Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/817 E. 2021/623 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/817
KARAR NO : 2021/623
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2021
NUMARASI: 2021/185 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2021
Taraflar arasındaki Ticari Şirket davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ TALEP: İhtiyati Tedbir talep eden eden-davacı vekili davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi ve kar payı alacağının tahsiline ilişkin dava dilekçesinde özetle;davacının taleplerinin zarar görmemesi için öncelikle davalı şirket adına kayıtlı taşınmaz ve araçların satılmaması ,devredilmemesi ve ipotek veya başka bir hakla sınırlandırılmamasını teminen ihtiyati tedbir konulmasına karar talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARI:Mahkemece davacının iddialarını ispata yarar delil sunulmadığı ve bu aşamada yaklaşık ispat olgusu gerçekleşmediği gerekçesi ile tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : İhtiyati Tedbir talep eden eden-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece tedbir talebinin reddedilmesi nedeniyle davacı açısından telafisi imkansız önemli zararlar doğacağını ,tedbir kararı verilmesi için davanın ispatı için delil bulunması zorunlu olmadığını istekte haklı bulunmasının yeterli olduğunu, 17/06/2013 tarihinden bu yana şirketin işleyişi, mali dururmu hakkında davacının bilgi alma hakkının kullandırılmadığını ,müdürünün görev süresisin 01/07/2020 tarihinde dolduğunu, müdürün şirketi yalnızca kendisininmiş gibi kullandığını, yıllardır genel kurulun yapılmadığını, kar payı dağıtılmadığını, mahkemece vaka ve dellillerin doğruluğu tartışılmadan karar verildiğini, tedbir kararı verilmemesi halinde yargılama sırasında şirketin içinin boşaltılacağını belirterek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davalı şirket adına kayıtlı taşınmaz ve araçların satılmaması ,devredilmemesi ve ipotek veya başkabir ayni bir hakla sınırlandırılmamasını teminen ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Talep limited şirketin haklı nedene dayalı olarak fesih ve tasfiye ile kar payı alacağının tahsisli istemine ilişkin davada şirket adına kayıtlı taşınmaz ve araçların 3 kişilere devir , temlik ve sınırlı ayni hak ile sınırlandırılmasının önlenmesi yönünde ihtiyati Tedbir kararı verilmesi, istemine ilişkindir.Mahkemece tedbir talebinin reddine karar verilmiş bu karara karşı ihtiyati tedbir eden vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur.TTK 636 maddesinde Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.” düzenlemesi yapılmıştır. Bu düzenleme uyarınca verilecek ihtiyati tedbirlerde de HMK’nın 389 vd maddeleri göz önünde tutulması ve birlikte uygulanması gerekir. 6100 Sayılı HMK 389 /(2) Maddesi uyarınca” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Aynı yasanını 390 Maddesi “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü içermektedir.Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır.Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte; zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki; genelde geçici hukuki korumalara, karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Somut olayda kar payı alacağı yönünden tedbir talebine konu şirket adına kayıtlı taşınmaz ve araçlar uyuşmazlık konusu olmadığı gibi şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin talep yönünden davalı şirket davaya henüz cevap vermemiş,delliler toplanmamış olup buna göre davacı haklılığının yaklaşık olarak ispatı ölçüsünde delil bulunmayıp dosyanın geldiği aşama itibariyle yaklaşık olarak ispat sağlanamamıştır .Mahkemece değişen delil durumuna göre talep halinde her zaman tedbir talebi yönünden karar da verilebilececeği de gözetildiğinde yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmeyen davalı şirketin araçları ve gayrimenkulleri üzerine üçüncü kişilere devir , temlik ve sınırlı ayni hak ile sınırlandırılmasını engelleyecek mahiyette tedbir konulmasına dair talebin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle istinaf sebepleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati tedbir talep eden eden-davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İhtiyati tedbir talep eden eden-davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi.