Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/295 E. 2021/368 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/295
KARAR NO: 2021/368
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2020
NUMARASI: 2020/691 Esas/ Derdest dosya
DAVA: Müdürün Azli/Sorumluluk
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasında şirket müdürün azli ve sorumluluk davasının yargılaması sırasında davacı vekilinin ihtiyati tedbir/haciz isteminin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, tarafların dava dışı limited şirketin % 50′ şer ortağı oldukları, davalının 20 yıl süre ile şirkete müdür olarak atandığı, şirketin gelirlerini şahsi hesaplarına aktardığı, şirkete ait demirbaş ve mal varlığı ile portföyü oğlu adına rekabet yasağına aykırı olarak Mersinde kurulu ikinci bir firma üzerinden yürütmek istediği, bu konuya ilişkin olarak alınan iki ayrı ortaklar kurulu kararındaki imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığı, şirkete ait demirbaş ve malı bu firmanın menfaatine kullanıldığı ve devredildiği, şirketin içini boşalttığı, ticari defterleri usulüne uygun tutmadığı, vergi dairesi ve SGK ya yüksek miktarda borçlandırıldığını belirterek şirkete müvekkilinin kayyum olarak atanmasına, olmadığı takdirde mahkemece uygun görülecek şartlarda müdür olarak yetkilerinin sınırlandırılmasına, Şirkete ait menkul gayrimenkul, banka hesapları mal varlığının devrinin önlenmesi için ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir verilmesine, ayrıca şirkete 649.825,44 TL borcu olduğundan bu miktar üzerinden davalının mal varlığının ihtiyaten haczine, müdürlük görevinden azline, belirsiz alacak davası olmak üzere şimdilik 10.000,00 TL tazminatın şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, HMK 389. maddesindeki ihtiyati tedbir, İİK 257. maddesindeki ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı, şirkette organ boşluğu bulunmadığı, yapılacak yargılama ile davalının müdürlük görevine ilişkin yükümlülüklerini ihlal edip etmediğinin anlaşılacağı, şirket ortakları arasındaki anlaşmazlık nedeniyle kayyum atanmayacağı, şirketin kötü yönetimi nedeniyle şartları varsa yöneticinin sorumlu olduğu gerekçesiyle kayyum atanması ve müdürün yetkilerinin sınırlandırılması taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, İhtiyati tedbirin geçici hukuki koruma tedbirlerinden olup, dilekçeler teatisinin tamamlanmaması ve yargılama konusu olması red gerekçesi olarak kabul edilmeyeceği aksi takdirde ihtiyati tedbirin bir anlamının kalmayacağı, yargılama aşamasında hak arama hürriyeti çerçevesinde hakkın zarar görmemesi için geçici koruma tedbirlerinin öngörüldüğü, davanın, limited şirket yöneticisinin kanuna ve ana sözleşmeye aykırı fiilleri nedeniyle açılan zarar tazmini davası olduğu, dava boyunca şirketin malvarlığında meydana gelebilecek azalmanın önlenmesi için ihtiyati tedbir verilmesinin zorunlu olduğu, Davalının şirketin içini boşaltarak yeni şirket kurup, şirketin hak ve alacaklarını kendi hesabına aktarması, ticari defterleri usulüne uygun tutmaması , yüksek oranda vergi dairesi ve SGK ya borçlandırılması, müvekkili adına sahte imza ile ortaklar kurulu kararı alarak işlem yapması nedeniyle şirkete ati malvarlıklarının üzerine ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulması gerektiği, İİK257.maddesindeki ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı gerekçesinin yerinde olmadığı, davalının yaptığı işlemler nedeniyle uhdesine para geçirmesi ihtimalinin yüksek olduğu, şirketin kayıtlarına göre, 649.825,44 TL miktarında şirkete borcununu bulunduğu açık olduğundan bu tutar üzerinden, olmadığı takdirde dava konusu yapılan 10.000,00 TL üzerinden davalının menkul gayrimenkul ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesi gerektiği, mahkemenin bu talebi reddetmesinin yerinde olmadığı, zira yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği, alacağın muaccel olduğunu da sabit olduğu, temelinde haksız fiil olan talebe göre haksız fiilde zarara neden olan eylemle birlikte alacağın muaccel hale geleceği, Kayyum atanmasının talebinin reddedilmesi gerekçesinin ortaya konulmadığı, red kararının oy çokluğu ile verildiği, muhalefet şerhinde kayyum atanması gerekçesinin açıkça yazıldığı, davalının şirkete zarar verici eylemlerine devam edecek olması dikkate alınarak ilk derece mahkemesinin kararının ortadan kaldırılmasına, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve kayyum atanması veya davalı müdürün yetkilerinin sınırlandırılması taleplerinin ayrı ayrı kabulüne karar verilmesine talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket müdürünün haksız rekabet ve diğer haksız eylemleri nedeniyle azli ve sorumluluk davasıdır. Talep, şirketin malvarlığının devrinin tedbiren önlenmesi, davalının malvarlığının ihtiyaten haczi ve şirkete davacının kayyum atanması veya davalı müdürlük yetkilerinin tedbiren sınırlandırılmasına ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeyle ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz ve kayyum atanma taleplerinin reddine karar verilmiştir. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirket müdürünün azlini düzenleyen TTK 630.maddesinde ve şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkin TTK 644. maddesi yollamasıyla TTK 553. maddesi vd maddelerinde geçici hukuki koruma konusunda özel bir hüküm bulunmadığından, genel hüküm olan HMK 389. vd.maddeleri uygulanmalıdır. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır (m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar verilmemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir. Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, esas hüküm için tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil, yaklaşık ispatın yeterli olacağı HMK 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifade ile ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir. Ne var ki, somut olayda, dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve ekinde ibraz edilen sicil kayıtları ve bir kısım belgelere göre, davacı tarafından imzası inkar edilen şube açılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararının sicile tescil ve ilan işleminin yapılmadığı başka bir anlatımla bu kararın uygulamaya geçirilmediği, TTK 613. maddesinde ana sözleşmede hüküm bulunmak kaydıyla ortakların, TTK 626. maddesinde de, şirket müdürünün haksız rekabetinin yasaklandığı, tarafların ortağı olduğu şirket faaliyet konusu kısmen aynı olan 2018 yılında Mersin de kurulan şirkette davalının değil, oğlunun yarı oranda hissedar olduğu anlaşıldığı gibi esasen sadece başka bir şirketin ortağı olmak da haksız rekabetin varlığı için yeterli olmayıp, haksız rekabet yapıldığı veya zararlandırıcı eylemde bulunulduğunun kanıtlanması gerektiği, ihtiyati tedbir istemli dava açıldığında, tensiben tedbire karar verilebilmesi için dava dilekçesi ekinde, iddianın veya diğer ileri sürülenlerin asgari seviyede varlığına delalet edecek delil ibrazının aranacağı, dosya kapsamına göre, bu gereğin yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinin hiç birinin gerçekleşmediği, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunduğu sonucuna varılamadığı gibi davalı müdürün haksız rekabetinin olup olmadığı, buna bağlı olarak özen ve bağlılık yükümünü ihlal edip etmediği veya zararlandırıcı işlemlerinin olup olmadığı yapılacak tahkikat neticesi belirleneceği açıktır. Hal böyle olunca, kayyum tayini istemine dayanak olarak ileri sürülenlere göre yaklaşık olarak ispat koşulunun oluşmadığı kabul edilmiştir. Diğer yandan HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin 389. maddesi gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği gibi esasen şirketin hangi mal varlığı üzerinde hangi tür tedbir talep edildiği de açıklanmadığından, tedbir talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usule ve yasaya uygundur. Davacı vekilinin ihtiyati haciz isteminin reddine ilişkin karar yönünden istinaf istemine gelince; İ.İ.K’nın 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İ.İ.K’nın 258/1. maddesinin 2. cümlesine göre: “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İ.İ.K’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek ölçüde ispat etmek durumundadır. Varlığı ihtilaflı ve tespite muhtaç olan bir zarar iddiası yönünden ortada muaccel bir para alacağının bulunduğu söylenemeyecektir. Nitekim, somut olayda, davacı taraf, davalı şirket müdürünün sorumluluğu iddiasına dayalı olarak şirket zararın tazminini de istemektedir. Sorumluluk davasının temeli haksız fiile dayanmakta olup, zararlandırıcı işlemin varlığı başka bir anlatımla davalının hukuka aykırı eylemi ya da işlemi sonucu ortada bir zarar olduğu kanıtladığında eylemin veya işlemin gerçekleştirildiği andan itibaren alacağın muaccel olacağı açıksa da, ihtiyati haciz verilebilmesi için öncelikle İİK 258 .maddesi gereği, alacağın somut olay yönünden zararın varlığının yaklaşık olarak ispatı zorunludur. Aksi halde ihtiyati haciz verilemez. Açıklanan nedenlerle; İlk derece mahkemesinin ihtiyati haciz ve şirket malvarlığına ihtiyati tedbir ve eldeki dava yönünden ihtiyati tedbirin bir türü olan kayyum tayini koşullarının oluşmadığı yönündeki takdirinde isabetsizlik görülmediğinden istemlerin reddi kararına karşı ileri sürülen istinaf sebebleri yerinde olmadığından başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/03/2021