Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/329 E. 2021/664 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/329
KARAR NO: 2021/664
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2020
NUMARASI: 2019/1106 Esas – 2020/541 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2017 yılında bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme içeriği ürünlerin tüm bölgeler dahilinde münhasır olmayan satış hakkının müvekkili firmaya verildiğini, müvekkili firmanın taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından sebep gösterilmeksizin ve sözleşmedeki süreye aykırı olarak fesih edildiği 01/08/2018 tarihine kadar sözleşme gereğince yükümlü olduğu tüm edimleri yerine getirdiğini, davalının sözleşme gereği edimini yerine getirmediğini bildirdiğinden bahisle 45.929,94 Euro’ nun sözleşme fesih tarihi olan 01/08/2018 tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Türk lirası karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların tacir olduğunu, beş yıla yakın ticari ilişkilerinin olduğunu, taraflar arasında 25/05/2015 tarihli bayilik sözleşmesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlıkları çözmekle görevli merci olarak Uluslararası Ticaret Odası Kurumunun belirlendiğini, işbu kurumun ticari hayatta büyük deneyim ve itibarı bulunan bir Uluslararası Kurumsal Tahkim Kuruluşu olduğunu, bu nedenle tahkim itirazında bulunduklarını, davacı tarafından kaybolduğu belirtilen malların teslim alındığına ilişkin tutanakların olduğunu, bahsettiği arızalı ürünlerin iadesini gerçekleştirmediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Dava konusu uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen sözleşmeden kaynaklanmakta olup, davacı taraf her ne kadar sözleşmenin tek taraflı hazırlandığı, genel işlem şartına uygun olmadığı yönünde beyanda bulunmuş ise de davacı şirket TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğu anlaşılmakla sözleşmenin 20.2 maddesinin geçersizliği yönündeki itirazları haklı görülmemiştir. Sözleşmede yer alan tahkim şartı geçerli olduğundan tahkim şartına havi sözleşmeden kaynaklı bir uyuşmazlık nedeniyle süresinde davalı tarafından ileri sürülen tahkim ilk itirazının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Davacının sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili sözleşmede yer alan çözüm sürecini takip etmeden doğrudan dava açtığı sabit olduğundan geçerli tahkim şartına rağmen davacının doğrudan dava açma olanağının bulunmadığı dolayısı ile mahkememizin esasa ilişkin inceleme yapamayacağı anlaşılmış, tahkim ilk itirazı yerinde görülmekle davanın HMK 413/1 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilerek hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın tahkim şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı firmanın dünya çapında çok büyük bir şirket olduğunu, müvekkilinin bu şirket ile sözleşme yaparken ekonomik yönden daha güçlü durumda olan davalı üreticinin hazırladığı sözleşme şartlarına müdahale etme şansının olmadığını, kaldı ki davalı cevabında da tüm sözleşmelerin bu şekilde olduğunu da kabul ettiğini, taraflar arasındaki sözleşme standart sözleşme olup, bu sözleşmelerin, içeriğinin tamamen veya kısmen genel işlem şartlarının oluşturduğunu, karşılıklı görüşmeler ve tartışmalar sonucu kurulmayan sözleşmeler olduğunu, tahkim anlaşmasına Türk hukukunun uygulanacağı söylenebiliyorsa, genel işlem koşulu denetiminin yapılması gerektiğini, yabancı bir ülkede oluşturulacak hakem heyeti ile taraflar arasındaki her türlü uyuşmazlığın Türk Hukukunun uygulanarak çözüleceği usul ekonomisi yönünden de davacının hak arama özgürlüğüne set çeker nitelikte olduğunu, mahkemenin davacının tacir olduğu ve genel işlem şartlarının sözleşmeye uygulanmayacağına dair kabulünün de doğru olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve mahkemesine iade edilerek yargılamaya devam edilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi nedeniyle alacak ve sözleşmenin haksız feshedildiği iddiası ile tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, tahkim şartının geçerli olup olmadığı noktasındadır. Taraflar arsında akdedilen 25.05.2015 tarihli bayilik sözleşmesinin 20.2 maddesi, “sözleşmeyle bağlantılı ortaya çıkan tüm ihtilaflar, tahkim yoluna başvurularak Paris Uluslararası Ticaret Odasının Tahkim Kuralları ışığında üç hakem atanması suretiyle nihai çözüme ulaştırılacaktır. Tahkim Mahkemesinin yeri …’un takdirine bağlı olarak …’un faaliyette bulunduğu kent veya faaliyette bulunduğu ülkenin başkenti olacaktır. Tahkim sürecinde kullanılacak dil İngilizce olacaktır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre tahkim yerinin Danfoss’un takdirine bağlı olarak İstanbul veya Ankara olacağı anlaşılmaktadır. Bayilik sözleşmesinin eki olduğu kabul edilen 2007 Aralık tarihli “Genel Satış Hüküm ve Şartları”nın 21. Maddesinde ise, taraflarca kendi aralarında çözümlenemeyen işbu hükümlere tabi bir satın alma sözleşmesi kaynaklı veya onla bağlantılı bir uyuşmazlık vukuu bulduğu takdirde Paris, Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları’na (Kurallar) başvurulacak ve bu kurallar uyarınca atanacak bir veya birden fazla hakem marifetiyle uyuşmazlığın çözümleneceği, tahkim mahkemesinin yerinin Danimarka Kopenhag olduğu düzenlenmiştir. Davacı taraf, tahkim şartının genel işlem koşulu olduğunu ve yazılmamış sayılması gerektiğini ileri sürmektedir. New York Sözleşmesi m. 2, 3’e göre taraflar, tahkim sözleşmesi yaptıkları bir konu hakkında dava açtıklarında Sözleşmeci Devlet mahkemesi, tahkim sözleşmesinin hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkânsız olduğunu belirlemediği takdirde, taraflardan birinin tahkim itirazını kabul eder ve tarafları tahkime sevk eder. Bu kapsamda aynı usûlü benimseyen HMK 413 hükmü, New York Sözleşmesi m. 2, 3 ile uyumludur. 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 4/3. Maddesine göre ise, Tahkim anlaşması, tarafların tahkim anlaşmasına uygulanmak üzere seçtiği hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa Türk hukukuna uygun olduğu takdirde geçerlidir. Kural olarak tahkim yargısı istisnai nitelikte olup, bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesi için, öncelikle taraflar arasında tahkime elverişli olan belirli bir uyuşmazlığa ilişkin olarak geçerli bir irade açıklamasına dayanan yazılı şekilde yapılmış tahkim sözleşmesi bulunmalıdır. Geçerli bir irade açıklaması, tahkim sözleşmesinin kurucu unsurudur. Tahkim anlaşmasının geçerli olabilmesi için, tarafların tahkim iradelerinin, yazılı olarak yaptıkları sözleşmede karışıklığa yer vermeyecek şekilde açıkça belirtilmesi gerekir. Başka bir ifadeyle tahkim sözleşmesi veya şartının, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi yolundaki taraf iradesini tereddüte yol açmayacak şekilde içermesi gerekmektedir (Yargıtay 11. HD’nin, 26/09/2013 Tarih, 2012/18274 – 2013/16901 E-K sayılı Kararı).
… Genel Satış Hüküm ve Şartları’nın 21. Maddesinde, tahkim yeri Kopenhag olarak belirlenmiş olmasına rağmen, 25.05.2015 tarihli bayilik sözleşmesinde tahkim yerinin …’un takdirine bağlı olarak İstanbul veya Ankara olacak şekilde belirlenmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve eklerinde farklı tahkim yerlerinin belirlenmiş olması ve ayrıca bayilik sözleşmesinde tahkim yerinin …’un takdirine bağlı tutulması davalının aleyhine yapılacak tahkim müracaatında tahkim yerinin belirsiz kalacak olması nedeniyle tahkim şartının geçerli kabul edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, davalı bir Türk şirketi olup tahkim itirazında bulunması da dürüstlük kuralına aykırıdır. Tahkim ilk itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken Mahkemece tahkim ilk itirazının kabulüne karar verilerek davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2021