Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/423 E. 2021/335 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/423
KARAR NO : 2021/335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2020
NUMARASI: 2019/653 Esas – 2020/83 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Taraflar arasındaki Menfi Tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA:Davacı vekili, müvekkili şirketin Türkiye’de elektronik sağlık hizmeti veren bir firma olup, aynı zamanda Kazakistan Cumhuriyeti Devletinde bir şirketin yabancı sermayeli ortağı olduğunu, davalının ise müvekkili şirketle ve şirket yetkilileriyle hiçbir bağlantısı olmayan birisi olduğunu, davalının uhdesinde bulunan ancak sahte olarak düzenlenen 02/03/2015 düzenleme, 01/03/2016 vade tarihli, 2.500.000,00 dolar bedelli senet ve bir adet 02/03/2015 anlaşma tutanağı, ile Kazakistan’da müvekkili şirket aleyhine yasal yollara başvurarak bu miktarın 484.257’sinin ödenmesini talep ve dava etmiş ve yine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile de 500.000’lik kısmını faizleriyle birlikte icra takibine konu ettiğini, müvekkili şirketin ekonomik yönden ciddi şekilde baskı altına alındığını ve ticari ilişkilerinde bu baskılar sonucunda zorluklar çekildiğini, davalının elinde bulunan anlaşma tutanağı ve senet hakkında müvekkili şirketin yetkilisi … imzasının bulunduğunu, imzanın şirket yetkilisine ait olduğunun kabul edilmesiyle birlikte şirket kaşesinin müvekkili şirkete ait olmadığını, anlaşma konusu ve borlanma konusu senedin sonradan düzenlendiğini, şirket yetkilisinin şirket ile ilgili günlük işlemlerde kullanmak üzere imzaladığı boş kağıtların daha sonra irtibatı kesinlen kişilerce suiistimal edilerek bu şekilde sahte olarak düzenlendiğini, anılan hususlarda suç duyurusunda bulunulduğunu ve Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığ’ının 2019/5295 soruşturma sayılı dosyasında halen derdest olduğunu beyan ederek; öncelikle takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, icra takibinin durdurulmasını, daha sonra ise müvekkili şirketin davalıya anılan 2.500.000 dolar senet ve anlaşma tutanağı ve hisse devir evrakı kapsamında bu miktarın Kazakistan’da talep ettiği 487.257 lik kısmı ile icra takibinde talep ettiği 500.000’lik kısmı karşılığında borçlu olmadığımızın tespitini, davalı aleyhine icra takibine koyduğu miktarın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.Davalıya çıkarılan tebligat bila tebliğ iade olmuş ve henüz dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilememiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece,menfi tespit davası zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu ,davacının davadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurmadığı gerekçesiyle 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 18.maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2 maddesi ile 115/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava şartı olan zorunlu arabuluculuğun; bir alacağın tespiti niteliğindeki davalarda aranmayacağını, güncel ve yerleşik Yargıtay İçtihatları ile sabit olduğundan, bu minvalde karar içeriğinde bahsedilen diğer hukuka aykırılıklara da neden olmadığından, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını, inceleme neticesinde davanın kabulüne karar verilmesini, davalının uhdesinde bulundurduğu anlaşma tutanağı ve senet altında, müvekkili şirkete ait olduğu iddia edilen şirket kaşesi ve şirket yetkilisi …’in imzası bulunduğunu, imzaların …’e ait olduğu müvekkili şirket tarafından kabul edilmekle birlikte, şirket kaşesi müvekkili şirkete ait olmadığını ve diğer anlaşma konusu ve borçlanma konusu senet sonradan düzenlenip doldurulduğunu, başka bir deyişle müvekkili şirketin, davalı ile ne anlaşma ne senet ne de başka bir şekilde ticari ilişkisi ve borcunun söz konusu olmadığını, açıklanan nedenlerle, İlk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve yapılacak yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, menfi tespit istemine ilişkindir İlk derece mahkemesince arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1 maddesinin birinci fıkrasında, tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, HMK 114/2 maddesinde ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar para alacağı olan talepler hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.Menfi tesbit davalarının arabuluculağa tabi olup olmadığı konusunda uygulamada farklı hükümler verilmesi nedeniyle uyuşmazlığın giderilmesi için yapılan başvuru neticesi Yargıtay 19 H.D. ‘nin 2020/85 esas, 2020/454 karar sayılı ve 04.6.2020 tarihli ilamı ile; “H.M.K’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İ.İ.K. m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa Arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda Arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını Arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır… denilerek ticari dava niteliğindeki menfi tesbit davalarında Arabulucuya başvurunun zorunlu olmadığı”belirtilmiştir. Anılan ilam 2797 Sayılı Kanunun 45. maddesi gereği mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir.Bu durumda ilk derece mahkemesince davacının menfi tesbite ilişkin taleplerinin T.T.K. 5/A maddesi gereğince Arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı dikkate alınarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunu başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstinafa konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353(1)a-4 gereği KALDIRILMASINA;2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan peşin 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-g maddesi uyarınca Kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.