Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/98 E. 2021/99 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/98
KARAR NO : 2021/99
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2020
NUMARASI 2020/142 Esas
DAVA:ALACAK
TALEP:İHTİYATİ TEDBİR
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04.02.2021
Taraflar arasında görülen alacak davasında, ilk derece mahkemesince talep üzerine verilen 29/04/2020 tarihli ihtiyati tedbirin kısmen kabulüne yönelik ara kararına itirazın incelenmesi hakkında 13/07/2020 tarihli ara kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın reddine yönelik olarak verilen ara kararına karşı süresi içinde itiraz eden davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 27.07.2009 tarihli gayrimenkul satış vadi sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme uyarınca davalı şirkete ait taşınmaz payının satışının müvekkiline vaat edildiğini, buna karşılık müvekkilinin davalı şirkette bulunan %25 iştirak hisselerini davalı şirketin göstereceği yetkili kişilere devretmeyi vaat ettiğini, diğer davalıların yetkili gösterilmesi ile de devrin gerçekleştiğini, davalı şirketin yükümlülüğünü yerine getirmemesi üzerine müvekkili tarafından davalıya ihtarname gönderildiğini ve aleyhine dava açıldığını ancak, mahkemece sözleşmenin ifa imkansızlığı nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, bu nedenle tarafların birbirlerinden aldıklarını iade etmeleri gerektiğini ileri sürerek, hisselerin iadesini, mümkün olmadığı taktirde gerçek değerinin belirlenmesi ile dava tarihinden itibaren faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, satış vadi sözleşmesi uyarınca davacı şirkete devri yapılacak olan taşınmazın devrinin yapılamamasının sebebinin müvekkili olmadığını, bu nedenle herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesinin 08/02/2016 tarihli, 2014/653 E.-2016/43 K. sayılı kararı ile, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın davacı vekili ile katılma yoluyla davalı şirket vekilinin temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 22/02/2018 tarih, 2016/7769 E.- 2018/1342 K. sayılı ilamıyla; “…davacı ile davalı şirket arasında akdedilen 27.07.2009 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin, anılan sözleşmeye dayalı olarak davacı tarafından davalı şirket aleyhine Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/611 Esas sayılı dosyasında açılan tapu iptali ve tescil davasında, mahkemece sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle davanın reddine dair verilen ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 30.10.2012 tarih, 2012/8771 E- 2012/12243 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleşen 26.12.2011 tarihli kararla baştan itibaren geçersiz olduğunun tespit edilmiş olması karşısında ve anılan yasal düzenlemeler uyarınca, geçersiz sözleşme nedeniyle tarafların birbirlerinden aldıklarını iade etmeleri gerekeceğinden ve bu husus mahkemenin de kabulünde olmasına rağmen, davalı tarafın iyiniyetli olduğu, emredici kanun hükmüne aykırı olan sözleşmenin hükümsüzlüğünden her iki tarafın sorumluluğu bulunduğu, sözleşmeden sonra devredilen şirket hisseleri ile ilgili sermaye arttırımına gidildiği, hisselerin aynen iadesinin hakkaniyete uygun düşmediği, davacının şirket hisselerinin değerini talep edebileceği gerekçesiyle, yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir…” denilmiştir.İlk derece mahkemesince, yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
TALEP: Davacı vekilinin 27.04.2020 tarihli dilekçesi ile; Yargıtay bozma kararında zikredilen, Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/611 E. sayılı dosyasından verilen kesinleşmiş ilamla geçersizliği sabit olan gayrimenkul satış vaadine konu “İstanbul ili Pendik ilçesi … Köyü …. Mevkii”nde kain ve tapunun “… pafta, … parsel” no.sunda kayıtlı taşınmazın davalı şirketin uhdesindeki en değerli ve yegane malvarlığı unsuru olduğunu, davalıların söz konusu taşınmazı yahut bu taşınmazı uhdesinde bulunduran şirketteki hisseleri 3. kişilere devrinin, müvekkili şirket açısından telafisi güç zararlara yol açmasının kaçınılmaz olduğunu, davalı şirketin 24/03/2020 tarihinde Genel Kurul Kararı ile ana sözleşme değişikliğine gittiğini, şirket sermayesinin hamiline yazılı paylara bölündüğünü belirterek müvekkili şirketin olası zararlarının önlenmesi zımnında, huzurdaki dava neticeleninceye değin, davalı şirket hisselerinin %25’i üzerinde ve davalı şirket uhdesindeki mezkur taşınmazın 3. kişilere devrinin engellenmesi hususunda ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 29/04/2020 tarihli ara kararıyla; her ne kadar daha önce verilen tedbir kararı ile davalılar gerçek kişilerin hisseleri üzerine tedbir devam etmekte ise de, bu kişilerin hisselerinin hamile yazılı hisse senedine çevrilmiş olmasından dolayı her zaman için el değiştirebileceği, bu durumun ise yargılaması devam eden davacı talebi yanında HMK 389 maddesinde öngörüldüğü şekli ile ileride telafisi güç zararlara sebebiyet verebileceği, önceki tedbir kararının davacı yönünden iyi niyetli hamile yazılı hisse senedi devir alacak kişiler tarafından bir koruma sağlamayacağından muhtemel zararlarına sebep olacağına kanaat getirildiği, geçersiz sözleşmeye istinaden davacının, davalı şirket nezdindeki %25 hissesinin devir edildiği sabit olmakla bu %25 lik hisse üzerine 3. kişilere devir ve temlikin önlenmesi için tedbir uygulanmasına ve şirket hisselerinin hamile yazılı hale gelmiş olması dikkate alınarak 3.kişiler yönünden bu hususun aleniyet kazanması için de şirket ticaret sicil kaydına tescil ve ticaret sicil gazetesinde ilanına da karar verildiği, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak açılan ve verilenin iadesi talebi mahiyetindeki dava yönünden taktiren bu tedbir için yeniden teminat alınmadığı, ayrıca geçersiz sözleşmeye konu davalı şirket mülkiyetinde bulunan devre konu taşınmaz hissesi üzerine de tedbir talep edilmiş ise de; taşınmazın dava konusu olmadığından bu talebin yerinde görülmediği gerekçesiyle İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 195760 sıra nosunda kayıtlı …San. Ve Ticaret Anonim Şirketi’nin hisselerinin %25 i üzerinde 3. kişilere satış ve devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir uygulanmasına, şirket hisselerinin hamiline yazılı hisse senetleri halinde olması nedeniyle kararın şirket sicil kaydına işlenmesi ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanının ayrıca sağlanmasına, dosyadaki bilgi ve belgeler ve tüm dosya kapsamınca HMK 392/1 maddesi uyarınca teminat alınmasına yer olmadığına, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
İTİRAZ: Davalılar vekilinin 16.06.2020 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; geçersiz gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin akdinden sonra yapılan sermaye arttırımları sırasında ihdas edilen ve bedelleri davalılar tarafından ödenen yeni hisseler iade kapsamı dışında olduğu gibi, bedelleri davalılar tarafından ödenmiş yeni hisseler üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki, işbu davanın açılmasından önce, davacının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için başvurduğu (Kapatılan) İstanbul 44 Asliye Ticaret Mahkemesinin tesis ettiği 2013/180 D. İş. 10.04.2013 tarihli karar ile davacının davalılara devrettiği 12.500,- TL’lık hisseler üzerine tedbir konulduğunu, bu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, zira, davacının geçersiz sözleşme ile davalılara temiik ettiği şirket hisselerinin zaten bu kadar olduğunu, ayrıca, davanın açılmasından sonra yapılan sermaye arttırımda oluşan hisseler ayrı bir davanın konusunu teşkil ettiğinden, müstakbel bir davada talep edilebilecek ihtiyati tedbirin işbu davada talep ve tesis edilebilmesinin doğru olmadığını belirterek teminatsız olarak tesis edilen 29/04/2020 tarihli ihtiyatî tedbir kararının tümüyle ortadan kaldırılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 13/07/2020 TARİHLİ ARA KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince, davacı şirketin, davalı şirkette % 25 hissesinin bulunduğu, hisselerin geçersiz hale gelen sözleşmeye istinaden devredildiği, davalı şirket hisselerinin hamile yazılı hisse senedine çevrilmiş olmasından dolayı her zaman için el değiştirebileceğinden, davacı şirket yönünden HMK 389 maddesi koşullarının oluştuğu, itirazın yerinde olmadığı kanaatine varıldığından itirazın reddine karar verilmiştir.Bu ara kararına karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; itiraz dilekçesinde ileri sürüken nedenler aynen tekrar edilerek geçersiz sözleşmeden sonra yapılan sermaye arttırımları nedeniyle ihdas edilen ve bedelleri müvekkilleri tarafından ödenen yeni hisselerin işbu davanın konusu olmadığı gibi iade kapsamı dışında olduğunu, bu yeni hisseler üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Davacı tarafça, davalı şirket ile akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca devredilen davalı şirket hisselerinin sözleşmenin geçersizliği nedeniyle iadesi, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise, gerçek değeri tespit edilerek tarafına ödenmesi istemiyle açılan işbu davada, davalı şirket hisselerinin %25’i üzerinde ve davalı şirket uhdesindeki taşınmazın 3. kişilere devrinin engellenmesi hususunda ihtiyati tedbire hükmedilmesi talep edilmiş, ilk derece mahkemesince, davacının davalı şirket hisselerinin %25 i üzerinde 3. kişilere satış ve devrinin önlenmesi yönündeki talebinin kabulüne, taşınmaz devrinin önlenmesi hakkındaki tedbirin ise reddine karar verilmiş, hükmedilen tedbire davalılar vekilince itiraz edilmesi üzerine, 13.07.2020 tarihli ara kararıyla tedbire itirazın reddine hükmedilmiştir.Bu ara kararına karşı davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olayda, davalılar vekilinin tedbire itirazının değerlendirilmesi için mahkemece, duruşma gün ve saatinin 13/07/2020 günü saat 13:30 olarak bildirildiği ve fakat duruşma gün ve saatinin taraflara tebliğe çıkarılmadan davalılar vekilinin yokluğunda itirazın reddine karar verildiği görülmüş olup, nitekim bu husus da mahkemenin kabulündedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve Anayasanın 36. maddesine göre herkes, yasal yollardan faydalanarak yargı yerleri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı, 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde belirtilen hukukî dinlenilme hakkını da içeren daha geniş bir haktır ve hukuk devletinin bir gereğidir.Adil yargılanma hakkı; kanunî, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma, makul süre içinde yargılanma, hakkaniyete uygun yargılanma ve hukukî dinlenilme haklarını kapsar.Hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesine göre, tarafların yargılama ile ilgili bilgi sahibi olması, bilgi sahibi olduğu konuda açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi, mahkemenin tüm iddia ve delilleri dikkate alarak kararını gerekçeli olarak vermesi gerekir. Dava sonucundan etkilenecek bütün kişilerin hukukî dinlenilme hakları vardır. Davanın tarafları yanında kendi hakkıyla bağlantılı olarak fer’i müdahilin de hukukî dinlenilme hakkı vardır. Hukukî dinlenilme hakkına aykırılık, kanun yolu incelemesinde re’sen dikkat alınır ve Yargıtay nezdinde mutlak bozma sebebidir. Örneğin; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmeden aleyhine hüküm kurulması, ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ıslah ile artırılan talebin hüküm altına alınması (HMK.177 maddesi gerekçesi), tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi, duruşmanın tayin edilen gün ve saatten önce yapılıp tarafların yokluğunda karar verilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ihlalidir.Bu itibarla; Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, taraflar vekillerine, tedbire itiraz duruşma günü tebliğ edilmesi gerekir. Aksi hal hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olur. Bu koşul ihlal edilerek karar verildiğinden; HMK 353/1.a.4.maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati tedbire itiraz eden davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE; işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu 13/07/2020 tarihli ara kararının HMK.’nın 353(1)a-4 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, 2-Davanın, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalılar tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalılara iadesine,4-Davalılar tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK ‘nın 362(1)-g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.