Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/431 E. 2021/432 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/431
KARAR NO: 2021/432
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2021 (Derdest dosya)
NUMARASI: 2017/732 Esas
ESAS DAVADA
DAVA: Sorumluluk/Tazminat
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA: Şirket Feshi/ Müdürün Azli
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İhtiyati tedbir talebinin reddine yönelik 22/01/2021 tarihli ara kararın ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ESAS DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle, müvekkilinin ve davalı …’un . ..Ltd.Şti. nin ortaklarından oldukları, … ‘un aynı zamanda 03/03/2010 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği üzere şirketin 20 yıl süre ile münferit yetkili tek müdürü olduğu, 2015 yılı itibarıyla şirketin …, … ve … Bankası A.Ş de bulunan hesaplarından yapılan nakit çekimlerin ve çek ödemelerinin ve diğer hesap hareketlerinin çoğunun şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, 2015 yılı itibarıyla şirketin, müdür ortağa 1.263.102,48 TL borçlandırıldığı, şirket zarar ettiğinden ve büyük miktarda borcu bulunduğundan bahisle, Çerkezköy, Kırklareli ve Lüleburgaz da bulunan taşınmazlarıyla, araçlarının satıldığı ve böylece şirketin zarara uğratıldığını belirterek, davalının sorumlu olduğu zarar miktarının tespitine, şimdilik 1000,00 TL zararın davalıdan tahsili ile şirkete ödenmesine, TTK 630. maddesi uyarınca davalının yönetim ve temsil yetkisinin tedbiren sınırlandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle, esas davada ileri sürdüğü iddiaları tekrarla şirket müdürü …’un TTK 630. maddesi uyarınca müdürlük görevinden azline ve davalı şirketin haklı nedenle feshine karar verilmesini talep etmiştir.
TALEP: Esas ve birleşen davada ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili, 10/01/2021 tarihli dilekçesiyle, dava dilekçesinde ileri sürdüğü tedbir istemini tekrar etmekle birlikte ayrıca davalı şirketin gayrimenkul ve araçlarının devrinin tedbiren önlenmesine de karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı veya vekili tarafından, esas ve birleşen davada cevap dilekçesi sunulmamakla birlikte rapora beyan dilekçesinde, bilirkişi raporundaki tespitlerin gerçeğe uygun olmadığını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, esas davanın yöneticinin sorumluluğu nedeniyle tazminat, birleşen davanın ise, yönetici azli ve şirketin feshi istemine ilişkin olduğu, gelinen aşamada yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı, netice-i talebin tedbir yoluyla elde edilmesini sağlayacak mahiyette olması nedeniyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Bu ara karar, esas ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; Dosyada mevcut bilirkişi raporunda, şirketin 2010 ila 2014 yıllarında 2.294.982,08 TL çek ödemesi ve 5.068.504,87 TL nakit para çıkışı olmasına rağmen bu bedellerin ticari defterlere kaydedilmemiş olduğunu, şirket hesaplarından yapılan 497.345,99 TL kredi, 178.695,06 TL kredi kartı ödemelerinin de defterlerde yer almadığı, Kaydı tutulmayan para çıkışları yoluyla yönetici tarafından şirketin zarara uğratıldığı, davalı müdürün, şirket kayıtlarında yer alan 1.338.773,18 TL alacağının gerçeği yansıtmadığının da raporda tespit edildiği, bu durumda şirketin sadece 5 yıl içinde yaklaşık 8 milyon zarara uğratıldığı, tedbir verilmemesi halinde zararın daha da büyüyeceği, dosyaya celbedilen tapu ve trafik kayıtlarına göre, gayrimenkul ve araçlarının çoğunun satıldığı, yaklaşık ispatın gerçekleşmediği gerekçesinde hukuka uygunluk olmadığı, Şirkete ait Pınarhisar’da bulunan taşınmazın … A.Ş’ye kiraya verildiği, kira gelirinin ne olduğu ve nerede kullanıldığının bilinmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davalı müdür …’un yönetim ve temsil yetkisinin dava süresince tedbiren kısıtlanmasına, bu görevin müvekkiline verilmesine veya mahkemece belirlenecek bir müdüre verilmesine, davalı şirkete ait gayrimenkul ve araçların kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Esas dava, sorumluluk, birleşen dava ise müdürün azli ve şirketin feshi davasıdır. Talep, müdürün temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılması ve şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması ile şirkete ait gayrimenkuller ile araçların devrinin tedbiren önlenmesine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Esas davada davalı, dava dışı şirketin müdürü …, müdürün azli ve şirket feshine ilişkin birleşen dava da ise tarafların ortağı olduğu şirket davalıdır. Limited şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkin esas davada davalı müdürün şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin tedbir talebi yönünden; Şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkin davada TTK 644. maddesi yollamasıyla uygulanacak TTK 553. maddesi vd.maddelerinde geçici hukuki koruma konusunda özel bir hüküm bulunmadığından, genel hüküm olan HMK 389. vd.maddeleri uygulanmalıdır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır (m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar verilmemelidir. Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, esas hüküm için tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise yaklaşık ispatın yeterli olacağı HMK 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Diğer yandan HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin 389. maddesi gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir. Somut olayda, şirketin, davacı ve davalı şirket müdürü dışında, diğer üç ortakla birlikte beş ortaklı bir şirket olduğu, 03/03/2010 tarihli sicil gazetesinde ilan edilen ortaklar kurulu kararına göre davalı …’un 20 yıl süre ile şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdür olarak atandığı,TTK nın limited şirket müdürünün seçimi, değiştirilmesi ve yetkisinin kısıtlanmasına ilişkin hükümleri ile dosyada mübrez sicil kaydına göre, gayrimenkul alım- satımı ve kiralanması işinin şirketin faaliyet konularından biri olduğu anlaşıldığı gibi alınan bilirkişi raporunda, esas davada davalı müdürün eylem ve işlemleri sonucunda şirketin zarara uğrayıp uğramadığının somut olarak belirlenemeyeceği yönündeki tespite göre, HMK 390/3 maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun oluştuğundan söz edilmeyeceği sonucuna varılmakla, ilk derece mahkemesince müdürün temsil ve ilzam yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin diğer talebi, şirketin araçlarının ve gayrimenkullerinin devrinin tedbiren önlenmesidir. Birleşen dava, davalı şirketin feshi istemini de kapsamaktadır. TTK 636 /3 maddesinde ; Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. denilmiş, 4.fıkrasında da, “Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.” düzenlemesi yapılmıştır. Tedbire konu taşınmazlar ve araçlar davalı şirket adına kayıtlı olup, doğrudan dava konusu olmamakla birlikte şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin birleşen dava bakımından şirketin tüm mal varlığının dolaylı olarak davanın konusu kapsamında olduğu kabul edilse de, gayrimenkul alım ve satımı ve kiralanması işinin şirketin faaliyet konularından olması ve dava dilekçesinde iddianın ileri sürülüş biçimi ile toplanan delillere göre; şirketin fesih istemi yönünden de, ihtiyati tedbirin şartlarından olan yaklaşık ispat koşulunun mevcut aşamada sağlanamadığı, davanın ilerleyen aşamalarında mahkemeden her zaman yeniden talepte bulunması mümkün olup, ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin davalı şirketin araçları ve gayrimenkulleri üzerine üçüncü kişilere devir ve temliki engelleyecek mahiyette tedbir konulmasına dair talebin reddi kararı da isabetli bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Esas ve birleşen davada ihtiyati tedbir isteyen/davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harcının Hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca oy birliği ile KESİN olmak üzere karar verildi. 01/04/2021