Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1184 E. 2023/38 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1184
KARAR NO: 2023/38
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/05/2022
NUMARASI: 2019/568 Esas – 2022/346 Karar
DAVA: Tazminat ve Ortak Alana El Atmanın Önlenmesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … isimli alışveriş merkezinde kiracı olan müvekkilinin yemek alanında …, …, … ve … olmak üzere 4 adet restoranı işlettiğini ancak davalı pide restaurantı işleten şirketin food court konumuna ve AVM’nin mimarı projesine aykırı olarak el atmak suretiyle müvekkilinin kullanacağı alanlara kendi sandalyelerini atarak işgalde bulunduğunu belirterek ortam oturum alanlarında mevcut olan ve bu el atmanın ve haksız rekabet eylemlerinin önlenmesini, standart masalar ile eşit vaziyette faydalanmaya elverişli hale getirilmesini, davalının el atması ile bağlantılı olarak oluşan kazanç kaybı için belirsiz alacak davası olarak şimdilik 20.000 TL maddi, ticari itibar zedelenmesi nedeniyle 50.000 TL manevi tazminatın davanın tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacının belirttiği yerin ortak alan olmayıp … ile … arasındaki imzalanan kira sözleşmesine uygun olarak kendilerine tahsis edilen alan olduğunu, ayrıca davada el atmanın önlenmesi istemi bulunduğundan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kaldı ki davacının muhatabının müvekkili değil … olması nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Vakıaları anlatmak taraflara, hukuki vasıflandırma ise HMK’nın 33. maddesi uyarınca yargıca aittir. Dosyadaki anlatımların yanı sıra uyuşmazlık konusu ortak alanın bulunduğu …’nin inşaa edilen binasının tapu kaydı ve mimari projeleri dosyamıza celp ettirildiğinde binada 3194 Sayılı Kanun’un Geçici 16. maddesi gereğince kat mülkiyeti kurulduğu anlaşılmaktadır. Gerek davacının gerekse de davalının kiraladığı bağımsız bölümlerin dükkan vasfında ve 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi taşınmazlardan olduğu açıktır. Davacının mezkur taleplerinden birisi de 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi yerdeki ortak alana diğer bağımsız bölüm kiracısının el atmasının önlenmesi olduğuna göre, anılan kanunun Ek 1. maddesindek, “Bu kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık Sulh Hukuk Mahkemelerinde çözümlenir” hükmü karşısında Asliye Hukuk (ya da Ticaret) Mahkemesi değil, Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Öte yandan, bir uyuşmazlığın 634 sayılı Yasa kapsamına girip girmediğinin tespitinde davacının kat maliki olması, davalının kat maliki olması ve uyuşmazlık konusunun ortak alan olması ölçütlerinin doktrin ve yasal içtihatlarda benimsendiği açıktır. Somut olaya bakıldığında, tarafların kat maliki sıfatında AVM kiracısı oldukları, çekişmeli yerin ortak alan niteliğinde olduğu gözetildiğinde uyuşmazlığın çözümünde 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri uygulanacağından, tarafların her ikisi tacir dahi olsa özel görev kuralı gereğince Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olacağından…” mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; şirketlerinin kat mülkiyeti kapsamında restoranlarının bulunduğunu, taşınmazların maliki olmamakla birlikte … AVM ile akdedilen kira sözleşmelerine binaen …, …, … ve … markalarıyla AVM’nin kiracısı konumunda olduklarını, davalı şirket de aynı yerde food court katında … restoranını işleten kiracı konumunda olduğunu, taraflar arasında sözleşmesel herhangi bir ilişki de bulunmadığını, …’in komşu işletme olarak Şirketlerine karşı sorumluluğunun Kat Mülkiyeti Kanunu’na değil temel olarak haksız fiil ve haksız rekabet hükümlerine dayandırıldığını, her iki tarafın da tacir olduğu dikkate alındığında Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davalının haksız fiil niteliğindeki davranışlarının haksız rekabete neden olmakta ve şirketlerini zarara uğrattığını, Ayrıca Davalının Kat Mülkiyeti Kanunu ve Kira Sözleşmelerine aykırı vaziyette ortak alanlara haksız el atması Şirketin meşru menfaatini elde etmesini imkânsız hale getirdiğini, komşu işletme olan …’in food court ortak alanlarında standart dışı kendine özel sandalye ve masalar konumlandırarak haksız rekabet ve haksız fiil yaratması, müşterilerinin oturum sayısının düşmesi ve tepsileriyle ayakta kalması, …’in AVM ortak alanında kendine özel alan tahsis etmesinin hukuka aykırı olması, müşterilerinin ortak alandaki tüm masalara oturabilmesi gerekirken …’in bunu engellemesinin haksız rekabet teşkil ettiğini, Mahkemenin yanılgılı bir şekilde, eksik inceleme ile verilen mahkeme kararının derhal ve kesin bir şekilde bozularak kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın asliye ticaret mahkemesine tevdi edilmesine, varsa yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin Davalı’ya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava haksız rekabete ilişkin düzenlemeler kapsamında; haksız rekabetin menine, haksız rekabetin tespiti ile haksız rekabet eylemi olarak belirtilen hususi masa, sandalye, servis malzemeleri ve saksı gibi separatörler de dahil tüm meteryallerin tespiti ve ihtiyati tedbir yolu ile toplatılması ve ortak alandan kaldırılması, davanın esası bakımından davalının ortak alana konumlandırdığı hususi masa, sandalye ve servis malzemelerinin imhası, haksız rekabetin kalıcı olarak önlenmesi, ortak alana vaki haksız el atmanın önlenmesi, AVM ortak oturum alanlarının kira sözleşmelerinin bidayetindeki haline getirilmesi, davacının haksız rekabetten kaynaklanan ekonomik menfaatleri ile yoksun kaldığı kar nedeniyle maddi tazminat, davacı şirket ve markaların haksız rekabet nedeniyle verilen zarar nedeniyle ticari itibar kaybı nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin olduğu görülmektedir.İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesine konu uyuşmazlık, eldeki uyuşmazlıkta görevli mahkemenin belirlenmesinden ibarettir.6100 sayılı HMK 4. Maddesine göre; dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın kira ilişkisinden kaynaklanan davalar, taşınır ve taşınmaz malların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalar, taşınır ve taşınmaz mallarda sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar ile bu kanun ile diğer kanunların sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davalara bakma görevi sulh hukuk mahkemelerine aittir. 634 sayılı kat mülkiyeti kanununun ek 1. Maddesi ” Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.” düzenlemesini içermekle kat mülkiyetinden kaynaklanan uyuşmazlıkların 6100 sayılı HMK 4/1-ç madde bendi gereği sulh hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Uyuşmazlığa konu dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Somut olaya gelindiğinde davacının taleplerinin; haksız rekabetin menine, haksız rekabetin tespiti ile haksız rekabet eylemi olarak belirtilen hususi masa, sandalye, servis malzemeleri ve saksı gibi separatörler de dahil tüm meteryallerin tespiti ve ihtiyati tedbir yolu ile toplatılması ve ortak alandan kaldırılması, davanın esası bakımından davalının ortak alana konumlandırdığı hususi masa, sandalye ve servis malzemelerinin imhası, haksız rekabetin kalıcı olarak önlenmesi, ortak alana vaki haksız el atmanın önlenmesi, AVM ortak oturma alanlarının kira sözleşmelerinin bidayetindeki haline getirilmesi, davacının haksız rekabetten kaynaklanan ekonomik menfaatleri ile yoksun kaldığı kar nedeniyle maddi tazminat, davacı şirket ve markaların haksız rekabet nedeniyle verilen zarar nedeniyle ticari itibar kaybı nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle eldeki uyuşmazlık 6102 sayılı TTK 54. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabet olgusuna dayanmakla mutlak ticari davalardandır. Haksız rekabetin oluştuğu alanın kat mülkiyeti kurulan ve bu yasa gereği ortak alan olarak belirlenen yerde gerçekleşmiş olması, davanın niteliğini değiştirmeyip eldeki uyuşmazlığı kat mülkiyetinden kaynaklanan uyuşmazlık haline dönüştürmez. Bu durumda eldeki uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp çözümü gerekirken Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun değilidir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece verilen görevsizlik kararı isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-3 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/01/2023