Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/827 E. 2021/830 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/827
KARAR NO: 2021/830
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2021
NUMARASI: 2020/42 Esas – 2021/38 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ve davalıların dava dışı …Ltd.Şti’nin ortakları olduğu, şirketin Beykoz ilçesi 11 sayılı parselde inşa edilen taşınmazların 4/5 ‘ine, dava dışı …Ltd.Şti’nin de 1/5’ine malik olduğu, davalılardan …’in şirketi temsile yetkili müdür olarak şirkete ait bağımsız bölümleri 20/06/2011 ve 02/12/2011 tarihli satış işlemleri ile davalıların eşi ve çocuklarına tapuda düşük bedellerle satışını yaptığı, satış bedellerinin her iki şirketin ortak hesabına yatırıldığı, daha sonra tarafların ortağı olduğu … Ltd.Şti payına düşen miktarın şirket hesabına gönderildiği, şirket hesabındaki bu bedellerin ise yine dilekçede ayrıntılı olarak belirtilen tarih ve miktarlarda davalıların şahsi hesabına aktarıldığı, şirket yönetiminin 10/06/2011 tarihinde değişmesinden sonra muvazaalı bir şekilde tapudan satışlar yapılarak düşük satış bedellerinin şirketlerin ortak hesabından, … Ltd.Şti hesabına sonra da şirketin müdürleri ve ortağı olan davalıların şahsi hesabına aktarıldığı ancak müvekkilinin payına tekabül eden bedelin ödenmediğini belirterek müvekkilinin ortaklık payı olan 1/5 oranına karşılık gelen bedelin tespiti ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin şirket müdürü ve ortağı olan davalılardan yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığı, tarafların kardeş olduğu gibi … Ltd.Şti’nin ortakları oldukları, dava konusu 11 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak davacının daha önceden açtığı muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarından feragat ettiği, bu nedenle davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiği ayrıca davacı ile eşi ve davalıların eşleri arasında 25/09/2013 tarihli Sulh Protokolü imzalandığı buna rağmen davacı tarafından 2019 yılında Beykoz 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/170 esasında kayıtlı davanın açıldığı, anılan davada kesin hüküm itirazının ileri sürülmesi ve davacının, davanın kesin hüküm nedeniyle reddedileceğini öngörerek bu kez huzurdaki davayı açtığı, esasen şirket ortakları arasında bağımsız bölümlere ilişkin bir paylaşım yapıldığı ve davacının da payına düşeni aldığı zira 11 parselde bulunan bağımsız bölümlerden davacının eşine de devirler yapıldığı, tarafların ortağı olduğu … Ltd.Şti ile … Ltd.Şti arasında 11/05/2007 tarihli adi ortaklık sözleşmesi kapsamında düzenlenen 05/08/2010 tarihli Gayrimenkul Paylaşım Protokolüne göre, … Ltd.Şti’ye aidiyeti belirlenen dört ayrı bağımsız bölümün 1/5 hissesinin davacının eşine devredildiği, davacının şirketi temsile yetkili müdür olarak tapuda yaptığı satış işlemleri ile müvekkillerinin eşlerine ve davacının kendi eşine devredilen gayrimenkuller olduğu, devirlerin amacının satış değil, paylaşıma yönelik bulunduğu ve davacının da bu paylaşımda hissesine düşeni aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın TTK 644. maddesi yollamasıyla TTK553.ve devamı maddeleri uyarınca şirket müdürlerinin sorumluluk davası olduğu, davacının şirkete ait taşınmazların davalılar tarafından muvazaalı olarak satılması nedeniyle uğradığı zararı istediği, böyle bir davayı açma hakkının asıl olarak ortaklığa ait olduğu, davacının şirkete 1/5 oranında ortak olup, şirketin taşınmazlarının muvazaalı satılması nedeniyle uğradığı zararın dolaylı zararın niteliğinde bulunduğu, buna göre tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebileceği, davacının tazminatın kendisine ödenmesini talep etmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükmün gerekçesinin dayandırıldığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararının somut olaya uygun düşmediği, anılan kararda, davanın müdür tarafından açılıp, tapu iptal ve tescilin talep edildiği, oysa dava konusunun tapu iptal ve tescil olmayıp, tazminata ilişkin bulunduğu gibi müvekkilinin şirket ortağı olup, müdür sıfatının bulunmadığı, şirkete ait taşınmazların düşük bedellerle kendi eş ve çocuklarına satarak satış bedellerinin muhtelif tarihlerde yine kendi eşleri ve çocukları üzerinden … Ltd.Şti ve … Ltd.Şti adi ortaklık hesabına havale yapmaları ve bu hesaptan şirket hesabına, şirket hesabından da şahsi hesaplarına havale yapılması nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın tazmininin istendiği, mahkemece davanın hatalı nitelendirildiği, davalıların eylemleri sonucunda müvekkilinin 1/5 oranında münferit bir zarara uğradığı, davalıların kasten ve kötüniyetli olarak birlikte hareket edip, müvekkilini zarara uğrattıkları, mahkeme kararında belirtilen dolaylı ve doğrudan zarar ayırımının müvekkili bakımından uygulanamayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı taraf, davalıların şirket ortağı ve müdürü olarak şirkete ait bağımsız bölümleri düşük bedellerle eşlerine ve çocuklarına muvazaalı olarak sattıkları ve satış bedellerini şirket hesabına havale ettikleri ancak daha sonra kendi şahsi hesaplarına aktarmaları ve 1/5 oranındaki payını vermemeleri nedeniyle uğradığı zararın tazminini istemiş, davalılar ise, bu satışların gerçek satış olmayıp, şirkete ait taşınmazların paylaşımına ilişkin olduğu, davacının eşine de aynı şekilde taşınmaz devri yapıldığı, aynı taşınmazlar hakkında daha önce açılan tapu iptal tescil davalarından feragat edildiği, tarafların Sulh Protokolü imzaladığı, kesin hüküm ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddini savunmuştur. 6100 sayılı HMK 33. maddesine göre, hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular. Bu madde hükmüne göre, davaya esas maddi vakıaları açıklamak taraflara ait olmakla birlikte hukuki nitelendirme mahkeme tarafından yapılır. Tarafların ortağı olduğu dava dışı … Ltd.Şti’de davacının 1/5 payının bulunduğu, davalılardan …, … ve …’in şirketi münferit temsile yetkili müdür oldukları, diğer davalı …’in ise müdür sıfatının bulunmadığı ihtilafsızdır. Davacının iddiasının; şirket müdürü ve ortağı olan davalılar tarafından, şirkete ait taşınmazların eş ve çocuklarına düşük bedelle satıldığı ve satış bedellerinin de kendi şahsi hesaplarına aktarılması nedeniyle oluşan zararın tazminine yönelik olmasına ve davalılar tarafından satışların gerçek satış olmayıp, şirkete ait taşınmazların ortaklar arasında paylaşıldığının savunulmasına göre, davanın, TTK644. maddesi yollamasıyla, TTK 553. maddesi ve devamı maddelerine göre şirket müdürünün sorumluğu davası olduğu anlaşılmakta olup, ilk derece mahkemesince yapılan hukuki nitelendirmenin isabetli olduğu görülmektedir. Nitekim ortaklarından bağımsız, ayrı bir tüzel kişilik olan şirketin faaliyetinin devamı sırasında mülkiyetinde bulunan taşınmazların ortaklar arasında paylaşımı veya düşük bedelle satışı ve satış bedelinin müdürlerin ve ortakların şahsi hesabına aktarımı şeklindeki işlemlerin şirketin zarara neden olabilecek işlemler olduğu tartışmasızdır. 6102 sayılı TTK 644. maddesi uyarınca, limited şirket müdürünün sorumluluğunda, anonim şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553. ve devamı maddeleri uygulanacaktır. TTK 553. maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Tarafların ortağı olduğu şirketin maliki olduğu bağımsız bölümlerin düşük bedelle satılması ve satış bedellerinin şirket hesabından müdürlerin şahsi hesaplarına aktarımı sonucunda şirketin kendisi doğrudan zarara uğramaktadır. Pay sahibi olan davacının, şirket müdürlerine karşı sorumluluk davası açması mümkün olmakla birlikte tazminatın şirkete ödenmesini talep etmesi gerekmekte olup, tazminatın kendisine ödenmesi istemesi halinde aktif dava ehliyetinin bulunmadığı kabul edilmelidir. ( Yargıtay11. Hukuk Dairesi 2018/3034 E- 2019/4617 K sayılı 19.6.2019 tarihli kararı) Davalılardan … şirket müdürü olmamakla beraber şirket ortağıdır. TTK 613/2 maddesine göre, ortaklar, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamazlar. Ortağın kendisine özel menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren kusurlu davranışlarda bulunmasına bağlı olarak şirketin zarara uğraması halinde bu madde kapsamında zararın tazmini talep edilebilecektir. Davacı taraf dava dilekçesinde ve sonraki aşamalarda da, tazminatın kendisine ödenmesi talebinde bulunduğundan ilk derece mahkemesince davanın bu nedenle reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harcının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021