Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/486 E. 2021/656 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/486
KARAR NO: 2021/656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2020
NUMARASI: 2017/1283 Esas – 2020/294 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıların dava dışı .. A.Ş.’nin yetkilileri olduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketten alacaklı olduğunu, bu alacak nedeniyle icra takibi başlatıldığını, takibin sonuçsuz kaldığını, davalıların bu şirketin hukuken ve fiilen yönetim yetkisine sahip olup şirketin borcunu ödemediğini, şirketin adreste bulunamadığını, davalıların TTK’nun 369/1 maddesine aykırı hareket ettiklerini belirterek tüm hakkı saklı kalmak üzere, davalı şirket yöneticilerinin neden olduğu zarar miktarının tam ve kesin belirlenmesinden sonra zarardan müteselsilen sorumlu olan davalı yönetim kurulu üyelerinden alacaklı müvekkilin doğrudan zararının yasal faizi ile birlikte tahsiline yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının alacağının zamanaşımına uğradığını, çekin vadesinin 2007 olduğunu, davacının bahsettiği şirket ticaret sicilden kaydı silinerek tüzel kişiliğinin sona erdiğini, davacı tarafın varsayımlarının soyut olduğunu belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dışı şirketten hiçbir alacağının bulunmadığını, söz konusu çekin hatır çeki olduğunu, çekin bankaya ibraz edilmediğini davacının iddialarının gerçekle bağdaşmadığını belirterek davanın reddini yargılama giderinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “TTK.nun 555 ve 556.maddeleri kapsamında şirketin uğradığı zararın tazminini talep eden pay sahibi veya alacaklının tazminatın şirkete ödenmesini isteyebileceği, davacı tarafın ise zarara yönelik tazminatın şirkete değil kendisine ödenmesini talep ettiği görülmekle, bu talep bakımından davacının aktif husumeti bulunmamaktadır. (İst. Bölge Adliye Mahkemesi, 12 HD, 2018/1508 E, 2019/1310K; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 21 HD, 2018/2300 E, 2019/791 K) Davacının, zararın şirkete ödenmesi talebi de olmadığından şirketin ihyası için davacıya süre vermekte de hukuki yarar olmadığı açıktır. Davalıların kötü idaresi ile şirketin uğradığı zararın kendisine ödenmesini, şirket talep edebilir, davacı talep edemez. Bu nedenle davanın, aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından … A.Ş. aleyhine 01/01/2007 vade tarihli toplamda 200.000 USD bedelli (1) bir adet çek alacağı sebebiyle icra takibi başlatıldığını, ancak bu icra takibinin sonuçsuz kaldığını, davalıların bu şirketin hukuken ve fiilen yönetim yetkisine sahip olup şirketin borcunu ödemediklerini, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının en başında özen yükümlülüğünün geldiğini, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin “tedbirli birer yönetici” olarak”şirket menfaatlerini dürüstçe korumaları” ve bu yönde hareket etmelerinin gerektiğini, nitekim anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifa sırasında yapmış oldukları haksız fiillerden ve de şirket alacaklılarının uğradıkları zararlar bakımından da sorumlu olduklarını, TTK hükümleri ışığında bakıldığında, şirket yönetim kurulu üyeleri kanunen emredici olan özen yükümlülüklerini yerine getirmeyerek; şirket alacaklısı müvekkili …’ın yaptığı icra takibinin sonuçsuz kalması ve bu sebep ile doğrudan zarara uğramasına neden olduklarını, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifa sırasında yapmış oldukları haksız fiillerden de sorumlu olduklarını, şirket alacaklılarının uğradıkları zararlar bakımından da yönetim kurulu üyelerinin haksız fiil sorumluluğunun da söz konusu olduğunu, davalı anonim şirket yöneticilerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülük ve görevlerini kusurlarıyla yerine getirmemelerinden dolayı, bahsi geçen icra takiplerine söz konusu olan alacaklar zamanında müvekkiline ödenmediğinden zarara yol açtıklarını, müvekkilinin davalı şirket yöneticilerinden, şirketin borcunu ödememeleri sonucunu doğurmuş olan yönetim sorumluluklarını ve görevlerini kusurlarıyla yerine getirmemelerinden dolayı oluşan doğrudan zararın tespitini ve tespit edilen zararın tazminini isteme hakkının bulunduğunu, müvekkilinin aktif husumet (sıfat) ehliyetinin mevcut olup mahkemece davaya talebe konu kanun hükümleri tatbik edilmesi gerekirken usul ve aykırı olarak hatalı bir şekilde farklı kanun hükümlerinin uygulandığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, şirket alacaklısı tarafından açılan anonim şirket yöneticilerinin TTK’nın 553/1 maddesi uyarınca sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının aktif husumetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. 6100 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553/1. Maddesine göre; Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Davacı, dava dışı şirketten alacaklı olduğunu, 01/012007 vadeli, 200.000 USD bedelli bir çekten doğan alacağının olduğunu, bir davalıların şirket yetkilisi olarak gereken özeni göstermedği, sermaye koyma borçlarını yerine getirmeyerek şirketin borcunu ödeyemez hale gelmesini sağladıklarını ileri sürmüş, uğradığı doğrudan zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile kendisine verilmesini talep etmiştir. Somut olayda, davacı, dava dışı borçlu şirketin, davalının kötü yönetimi nedeniyle borçlarını ödeyemeyecek hale geldiğini ve çek bedelini kendisine ödeyemediğini iddia ederek çek bedelinin davalılardan tahsilini talep etmekte ise de; oluşan zarar şirket alacaklısının doğrudan uğradığı zarar niteliğinde olmayıp, dava dışı şirkete yönelik doğrudan, davacı yönünden ise dolaylı zarar niteliğinde olduğundan, ancak şirkete verilmesi istemiyle dava açabileceği halde, kendisine verilmesi istemiyle açtığından, davanın bu sebeple reddi gerekir(Yargıtay 11. HD’nin 15/10/2018 tarih ve 2017/786 – 2018/6284 E-K). Davalıların sorumluluğu davacıya karşı değil, dava dışı şirkete karşıdır. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2021