Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1170 E. 2022/865 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1170
KARAR NO: 2022/865
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/287 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/07/2022
İlk derece mahkemesince verilen tedbir talebinin reddine yönelik 30/05/2022 tarihli ara kararın ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesinde; 25/05/2016, 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli genel kurulda alınan kararların yoklukla malul, kötü niyetli olduğundan ve bu süreçte kararların uygulanmasına devam edilmesinde telafisi imkansız zararlar doğacağından dava sonuna kadar kararların icrasının durdurulmasına, şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini istemek gerektiğini, davalı şirket yönetiminde bulunan kişilerin son 14 yıl içinde ne gibi zararlara yol açtıklarını bilmemekle birlikte kötü niyetli olarak şirket yönetimini elinde bulunduran, azınlığın aleyhine hareket eden davalı şirketi yönetiminin vereceği zararların telafisinin imkanı olmadığını, zira iştirak şirketlerin elinde bulunan varlıkların satılması veya davalı şirket malvarlığının elinden çıkarılması veya şirketin her türlü haklarını zarara uğratıcı davranışların karşısında olacak kişilerin 3. ve iyi niyetli konumunda olan kişi olacağından telafisinin imkanı olmayacağını, bu nedenle şirketin yönetiminin kayyıma devredilmesini, alınan kararların icrasının durdurulmasını ve bu davanın da açıldığını ticaret sicil gazetesinde ilan edilmesine karar verilmesini istemeleri gerektiğini belirterek öncelikle davalı … Holding A.Ş.’nin 25/05/2016, 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan yönetim kurulu seçimine ilişkin kararların yürütülmesinin ihtiyaten durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 6102 sayılı TTK’nun 449/1. maddesi ile dava konusu genel kurul kararının geri bırakılmasına ilişkin verilecek olan kararın, yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra verilebileceği ve 6100 sayılı HMK’nun 390. maddesine göre de tedbir talep eden davacının davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerektiğinin düzenleme konusu yapıldığı, davaya ilişkin düzenlenen tensip tutanağı ile birlikte yönetim kurulu üyeleri olan … ve …’a genel kurul kararının icrasının durdurulması ile ilgili beyanda bulunmaları yönünde meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği, yönetim kurulu üyeleri tarafından genel kurul kararının icrasının durdurulması ile ilgili olarak beyanda bulunulmuş olduğu, iptali talep edilen genel kurul kararlarının ana sözleşme, yasa ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının yapılacak yargılama sonucunda belirleneceği, davacının haklılığının ispatına yönelik yaklaşık ispat şartının henüz oluşmadığı gerekçesiyle davacının icranın geri bırakılması talebinin TTK’nun 449/1. ve HMK’nun 390. maddeleri gereğince reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalı şirket pay defteri ile dava konusu genel kurullar için hazırlanan hazirun cetvelinin uyumsuz olduğunu, paydaş olmayan kişilerin toplantıya çağrıldığı, paydaş olmayan kişilerin ise çağrılmadığı ortaya konulmuş iken yaklaşık ispat koşulunun yerine getirilmiş olduğunu düşündüklerini, davalı şirketin dava konusu iddialar bakımından hiçbir haklı gerekçe sunamadığını, davalı şirket tarafından alınan yönetim kurulu kararların yoklukla malul olduğunu bu nedenle şirket pay defterine göre değil mahkeme kararına göre hazirun düzenlendiğini iddia etmiş ise de, bu gerekçenin yersiz ve mesnetsiz olduğunu, …’ye hisse devri … A.Ş.’nin yönetim kurulu tarafından yapılmadığını, bu konuda yoklukla malul olan bir yönetim kurulu kararı olmadığını, davalı şirketin pay defteri ile hazirun arasındaki uyumsuzluğu açıklayamadığı gibi 3. kişi konumunda olan … Limited Şirketi ile … arasındaki pay devrinin kötü niyetli olduğunu bu nedenle de dikkate alınmadığı iddiasına sığındığını,17/03/2022 tarihli toplantıda toplantının ertelenmesine dair taleplerinin yine kötü niyetli olarak reddedildiğini, yine hisse çoğunluğuna sahip olmanın ve aleyhine sorumluluk davası açılmasını engellemek amacı iye yıllardık olağan üstü genel kurul yapıldığının açıkça anlaşıldığını, davalı tarafın ısrarla pay defterini sunmuyor olması nedeniyle pay defteri üzerinde gerçeğe aykırı düzeltmeler yapıldığına ciddi şüphelerin giderek kuvvetlendiğini, 25/05/2016, 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli genel kurul kararlarının gerçek hissedarlar toplantılara davet edilmeden gerçekleştirilmiş olduğundan yok hükmünde olduğunu, 25/05/2016, 04/04/2019 ve 17/03/2022 tarihli genel kurul toplantısına çağrıların usulüne uygun olarak yapılmadığını, şirket pay defteri sureti dosyaya sunulmuş olduğundan davalı şirket hissedarları ile pay defterinin uyumsuz olduğu ortada iken verilen kararın hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi’nin “Genel Kurul İcrasının Durdurulması” talebinin reddine dair kararın usule ve yasaya aykırı olduğundan ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
GEREKÇE: Talep; genel kurul kararlarının yok ve geçersiz olduğunu tespiti ve iptali istemine ilişkin derdest davada, dava konusu yapılan genel kurul kararlarının icrasının durdurulması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince TTK.nın 449.m uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra istemin reddine karar verilmiştir. TTK 449.maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK 389 vd. maddelerinden yararlanılması gerekir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Buna göre, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olayda, davacıların ileri sürdüğü sebepler ile sunulan deliller kapsamında, yaklaşık ispat olgunun oluşmadığı, kararların icrasının durdurulması için yasal koşulların bulunmadığı dosya içeriği ile anlaşıldığından , ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbirin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 05/07/2022