Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/808 E. 2021/712 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/808
KARAR NO : 2021/712
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2021
NUMARASI: 2020/704 Esas
DAVA Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ 07/06/2021
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen ara kararına karşı süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden asıl davanın davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ ASIL DAVADA: Davacılar vekili,müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 11.11.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin mali haklarının belirlenmesine ilişkin (2). Madde uyarınca; “1 Kasım 2020 tarihinden 1 Ocak 2021 tarihine kadar Yönetim Kurulu Başkanı’na aylık 64.000 TL yönetim kurulu üyelerinin her birine ayrı ayrı aylık 44.000 TL net ücret ödenmesini ve devam eden yıllarda 1 Ocak 2021’den başlamak üzere her yıl bir önceki yılın yıllık Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) oranında artırım yapılarak aylık net ücretin tahakkuk ettirilmesini; Yönetim kurulu Başkanına Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %1,5 oranında net primin verilmesini ve yönetim kurulu üyelerinin her birine ayrı ayrı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %0,1 oranında net prim ödenmesini ve takip eden yıllarda da bu sistemin devam edilmesi” yönündeki karar alındığını, müvekkillerinin ve bazı pay sahiplerinin karara muhalefet şerhi verdiklerini, davalı şirketin 11.11.2020 tarihli olağanüstü genel kurulunda oy çokluğu ile yönetim kurulu üyelerine ödenmek üzere belirlenen primin oranı düşük gibi görünmekteyse de gerçekte net satışlar üzerinden hesaplanan net prim tutarının fahiş meblağlara ulaştığını, davalı şirket tarafından ilk olarak 28.06.2018 tarihli genel kurulda yönetim kurulu başkanına prim ödenmesinin kararlaştırıldığını, müvekkilleri tarafından İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/853 E. Sayılı davası ile ilgili genel kurul kararının iptalinin talep edildiğini, anılan mahkeme tarafından 03.07.2020 tarihinde, yönetim kurulu başkanına ödenecek ücrete ilişkin karar dahil olmak üzere iptali talep edilen genel kurul kararları hakkında yürütmenin TTK’nın 449. Maddesi uyarınca tedbiren geri bırakılmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiğini, 15.10.2020 tarihli 2018/853 E. 2020/460K. sayılı karar ile davalı şirketin 28.06.2018 tarihli genel kurulunda Yönetim Kurulu Başkanı …’a ödenecek ücret ve prime ilişkin kararın iptaline karar verildiğini, kararının gerekçesinde, kararın şirketin diğer ortakları arasındaki dengeyi bozduğunun, örtülü kar aktarılması olarak kabul edilebileceğinin, şirketin diğer ortaklarının müktesep haklarından olan kardan pay alma haklarının zayıflatıldığının ve şirket menfaatlerinin zedelendiğinin belirtildiğini, davalı şirketin 30.04.2019 tarihli genel kurulda da gündemin, Yönetim Kurulu üyelerinin ücret ve prim haklarının belirlenmesine ilişkin (5)’inci maddesi ile, Müvekkillerin itiraz ve muhalefetlerine rağmen yönetim kurulu başkanı için, “2019 yılı Mart 2019 döneminden başlamak üzere 2018 yılı ücretine %10 zam yapılarak ücret ödenmesine, daha sonraki yıllarda ise artışın yıllık TÜFE oranında yapılarak ödenmesine, 2019 yılı primi ile ilgili olarak, … San. ve Tic. A.Ş.’nin Ocak 2019 döneminden başlamak üzere, her ay hesaplanacak Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir Tablosunda bulunan Net Satışların %1,5 oranında Net Prim hesaplanmasına ve takip eden ay içinde kendisine ödenmesine, takip eden yıllarda da bu prim sistemine devam edilmesi” ne karar verildiğini, bu genel kurul kararına karşı da iptal talebiyle, İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/437E. Sayılı dava ikame edilmiş olup davanın halen derdest olduğunu, bu davadaki 06.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda, belirlenen fahiş ücretin eşitlik ilkesini gözetmediğinin belirtildiğini, belirlenen ücret ve sair haklar diğer pay sahiplerinin vazgeçilmez haklarından olan kardan pay alma haklarını ihlal ettiğini, eldeki davada, fahiş ve yüksek meblağlardan daha kabul edilebilir miktarlara inmiş olan aylık ücretlere itiraz edilmediğini, sadece aşırı ve fahiş prim bağlama maddesinin iptalinin talep edildiğini, iptali talep edilen karar, TTK. 436. maddesi hükmüne ve doktrinde “oydan mahrumiyet/yoksunluk” olarak tanımlanan ilkeye aykırı olarak alındığını, iptali talep edilen kararın aynı zamanda TTK’nın 447.maddesine göre de genel kurulun özellikle pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarından olan kârdan pay alma haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran nitelikte olmasının yanı sıra sermayenin korunması ilkesine aykırı olması nedeniyle de batıl olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 11.11.2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında gündemin (2.) ikinci maddesinde alınan; “(…) Yönetim kurulu başkanına Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %1,5 oranında net primin verilmesini ve yönetim kurulu üyelerinin her birine ayrı ayrı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %0,1 oranında net prim ödenmesini ve takip eden yıllarda da bu sistemin devam edilmesi” kararının TTK m.447 uyarınca butlanının tespitine veya TTK m.445 ve devamı maddeleri uyarınca iptaline ve kararın TTK md.449 gereğince yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA; davacı …, vekili, davalı şirketin hakim durumda pay sahiplerinden …’ın 2019 mali yılı içerisinde annesi …’tan bazı hisseleri devraldığını ancak buna ilişkin TTK’nın 198 inci maddesinde öngörülen bildirim yükümlülüklerinin yerine getirilmediğinden paylarına bağlı oy hakkı dahil tüm pay sahipliği haklarının donduğunu, nitekim 5 Mayıs 2020 genel kurul toplantısında buna aykırı olarak katılım sağlanmış ve oy kullanılmış olması ise 5 Mayıs 2020 genel kurul toplantısı ve bu toplantıda alınan kararların yokluğu, batıl olması veyahut iptal sebebini oluşturduğunu, 5 Mayıs 2020 genel kurul toplantısında …’ın, TTK’nın 198 inci maddesi kapsamında donmuş olan ve kullanılmaması gereken pay sahipliği haklarını da kullanarak, yani bunlara ilişkin toplantıya katılım ve oy hakkını donmuş olmalarına rağmen ve kullanmaması gerekirken kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı ve üstelik kararların alınmasına etkili olacak şekilde kullanması ve dolayısıyla anılan kararların iptali veya yokluk ya da butlanının tespiti ve Şirket Yönetim Kurulu üyelerinin 5 Mayıs 2020 tarihli GK Toplantısı’nda …, … ve …’den oluşacak şekilde seçilmiş sayıldığının tespiti için açılan davanın halen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2020/366 Esas sayılı dosyada görüldüğünü, bu nedenle halihazırda davalı şirket yönetim kurulunun 5 Mayıs 2020 tarihinde üyeliğe seçilmiş olan , … ve …den oluştuğunun ve geçersiz oylar dolayısıyla hala görevde görülen yönetim kurulu üyelerinin yaptığı genel kurula çağrı dahil tüm işlemlerin de geçersiz olduğunu, 9 Haziran 2020 genel kurul toplantısında bu sefer TTK’nın 198 inci maddesinde öngörülen bildirimi arada yapmak suretiyle oy kullanarak hakim durumda pay sahibi …’ın iradesi doğrultusunda bir yönetim kurulu seçimi yapılmış olsa da, 9 Haziran 2020 genel kurul toplantısı da görevde bulunmaması gereken bir yönetim kurulu tarafından yok hükmünde olacak şekilde toplantıya çağırılarak yapıldığından bu genel kurul toplantısı da yok hükmünde olduğunu, keza bunun gibi 8 Ekim 2020 ile 11 Kasım 2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı da görevde bulunmaması gereken bir yönetim kurulu tarafından çağırılmış olmaları nedeniyle yok hükmünde olduğunu, ayrıca 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısında gündeminin (2) nci maddesi uyarınca alınan mali hakların tespiti kararının, TTK’nın 445 inci maddesi uyarınca kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptali gerektiğini, her şeyden önce, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/853 Esas, 2020/460 Karar sayılı 15 Ekim 2020 tarihli kararı ile 2017 mali yılı hesaplarının görüşüldüğü 28 Haziran 2018 genel kurul toplantısında Yönetim Kurulu başkanı …’a aylık net 360.000 TL ücret, 2017 yılı net satışlarının %1,5’u oranın net başarı primi ve 2018 yılında da aylık olarak net satışların %1,5’u oranında net prim ödenmesi gibi yüksek meblağlarda tanınan mali hakların genel giderler içindeki payları yüksek olduğundan ve bu mali haklar fahiş olduğundan iptaline karar verildiğini, bunun gibi, 2018 mali yılı hesaplarının görüşüldüğü 30 Nisan 2019 genel kurul toplantısında, Yönetim Kurulu başkanı … için 2018 mali yılında almış olduğu aylık net 360.000 TL ücrete Mart 2019 döneminden başlamak üzere %10 zam yapılmasına ve daha sonraki yıllarda ise artışın TÜFE oranında yapılmasına ve Ocak 2019 döneminden başlamak üzere görev süresi boyunca aylık olarak net satışların %1,5’u oranında net prim ödenmesine ilişkin kararın da iptali talebinin görülmekte olduğunu, anılan dava dosya kapsamında düzenlenenen bilirkişi raporunda, bu mali hakların pay sahipleri arasında eşitsizlik yarattığı, çoğunluğun gücünü kullanarak azlığın menfaatlerinin ihlaline yol açtığı, çoğunluğun kendilerini azlığa göre daha avantajlı konuma getirdiğinden bahisle iptal edilmesi gerektiği kanaatine varıldığını, şirket tarafından geçmiş yıllarda yalnız Yönetim Kurulu başkanına fahiş ücret ve prim ödenirken, 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısında bu defa tüm Yönetim Kurulu üyelerine takdir edilen ücret ve primler karşılaştırıldığında aslında geçmiş yıllara göre sanki ücrette biraz bir indirim yapılmış gibi görünse de prim açısından bir zam yapıldığının rahatlıkla anlaşılmakta olduğunu, bunun yanında, şirket yönetim kurulunun görev süresini aşan bir süreyle ücret ve prim takdiri yapılacak şekilde şirketi bağlayıcı bir karar alınmış olmasının da başka bir iptal sebebi olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 11 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısı’nda alınan (2) sayılı kararın TTK’nın 449 uncu ve HMK’nın 389 uncu ve devamı maddeleri uyarınca yürütmesinin karar kesinleşinceye kadar geri bırakılmasına, dava konusu 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısının yapılması için çağrıda bulunulması yönündeki Yönetim Kurulu kararının yoklukla malul olduğunun veya batıl olduğunun tespit edilmesine, 11 Kasım 2020 GK Toplantısı’nın yoklukla malul olduğunun veya batıl olduğunun tespit edilmesine, olmadığı takdirde, 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısında alınan (2) sayılı kararın iptal edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl ve birleşen davanın davalı şirket vekili, davacıların, müvekkili şirketin 19 Mart 2018, 28 Haziran 2018, 30 Nisan 2019 tarihli, 5 Mayıs 2020, 9 Haziran 2020 tarihli Genel Kurul Toplantılarında alınan kararlara karşı açtığı iptal davalarından sonra şirketin 11 Kasım 2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurulunda almış olduğu kararların da iptalini talep ettiklerini şöyle ki; aile içerisinde kardeşler arasında 2018 yılında başlayan ailevi anlaşmazlıklar, aile şirketlerine taşınmış bu tarihten sonra davacı aile şirketlerinde erkek kardeşinin yönetim kurulu başkanı olduğu tüm şirketlerin her bir genel kuruluna dava açmak sureti ile günümüze kadar toplam 50’yi aşkın dava açıldığını, somut olayda TTK 449 ve HMK 389’da aranan şartlar gerçekleşmediğinden tedbir talebinin reddi gerektiğini, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/853 E 2020/460 K. 15.10.2020 tarihli kararının istinaf aşamasında olup, kesinleşmediğini, 30.04.2019 tarihli genel kurulda Yönetim Kurulu üyelerinin ücret ve prim haklarının belirlenmesine ilişkin derdest İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/437 E. Sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda, aleyhe tespitler yapılmış olsa dahi itirazlarımız doğrultusunda dosyanın bilirkişilere ek rapor tanzimi için tevdii edildiğini, zira, müvekkil şirketin 2017 ve 2019 yılında yapmış olduğu kar dağıtımlarını incelemeksizin ve değerlendirmeksizin eksik inceleme ile yaptıkları değerlendirmeleri neticesinde kar dağıtımı yapılmamasına rağmen ücret ödendiğinden bahisle, pay sahipleri arasındaki eşitlik ilkesinin bozulduğu gerekçesiyle bu genel kurul kararı hakkında hatalı sonuçlara vardıklarının sabit olduğunu, yönetim kuruluna emek, mesai ve başarılarına karşılık teşkil etmek üzere prim takdir edildiğini, ücret ve prim teklifi şirketin finansal durumu, yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı olduğunu, yönetim kurulunun yetkisiz ve aldığı kararların da hükümsüz olduğu iddialarının dayanaksız olduğunu, kaldı ki davacıların bu iddiasının istanbul 9 ATM 2020/366 E. sayılı davanın konusunu oluşturduğunu, müvekkili şirketin 09.06.2020 tarihli genel kurulda yönetim kurulu seçimi yaptığından 11 Kasım 2020 genel kurul toplantısının yapılması için çağrıda bulunulması yönündeki yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun veya batıl olduğunun tespit edilmesine ilişkin taleplerinin yersiz olduğunu, gerek davacıların gerekse diğer hissedarları şirkete bugüne kadar zerre mesai harcamamışken ve hiç emek koymamışken, yıllardır şahsi emeği, mal varlığı ve enerjisini de dahil eden yönetim kurulu başkanının ve şirketi olduğu konumdan daha üst seviyelere getirmiş ve yönetmiş olan yönetim kurulu üyelerinin yıllara sari bu şahsi emek ve mesaileri karşılığında kararlaştırılan ücret ve prim hakkının dürüstlük kuralına aykırı olduğunun iddia edilmesinin objektif ve iyi niyetli bir yaklaşım olmadığını, bu kararla hissedarların kardan pay alma hakkının engellenmediğini, yönetim kurulu üyesi olan pay sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerine ücret ve prim ödenmesi konusunda yapılan müzakerelere katılabileceğini ve oy kullanabileceğini belirterek asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince, dava konusu genel kurul toplantılarında alınan kararlara yönelik yürütülmesinin geri bırakılması talebinin TTK’nun 449.maddesi uyarınca davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin görüş ve beyanları alındıktan sonra değerlendirilmesi gerektiğinden yönetim kurulu üyelerine tedbir talebine konu görüş ve beyanlarını bildirmeleri için meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş, yönetim kurulu üyelerinin müşterek beyanlarında özetle; yönetim kurulu üyelerinin mali hakları için alınan kararın genel kurulun iradesi doğrultusunda alındığını, ticari kapasitesi bu denli büyük ve karlı olan şirketin karının arttırılması ve geleceği için çalışan yönetim kurulu üyeleri için tanınan prim hakkının başarı ile doğru orantılı olduğunu, şirkete hiçbir katkı sunmayan davacı pay sahipleri ile emek veren yönetim kurulu üyelerinin aynı kefede değerlendirilemeyeceğini, pay sahiplerinin kar payı alma hakkının da etkilemediğini belirterek tedbir talebinin reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesinin 11.03.2021 tarihli ara kararıyla; asıl ve birleşen davaya konu davalı şirketin 11/11/2020 tarihli genel kurulunda alınan yönetim kurulu başkanı ve üyelerine prim verilmesine dair 2 nolu kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu hususunun yargılamaya muhtaç olduğu, bu aşamada sunulan deliller kapsamında kararın yürütülmesinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin güçleşeceği ya da imkansız hale geleceği noktasında kanaat oluşmadığından koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl davanın davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket yönetim kurulu tarafından 2018 yılından bu yana sürekli olarak genel kurula, özellikle yönetim kurulu başkanına fahiş miktarda ücret ve prim ödenmesi teklif edilmekte ve genel kurulda da TTK’nın 445 maddesine aykırı bir biçimde bu yönde karar alındığını, bu nedenle müvekkilleri tarafından 2018 yılından bu yana alınan fahiş ücret ve prim hakkındaki genel kurul kararları aleyhine dava açılmak zorunda kalındığını, nitekim İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/853E. ve 2020/460K. sayılı kararı ile davalı şirketin 28.06.2018 tarihli gelen kurulunda Yönetim Kurulu başkanı …’a ödenecek ücret ve prime ilişkin kararının iptaline karar verildiğini, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/437E. sayılı dava dosyasında da alınan 06.10.2020 tarihli ilk bilirkişi raporu da bu yönde olduğunu, dava konusu 11.11.2020 tarihli genel kurul ile fahiş tutara tekabül edebilecek prime karar verildiğini, davalı şirket yönetim kurulu üyeleri ücret ve prime ilişkin alınan kararların iptal edilmesine rağmen, ısrarla, tekrar tekrar aynı yönde alınan genel kurul kararları ile müvekkilleri sürekli dava açmak zorunda bıraktığını, ödenen bu tutarların her zaman geri alınabileceği iddiasının ise doğru olmadığını, öte yandan bu kararın yürütmesinin durdurulması yönünde karar alınasının somut olarak şirkete herhangi bir zarara sebebiyet vermeyecek; şirketin yönetimini ve idaresini herhangi bir suretle etkilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire karar verilmesini istemiştir.Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle; bir önceki yıl daha yüksek oranda ücret ve prim belirlenmesine rağmen bu karara karşı istinaf mahkemesi ödenenlerin geri tahsil edilebilir olduğundan bahisle tedbir kararı verilmesinde hukuki yarar bulmadığını, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/853 E 2020/460 K. 15.10.2020 tarihli kararının istinaf aşamasında olup, henüz kesinleşmediğini, 30.04.2019 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ücret ve prim haklarının belirlenmesine ilişkin derdest İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/437 E. Sayılı dava dosyasının haklı itirazlar doğrultusunda bilirkişilere ek rapor tanzimi için tevdii edildiğini, yönetim kurulu için belirlenen primin fahiş olmadığını, harcanan mesai ve emekle doğru orantılı olarak her şirket kendi durumuna göre ücret belirleyip belirlememekte serbest olduğunu, bu kararla hissedarların kardan pay alma hakkının engellenmediğini belirterek istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
GEREKÇE :Talep, genel kurul kararın butlanla malul olduğunun tespiti olmadığı takdirde iptali davasında TTK’nın 449.maddesi uyarınca, 11.11.2020 Tarihli Olağanüstü Genel Kurulda alınan kararın uygulanmasının tedbiren geriye bırakılması istemine ilişkindir.TTK 449.maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK 389 vd. maddelerinden yararlanmak gerekir.HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir.Davacı tarafça, davalı şirketin 11.11.2020 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan, “…yönetim kurulu başkanına Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %1,5’i oranında net prim verilmesine, yönetim kurulu üyelerinin her birine ayrı ayrı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan Gelir tablosunda bulunan net satışların %0.1’i oranında net prim verilmesine ve takip eden yıllarda da bu sistemin devam etmesine” ilişkin gündemin (2) nolu genel kurul kararı hakkında icranın geri bırakılması suretiyle ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş, ilk derece mahkemesince, tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Anılan kanun hükmünde mahkemeye taraflar arasındaki hukuki menfaat dengesi gözetilerek tebdir konusunda takdir hakkı tanınmıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun “Yönetim kurulu üyelerinin mali hakları” başlıklı 394. maddesinde; “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir.” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Buna göre, aksine esas sözleşmede hüküm olmadığı takdirde yönetim kurulu üyelerine her toplantı günü için bir ücret verileceği, ücret miktarı esas sözleşmede tayin edilmemiş ise genel kurulca tayin olunacağı hükme bağlanmıştır. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Huzur hakkı ve ücretin belirlenmesinde şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması dikkate alınarak tayin olunan ücretin yönetim kurulu üyelerinin bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır. Yönetici ve denetçiler için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulu ve denetçilerin harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kardan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir (Yargıtay 11. HD 03.12.2015 tarih, 2014/18093 E; 2015/12978 K ilamı).Bu durumda, ücretin tespiti ve makul kabul edilip edilemeyeceğinde esas ölçütün şirketin mali yapısının ortaya konulması olduğu, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/853 E 2020/460 K. 15.10.2020 tarihli kararının istinaf aşamasında olup, henüz kesinleşmediği, 30.04.2019 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ücret ve prim haklarının belirlenmesine ilişkin İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/437 E. Sayılı dava dosyasının derdest olduğu, toplanan deliller ve dosyanın geldiği aşama itibari itibariyle yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığı gibi, ilerleyen aşamalarda her zaman yeniden tedbir talebinde bulunabileceği gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.Bu nedenlerle, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İhtiyati tedbir talep eden davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.