Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/465 E. 2021/386 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/465
KARAR NO: 2021/386
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/01/2021
NUMARASI: 2020/458 Esas
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen ara kararına karşı süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması uterine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili, davalı şirketin Bodrum’da kendi adına kayıtlı bulunan ve üzerinde otuz adetten fazla villa bulunan … adlı tatil köyüne sahip ve esas faaliyeti bu mülkiyetin işletilmesi olan bir şirket olduğunu, müvekkilinin toplam 120.000-TL nominal sermayesi mevcut davalı şirkette 14.400-TL paya sahipken, davalı şirketin sicil kayıtlarının incelenmesi neticesinde, müvekkilin hissesinin en son 25.05.2006 tarihli hazirun cetvelinde görüldüğünü, bu hazirun cetveline ait genel kurul toplantısının üzerinden iki ay bile geçmeden yapılan 11.07.2006 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısına ait hazirun cetvelinde ise müvekkilin hisselerinin …, …, … ve …’nın miras bırakanı olduğu anlaşılan … adına gösterildiğinin anlaşıldığını, bu işlemin iptali ve müvekkilin yeniden paydaş olarak pay defterine işlenmesi talebiyle İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/672 E. sayılı dosyasından açılan davanın kabul edilerek müvekkilin hisselerinin pay defterine işlenmesine karar verildiğini, yukarıda bahsi geçen ve şirketin yegane mal varlığı olan son derece değerli taşınmaz üzerine davalı şirket yönetim kurulu başkanı olan …’in eşi olan … tarafından haciz konulduğunun öğrenildiğini, davalı şirket Yönetim Kurulu Başkanı … ve Yönetim Kurulu Üyesi … tarafından şirket kaşesi üzerine atılan imza ile … emrine 2.163.998,48 Amerikan Doları Meblağlı bir adet emre muharrer senet tanzim edildiğini, söz konusu senet tanzim edilerek gerçekte olmayan bir alacak kaydı yaratıldığını, sonra senedin bizzat YK Başkanı … tarafından eşi …’e ciro edildiğini ve bu şahıs tarafından İstanbul … İcra Müd. … E. Sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığını ve davalı şirketin yegane malvarlığı olan son derece değerli taşınmazının haczedilerek icra marifetiyle ele geçirilmeye çalışıldığını, söz konusu senedin dayanağı olarak şirketin 25.05.2017 ve 14.09.2018 tarihli genel kurul kararlarının gösterildiğinin anlaşıldığını söz konusu genel kurul kararlarının TTK 447 gereği batıl kararlar olup, kararların hükümsüz olduğunun tespiti gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 25.05.2017 ve 14.09.2018 tarihli genel kurul kararlarının TTK 447 gereği hükümsüz olduğunun tespitine, söz konusu genel kurullarda alınan kararların uygulanması müvekkilin ileride telafisi imkansız zararlar görmesine sebebiyet vereceğinden kararların TTK 449 gereği yürütmesinin geri bırakılmasına ilişkin tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 02.09.2020 tarihli tavzih dilekçesinde, dava konusu edilen genel kurul kararlarından ilkinin tarihinin 25.05.2017 değil, 12.06.2017 tarihli genel kurul olduğunu belirterek dava dilekçesindeki bu maddi hatanın düzeltilerek 12.06.2017 ve 14.09.2018 tarihli genel kurul kararlarının butlanla malul olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili, eski yönetim kurulu başkanı … ve eşi ile birlikte görevde iken, şirket tüzel kişiliği aleyhine muvazaalı işlemler yaptığını, bu bakımdan davacının ileri sürdüğü iddiaların doğru olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesinin 13.01.2021 tarihli ara kararıyla davacının, henüz davalı şirketin ortağı haline gelmediği, ortaklık payının devrine ilişkin sözleşmenin iptali kararının henüz kesinleşmediği, davacının dava konusu genel kurul kararlarını TTK 499 . Maddesi gereğince uygulanması istemine ilişkin ihtiyati tedbir talebinin 6100 sayılı HMK ‘nın 389 ve devamı maddelerindeki koşulların oluşmaması gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı/İhtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; kesinleşmeden infazı mümkün olamayan davalar yasalarca tahdidi olarak sayıldığını, ayrıca davalı şirket yönetim kurulu üyeleri sözlü beyanları ile davayı kabul ettiklerini beyan ettiklerini müvekkilinin haklılığı bu kadar kesin delil ile ortada iken tedbir talebinin reddi hukuka ve dosya kapsamına aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Talep, genel kurul kararın butlanla malul olduğunun tespiti davasında TTK’nın 449.maddesi uyarınca, 12.06.2017 ve 14.09.2018 Tarihli Olağan Genel Kurulda alınan kararların uygulanmasının tedbiren geriye bırakılması istemine ilişkindir. TTK 449.maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK 389 vd. maddelerinden yararlanmak gerekir. İlk derece mahkemesince, dava konusu genel kurul toplantılarında alınan kararlara yönelik yürütülmesinin geri bırakılması talebinin TTK’nun 449.maddesi uyarınca davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin görüş ve beyanları alındıktan sonra değerlendirilmesi gerektiğinden yönetim kurulu üyelerine tedbir talebine konu görüş ve beyanlarını bildirmeleri için meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş ise de, şirket yöneticilerinin duruşmaya gelmediği gibi dosyaya herhangi yazılı bir beyanda bulunmadıkları görülmüştür. HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. İlk derece mahkemesince, tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Anılan kanun hükmünde mahkemeye taraflar arasındaki hukuki menfaat dengesi gözetilerek tebdir konusunda takdir hakkı tanınmıştır. Somut olayda, davacının ortağı olduğu davalı şirketteki hisselerinin sahtecilik yoluyla 3. kişilere devredildiği iddiasına dayalı olarak açılan davada, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.12.2019 tarih, 2016/672 E., 2019/1180 K. sayılı kararıyla söz konusu haksız işlemin iptaline karar verildiği, kararın kanun yolu incelemesinde olup, henüz kesinleşmediği, eldeki davada, davalı şirketin malvarlıkları üzerinde haksız hacizlerin dayanağı olan şirketi borçlandırıcı muvazaalı işlemin yolsuz olduğunu, yine bu işlemin dayanağı olan dava konusu genel kurul toplatısında alınan kararların hükümsüz olduklarının tespiti istenmiş olmasına ve özellikle İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.12.2019 tarih, 2016/672 E., 2019/1180 K. sayılı kararının kesinleşmediği, davadaki hükmün kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ifade edecek olmasına göre, bu durumda, yaklaşık ispat kuralının gerçekleşmediğinden 449.maddesi uyarınca yürütmenin tedbiren durdurulması talebinin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.