Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1197 E. 2023/541 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1197
KARAR NO: 2023/541
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/04/2022
NUMARASI: 2021/1070 Esas – 2022/440 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Taraflar arasındaki Tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı şirketin sermaye yapısı itibariyle “aile şirketi” olduğunu, müvekkillerinin değişik pay oranları ile davalı şirketin ortaklarından olduğunu, … ve …’ın aynı zamanda davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, davalı şirketin 30/11/2021 tarihli Yönetim Kurulu Toplantısında alınan 2021/2, 2021/3, 2021/4 karar numaralı yönetim kurulu kararlarının TTK 367. Maddesi kapsamında daha önce kabul edilip tescil edilen 01/06/2017 tarihli şirket iç yönergesinin 3/I maddesine açıkça aykırı olduğunu, dava konusu edilen 2021/2 ve 2021/3 sayılı yönetim kurulu kararlarının, yönetim kurulu üyesi iki müvekkilinin tüm uyarıları ve gerekçeli muhalefet şerhlerine rağmen çoğunluğu temsil eden diğer yönetim kurulu üyelerinin 3/5 olumlu oyları ile alındığını, yine 01/06/2017 tarihli şirket iç yönergesine ve hukuka aykırı olarak alınan davalı şirketin 30/11/2021 tarih ve 2021/4 sayılı yönetim kurulu kararının ise, toplantı dışında yönetim kurulu üyesi müvekkillerine bilgi verilmeden, yalnızca üç yönetim kurulu üyesi tarafından görüşülüp imzalandığından yönetim kurulu üyesi müvekkilleri tarafından 2021/4 sayılı karara muhalefet şerhi konulamadığını, dava konusu edilen 2021/02 ve 2021/03 sayılı yönetim kurulu kararları ile içeriğinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil ve ilan edileceği yazdığı halde, Ticaret Sicil Gazetesinde dava tarihi itibariyle henüz tescil ve ilan edilmeyen 2021/04 sayılı yönetim kurulu kararının alındıkları tarihten itibaren butlan ve yokluk nedeniyle geçersizliklerinin tespitine karar verilmesi gerektiği, netice itibari ile önlenemez zararların meydana gelmemesi amacıyla davalı şirketin 30/11/2021 tarihli yönetim kurulu toplantılarında alınan 2021/2, 2021/3 ve 2021/4 karar numaralı yönetim kurulu kararlarının öncelikle ve ivedilikle dava sonuna kadar icrasının durdurulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yapılacak yargılama sonucunda 30/11/2021 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan 2021/2, 2021/3, 2021/4 karar numaralı yönetim kurulu kararlarının TTK 391. Maddesi gereğince batıl ve yok hükmünde olmaları nedeniyle geçersiz olduklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Grup şirketlerin ortaklık yapısının ana omurgasını … soy ismine sahip kurucu üç kardeşin oluşturduğunu, daha sonra bu kardeşlerin çocuklarının da çeşitli hisse oranlarıyla ortaklığa dâhil olduklarını, bu kurucu üç kardeş arasında %40 + %40 + %20 hisse oranlarının dağılımının ana omurgayı oluşturduğunu, bu kurucu üç kardeşten …’ın vefatından sonra onun yerine mirasçıları …, …, … ve … ‘ın%40 hisse ile ortaklıkta yerlerini aldığını, sağ olan şirket ortağı iki kardeş … ile eşi ve çocukları %40, … ile eşi ve çocuklarının da grup şirketlerinde kalan %20 hisseyi temsil ettiğini, %40 hisseye sahip merhum …’ın mirasçılarının aktif olarak şirketlerin yönetim ve idaresinde yer alıyor olmalarına rağmen, son dönemlerde “küçük olsun hepsi benim olsun” mantığıyla şirketleri çalıştırmamak üzerine hareket edip, baskılarla şirketleri istedikleri şekilde bölünmeye zorlama amacı güttüklerini, bölünmeye yönelik amaçlarını şirketlerin yapılan genel kurullarında da açıkça ifade ettiklerini, bu grup şirketleri bölme amacına yönelik olarak da bu davada olduğu gibi genel kurul kararlarının iptali, yönetim kurulu kararların geçersizliği ve iptali gibi davalarla diğer şirket ortaklarını bezdirmek ve rahat çalışma ortamını bozarak azınlık olarak şirketleri azami menfaatle bölme çabası içerisine girdiklerini, davacıların sürekli olarak kendilerinin %40 oranındaki paylarının dışındaki kalan %60 oranındaki pay sahiplerini tek bir ortak veya blok gibi değerlendirdiklerini, bunun kesinlikle doğru olmadığını, davacıların payları dışında kalan %60 oranındaki payların %40’ı … ve ailesine ait iken, %20 oranındaki payların da … ve ailesine ait olduğunu, dolayısıyla davacıların sürekli olarak şirketlerdeki %60 pay oranının kendilerine karşı olduklarından bahisle mağduriyet yaratma çabalarının doğru olmadığını, iç yönerge düzenlemek, mevcut iç yönergeyi değiştirmek veya yürürlükten kaldırıp yenisini kabul etmek yönetim kurulunun münhasır yetkisinde olan bir hususu olup, bu konuda ne esas sözleşmede ne de Türk Ticaret Kanunu’nda genel esaslardan farklı bir toplantı veya karar nisabı öngörülmediğini, bu nedenle alınan bu kararların esas sözleşmeye ve Kanuna uygun olduğunu, bu nedenlerle müvekkili şirket yönetim kurulunun 30/11/2021 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan 2021/2, 2021/3 ve 2021/4 karar numaralı yönetim kurulu kararları hakkında verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacıların açmış oldukları davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece Mahkemesince, davacılar 2021/4 no’lu yönetim kurulu kararının gündemi hakkında makul süre önce bilgilendirilmediklerini iddia etmişlerse de, gerek 6762 sayılı TTK, gerekse de 6102 sayılı TTK’da yönetim kurulunun toplantıya çağrılma usulüne ilişkin herhangi bir yasal düzenleme olmadığı gibi, şirket ana sözleşmesinde de bu hususta bir hüküm bulunmadığı , Öte yandan, davacı yönetim kurulu üyelerine toplantı tarih, saat ve gündeminin mail yoluyla bildirildiğine ilişkin uyuşmazlık bulunmadığı, davacılar iç yönerge ile nitelikli çoğunluk öngörüldüğünden yönetim kurulu kararı ile iç yönergenin değiştirilemeyeceğini iddia etmişler ise de, bu husus ancak esas sözleşmede yönetim kurulu iç yönergesinin değiştirilmesi için gerekli olacak özel nisapların düzenlenmesi ile mümkün olabileceği,bir düzenleme yapılmışsa, söz konusu nisaplara uyulması gerektiği esas sözleşmede bu yönde bir düzenleme bulunmadığı ,yönetim kurulu kararlarının esas sözleşme ve kanunda öngörülen toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alındığı, yasa ya da ana sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığı gibi yönetim kurulu kararının butlanını gerektirir bir sebebin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince verilen nihai kararın yasaya ve içtihatlara açıkça aykırı olduğunu, Mahkemece, davanın başında dava konusu Yönetim Kurulu kararları hakkında 10.01.2022 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir kararı verilmiş; davalının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair verilen karara itiraz ettiğini, 22.04.2022 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin tedbire itirazlarının kabulü ile; 10.01.2022 tarihli tensip tutanağı ile verilen tedbirin kaldırılmasına ve davanın reddine karar verildiğini, mahkemenin ret gerekçelerinin mevzuat hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, somut olayın özellikleri ile örtüşmediğini ve yüksek mahkeme kararları ile çeliştiğini, davaya konu 30.11.2021 tarihli Yönetim Kurulu toplantılarında alınan 2021/2, 2021/3 ve 2021/4 karar no.lu yönetim kurulu kararlarının, öncelikle ve ivedilikle işbu dava sonuçlanıncaya kadar icrasının durdurulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, istinaf isteminin kabulü ile Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.04.2022 tarih ve 2021/1070E., 2022/440K. sayılı kararının kaldırılmasına; davanın kabulüne yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava davalı Anonim şirketin 30/11/2021 tarihli 2021/2-3-4 nolu yönetim kurulu kararının butlanının tespiti istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş,bu karara karşı davacılar vekili sitniaf pyasa yoluna başvurmuştur.6102 sayılı TTK 391 maddesi” (1) Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle; a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan, b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır.” şeklinde düzenlenmiştir.Yönetim kurulunun toplanma yer ve zamanı veya toplanma aralığına ilişkin kanunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.Yine YK toplantısı cağrı usulü ve şekline ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Önemli ve asıl olan YK üyelerinin toplantıdan haberdar edilmeleridir. YK üyeleri yönünden toplantıya katılmak sadece hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülük olduğundan GK toplantısının aksine YK toplantılarında gündeme bağlılık da sözkonusu da değildir. Yönetim kurul toplantısı e-posta yolu ile YK üyelerine bildirildiği hususu ihtilafsız olup YK toplantısının makul süre önce bildirilmemesi tek başına yönetim kurulu kararının butlanını gerektirir bir husus değildir.TTK 374. Maddesi uyarınca Yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir.Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi.şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi,müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları TTK 375. Maddesi uyarınca Yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerindendir.Yönetimin devri başlıklı TTK’nın 367. maddesi uyarınca Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler.Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir. Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.Aynı kanunun temsil yetkisi başlıklı 370. maddesi uyarınca esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine haiz olması şarttır. TTK 390. maddesi uyarınca esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde YK kurulu kararları özel nisap gerektirmeyen ve oy çokluğu ile alınabilecek kararlardandır. İç yönerge düzenlenmesi ya da değiştirilmesi konusunuda kanunda özel bir nisap öngörülmemiş olup esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde YK’nun görevi kapsamında düzenlenen iç yönerge TTK 390. maddesi uyarınca oy çokluğu ile değiştirilebilecektir.Davaya konu YK kararlarının 5 kişilik Yönetim kurulunun 3 üyesinin olumlu oyu ile oy çokluğu ile alındığı hususu ihtilafsızdır.2021/03 sayılı YK kararı ile; 01/06 2017 tarih ve 2017/01 sayılı iç yönergeyi iptal edilerek yeni iç yönergenin oy çokluğu ile kabulüne karar verilmiştir.Davalı şirketin esas sözleşmede iç yönergenin kabulü ya da değiştirilmesi konususunda oyçokluğunun aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Önceki İç yönergede tahdidi olarak sayılan belirli kararların alınması için oy çokluğu dışında ağırlaştırılmış nisap öngörülmüş olması (%80 olumlu oy ile) iç yönergeninin de bu öngörülen ağırştırılmış nisap ile değiştireleceği sonucu çıkarılamaz. Buna göre 2021/03 sayılı YK kararı ana sözleşme ve kanunda öngörülen nisaba uygun olarak alındığı anlaşılmaktadır.2021/02 sayılı YK kararı ile ; Şirketin sınırsız temsil ve ilzamına ilişkin olarak alınan 16/12/2019 tarih 2019/08 numaralı kararının iptal edilmesine, YK kurul başkanının YK başkan vekili ile birlikte veya YK kurulu üyesi … ile birlikte müşterek imza ile şirketi temsil ve ilzam etmesine, 2021/04 sayılı YK kararı ile; 1 numaralı bentte şirketin temsil ve ilzamına ilişkin 2 nolu YK kararı tekrar edilerek A Grubu, B grubu ve C grubu imza yetkililerinin belirlenmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir. Esas sözleşme ile belirli pay gruplarının YK kurulunda temsil edilme imkanı ve YK üyesi belirleme imtiyazı verilebilir. Şirket ana sözleşmesinde TTK 367 ve 370. maddesinin aksi yönde bir düzenleme mevcut olmadığından anılan maddeler uyarınca temsil yetkisinin ya da yönetimin hangi, YK kurulu devredileceği yada bu devrin değiştirilmesi hususu YK kurulun yetkisi kapsamındadır. Buna göre YK tarafından yönetim kurulu üyeleri arasında şirketi temsil ve ilzama yetkili kişileri oy çokluğu ile belirlenebilecektir.Davaya konu YK kararları içerik itibarıyla eşit işlem ilkesine aykırı, şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, ya da diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin TTK 391.ve TBK 27. maddesi kapsamında batıl olan kararlardan da olmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğrudur.Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılar tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/05/2023