gelen uyuşmazlıklar hakkında karar verirken ilgili kanunlara uyma yükümlülüğü bulunduğunu, bu nedenle kanun koyucu tarafından hukuki ihtilafları gidermek amacıyla yapılan düzenlemelerin söz konusu ihtilaf nedeniyle açılmış ve düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla henüz sonuçlanmamış dava ve başvurular hakkında da uygulanmasının sağlanmasının yargı bağımsızlığını ihlal edici nitelikte olduğunun söylenemeyeceğini, kanun koyucu tarafından yargılamanın ne yönde yapılacağı veya belirli somut bir uyuşmazlığın nasıl karara bağlanacağı hususunda bir düzenleme getirilmediği gibi kesinleşmiş mahkeme kararlarının değiştirilmesi veya yerine getirilmesinin engellenmesinin de söz konusu olmadığı vurgulanmıştır. Bu itibarla anılan kuralla ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek açılan davalarda, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceğinin düzenlenmesi yukarıda alıntılanan Anayasa Mahkemesi kararı kapsamında, hukuki güvenlik ilkesini ihlal edecek bir geriye yürüme olarak nitelendirilemeyecektir. Bu nedenle davacının Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir. 7194 sayılı Yasa’nın 41. Maddesi kapsamında, ortak olmadığının tespiti davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararda yargılama gideri ile maktu vekalet ücretinin ortaklık üzerinde bırakılması gerekir. Mahkemece harç ve vekalet ücreti hakkında karar verilmiş ancak yargılama giderleri hakkında bir karar verilmemiştir. Yargılama sırasında davacı tarafından yapılan masrafların davalı şirket üzerinde bırakılması gerekirken bu hususta bir karar verilmemesi yerinde olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece yargılama giderlerine ilişkin bir karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 24,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 30,10 TL eksik harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan peşin harç 24,30 TL, posta ve tebligat gideri 24.00 TL olmak üzere toplam 48,30 TL’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,4-Davalılar tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerilerinde bırakılmasına,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine,7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 220,70 TL, posta ve tebligat gideri 96,50 TL olmak üzere toplam 317,20 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,8-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/01/2023