Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/271 E. 2021/758 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/271
KARAR NO : 2021/758
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2020
NUMARASI: 2019/628 Esas – 2020/427 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/06/2021
Taraflar arasındaki Alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ile davalı arasında 08.06.2013 tarihinde ”Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” imzalandığını, davalının müvekkil şirket nezdinde 09.07.2018 tarihi itibariyle çalışmaya başladığını ve Planlama bölümünde Planlama Müdürü olarak yaklaşık 9 ay süreyle çalıştığını, müvekkili şirket nezdindeki ilgili üretim programlarına göre üretim planlama, malzeme planlama ve kapasite/iş gücü planlama faaliyetlerini yürüttüğünü, davalı yanın müvekkili şirketin üst yönetimince alınan kararlar çerçevesinde belirlenen hedefler üzerine çalışma yaptığı, üretim alanının her aşamasında çalıştığını, müvekkil şirkete ait ticari sırlar, üretim teknolojisi ve özet üretim sırları hakkında oldukça önemli bilgilere sahip olduğunu, iş akdinin 31.05.2019 tarihli istifa dilekçesi doğrultusunda 31.05.2019 tarihinde davalının kendi iradesi ile sona erdiğini, taraflar arasındaki Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinin “Rekabet Yasağı” başlıklı 7. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, davalı yanın müvekkili şirket ile arasındaki sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 yıllık süre boyunca İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Kocaeli illeri sınırları içerisinde müvekkili şirketin işiyle rekabet halinde olan herhangi bir şirkete bağlı çalışmayacağı, rekabet yasağına aykırı davranmayacağı, aksi takdirde davalının müvekkil şirketin bu sebeple uğradığı zarar ve ziyan ile 10 (on) aylık brüt maaşı tutarında cezai şartı ödeyeceğinin davalı tarafından taahhüt edildiğini, ancak davalının müvekkili şirket ile arasındaki iş sözleşmesine aykırı olarak merkezi Ankara’da bulunan ve müvekkil şirket ile rekabet halinde olan dava dışı … AŞ bünyesinde çalışmaya başladığını, … AŞ’nin müvekkili şirket ile benzer konularda hizmet verip savunma sanayi alanında faaliyet göstererek askeri araçlar ürettiğini, ayrıca yedek parça, teçhizat, ekipman ve aksesuar üretimi de yapmakta olduğunu ve müvekkili şirket ile aynı konularda faaliyet gösterdiğini, … AŞ ile müvekkili şirketin faaliyet konusunun, iş ürünleri, piyasaya arz ettikleri ürünlerin aynı olduğunu, iş faaliyetlerindeki benzerlik sebebiyle dava dışı … AŞ ile müvekkili şirket arasında rekabet ilişkisinin olduğunun son derece açık olduğunu, davalının müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağını ihlal etmesi sebebiyle müvekkili şirkete 10 aylık brüt maaşı tutarında cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle davalının 13.500,00-TL olan son brüt ücretinin 10 (on) katı tutarı olan 185.000,00-TL cezai şart bedelinin, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00-TL’sinin ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, HMK md 17 uyarınca tacirler arasında olmayan yetki sözleşmesinin bağlayıcı olmadığı, HMK 6. maddesi hükmüne göre davalının yerleşim yeri olan Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, esasa ilişkin olarak ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.9.2008 tarih ve E:2008/9-517 K:2008/566 sayılı kararında da benimsendiği üzere cezai şartın istenebilmesi için işverenin uğramış olduğu zarar miktarının tespit edilmesi gerektiğini, bunun tespiti için ise işçinin davacı işyerine giriş-çıkış tarihinin öncesi ve sonrası yıllara ait faaliyetlerine ilişkin finansal veriler, defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak var ise böyle bir zararın oluştuğu ve bu zararın davalı işçi tarafından işveren davacıya verildiğinin tespiti gerektiğini, davacı firmanın, çalışanları ile imzaladığı iş akidlerine genel işlem şartlarına aykırı olarak rekabet yasağına ilişkin fahiş miktarlarda cezai şart hükümleri koyduğunu, rekabet yasağı maddesinin genel işlem koşullarına aykırı olduğu, gerekli bilgilendirme yapılmayarak müzakere edilmemiş olduğunu, bu nedenle TBK md 21 kapsamında geçersiz olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince, TTK md. 4’te yer alan “TBK md 444 ila 447 hükümlerine dayalı davaların mutlak ticari dava olduğuna” dair hüküm nedeniyle, iş akdinin feshinden sonra işverence işçiye karşı açılan bu türden davalarda asliye ticaret mahkemeleri görevli ise de, 12.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda yer alan ve görev konusunda TTK md 5’te yer alan hükme göre “sonraki tarihli özel kanun hükmü” niteliği taşıyan, bu nedenle normlar arası çatışma halinde öncelikle uygulanması gereken 7036/md 5/1-a hükmü uyarınca, iş akdi sona ermiş olsa da, iş akdinden ve aynı zamanda kanundan (TBK) kaynaklanan her türlü hukuki uyuşmazlık tanımına giren davaya bakmakta, ihtisas mahkemesi sıfatıyla iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmakla, görev konusu kamu düzeninden ve yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken dava şartı olduğundan, aşağıdaki şekilde HMK md 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine, kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle ;yerel mahkemenin 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunundan sonra yürürlüğe girdiği ve madde 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirdiği yönündeki gerekçesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu; müvekkili şirket ile davalı yan arasında herhangi bir “iş ilişkisinin” ve dolayısıyla “işçi-işveren” ilişkisinin bulunmaması, dava konusu cezai şart talebinin müvekkiil şirket ile davalı yan arasındaki iş akdinin sona ermesinden sonraki dönemde rekabet yasağının ihlali sebebiyle meydana geldiğini, rekabet yasağının ticari niteliği ve TTK madde 4 gereği “mutlak ticari dava olduğu hususunun istikrar kazanana Yargıtayın yerleşik içtihatlarının değişmediğini,doktrin görüşünün de görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri oluduğu yönünde olduğunu belirterek yerel mahkeme tarafından verilen haksız, usul ve yasaya aykırı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilemsini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davaya bakmakla görevli mahkemelerin iş mahkemeleri olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır. 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Özel nitelikte olan ve daha sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı yasada, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamış, aksine iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir. Bu durumda, eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 14.05.2019 tarihinde açılmış olmasına ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygundur. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin, istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harcının Hazineye irad kaydına,3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)- a maddesi uyarınca Kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.