Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/630 E. 2021/663 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/630
KARAR NO: 2021/663
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2019/230 Esas – 2020/556 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Çatalağzı/Zonguldak adresinde bulunan … AŞ’ye ait Termik santral ve Liman sahası tesislerinin müvekkili tarafından … nolu geniş kapsamlı işletme sigortası poliçesi ile %38 oranında sigortalandığını, diğer müşterek sigortacıların ise … Sigorta A.Ş %55 pay ile, … Sigorta AŞ %5 pal ile ve … Sigorta A.Ş, nin ise %2 olduğunu, davalı şirketin ise 28/12/2016 tarihli Reasürans Poliçesi ile müvekkil şirkete ait riskin %6,579 una isabet eden tutarı üstlendiğini, sigortalı … AŞ ye ait termik santral tesisleri kapsamında bulunan 3. Ünütede yapılan A sınıfa bakım esnasında ünitenin buhar türbirine ait HP ve İP sabit kanatlarında çatlarlar tespit edildiğini, bu çatlakların kök sebebinin belirlenmesi için iki adet parçanın işaretlenerek Almanya’ya gönderildiğini, yedek parça tedariğinin uzun sürecek olması nedeni ile parçalar gelene katar türbinin taşlama ve kaynak işlemi ile çalıştırılmasına karar verildiğini, sigortacılık kanunu 22. Maddesine göre görevlendirilen sigorta eksperti tarafından yapılan ekspertiz tespiti ve yapılan diğer tespitler sonucunda sigortalı santralde oluşan hasarın teminat kapsamı dahilinde olduğu sonucuna varılarak 2.238.716,04 USD sigortalı zararının müvekkili şirket tarafından karşılandığını, davalı şirketin bu hasar tazminatının %6,579’u olan 147.285,13 USD ‘dan sorumlu olmasına rağmen müvekkil şirkete ödeme yapmaktan imtina etmesi üzerine iş bu davaya açtıklarını beyan ederek 147.285,13.USD rucuen tazminat alacağının sigortalıya ödeme yapılan 07/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının 1 yıl vadeli döviz hesabına işlettiği en yüksek döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin müvekkili açısından baştan sona mesnetsiz olduğunu, hiçbir yasal zemine dayanmadığını, davacı tarafından reasürans poliçesi kapsamında tazmin etmek istedikleri hasar tazminatı ile ilgili davayı tamamen farazi iddialarla ikame ettiğini, yetki itirazında bulunduklarını, sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda sigortacının esas işyeri veya sigorta sözleşmesini yapan şubenin yada acentesinin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkili olduğunu ancak sigorta ettirene sigortalıya veya lahdara karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme onların Türkiye deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesi olduğun şeklinde düzenlendiğini, ilgili madde uyarınca Türk mahkemelerinin yetkili sayılabilmesi için sigortacının esas yeri Türkiye’de ise veya Türkiye’de sigorta sözleşmesini yapan şubesi veya acentesi bulunmuyorsa söz konusu uyuşmazlığa ilişkin yetkili mahkeme esas işyeri, şube veya acentenin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi olacaktır, ancak somut olayda böyle bir durum sözkonusu olmadığını, sigorta sözleşmesinin doğrudan Viyana Avusturya’da mukim müvekkil tarafından yapıldığını, müvekkilinin Türkiye’de mukim bir acentesi yahut şubesi bulunmadığını bu nedenle Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmadığını, diğer ihtimalin ise sigorta sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklarda sözleşmenin taraflarından sigorta ettirene, sigortalıya veya lehdara karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme onların Türkiye deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesi olacağının düzenlendiğini, bu nedenle yetkili mahkemenin Türk mahkemeleri olmadığını, esasa ilişkin beyanlarında ise davacı sigortalasının santralinde meydana gelen patlama neticesinde oluşan hasar nedeni ile davacı tarafından sigortalısına ödenen bedelin müvekkilden rucuen tazmin edilmesinin mümkün olup olmadığı CMI hükümleri uyarınca tespit edileceğini, taraflar arasında mutabık kalınan CMI poliçesinin genel hükümlerine göre meydana gelecek risklerin hangi şartlar altında kuvertür dahilinde olduğu açıklanmadığını, davacının dilekçesinde belirtiği üzere bahse konu hasar imalat/üretm hatasından kaynaklanmamasına rağmen sigortalısına ödeme yaptığını, ayrıca dava dilekçesinde gerekse davacının delillerinde hasar nedenine ilişkin teknik bir detaya yer verilmediğini, anacak hasar nedenine ilişkin olarak .. tarafından tanzim edilen raporda Türbinin HP ve IP bölümlerinin diyafram plakalarının kaynak kusurlarına sahip olduğu, kaynak tamiri için ana metalle aynı tipte kaynak malzemesinin kullanılmadığı, füzyon eksikliği, alttan kesimler ve oyukların kaynaklarda izin verilmeyen düzensizlikler olduğu iş bu durumun tipik düşük üretim kalitesini ve kaynak kusurlarının üretim sırasında olduğu belirtildiğini, türbinin garanti süresi dolmasına rağmen meydana gelen hasar üretici tarafından ücretsiz olarak onarıldığını, hasarın meydana gelmesinde imalat-üretim /işçilik hatasından kaynaklandığının en büyük kanıtı olup böyle bir durumun varlığı CMI hükümleri kapsamında kuvertür dışında olduğundan müvekkil tarafından davacıya ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, CMI hükümleri çerçevesinde imalat hatasından kaynaklanan riskler teminat dışı bırakıldığını, makine arızasından kaynaklanan iş kesintisi nedeniyle uğranılan kar kayıplarını teminat altına almadığını dava konusu olayda davacı tarafından açıkça kabul edildiği üzere bahse konu hasar garanti süresi dışında meydana geldiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için dava konusu hasarın CMI hükümleri çerçevesinde kuvertür kapsamında olduğu varsayımında dahi davacı tarafından sigortalısına hasar nedeniyle uğranılan maddi zararın ve işin durdurulması nedeniyle uğranılan kar kaybının tazmini amacıyla yapılan ödeme CMI hükümlerinde belirtilen muafiyetlerin altında kaldığını, davacı ile müvekkili arasında akdedilen poliçe ile reasürans kuvertürü olarak açıkça CMI hükümlerine atıfda bulunulduğundan e mevcut hasarın kuvertür dışında kaldığı, tespit edildiğinden davacı tarafından sigortalısına yapılan ödemenin müvekkilinden talep etmesinin mümkün olmadığını, beyan ederek MÖHUK madde 46 uyarınca Türk Mahkemelerinin milletlererası yetkisi bulunmadığından yetkisiz kararı itiraz edilerek müvekkilinin mukim bulunduğu Viyana mahkemelerinin yetkili olduğuna her halükarda davacı tarafından ikame edilen davanın reddine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkta, sigorta ettirene, sigortalıya veya lehtara karşı açılmadığından MÖHUK 46. maddesinin ilk cümlesi uyarınca sigortacının esas işyeri Türkiye’de ise veya sigorta sözleşmesini yapan şubesi veya acentesi bulunuyorsa söz konusu uyuşmazlığa ilişkin yetki esas işyeri, şube veya acentenin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkili olacaktır. Ancak söz konusu sözleşmenin sigortacı davalının şubesi veya acentası aracılığı ile imzalanmadığı bizzat davalı şirket tarafından akdedildiği, sigortacının esas iş yeri mahkemesi Viyana Mahkemesi olup MÖHUK 46. Maddesi uyarınca Türk Mahkemelerinin yetkisi bulunmadığından yetkisizlik nedeni ile davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin, reasürans belgesi’nin İstanbul’da imzalanmış olduğunu göz ardı ettiğini, sözleşmenin akdedildiği yer mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldıracak bir durum söz konusu olmadığını, reasürans sözleşmesi’nde Türk hukuku ve yargı yetkisi kabul edilmiş olup Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmadığı iddiasının dikkate alınmasının söz konusu olamayacağını, bu durum dahi tarafların iradesini ve aralarındaki mutad uygulamanın aynı şekilde devam ettiğini ortaya koyduğunu, sözleşmenin İstanbul’da akdedilmiş olduğu dikkate alındığında, HMK 10. madde hükmü gereğince İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun kabulüne herhangi yasal bir engel bulunmadığını, ayrıca yine dosyada mübrez mail yazışmalarından anlaşılacağı üzere davalı şirketin, müvekkili şirket ile akdettiği sözleşmeler için İstanbul / Türkiye’de mukim bir aracı şirketten faydalandığını, söz konusu yazışmalardan, sözleşmelerin, VIG adına, İstanbul’da mukim bir sigorta şirketi tarafından imzalanmış olduğunu, VIG adına sözleşme imzalayan şirketin temsilci olarak kabulünün gerektiğini, bu durumda, davalının, huzurdaki davada yetki şartını ileri sürmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu işin Avusturya Mahkemeleri ile hiçbir bağlantı ve illiyetinin bulunmadığını, tüm bu sebepler dikkate alınarak yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekir iken kabul edilmiş olmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacının sigortalıya ödediği hasar bedelinin reasürans sözleşmesi kapsamında davalıdan tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, eldeki davada Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 40. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin tayininde MÖHUK’un 40. maddesinde yer alan genel kuralın yanında 41 ilâ 46. Maddeleri arasındaki düzenlemeleri ile tamamlayıcı nitelikte yetki kuralları düzenlenmiştir. Yabancılık unsuru taşıyan bir uyuşmazlıkta Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisi öncelikle MÖHUK’ta 41 ilâ 46. maddeler arasında düzenlenen Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine ilişkin özel kuralları kapsamında kalıp kalmadığına göre belirlenir. Taraflar arasında davaya konu olan uyuşmazlık, MÖHUK’ta yer alan bu kuralların herhangi birinin kapsamına giriyorsa, Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı münhasıran ilgili özel yetki kuralına göre tespit edilir. Sigorta sözleşmesine ilişkin davalar bakımından Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, genel hüküm olan MÖHUK m. 40’a göre değil, “Sigorta sözleşmesine ilişkin davalar”da Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini düzenleyen MÖHUK m. 46’deki özel olarak düzenlemeye göre tespit edilecektir. Eğer, MÖHUK m. 46 uyarınca yetkili bir Türk mahkemesi tespit edilemez ise, mevcut uyuşmazlık bakımından Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi olmayacaktır. MÖHUK 46. Maddesine göre, sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda, sigortacının esas işyeri veya sigorta sözleşmesini yapan şubesinin ya da acentasının Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Taraflar arasında 2790 MW Çatalağzı Termik santral’ın sigortalanmasıyla ilgili olarak reasürans sözleşmesi akdedilmiştir. Eldeki dava bu sözleşmenin sedan şirketi tarafından reasürör şirketine karşı açılmıştır. Bu halde davalı reasürör şirketinin esas işyeri veya şubesi ya da acentasından herhangi birisi Türkiye’de bulunmadığından somut olaydaki uyuşmazlıkta Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmamaktadır. Taraflar arasında akdedilen reasürans sözleşmesinde yer alan yetki şartı “Law and Jurisdiction: Turkish law and Jurisdiction” ( Hukuk ve Yetki: Türk Hukuk ve Yargı Yetkisi) şeklinde olup, Türk Mahkemelerin yetkili olduğu düzenlenmiş ise de Türkiye’deki hangi mahkemenin yetkili olduğu kararlaştırılmamıştır. Oysa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 17. Maddesi uyarınca yapılan yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için HMK’nın 18. Maddesine göre yetkili mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır. Bu kapsamda reasürans belgesinde yetkili mahkemenin somut olarak belirlenmemiş olması nedeniyle taraflar arasında usulüne uygun düzenlenmiş bir yetki sözleşmesi bulunmamaktadır. Taraflar arasında Türk mahkemelerini yetkili kılan bir yetki sözleşmesi bulunmadığı gibi, MÖHUK’un 46. Maddesi uyarınca yetkili bir Türk mahkemesi de bulunmadığından davaya konu uyuşmazlık bakımından Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmamaktadır. Bu sebeple mahkemece yetkisizlik nedeni ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2021