Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/436 E. 2021/613 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/436
KARAR NO : 2021/613
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2020
NUMARASI: 2018/220 Esas – 2020/519 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/05/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirket aleyhine davalı tarafça iki adet faturaya girişilen icra takibinin kesinleştiğini, davalı şirketin % 95 ortağı olan … aynı zamanda müvekkili şirketin kurucu ortağı olup, bilahare şirket hissesini önce eşi … daha sonra da Kayın validesi … devrettiğini, takibin dayanağı olan iki adet faturanın içeriği “Performans Değerlendirme Temelli Kurumsal Kaynak Planlama Yazılımı ” olduğunu, müvekkili şirkete düzenlenen faturaların, şirket ortağı … tarafından müvekkili şirketin bowling salonlarında kullanılmak üzere gerekli olduğu konusunda müvekkili şirketin diğer ortağı olan …’e dikte ettirildiğini, ancak aradan geçen zaman içerisinde bu faturaların içeriğinde yer alan yazılımın müvekkili şirkete teslim edilmediğini, ayrıca dava konusu faturaların içeriğinde yer alan yazılımın bowling işletmeciliği ile ilgili olmadığının öğrenildiğini, zira müvekkili şirket kurulduğundan bu yana bowling salonu işletmeciliği ile iştigal etmiş başka iştigal sahası da olmadığını, ayrıca fatura içeriğinde yer alan “Performans Değerlendirme Temelli Kurumsal Kaynak Planlama Yazılımı”nın bizzat …’ ta üretilmesi gerektiğinin mevzuat gereği olduğunu ileri sürerek teslim edilmeyen yazılım sebebi ile bedelsiz kalan faturalara dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline ve % 20 den aşağı olmamak üzere haksız takip tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı şirketin yetkisiz temsilci ile davada temsil edildiğini, davacı şirket adına talepte bulunan …’in şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığını, diğer ortağın imzasını taklit ile usulsüz şekilde genel kurul toplantısı yaparak, diğer ortağının katılmadığı genel kurul kararı ile kendisini 25 yıl süreyle şirket müdürü seçerek sicile tescil ve ilan ettirdiğini, sahte imza ile gerçekleşen işbu genel kurul kararının iptali için diğer ortak tarafından İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/31 esas sayılı dosya ile dava açılmış ve mahkeme iki ortaklı şirkette genel kurul toplantısına ilişkin çağrının usulüne uygun yapılmadığı, davacı ortak adının altında atılan imzanın sahte olduğu, dolayısıyla diğer ortağın ortaklık halarının ihlal edildiği, oy hakkından yoksun bırakıldığı gerekçesiyle 24.10.2014 tarihli işbu ortaklar kurulu kararının iptaline karar verdiğini, kararın Yargıtay tarafından onandığını, karar düzeltme aşamasında olup, kararın henüz kesinleşmediğini, bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkil şirketin ürettiği yazılımı satın alan davacının bedelini ödemediğini, kadı ki, faturalara konu “kaynak planlama yazılımı” davacı şirketin her sene demirbaşlar listesinde gösterildiğini belirterek davanın reddine ve %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı şirket ortaklar kurulunun 24/10/2014 tarihli kararı ile iki ortaklı limited şirkette ortaklardan biri olan …’in şirketi 25 yıl süre ile temsile yetkili kılındığı; ancak bu kararın İstanbul 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/31 Esas, 2015/795 Karar sayılı, 24/12/2015 tarihli kararı ile pay sahibinin kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki genel kurula katılma hakkını sınırlandıran hatta ortadan kaldıran ortaklar kurulu kararının geçersiz olduğu tespit edilmiş ve kararın iptal edildiği, kararının temyiz incelemesinden geçerek 03/12/2019 tarihinde kesinleştiği, bu haliyle … eldeki dava tarihi itibariyle şirketi temsil bulunmadığı gerekçesiyle davanın 6100 sayılı HMK 114/1-d ve 115/2 fıkraları uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı şirket vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı şirket vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; limited şirketlere ilişkin yasal düzenlemeye göre şirket müdürlerinin zorunlu organ olduğu ve ana sözleşmenin kurucu unsurları arasında yer aldığı, sürenin dolmasıyla yönetim kurulu üyeliği sıfatının kendiliğinden düşeceğine dair hüküm bulunmadığı, anonim şirketlere ilişkin hükümler ise m.617/f.3 ve m.635 ile yapılan yollama gereği limited şirketlere de uygulanması gerektiği, yeni üyeler seçilene kadar öncekilerin göreve devam edeceği/şirketin organsız kaldığının kabul edilemeyeceği, menfi tespit davasının iptale konu İstanbul 1 ATM’nin 2015/31 Esas sayılı kararının kesinleşmesinden önce açıldığı, 08/07/2014 tarihinden sonra şirket müdürü seçilinceye kadar …’in yetkisinin devam etmesinin TTK 575-576 ve 623. maddeleri gereği olduğu, davacı şirketin hukuki himaye talebinden yoksun bırakılmasının hukuka aykırı olduğu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, faturaya dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davacı şirket yetkilisi olan …’in dava tarihi itibariyle şirketi temsil bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı şirket vekilince süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.HMK 355 maddesi gereği, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır.Dosya kapsamından, davacı şirketin, 08.07.2009 tarihinde kuruluşu yapılarak sicile tescil edildiği, 14.07.2009 tarihli sicil gazetesinde ilanın yapıldığı, şirketin kurucu ortaklarının …, … olduğu, şirketin ana sözleşmesinde ortaklardan …’in ilk 5 yıl için şirket müdürü olarak tayin edildiğini ve şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı, şirketin 20.10.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklarından … şirkette mevcut hissesinin 50.000 TL’lik kısmını …’e, geri kalan 50.000 TL’lik kısmınıda noterden yapılan usulüne uygun hisse devir ve temlik sözleşmesi ile … devredip şirket ortaklığından ayrıldığı, bu hususun 27.10.2009 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, 17.11.2009 tarihli ortaklar kurulu kararıyla da şirket hissedarlarından … tüm hissesini … devredip ortaklıktan ayrıldığı, şirketin ortaklarının … ve … olarak belirlendiği ve bu kararında 08.12.2009 tarihli sicil gazetesinde ilanının yapıldığı, 26.12.2011 tarihli 2011/02 nolu ortaklar kurulu kararında da şirketin hissedarlarından … tüm hissesini … devredip ortaklıktan ayrıldığı ve bu kararında 06.01.2012 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, bu durumda şirketin ortaklarının … ve … olduğu ve ortaklık paylarının %50’şer oranında bulunduğu, 24/10/2014 tarihli ortaklar kurulu kararı ile iki ortaklı limited şirkette ortaklardan biri olan …’in şirketi 25 yıl süre ile temsile yetkili kılındığı, ancak bu kararın İstanbul 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/31 Esas, 2015/795 Karar sayılı, 24/12/2015 tarihli kararı ile iptal edildiği, kararın kanun yolundan geçmek suretiyle 03/12/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı şirkete ana sözleşme ile 5 yıl süreliğine müdür olarak atanan …’in görev süresinin 2014 yılında sona erdiği, 25 yıl süre ile şirkete müdür olarak atanmasına ilişkin 24/10/2014 tarihli şirket ortaklar kurulu kararının iptaline karar verildiği, kararın 03/12/2019 tarihinde kesinleştiği sabit olup, iki ortaklı limited şirkette yeni müdür seçiminin yapılıp yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılmamaktadır. Eski müdürün yeni müdür seçiline kadar olağanüstü ve acil durumlar için görevine devam edeceğinin kabulü geretiği kabul edilse de, ancak bu durum, eski müdürün görev süresinin uzadığı veya yenilendiği anlamına gelmez. Görülmekte olan bir davada, şirketin organsız kalması durumunda ve/veya davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda, şirketin ortakları arasında menfaat çatışması doğduğunda, TMK hükümleri uyarınca, tüzel kişiliğe sahip şirketi münhasıran bu davada temsil etmek üzere bir temsil kayyumu atanması suretiyle yargılamaya devam olunarak uyuşmazlık çözülebilir. O halde, ilk derece mahkemesince, öncelikle davacı şirkete yeni temsilci/müdür tayini edilip edilmediği araştırılıp, şirkete müdür atanmadığının tespiti durumunda, davacı şirketin dava da temsili sağlanmak üzere temsil kayyımı atanmak üzere davacı tarafa yetki ve mehil verilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK.’nun 353(1)a-6. maddesi gereği KALDIRILMASINA; 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,4-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile, HMK.’nın 362(1)-g maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.