Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2022/1115 E. 2023/90 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1115
KARAR NO: 2023/90
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/04/2022
NUMARASI: 2018/649 Esas – 2022/274 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirkette her biri 1,00-TL nominal değerli 90.943 adet hisseye ve dolayısıyla 90.943,00-TL sermayeye sahip olduğunu, davalı şirketin 11/04/2018 tarihinde yapılan ve müvekkilinin de vekili vasıtasıyla iştirak ettiği 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısının 6. maddesinde alınan kararların kanuna, hukuka ve afaki objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, 01/05/2018 tarihinden başlamak üzere, yönetim kurulu üyelerinden …’na aylık net 17.500,00-TL, …’na aylık net 16.000,00-TL ücret ödenmesi hususunun müzakere edildiğini, yönetim kurulu üyelerine belirlenen ücretlerin ödenmesine, müvekkilinin 90.943 muhalefet oyuna karşılık 365.143 oyla karar verildiğini, alınan kararın hiçbir somut ve hukuki sebebe dayanmadığını, yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretlerin yıllık net maliyetinin 402.000,00-TL olduğunu, aynı toplantıda sunulan şirketin 31/12/2017 tarihli bilanço incelendiğinde yıllık toplam kârı 253.952,87-TL olan bir şirketin, yönetim kurulu üyelerine yıllık 402.000,00-TL tutarında ücret ödemesinin fahiş olduğunun açıkça görüleceğini, davalı şirketin, yıllardır yönetim kurulu üyelerine fahiş miktarlarda ücret dağıtarak ortaklara dağıtılacak kâr payını yok etmekte olduğunu, davaya konu 6. maddeyle üstü örtülmeye çalışılan asıl amacın ise, şirketin %20’lik sermaye payıyla küçük ortağı konumunda bulunan müvekkilinin şirket ortaklığından kaynaklanan en doğal hakkı olan kâr payı ödemesinin önüne geçmek, müvekkilini saf dışı bırakarak şirketteki mali haklarından istifade etmesini engellemek olduğunu, davalı şirketin yalnızca tek bir taşınmazı ve bu taşınmazdan elde ettiği kira geliri bulunduğunu, kira gelirinden bütün ortakların faydalanması gerektiğini, kâr payının yalnızca yönetim kurulu başkanı ve üyelerine ödenmesinin, TTK’nın 507. maddesine, KVK’ya hukuka, şeffaflık ilkesine, objektif iyi niyet kurallarına ve eşit işlem ilkesine aykırı olduğunu, davalı şirketin 2017 yılında gerçekleşen 2016 mali yılına ait genel kurulun 6. maddesiyle, tıpkı dava konusu kararda olduğu üzere yönetim kurulu üyelerine yıllık toplam net 402.000,00-TL’ye denk gelen ücret takdir edilmesine karar verildiğini, söz konusu kararın iptali talebiyle açılan davanın İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/554 E., 2018/222 K. sayılı kararıyla kabul edildiğini ve yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesini öngören genel kurul maddesinin iptal edildiğini, davalı şirketin 2013 mali yılına ilişkin 2014 yılında yapılan genel kurulunda yönetim kuruluna ödenmesine karar verilen ücretlere ilişkin kararın iptali için de taraflarınca dava açıldığını, yerel mahkeme tarafından davanın reddedilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.09.2017 tarihli, 2016/5118 E. ve 2017/4360 K. sayılı ilamıyla söz konusu kararın hukuka aykırı olduğu tespitinin yapıldığını, davanın kabulü ile davalı şirketin 11/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısının 6. maddesinde alınan kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; ilgili karar metninde ücret ödenmesi ifadesine yer verilerek, söz konusu bedellerin ücret mahiyetinde olduğunun açıkça ifade edildiğini, yönetim kuruluna, yaptığı görev ve hizmet karşılığında ödenebilecek mali hakların, huzur hakkının, kazanç payının, ikramiye veya ücret şeklinde öngörülebileceğini ve bunlar arasında tercihte bulunmanın da da genel kurulun yetkisi dahilinde olduğunu, 2006, 2007, 2009 ve 2010 yıllarına ait genel kurul toplantılarında davacıya da yönetim kurulu üyesi olarak ücret ödenmesine karar verildiğini ve davacının itirazı bulunmadığını, şirketin defter, kayıt ve belgelerine sorumlulukları ile kamu borçlarına bağlı şahsi sorumlulukları nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin ücret almadan bu görevi yerine getirmelerinin beklenemeyeceğini, mevcut yönetim kurulunun göreve gelmesinden sonra müvekkili şirketin 12/12/2013 tarihinde 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin olarak gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısında 150.000,00-TL tutarında, 12/06/2014 tarihinde 2013 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında 100.000,00-TL tutarında; 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında 100.000,00-TL tutarında; 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında 100.000,00-TL tutarında; 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında 200.000,00-TL tutarında ve 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında 253.952,87-TL tutarında kar dağıtımı yapılmış olduğunu, yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret hususunda geçen yıldan bugüne herhangi bir artışın dahi yapılmadığını, müvekkili şirket aleyhine açılan 29/04/2014 tarihli 2013 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan kararların yokluğuna veya iptallerine veya yürütmelerinin durdurulması talebi ile açılan davanın, İstanbul Asliye 14. Ticaret Mahkemesi’nin 2014/646 E., ve 2015/824 K. sayılı kararı ile reddine karar verildiğini, söz konusu kararın, davacının huzurdaki davayı açmasının açıkça kötü niyetli olduğu ve çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği yönündeki iddialarını kanıtlar nitelikte olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “… 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesinde, genel kurul kararlarının iptalinin şartları ve usulünü düzenlenmiştir. Anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği düzenlenmiştir. Muhalefetin, her gündem maddesiyle ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımamaktadır(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/12/2015 tarihli, 2014/18887 esas ve 2015/13122 karar sayılı ilamı). Dava konusu olayda davacı pay sahibi, 11/04/2018 tarihli genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katılmıştır. Davacı vekili toplantıda, gündemin 6. maddesinde yer alan yönetim kurulu üyelerince ücret ödenmesi hususunun müzakere edilmesi sırasında beyan ettiği muhalefeti sonrasında oylama yapılarak, 90.943 muhalefet oyuna karşılık 365.143 oyla karar alındığı, oylamadan sonra davacı pay sahibi vekili tarafından, alınan karara karşı muhalif kalınarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirtilmediği görülmektedir. Dolayısıyla iptali talep edilen karara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığından, alınan karar yönünden dava şartının mevcut olmadığı, dava şartının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği hususu göz önünde bulundurularak, ilgili genel kurulda alınan 6 numaralı kararın iptali davasının, dava şartının gerçekleşmediği kanaatiyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu kararın butlan nedeniyle hükümsüz olduğunu, ilk derece mahkemesinin bu hususta hiçbir inceleme yapmadığını, söz konusu kararın alınmasından sonra muhalefet şerhi bulunduğunu, istinafa konu dava dosyasındaki muhalefetin peşin muhalefet olarak nitelendirilmeyeceğini, muhalefetin peşin muhalefet olarak nitelendirilmiş olması halinde dahi bu nedenle davanın usulden reddinin kanunun amacına aykırılık teşkil ettiğini ve müvekkilinin hak arama hürriyetini ortadan kaldırır nitelikte olduğunu, somut olan özelliklerine göre, eşit işlem ilkesi aykırılık halinde de butlan sebebinin mevcut olabileceğini, dava konusu genel kurul tutanağından görüleceği üzere kararın alınmasının hemen ardından karara karşı muhalefet edildiğinin tutanağa geçirilmiş olduğunu, istinaf konusu kararın 2016 genel kurul kararına ilişkin verilen kesinleşmiş yargı kararı ile de açıkça çelişmekte olduğunu, dolayısı ile hukuki güvenlik ilkesi nin de ihlal edildiğini, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca, 11/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısının 6. maddesinde davalı alınan kararın iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddi yoluna gidilmiş, karara karşı davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı şirket vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı şirketin ana sözleşmesinin tescil tarihinin 15/09/2000 olduğu, ana sermayesinin 457.000,00 tutarında gösterildiği, şirket yönetim kurulu üyelerinin … ve … ve … olduğu şirketin müştereken temsile yetkili kişilerin … ve … şeklinde görüldüğü anlaşılmaktadır. Eldeki istinafa konu dava 11/07/2018 tarihinde açılmıştır. Dosyada mübrez davalı şirketin 11/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde; gündemin 6. Maddesi gereğince faaliyetlerinden dolayı yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesi hususunun müzakere edildiği, bu sırada söz alan … vekili avukat …’nın söz alarak yönetim kurulu üyelerine yapılacak fahiş ödemelerle ilgili karara itiraz ettiğini belirterek toplantı tutanağında 6 nolu kararın altına yazılan sebeplerle itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak 01/05/2018 tarihinden başlamak üzere yönetim kurulu üyelerinden … aylık 17.500,00 TL, yönetim kurulu üyelerinden …na aylık 16.000,00 TL ödenmesi hususunun müzakere edildiği, … vekili avukat …’nın 90.943 muhalifet oyuna karşılık 365.143 oyla karar verildiği , gündemin 9. Maddesinde ise toplantıyı kapatmadan önce toplantıya asaleten katılanlara ve toplantıda alınan kararlara ve itirazı olanın olup olmadığının sorulduğu itiraz eden olmadığından toplantının kapatıldığı ibarelerinin yazıldığı anlaşılmaktadır.TTK’nun 447. maddesinde ise; (1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olduğuna yer verildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere TTK’nın 447. maddesindeki butlan şartların resen gözetilmesi, butlan halinin bulunmadığı sonucuna varılması halinde de TTK’nın 445. maddesindeki iptal edilebilirlik şartlarının incelenmesi gerektiği, yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında TTK’nın 447. maddesindeki butlan hallerinin dar yorumlanması gerektiği, her kanuna aykırılık halinin butlan yaptırımına tabi olmadığının açıkca belirtildiği görülmektedir.Yönetim kurulu üyelerine yapılacak ödemelerle ilgili olarak alınan genel kurul kararında ödemenin fahiş olduğu ileri sürülerek eldeki dava açılmıştır. Davacı vekilinin yokluk ve butlan sebebi olarak ileri sürdüğü eksikliklerin yokluk ve butlan sebebi olmayıp, iptal sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili de dava dilekçesinde açıkça genel kurul kararının iptali talebinde bulunmuştur.Somut olayın, TTK’nın 447. maddesinde düzenlenen dar olarak yorumlanması gereken butlan hali kapsamında kalmadığı, butlanı gerektiren bir durumun bulunmadığı sonucuna varıldığı, TTK’nın 445. maddesindeki iptal edilebilirlik şartlarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde ise, bir ortağın şirket genel kurulunda alınan kararın veya kararlarının iptalini talep edebilmesi için; toplantıda hazır bulunan ortağın karara olumsuz oy vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi şarttır. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin veya ret oyu kullanılmasının, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımadığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarındadır (Bkz. Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih,E: 2014/18887-K:2015/13122 sayılı ilamı,Yargıtay 11. HD, 26.04.2022 tarih E: 2020/6203 -K: 2022/3451sayılı ilamı). Davacı toplantıda hazır bulunduğuna göre, 6 nolu gündem maddeleri ile alınan karara olumsuz oy vermesi ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi zorunludur. Oysa ki TTK 446/1. maddesi gereğince davacının alınan karara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne TEMYİZ YASA YOLU açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi 07/02/2023