Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/2204 E. 2021/1668 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2204
KARAR NO: 2021/1668
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 06/10/2021
NUMARASI: 2021/797 Esas
TALEP:İhtiyati Haciz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Taraflar arasındaki alacak davasında talep edilen ihtiyati haciz isteminin reddine ilişkin 06/10/2021 tarihli ara kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı (ihtiyati haciz isteyen) vekili, müvekkili şirketin … unvanlı firmayı işletmekte olan davalıdan 22.11.2019 tarihinde, Bakırköy … Noterliği’nce düzenlenen satış sözleşmesiyle … Plakalı 2016 Model, … marka, … tipi aracı 400.000 TL bedel karşılığında satın aldığını, ancak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık ve Mali Suçlar Bürosu’nca yürütülen 2019/113764 numaralı soruşturma neticesinde mezkur satış sözleşmesine konu aracın da içlerinde bulunduğu yaklaşık 500 aracın ithalatında vergi usulsüzlüğü yapıldığı iddiasıyla Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde müsadere talepli dava açıldığını, açılan dava Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2020/36Esas numarasını almış, sonrasında yine aynı mahkemenin 2018/135Esas numaralı dosyasıyla birleştirildiğini, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2018/135E. Numaralı dosyasının 30/09/2020 tarihinde düzenlenen ek tensip tutanağının 4 numaralı ara kararıyla içlerinde davaya konu aracın da bulunduğu 393 araç için CMK 128/4 maddesi uyarınca tedbir şerhi konulmasına karar verildiğini, bu karara binaen davaya konu tüm araçlara olduğu gibi müvekkil şirketin borçludan almış olduğu araca da tedbir/satılamaz şerhi konduğunu, hali hazırda müvekkilinin satın almış olduğu aracı satmak istediği halde satamadığını, mülkiyet hakkının kendisine verdiği hakları kullanamadığını, araç üzerindeki tedbir şerhinden de bu şekilde haberdar olduğunu, dava dosyasının içeriğinden anlaşılacağı üzere, nihai kararda müsadere talebinin kabul edileceğinin muhtemel olduğunu bu durumda satışa konu araca el konulacak ve müvekkil araç bedelinin tamamı kadar maddi zarara katlanmak durumunda kalacağını, satışa konu araç satış esnasında hukuki ayıplı olup satıcı borçlunun TBK 219 uyarınca ayıptan sorumluluğunun bulunduğunu, ancak davalının ayıptan doğan sorumluluğunu inkar ettiğini, sorumluluktan kurtulmak için üstündeki tüm araçları üçüncü kişilere devrederek müvekkilin dava ve talep haklarını sonuçsuz bırakacağını beyan ettiğini ileri sürerek öncelikle hukuki ayıplı olan aracın güncel kasko değeri olan 884.908,00 TL üzerinden bu talebin reddi halinde en azından taraflar arasında ihtilafsız kısım olan 400.000,00 TL (noter satış bedeli) üzerinden davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, fazlaya ilişkin tüm tazminat ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; dava konusu aracın davalıya iadesi ile ayıpsız misli ile değiştirilmesine, aynen ifa mümkün olmadığı takdirde İİK nun 24.maddesi uyarınca işlem yapılmasına, bu halde tespit olunan alacağa temerrüt tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin söz konusu aracı başka bir firmadan 28/10/2019 tarihli noter satış sözleşmesi ile satın aldığını, aracın ithal olması nedeni ile basiretli bir tacir gibi davranarak herhangi bir vergi borcu olup olmadığını ilgili kurumlardan sorgulattığını, sonrasında bu kez 21/11/2019 tarihinde 400.000,00-TL bedelle davacıya sattığını, davaya konu araç yurt dışından gelen ithal bir araç olması nedeni ile piyasa değerinin yüzde 20 altında bedelle davacı tarafça satın alındığını, söz konusu aracın bayi aracı olmadığı, ithal araç olduğu davacı tarafça biliniyor olup, aracın bayi aracına göre daha ucuz olması nedeniyle davacı tarafından tercih edildiğini, müvekkilinin araç alım satım işi yapması nedeni ile aracı aldıktan hemen sonra gerekli vergilendirmelerini kontrol ederek aracı ithal araç piyasasına göre resmi kurumlar aracılığı ile yasal olarak davacıya sattığını, aracın ayıplı olmadığını, süresi içinde ayıp ihbarının bulunmadığını, ayrıca davacı tarafça araç üzerindeki tedbirin kaldırılmasına yönelik hiç bir girişimde bulunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN ARA KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince, somut olayda davacı vekili; araç satış sözleşmesi ile satın aldığı, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık ve Mali Suçlar Bürosu’nca yürütülen 2019/113764 numaralı soruşturma neticesinde mezkur satış sözleşmesine konu aracın da içlerinde bulunduğu yaklaşık 500 aracın ithalatında vergi usulsüzlüğü yapıldığı iddiasıyla Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde müsadere talepli dava açıldığı, davaya konu aracın da bulunduğu 393 araç için CMK 128/4 maddesi uyarınca tedbir şerhi konulmasına karar verildiği, müvekkilinin satın almış olduğu aracı satmak istediği halde satamamakta olduğunu, mülkiyet hakkının kendisine verdiği hakları kullanamadığını, hukuki olarak ayıplı olan aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini, ifa mümkün olmadığı takdirde İİK 24 maddesi uyarınca işlem yapılmasını talep etmiş, talep konusu alacağının semeresiz kalmaması için davalı adına kayıtlı gayrimenkul ve menkul mallar üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmiş ise de; ihtiyati haciz talebinin varlığının yargılamayı gerektirmesi ve yaklaşık ispat şartlarının sağlanmaması nedeniyle talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEBPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmeye uygun teslim edilmemiş olan aracın ayıplı olması bir bakıma haksız fiil niteliğinde olup, davalıdan talep edeceği bir miktar para alacağını doğurduğunu, mezkur satış sözleşmesine konu aracın da içlerinde bulunduğu yaklaşık 500 aracın ithalatında vergi usulsüzlüğü yapıldığı iddiasıyla Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde müsadere talepli dava açıldığını, yaklaşık ispatın sağlandığını belirterek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Talep, ayıplı satış nedeniyle dava konusu aracın misli ile değiştirilmesi olmadığı takdirde, sözleşmeden dönülerek araç satış tutarının davalıdan tahsili için açılan dava içinde ihtiyati haciz istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ihtiyati haciz şartlarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257.maddesindeki şartların oluşması gerekir. İİK’nın 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı… ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. İİK’nın 258/1. Maddesinin 2. Cümlesine göre: “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. Maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır. Nitekim Yargıtay 19 HD 2015/4882 E 2015/12767 K 30.09.2015 T. Ve Yargıtay 11. HD 2016/2214 E 2016/2481 K 07.03.2016 T. Emsal kararında da belirtildiği üzere; İcra ve İflas Kanunu’nun 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin, alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması yeterlidir. Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat getirmesinden” anlaşılması gereken, alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delillerin gösterilmesi yeterli kabul edilmektedir. Bu açıklamadan sonra, somut olaya gelindiğinde; davacı tarafça ayıplı araç satışından dolayı aracın misli değiştirilmesi olmadığı takdirde sözleşmeden dönülerek satım bedelinin tahsilinin istendiği, dosya kapsamından dava konusu aracın noterde düzenlenen 22/11/2019 tarihli araç satış sözleşmesi ile davalı tarafından davacıya satıldığı, dava konusu aracın da aralarında olduğu araçlar hakkında, araçların ithalatçısı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması talebiyle açılan Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/135 Esas sayılı dosyasında ceza davasının bulunduğu, söz konusu ceza dosyası kapsamında 30/09/2020 tarihli ara kararı ile dava konusu araç üzerine ihtiyati tedbir konulduğu ve halihazırda araç üzerine konulan ihtiyati tedbirin devam ettiği, bu bakımdan davalı satıcının, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, zamanaşımı sürelerinden yararlanamayacağı, dava konusu aracın ayıplı olduğu iddiasına yönelik dosyaya yansıyan tüm deliller alacağın varlığı, miktarı ve muaccel olduğu hususunda kanaat uyandırıcı nitelikte olup, İİK 258. maddesindeki yaklaşık ispat olgusunun oluştuğu sonuç ve kanaatine varıldığından ilk derece mahkemesinin 06.10.2021 tarihli ara kararı ve gerekçesi yerinde değildir. O halde, dava konusu aracın satışına ilişkin Bakırköy … Noterliği’nin 22/11/2019 tarih ve … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesi ile aracın 400.000,00-TL bedelle davacıya satıldığı gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin 06.10.2021 tarihli 16 nolu ara kararının kaldırılmasına, davacının İhtiyati haciz talebinin kabulü ile; 2004 Sayılı İİK’nun 259. maddesi gereğince, dava konusu aracın noterdeki satış bedeli olarak kararlaştırılan 400.000,00TL’nin %15’i oranında belirlenen, 60.000,00-TL teminat karşılığında 2004 Sayılı İİK’nun 257/1 maddesi gereğince, 400.000,00-TL’lik alacak ile sınırlı olmak üzere davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyati haczine karar vermek gerekmiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; mahkemece hatalı değerlendirme ile ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle ihtiyati haciz isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; İhtiyati haciz isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesinin ara kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-İhtiyati haciz talebinin KABULÜ ile; yukarıda ismi yazılı borçlunun yedinde veya üçüncü şahıslarda bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile diğer hak ve alacaklarının borca(400.000,00 TL) yeter miktarı üzerine İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA, fazlaya dair talebin REDDİNE, 2-İhtiyati haciz isteyen tarafından 6100 sayılı HMK’nın 87. maddesi gereğince takdiren kabul edilen alacak miktarının yüzde on beş’i oranında(60.000,00 TL) nakdi teminat yatırılmasına veya aynı miktarda kesin ve müddetsiz muteber banka teminat mektubunun dosyaya sunulmasına, 3-İhtiyati haciz kararının uygulanması, verildiği tarihten itibaren on gün içinde talep edilmediği takdirde, tedbir kararının kendiliğinden kalkacağının İHTARINA, 4-Teminata ilişkin ara kararın yerine getirilmesi ve kanuni süresi içerisinde kararın uygulanmasının talep edilmesi halinde kararın İcra Müdürlüğünce infaz edilmesine, 5-İstinaf yargılamasına ilişkin olarak; a-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı/alacaklı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatırana İADESİNE, b-İhtiyati haciz isteyen davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-f maddesi ve İİK’nın 258/3. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.