Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/789 E. 2021/688 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/789
KARAR NO: 2021/688
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2021
NUMARASI: 2021/106 D.İş – 2021/171 Karar
TALEP: İhtiyati Haciz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı taraf vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati haciz talep eden eden vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkili … Bankası A.Ş. ile … Holding A.Ş. arasında 20.11.2012 tarihli Facility Agreement (Kredi Sözleşmesi) ve 25.02.2016 tarihli Deed of Amendment (Tadil Sözleşmesi) imzalandığını, … A.Ş., … A.Ş., … Tic. A.Ş., … Ticaret A.Ş. ve …’in bu sözleşmelere istinaden kullandırılan muhtelif nitelikte kredilerden kaynaklanan borçlar için bağımsız garantör sıfatı ile sorumluluk altına girdiğini, kullandırılan kredinin zamanında geri ödenmemesi üzerine kredi borçlusu temerrüde düştüğünü, borçtan sorumluların kredi sözleşmelerinde belirtilen adreslerine Beyoğlu … Noterliği’nin 20.11.2019 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek 107.901.698,52 GBP (İngiliz Sterlini) (İhtarname tarihi itibariyle 1 GBP (efektif satış kuru)=7.3882 TL olmak kaydıyla karşılığı 797.199.329,00 TL’dir.) tutarındaki borcun ödenmesi talep edildiğini, söz konusu ihtarnamenin borçluya ve tüm garantörlere tebliğ edildiğini, borcun ödenmediğini, kredi borçlusu … A.Ş. ve bir kısım garantörlerden … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. ile müvekkili banka arasında, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi uyarınca ilam mahiyetinde uzlaşma tutanakları akdedildiğini, bu borçlular hakkında alacağın muaccel olduğunu, kredi borçlusu ve garantörlerin temerrüt halinde olduğunu, kredi sözleşmesi nezdinde tesis edilmiş herhangi bir teminata müracaat etme zorunluluğu olmaksızın garantöre doğrudan müracaat ve rücu edilebileceğinin düzenlendiğini, talep tarihi itibari ile ihtiyati haciz talebine konu alacağın güvencesini teşkil eden herhangi bir ipotek veya öncelikli rehin hakkı bulunmadığını, müvekkili banka alacağına teminat olarak gösterilen rehinli hisselerin alacağı karşılamaya yetmediği hususunun “yaklaşık ispat” kuralı kapsamında ispatlamaya yeterli olduğu kabul edilmesi gerektiğini, doktrinde hakim olan görüşe göre de İcra ve İflas Kanunu m.257 hükmünün alacağın rehinle karşılanamayan kısmı için ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olmadığını, kredi sözleşmesi tahtında tesis edilmiş herhangi bir teminata müracaat etme zorunluluğu olmaksızın garantöre doğrudan müracaat ve rücu edilebileceğinin düzenlendiğini, İngiliz mahkemelerinin yetkisinin müvekkili bankanın dilediği herhangi bir mahkemeye başvurmasına engel olmadığını özellikle açık ve net olarak hüküm altına alındığını, devletin egemenlik yetkisinin uzantısı olan cebri icra hak ve yetkisine konu ihtiyati haciz talepleri hakkında Türk hukukunun uygulanacağının ihtilafsız olduğunu, borçlunun Türk Borçlar Kanunu’nun 128. Maddesi kapsamında garanti sorumluluğunun olması gerektiğini, talebin kabulü ile, faiz de dahil ve bununla sınırlı olmamak kaydıyla fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak üzere, karşı tarafa tebligat çıkarılmaksızın resen takdir edilecek teminat karşılığında borçlunun garantör sıfatı ile müvekkili bankaya olan borçlarının şimdilik 100.000.000,00 TL’lik kısmını karşılayacak miktarda taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişiler nezdinde bulunan hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, masraflar ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Aleyhine ihtiyati haciz istenen vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan sözleşme ile Türk Mahkemelerinin yetkisinin kaldırıldığını, İngiliz Hukukunun uygulanmasının gerektiğini, bu suretle İngiliz mahkemelerinin münhasır yetkisinin kabul olunduğunu, ayrıca ihtiyati haczin şartlarının gerçekleşmediğini, alacağın tamamının rehinli olduğunu, yine ihtiyati haciz talep eden banka tarafından 30/11/2020 tarihinde 19.000.000 adet … hissesinin uhdesine geçildiğini, bu işlem ile 25.954.000-GBP tutarında borç ödemesinin gerçekleştiğini, banka tarafından sunulan bilirkişi uzman raporunun ise şirketlerin değerlerini doğru ve gerçekçi şekilde açıklamaktan uzak olduğunu, bu nedenle teminatın yetersizliğine dair raporun ihtiyati haciz kararının dayanağı olamayacağını, alacaklı bankanın genel kredi sözleşmesi ve tadil sözleşmesini imzalarken ve kredi güvencesi olarak hisse rehinlerini alırken TMSF’nin haciz ve rehinleri bilmekte olduğunu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (“TMSF”) Fon Kurulu’nun 12.02.2021 tarih ve 2021/61 sayılı kararı uyarınca oluşturulan ticari ve iktisadi bütünlük kararına ilişkin yazıda; kararın alınmasından sonra hukuki veya fiili nedenlerden dolayı bütünlük kapsamına ekleme yapılabileceği belirtilmiş olduğunu, TİB kararının 2019 tarihli olduğunu, süresinin dolduğunu ve sadece gayrimenkullere ilişkin olduğu yönündeki banka vekilinin beyanının yanlış olduğunu, TMSF yazısında da belirtildiği üzere ticari ve iktisadi bütünlük kararının alınmasından sonra hukuki veya fiili nedenlerden dolayı bütünlük kapsamına eklenmesi veya çıkarılması gereken mal, hak veya varlık bulunması halinde işbu mal, hak veya varlıkların, Fon Kurulu veya Başkanlık Makamı tarafından bütünlük kapsamına eklenmesi ve çıkarılmasının mümkün olduğunu, güncel listelerin/bilgilerin TMSF’ye gönderilmesi gerektiğini, banka vekilinin ticari ve iktisadi bütünlük kararının sadece gayrimenkullerle ilgili olduğunu iddia etmesinin afâki olduğunu beyanla, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ihtiyati haciz talebi hakkında ilk derece Mahkemesi tarafından “Somut olay açısından tartışılması gereken husus taraflar açısından İngiliz hukukunun uygulanmasına ve münhasıran İngiliz mahkemelerinin yetkisine ilişkin düzenlemenin ihtiyati haciz kararı verilmesine engel teşkil edip etmediği, ihtiyati haciz için yukarıda açıklanan yasal şartlarının oluşup oluşmadığı, TMSF’nin 12/02/2021 tarihli ve 2021/61 sayılı kararının ticari ve iktisadi bütünlük kararının alacaklı vekilinin talebi de dikkate alındığında gayrimenkuller dışındaki borçlunun diğer taşınır malları ile 3.şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesine engel hal olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme ile taraflar arasında İngiliz hukukunun uygulanacağı ve İngiliz mahkemelerinin yetkili olacağı açık ise de kredi veren bankanın cebri icrayi düzenleyen İİK da yer alan düzenlemelere dayandığı, bu düzenlemeler çerçevesinde İİK m.257 vd. hükümleri çerçevesinde bu kanuna özgü geçici hukuki koruma talep ettiği dahi açıktır. Buna göre alacaklının dayanmış olduğu bu sözleşme çerçevesinde ilgili sözleşme hükmünün ihtiyati haciz istemine engel olup olmadığı öncelikle ele alınacaktır. ” İcra iflâs hukukundaki ihtiyati haciz müessesi, medenî usul hukukundaki ihtiyati tedbir ve idare hukukundaki yürütmenin durdurulması müesseseleri gibi bir geçici hukuki koruma önlemidir (Üstündağ, S. : İhtiyati Tedbirler, İstanbul 1981, s. 1.) Türk hukuku açısından etkin hukukî himayenin sağlanmasının hukuk devletinin bir gereği ve dolayısıyla Anayasa’nın bir emri olduğunu kabul etmek gerekir. Her ne kadar yürütmenin durdurulmasında (1982 Anayasası m.125,V) olduğu gibi Anayasada doğrudan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kurumlarının düzenlenmesini emreden açık bir hüküm yoksa da Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin, kanun koyucuya, bireylere etkin hukukî himaye sağlama ödevini vermiş olduğu kuşkusuzdur. İhtiyati haciz açısından soruna bakıldığında, takip borçlusu, mallarını kaçırarak haksız çıkacağını tahmin ettiği bir takibin sonuçlarından kurtulabilir. İşte buna engel olmak, elde edilen hakkın aynen gerçekleştirilmesini sağlamak hukuk düzeninin görevidir. Geçici hukukî koruma önlemleri toplumsal barışın sağlanması açısından da önem taşımaktadır. Yabancılık unsuru taşıyan milletlerarası sözleşmelerde de bu anlayışın, yerel hukukî korumanın gerektirdiği hâllerde geçerli olacağı şüphesizdir. Adaletin ve toplumsal barışın menfaati doğrultusunda alınacak geçici hukukî koruma önlemleri, vatandaşlık ayrımı yapılmaksızın herkese eşit şekilde uygulanmalıdır. Yetki sözleşmesi ile Türk Mahkemelerinin esas davadaki yetkisinin kaldırılmış olması Türk mahkemesinin geçici hukukî himaye tedbiri olan ihtiyati haciz kararı vermesine engel değildir. Aksi bir görüşün kabulü hâlinde yabancıların etkin hukukî korumadan yoksun kalmaları gibi kabul edilmesi mümkün olmayan bir sonuç doğar. Şahıs veya malvarlığı tehdit edilen kişilerin hukukî korumadan yararlanmamaları medeni milletlerin temel hukuk anlayışlarına aykırıdır. Toplum hayatının temel kuralları ve yabancıların haklarına saygı, esas davada yetkisiz olsalar bile geçici hukukî koruma tedbirleri söz konusu olduğunda mahkemeleri bu konuda yetkili kılmaktadır (İhtiyati tedbirlere ilişkin benzer açıklamalar için bkz. Ekşi, N.: Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, İstanbul 2000, s.229). 1982 Anayasasının 2’nci maddesindeki “hukuk devleti” ilkesi ile güvence altına alınan, “bireylere etkin hukukî güvenlik sağlanması” esası, lex fori’nin aradığı belli şartların gerçekleşmesi hâlinde esas davada yetkili olmayan Türk Mahkemesi tarafından da dikkate alınmak zorundadır (İhtiyati tedbirlere ilişkin benzer açıklamalar için bkz. Şanlı, C. Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Çözüm Yolları, İstanbul 2005, s.179-183) Bu açıklamalar çerçevesinde yerel Ticaret Mahkemesinin, Bankanın Türkiye’de ihtiyati haciz talep etmeye hakkı olduğu ve söz konusu ihtiyati haciz talebine ilişkin olarak İcra ve İflâs Kanunu’nun uygulanması yönündeki değerlendirmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur”.(Yargıtay 19. HD. 2008/4717 E. 2008/6504 K.Sayılı İlamı) Adı geçen ilam dikkate alındığında, yabancı mahkemenin münhasır yetkisi ve yabancı hukukunun uygulanması noktasındaki sözleşme hükmünün somut olayda olduğu üzere alacaklının ihtiyati haciz istemesine ve şartları oluştuğu takdirde ise ihtiyati haciz kararı verilmesine engel bir etkisi yoktur. Kaldı ki dayanak sözleşmesinde İngiliz Mahkemelerinin yetkili olduğu yazılıysa da münhasıran hangi İngiliz mahkemesinin yetkili kılındığına dair bir yetki anlaşmasınında bulunmadığı görülmektedir. Aksi düşünce, yukarıda açıklanan doktrin ve Yargıtay uygulamalarına aykırı olup kişilerin geçici hukuki koruma önlemlerinden yararlandırılmasına engel olan ve kurumun amacına aykırı olan sonuçlara yol açacaktır. İhtiyati haciz istemine konu alacağın vadesinin geldiği, kanaat verici belgelerin esasen dosyada mevcut olduğu anlaşılmakla birlikte ihtiyati haciz istemine konu alacağın borçlunun, “Garantör” sıfatı da dikkate alındığında alacağın rehinle temin edilmemiş olması şartının borçlu yönünden gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde ayrıca durulmalıdır. Banka alacağı 20/11/2019 tarihli ihtarnameye göre ihtarname tarihi itibariyle 113.862.113 GBP karşılığı 1.112.728.885,50-TL tutarında olup talepte bulunulan tarih itibariyle ise bankanın güncel alacağın 87.487.278,60 GBP karşılığı 856.281.739,29-TL’dir. İhtiyati haciz talebine konu miktar ise yalnızca 100.000.000,00-TL olarak açıklanmış olup buna göre borçlunun garantör sıfatı da dikkate alınarak bu yöne ilişkin değerlendirme yapılacaktır. İİK’nın 258/1. maddesinin 2. cümlesine göre: “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır. “6098 sayılı T.B.K.nun 583(1)maddesi hükmü uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekle tabi olduğu ve ayrıca sözleşmede kefilin sorumlu olacağı, belirli bir miktarın gösterilmesi gerektiği halde, TBK. 128 “Başkasının fiilini taahhüt” başlığı altında düzenlenmiş olan garanti sözleşmesi herhangi bir şekle tabi tutulmadığı gibi, verilen garantinin belli bir limite bağlanmış olması da öngörülmemiştir. Öte yandan kefalette,6098 sayılı TBK.591.maddesi hükmü uyarınca kefil, borçluya ait def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilme hakkında sahipken, garanti akdinde teminat veren kişiye bu hak tanınmış değildir. Bunların dışında kefil kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra, TBK.596 md.hükmü uyarınca asıl borçluya dönme (rücu) hakkı bulunduğu halde garanti sözleşmesinde teminat verene bu hak tanınmamıştır. Nihayet, 6098 sayılı TBK.598 maddesi gereğince kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, bir tür üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğini taşıyan garanti sözleşmesi, bağımsızlık ilkesi gereğince bu koşullara tabi tutulmamıştır. Bu farklı hüküm ve sonuçlardan anlaşılacağı üzere, garanti veren kişinin sorumluluğu, kefalet veren kimsenin sorumluluğundan çok daha ağır koşullara tabi tutulmuştur. (Yargıtay 19 HD nin 2013/19331 Esas 2014/15934 Karar sayılı ilamı ) Somut olayda; alacaklı banka tarafından kredi hesaplarının kat olunduğu, bu çerçevede gerekli ihtarnamelerin düzenlendiği, halihazırda ihtiyati haciz miktarından daha fazla ödenmemiş muaccel alacak miktarının varlığının mevcut belgelere göre ileri sürüldüğü, halihazırda ödendiğine dair açıklamanın ise dosyada bulunmadığı, dayanılan kredi sözleşmesi ve tadil sözleşmesi içeriği de dikkate alındığında ihtiyati haciz talep olunan borçlunun dayanak sözleşme ve tadil belgelerindende açıkça anlaşıldığı üzere kredi alanın borçları için TBK m.128 hükmü uyarınca ve 100.000.000,00-GBP garanti tutarı çerçevesinde garantör sıfatının mevcut bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre borçlunun “garanti taahhüdünün bağımsızlığı” dikkate alındığında, borçlu tarafın garanti taahhüdüne konu miktardan daha az olarak talep olunan miktar ile ilgili sorumluluğunun bulunmadığı yönünde beyanlar esas yargılamada değerlendirilecektir. Banka tarafından ibraz edilen hesabın katına ilişkin muacceliyet ihtarnamesi ,garanti taahhütnameleri kapsamı ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunu sağlayan “kanaat verici belgelerdir.” Kat ihtarında talep edilen miktar garanti edilen tutarı fazlasıyla aşmaktadır. Buna göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için muaccel alacağın varlığına ilişkin kanaat verici belgelerin, borçlunun “garantör” olması karşısında mevcut olduğu kabul edilmiştir ( İst. BAM 12. HD. 2020/1095 Esas sayılı kararı) Hal böyle olunca kredi sözleşmesini “garanti veren sıfatıyla” borçlunun imzaladığı, hesabın kat edildiği, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın muacceliyetinin böylece oluştuğu, ayrıca ihtarın tebliğ olunmasının dahi şart olmadığı, garanti sözleşmesinin garanti verenin lehine garanti verilenin borcunu yerine getirmemesinden doğacak zararı üstlenen sözleşme türü olduğu, bu itibarla ihtiyati hacze konu borcun rehinle teminat altına alınmış olmasının garantör hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesine engel teşkil edemeyeceği gerek Yargıtay gerek BAM uygulamaları ile sabittir.(İstanbul BAM 13.HD. 2019/2582 Esas, 2020/77 K. Sayılı kararı) Esasen söz konusu garanti veren borçlunun, kredi alanın borcunu temin ettiği gibi uzman kişi görüşü dikkate alındığında mevcut rehnin ihtiyati haciz talebine konu miktarı karşılamaktan uzak olduğu noktasında da kanaat verici belgenin mevcut olduğu ayrıca kabul edilmiştir. Zaten kefillikte dahi kefilin kendi bizzat borcunu temin eden rehin olmadığı sürece kefil aleyhine ihtiyati haciz istenebilir. Öte yandan yargılama aşamasında alınan beyanlar çerçevesinde ve talep tarihi itibariyle, borçlu hakkında TMSF tarafından 12/02/2021 tarihi itibariyle alınmış olan iktisadi ve ticari bütünlük kararının dahi ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olup olmadığı dahi mahkememizce değerlendirilmiştir. 678 s.y KHK madde 33 ” 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 134 üncü maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.” “Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan şirketler veya Fon iştiraklerince alınan tescile tabi tüm kararlar, yönergeler, sirküler ile imza beyannameleri Fonun talebi üzerine noter onayı şartı aranmaksızın ticaret sicil müdürlüklerince vergi, resim ve harca tabi olmaksızın resen tescil ve ilan edilir.” düzenlemesini içermektedir. Yargılama aşamasında sunulan, varlığı tartışmasız 12/02/2021 tarihli TMSF karar içeriğinden anlaşılacağı üzere, borçlu …’in sadece ek-1 liste yer alan gayrimenkulleri ile ilgili “Çukurova Gayrimenkulleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” oluşturulmasına karar verildiği, yine kararda belirtildiği üzere gerektiği takdirde borçlunun bütünlük kapsamına eklenecek veya çıkarılacak mallarının bulunması durumunda ise bu durumun ayrıca takdir olunacağı, ancak gerek talep tarihi gerek karar tarihi itibariyle borçlu …’in malvarlığı içinde yer alan kalemlerden sadece gayrimenkullerinin TMSF tarafından ticari ve iktisadi bütünlük kapsamına alındığı, bu kapsam dikkate alınarak gayrimenkul dışındaki diğer menkul ve alacakları açısından herhangi bir engel durumun mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Zaten alacaklı vekili de talebini bu yönde açıklamıştır. Bu suretle mahkememizce, TMSF tarafından alınan karar tarihi itibariyle güncel olduğu anlaşılan ticari ve iktisadi bütünlük kararı içeriği mahkememizce incelenmiş ve bu irdeleme çerçevesinde ise ihtiyati haciz kararı, borçlunun taşınır malları ile 3.kişilerde hak ve alacaklarından borca yetecek miktar ile sınırlı olmak üzere oluşturulmuş, bu nedenle İİK m.257 hükmünde belirtilen ve borçluya ait taşınmazlar ise ihtiyaten hacze dair hüküm fıkrasına yazılmayarak hüküm fıkrası dışında tutulmuştur. (Yargıtay 8.HD 2013/11419 E. 2014/2233 K. Sayılı ilamı) Esasen her talep, talep anındaki hukuki duruma göre değerlendirilir. Gelecekte gerçekleşme ihtimali olan hukuki durum, kural olarak talep anında var olan hukuki durumun varlığını ortadan kaldırmaz. Mecelle’deki ifade ile “Şek ile yakin zail olmaz.” Bu itibarla talep tarihi ve karar tarihi itibariyle TMSF kararının içeriği dikkate alınarak ihtiyati haciz kararı verilmesi mevcut kanun düzenlemelere ve genel usul kaidelerine uygundur. Yargıtay uygulamasında da bütünlük kararının kapsamı dikkate alınarak ihtiyati haciz kararının takdirine işaret edilmiştir. (Yargıtay 8.HD 2013/11419 E. 2014/2233 K. Sayılı İlamı) O halde TMSF’nin adı geçen kararı da açıklanan şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir.” gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı taraf vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacağın rehinle temin edilmiş olduğunu, alacaklı bankanın gerek kredi sözleşmesi gerek tadil sözleşmesi imzalanırken kredinin güvencesi olarak alınan hisse rehinlerinde TMSF’nin haciz ve rehinlerinin bilindiğini, müvekkilinin Türkiye’de ikametinin belli olduğunu, TMSF’nin Ticari ve İktisadi Bütünlük(TİB) kararı nedeniyle malvarlığının kaçırılması gibi bir durumun bulunmadığını, TİB kararı gereğince müvekkilinin malvarlığı üzerine ihtiyati haciz uygulanamayacağını, Mahkemece TİB kararının kapsamının araştırılmadığını, Kredi Sözleşmesinin 37. Maddesi uyarınca İngiliz Hukukunun uygulanacağının, 38.1.1 maddesine göre de İngiliz mahkemelerinin münhasır yetkisinin kabul edildiğini beyanla, İlk Derece Mahkemesince verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını ve ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Talep, … A.Ş.’ye kullandırılan kredilerin ödenmemesi sebebine dayalı olarak kredi sözleşmesini garantör olarak imzası bulunan taraf hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi, istemidir.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, kredi sözleşmesinde bulunan uygulanacak hukuka ve yetkili mahkemeye ilişkin düzenlemeler ile TMSF’nin TİB kararının ihtiyati hacze engel olup olmadığı ve ihtiyati haciz şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257/1. Maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. Maddesine göre de ihtiyati hacze İİK’nın 50. maddesi atfı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümlerine göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir.Kredi sözleşmesi, ihtiyati haciz isteyen ile … A.Ş. arasında imzalanmış olup, her iki şirkette Türkiye uyrukludur. 5718 sayılı MÖHUK’un uygulanabilmesi için taraflar arasındaki uyuşmazlığın yabancılık unsuru içermesi gerekir. Ancak dosya kapsamı itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığına ilişkin bir kayda rastlanılmamıştır. Bu itibarla 5718 sayılı MÖHUK’un somut uyuşmazlıkta uygulanabilmesi mümkün değildir. Tarafların, aralarında yabancılık unsuru taşımayan bir uyuşmazlığa ilişkin Türk mahkemelerinin yargı yetkisini kaldırarak yabancı bir devletin mahkemesini yetkili kılacak şekilde sözleşme yapmaları mümkün değildir. Dolayısıyla aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı tarafın kredi sözleşmesinin 37 ve 38.1.1 maddelerine dayandırdığı uygulanacak hukuk ve yetkili mahkemeye ilişkin beyan ve itirazlarına itibar edilmesi mümkün değildir. Aleyhine ihtiyati haciz verilen …’in kredi sözleşmesini TBK’nın 128. Maddesi uyarınca garantör sıfatıyla imzaladığı anlaşılmaktadır. TBK’nın 128/1. Maddesine göre, üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Üçüncü bir kişinin fiilini üstlenme (garanti etme) halinde doğan borç ve dolayısıyla fiili üstlenenin yükümlülüğü başka bir borcun varlığına, geçerliliğine, devamına ve bunların yanı sıra dava ve takip edilebilir olmasına bağlı değildir. Bunun yanı sıra ihtiyati haciz isteyen banka tarafından dosyaya sunulan uzman görüşüne göre de mevcut rehinlerin alacağı karşılamaya yetmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mevcut rehinler ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir. Dosyaya sunulan TMSF’nin Ticari ve İktisadi Bütünlük(TİB) kararları gayrimenkullere ilişkin olup, aleyhine ihtiyati haciz verilen …’in tüm malvarlığını kapsamamaktadır. Ayrıca TMSF’nin dosyada mevcut son Ticari ve İktisadi Bütünlük(TİB) kararı 21/02/2021 tarihli olup, ihtiyati haciz tarihi nazara alındığında TİB kararının kapsamının yeterince araştırılmadığı iddiası yerinde değildir. Hal böyle olunca Mahkemece aleyhine ihtiyati haciz verilen …’in taşınmazları hariç tutulmak suretiyle diğer mal varlığı değerleri üzerine ihtiyati haciz konulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı taraf vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı taraf vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı tarafça peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Aleyhine ihtiyati haciz verilen karşı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.07/06/2021