Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/283 E. 2021/248 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/283
KARAR NO : 2021/248
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
NUMARASI: 2020/172 Esas
DAVA:Şirketin Feshi
TALEP:İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Taraflar arasındaki şirketin feshi davasında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen ara kararına karşı süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması uterine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı (İhtiyati tedbir isteyen) vekili, davalı şirketin 12.04.2017 yılında kurulmuş olup, %50’şer pay sahipli iki ortaklı olduğunu, şirket yönetim kurulu da iki ortak tarafından temsil edilmekte ve bu temsilde ortak imza ile geçerli hale geldiğini, davalı şirketin faaliyet alanının ise, fikri mülkiyet hakkı kapsamında maliki olduğu “…” isimli mobil yazılımın geliştirilmesi, satış, pazarlama ve teknik servis hizmetlerini sunmak olduğunu, davalı şirketin diğer ortağı … A.Ş tarafından şirketin vergi borcu dahil tüm ödemeleri kasıtlı olarak imza atılmamak sureti ile aksatılmakta ve şirketin itibarı zedelendiğini, şirkete ait yazılımın fikri mülkiyet hakkına izinsiz ve haksız olarak kendi adlarına Kültür Bakanlığı nezdinde tescil işlemi gerçekleştirildiğini, şirketin izni olmadan şirkete ait yazılım 3. Kişilere (… adına) satışı yapılarak ortak şirket kazançtan mahrum bırakıldığını, müvekkilinin şirketten olan alacağı kasıtlı olarak ödenmediğini, şirkete ait yazılımın temel kodları ve veri tabanları … tarafından gasp edilmiş ve şirkete teslim edilmemekte ısrar edildiğini, bu kodlar olmadan bir işlem yapılamayacağından müvekkiline karşı baskı aracı olarak kullanıldığını, müvekkilinin şirkete ait yazılımın temel kod ve veritabantlarına erişimine izin verilmemekle birlikte, altyapının mevcut müşterilere satış sözleşmesi ile taahhüt edildiği üzere sorunsuz çalışması için gerekli teknik işlemler kasten yapılmayarak ürün ayıplı mal haline getirilmekte ve bu sorumluluk haksız olarak müvekkilime atfedilmeye gayret edildiğini, şirketin tedarikçilerine mailler gönderilerek tehdit edilmekte, müvekkilim aleyhinde asılsız iddialarda bulunularak müvekkilimin ticari itibarına kasten zarar verildiğini, müvekkilin kendi ortağı olduğu şirkete gidemediğini, şirketin feshi koşullarının oluştuğunu ileri sürerek öncelikle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davalı şirkete Yönetici Kayyum atanmasına ve şirkete ait yazılımın tüm kodlarının muhafaza altına alınmasına, Türk Ticaret Kanunu’nun 531. Maddesi gereğince şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesinin 01.06.2020 tarihli ara kararıyla, davacının tedbir isteminin reddine karar verildiği, bu ara kararına karşı davacı taraça istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 01.10.2020 tarih, 2020/1802 E., 2020/93 K. sayılı ilamıyla, istinaf başvurusunun reddine karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili 25.11.2020 tarihli tedbir talepli dilekçesinde, şirket ortaklarından … A.Ş.’nin davalı şirket adına, %50 pay sahibi olan müvekkilin imzası olmaksızın şirket adına işlem yapılamıyor olmasına rağmen müvekkilin bilgisi ve onayı dışında kendisini Ulusal Elektronik Tebligat Sistemine(UETS) kaydettirerek şirkete yapılan tebligatları kendisine yönlendirmek suretiyle müvekkilinin şirkete yapılan tebligatlardan haberdar olmasını usulsuz olarak engellediğini, bu şekilde 04.09.2020 tarihinde şirket aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasınca girişmiş olduğu icra takibinin usulsüz olarak kesinleşmesini sağladığını, arabuculuk görüşmelerinin de tek başına temsil yetkisi bulunmadığından davalı şirketin temsil edilemediğini, şirket aleyhine açılan icra takipleri ve davalar karşısında kendisini savunamaz durumda olduğundan HMK m. 389 hükmü gereğince İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasında bulunan paranın alacaklı şirket ortağı olan … A.Ş’ye ödenmemesi üzerine dosya üzerinde ihtiyadi tedbir kararı verilmesine ve bu işlemlerin gerçekleştirilebilmesi için müvekkilinin kayyum olarak atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN ARA KARARI:İlk derece mahkemesince, iddiaların yargılamayı gerektirdiği, davacının ihtiyati tedbir isteminin daha önce reddine karar verildiği ve iş bu ara karar yönünden istinaf yoluna başvurulduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2020/1802 esas 2020/93 karar sayılı ilamı ile talebin esastan reddine karar verildiği, davacı vekilince yeniden ihtiyati tedbir isteminde bulunulduğu, dava dilekçesi ekinde davacının iddiasını yaklaşık olarak ispat eder bir delil sunmadığı gibi ara karar sonrasında da talebine dair bir delil sunmadan yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu bu anlamda mevcut delil durumu itibariyle değişen bir durum olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.Bu ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davada davalı şirketin, temsil edilemediğini, taraf teşkilinin sağlanmadığını, davalı şirketin müvekkili ve diğer hissedar … A.Ş.’nin müşterek imzası ile temsil edilmekte olup %50’şer payı olan bu iki hissedarın birlikte imzası olmadan şirketin işlem yapamadığını, ara kararın gerekçeden yoksun olduğunu, tedbir talebine dayanak 25.11.2020 tarihli dilekçesindeki iddialarını aynen tekrar ederek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Talep, hukuki niteliği itibariyle TTK’nın 531. maddesi uyarınca, davalı … Şirketin fesih ve tasfiyesi ve şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması istemli davada talep edilen ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, tedbir isteminin reddine karar verilmiş, bu ara kararına karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Anonim Şirketler TTK’nun 365. Maddesi uyarınca Yönetim Kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunurlar. Şirkette organ boşluğu bulunduğu iddiası ileri sürülmemiştir. Anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal düzenleme de bulunmadığı gibi, yönetim kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK’nun 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Dolayısıyla davacı vekilinin davalı şirkete yönetim kayyımı atanması isteminin yasal dayanağı bulunmadığı gibi, davalı şirkete işbu davaya münhasır temsil kayyımı gerekip gerekmediği yargılamanın konusu olduğundan bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” denilmiştir. O halde, şirketin feshi davasında, dava konusu olmayan İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında bulunan paranın alacaklı şirket ortağı olan … A.Ş’ye ödenmemesi şeklindeki tedbir talebinin reddinde de isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.